Yaşam

ENGELLİLER NE İSTİYOR? ANTALYA (A.A)

02 Aralık 2010 15:22

-ENGELLİLER NE İSTİYOR? ANTALYA (A.A) - 02.12.2010 - Dünya Engelliler Günü dolayısıyla yarın, Türkiye'de yaşayan yaklaşık 13 milyon engellinin sorunları çeşitli etkinliklerle dile getirilecek.  Günlük yaşamlarında çeşitli davranışlar ve şehir hayatındaki düzenlemeler nedeniyle sıkıntı yaşayan engelliler, en çok kendilerine acıyan insanlar ile şehirlerde normal dolaşamamaktan yakınıyorlar. Çocuk felci nedeniyle bir bacağı diğerinden kısa olan ve koltuk değneği yardımıyla yürüyen Abdullah Uluç, Türk toplumunun engellilik konusunda mantığının değişmesi gerektiğini savundu.  Engellilik konusunda toplumda eğitim eksiği olduğunu ifade eden Uluç, engelliliğini bir armağan gibi kabul etmesine karşın, kendilerini ''normal'' olarak tanımlayan insanların davranışlarına çok üzüldüğünü dile getirdi.  Engelli bir insanın, duygusal ilişkinin ardından sevdiği insan ile evlenmek istediğinde ailelerin çocuklarının bu evliliği yapmasını engellediğini savunan Uluç, engeli olmayan bir gençten çok daha iyi bir insan bile olsa engelli gencin dilediği yuvayı kuramadığından yakındı. Beş yıl önce bir kaza sonucu bel kemiği kırıldığı için tekerlekli sandalyede yaşamını sürdüren Mustafa Karan da, ''Engelli olmadan önce şimdi yaşadığım sorunların farkında bile değildim'' dedi.  Karan, en çok engellilere ayrılan otoparklara araçlarını park edenlere kızdığını dile getirerek,  bankaların önünde engellilerin araçlarını park etmeleri için düzenleme yapılmasını istedi. Bebekken geçirdiği çocuk felci sonucu yaşamını tekerlekli sandalye bağımlısı olarak sürdüren tekerlekli sandalye basketbol oyuncusu Ramazan Uçar ise, Türkiye'deki tüm kentlerde mimari engellerle karşılaştıklarını kaydetti.  -''DENİZE EN FAZLA 50 METRE YAKLAŞABİLİYORUM''- Araçlarını kaldırımlara, engelli rampalarının önüne park eden insanlara kızgınlık duymasının yanı sıra bedensel engelliler için düzenleme yapılmadığı için mağaza, kafe ve restoranlara giremediği için de üzgün olduğunu belirten Uçar, Antalya gibi bir uçtan diğer uca sahili olan bir kentte denize en fazla 50 metre yaklaşabilmekten yakındı.  Plajlara yapılmış rampaların ''göstermelik'' olduğunu iddia eden Uçar, şöyle konuştu: ''O rampalar, kumsalda bitiyor. Tekerlekli sandalyem kuma saplanır kalır. Birilerinin yardımıyla denize ulaşabilirim. Oysa ben bireysel hareket etmek istiyorum. Belki yalnız kalmak, özgür olmak istiyorum. En çok özgür olabildiğim yer deniz ama ben denizden diğer insanlar gibi yararlanamıyorum.'' Sokakta giderken kendisine acıyarak bakan, en ufak bir yardım istediğinde dilenci muamelesi yapan, eline para sıkıştırmaya çalışan insanlarla karşılaştığını ifade eden Uçar, gözlerinin içine baktıktan sonra bir ahşabı parmağının bükümüyle tıklatıp kendi haline şükrüden insanları ise hiç anlayamadığını söyledi.  O insanların da kendisinin ruh halinden anlamadığını, keyfini kaçırdığını belirten Uçar, toplumdan duyarlılık beklediğini dile getirdi. -VATAN ÖZLEMİYLE GELDİLER AMA...- Yaşamını Almanya'da sürdüren ve birkaç yıl önce kas erimesi nedeniyle tekerlekli sandalye bağımlısı olan Mustafa İşsever ile eşi Nuran İşsever de, vatan hasreti çektikleri için Türkiye'ye geldiklerini ancak burada pek çok güçlükle karşılaştıklarını dile getirdiler. Türkiye'de sokaklarda tek başına dolaşamamaktan yakınan Mustafa İşsever, şehirlerin mimari planlarının sadece engelsiz, sağlıklı insanlar düşünülerek yapıldığını belirtti.  Bankaların para makinelerine ulaşamadığını, yine mimari engeller nedeniyle alışveriş merkezlerine giremediğini, dilediği bir yerde çayını kahvesini içip, yemeğini yiyemediğini anlatan İşsever, Türk insanlarının engellilere yaklaşımının artık değişmesi gerektiğini söyledi.  Yayalara yeşil ışık yanarken, eşinin ittiği tekerlekli sandalye ile karşı kaldırıma geçmeye çalışırken, bir kadın sürücünün korna çalarak yanından hızla geçtiğini anlatan İşsever, Almanya'da bu tür sorunlarla hiç karşılaşmadığını belirtti. Çok küçük yaşlarda görme yetisini kaybeden avukat Hasan Puluç da, görme engellilere evlerinde ve sokakta adeta tuzaklar kurulduğunu söyledi. Puluç, Telekom'un görme engellilerin kullandığı kabartma harflerle fatura düzenlemeye başladığını hatırlatarak, bunun artık bir zorunluluk olarak her kurum tarafından uygulanması gerektiğini vurguladı. Puluç, bankalar başta olmak üzere sözleşme düzenleyen kurumların da görme engellileri düşünerek resmi evrakları hazırlamasını istedi. -''MATEMATİK SINAVINDA SORULARI RESİM ÖĞRETMENİ OKUYOR''- Görme engellilerin girdiği sınavlarda da haksız uygulamalarla karşılaştığını söyleyen Puluç, matematik sınavında bu konudan hiç anlamayan resim öğretmeninin görme engelliye soruları okuduğunu belirtti.  Puluç, matematik işaretleri yanlış tarif edilen veya görme engelliler alfabesinde işaretler farklı olduğu için bahse konu işaretleri hiç bilmeyen görme engellilerin haksızlığa uğradığını savundu. Kaynaştırılmış eğitimi görme engelli çocuklar için çok da uygun bulmadığını ifade eden Puluç, ''Körler okulunda okudum. Orada hem eğitim hem de öğretim aldım. Ütü yapmayı, toplumda titiz bir insan olarak tanımlanacak kadar temiz olmayı ve evimde rahatça hareket edebilmeyi öğrendim'' diye konuştu. -TOPLUMDAN DIŞLANMIŞ HİSSEDİYORLAR- Antalya Büyükşehir Belediyesi Sosyal Hizmetler Özürlü Hizmetleri Şube Müdürü Birsen Torun da, engellilerin, istedikleri yere kolayca erişebilmeleri için STK ve belediye birimleri ile görüşerek çözüm üretmeye çalıştıklarını söyledi. Büyükşehir Belediyesi sosyolog ve psikologlarının, kendilerine başvuran kişilerin sıkıntılarını çözmek için Haşim İşcan Kültür Merkezinde kurulan bir birimde çaba sarf ettiklerini kaydeden Torun, engellilerin, morallerinin bozuk ve depresif halde geldiklerini, kendileri bu toplumun dışına itilmiş, 'sanki evde kalmış veya kalmak zorunda bırakılmış gibi'' kendilerini ifade ettiklerini söyledi. Torun,'' Toplumdaki sağlıklı fertler gibi hareket etmek istiyorlar'' dedi. Sosyolog Emine Arıdil ise engellilerle ilgili en önemli sorunlardan birinin, engellinin toplum tarafından kabul edilmek istemesi ve kendisini kabullendirme çabası olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti: ''Toplum tarafından dışlandığı zaman, evine kapanıyor. Toplumsal duyarlılık ve farkındalığı oluşturmak gerekiyor. Toplumsal bilinci yaratmak gerekiyor. Toplumsal duyarlılığı artırmak için önce kendimizden başlamalıyız. Sokağa çıktığımızda bir engelli ile karşılaşıyoruz ve bu engellinin nasıl yaşadığını ve neler yaşadığını gözlemlemek bile aslında bir çok şeyin cevabını bulmak için yeterli. Okullarda sağlıklı çocukları engelli çocukların içine dahil etmek, engelli ve engelsiz bireyleri bir araya getirmek önemli. (Engelliler için bunları, engelsizler için bunları yapalım) diyerek bir ayrımcılık yerine pozitif ayrımcılıkla hepsini kaynaştırarak yaşamımıza bu şekilde yön vermemiz gerektiğine inanıyorum. Bir engellinin sinemaya gittiği andan itibaren çıkışına kadar yaşadığı erişebilirlikle ilgili sıkıntı, sinemayı seyrederken ki ruh halini gözlemlemek bile engellinin psikolojisi ile ilgili fikir verebilir. Engelliler, toplum tarafından nasıl bakıldıkları kaygısını yaşıyorlar.'' -DUYARLI ESNAF- Ramazan Uçar'ın Antalya'da kısa bir süre önce engelli vatandaşların da rahatça yararlanabileceği şekilde düzenlenen Işıklar Caddesinde geçtiğimiz günlerde arkadaşları ile gittiği kafede sıkıntı çektiğini gören bir işyeri sahibi ise, kafeyi bedensel engellilere göre düzenlemeye karar verdi.  İşyeri sahibinin eşi Emel Çevikbaş, ''Ramazan bey, o gün iki basamağı inemeyince çok üzüldüm. Eşim ertesi gün bir rampa yaptırdı ve yerleştirdik ancak aynı gün çalındı''dedi. Emel Çevikbaş, tekerlekli sandalyede bir vatandaşın kapısı içeriye doğru açılan bir tuvaletten de rahatça yararlanamayacağını yine Ramazan Uçar'dan öğrendiklerini belirterek, işyerlerinde bu konuda da düzenlemeye gideceklerini bildirdi. Çevikbaş, toplumda engellik konusunda bilinç uyandırmak gerektiğini, bunun da ancak eğitimle olacağını savundu.