Kültür-Sanat

En çok kendime gülüyorum

Kendine yakın bulduğu kadınları oynayan Dolunay Soysert, Ece karakteri ile komediye fazlasıyla ısınmış gibi görünüyor.

08 Mart 2009 02:00

Kendine yakın bulduğu kadınları oynayan Dolunay Soysert, Ece karakteri ile komediye fazlasıyla ısınmış gibi görünüyor.

Dolunay Soysert, Zaman gazetesiyle yaptığı söyleşide, oyunculuğunu ve hayatını anlatıyor.

Kendine yakın bulduğu kadınları oynayan Dolunay Soysert, Ece karakteri ile komediye fazlasıyla ısınmış gibi görünüyor. O, insanları güldürmekten keyif aldığı gibi hiçbir şeye olmasa bile kendisine gülebilecek kadar da neşeli biri. "Bir müddet komedinin sınırlarında dolaşmak istiyorum." diyen Soysert, komedinin kendisine çok iyi geldiğini söylüyor.

Latife Hanım, Marilyn Monroe, Piraye ve Aysel gibi birçok karakter ile izlediğimiz ekranların sevilen yüzü Dolunay Soysert, uzun bir süredir 'Benim Annem Bir Melek' dizisinin gelini Ece olarak karşımızda. 3,5 yıldır oyuncu Sinan Tuzcu ile evli olan Soysert, kendisini Ece karakterine benzetmiyor, bakımlılık konusundaki titizliği dışında. Asil duruşu, güzel Türkçesi ve hep gülümseyen yüzü ile bıraksanız sabaha kadar konuşacak bir enerjisi var. Bir yandan dizide oynarken bir taraftan da İstanbul Halk Tiyatrosu'ndaki Sürmanşet oyununa devam ediyor. İstanbul Halk Tiyatrosu olarak mart'ta Gagarin Sokağı isimli oyunu sahneye koyacakları içinde kendilerini şanslı hissettiğini söylüyor. Sağlıklı yaşamdan taviz vermeyen, benimsemediği hiçbir role 'evet' demeyen, gülmekten ve insanları güldürmekten keyif alan Dolunay Soysert ile oyunculuğuna ve hayatına dair konuştuk.

Sizi çok iyi projelerde izliyoruz. Bu şans mı, yoksa doğru projeleri seçmekte usta mısınız?

Birincisi, gerçekten kendime yakın hissetmediğim hiçbir rolü oynamamaya çalışıyorum. Eğer kadını yakalamıyorsam, rol ne kadar güzel olursa olsun, ekip ne kadar harika olursa olsun, yakın hissetmiyorsam, bırakıyorum. Senaryoyu okuduğumda oynayacağım kadını çok sevmiş olmam lazım. Senaryoyu tek başıma okuyup karar vermiyorum, arkamda çok güzel bir ekip var. Çünkü oyuncu dediğimiz kişi çok çabuk heyecanlanır. Her şeyi oynamak ister, açtır her zaman. Bu gibi durumlarda ekibim beni dizginliyor.

Oysa oyuncu her rolü oynayabilmelidir gibi yaygın bir düşünce vardır.

Oyuncu her şeyi oynamalıdır gibi bir şeye çok fazla inanmıyorum. Oyuncu, hissettiğini oynamalıdır. Bazen, bazı kıyafeti giyemezsiniz, bunu herkes bilir. Hissetmediğiniz şeyle de inatlaşmanın bir gereği yoktur.

Dram rollerinin kadınıyken birden komediye döndünüz. Yeniden ağlatabilecek misiniz?

Şu anda son yaptığım iş ile birlikte galiba bir daha insanları ağlatamayacağım diye düşünüyorum. Çünkü insanları güldürürken o kadar keyif alıyorum ki. Biraz böyle komedi çizgisinde gitmek istiyorum.

Komediyi sevmişe benziyorsunuz.

Evet, çok iyi geldi. Çünkü çekerken, okurken eğleniyorsunuz. Öbüründe ister istemez üzerinize hep bir ağırlık çöküyor. Seti eve taşıyan bir oyuncu hiçbir zaman olmadım ama o atmosfer hep beyninize işliyor. Bir süre sonra herkesin depresif ve asık suratlı olduğunu düşünmeye başlıyorsunuz.

Gerçekte de Ece gibi komik misiniz?

Kolay gülünebilen biriyim. Gerçi Ece ile pek bir benzerliğim yok ama espriye önem veren biriyim. Hayatın içerisinden her an, her dakika gülmece çıkarmaya çalışıyorum. Mutlaka bir şey yakalarım, hiçbir şey bulamazsam kendime gülerim.

"Ece'ye gerçek hayatta benzemiyorum." dediniz ama ben yine de, evde Ece gibi, her an bakımlı olup olmadığınızı merak ediyorum...

O anlamda benziyorum evet. Ben, bakımlı olmanın çok önemli bir şey olduğunu düşünüyorum. Aynaya baktığım zaman, bakımlı olmak beni hayata dair motive ediyor. "Evet, enerjim yerinde, şimdi başlayabilirim." dediğim zamanlar bakımlı olduğum sabahlardır. O yüzden kendimi hiçbir zaman salmam. Hatta bu konuda çevremde espri malzemesiyimdir. 3,5 senelik evliyim, eşim beni pijamayla görmez.

Modern çağda kadın güzel olmak zorunda, yoksa şansı yok. Siz kendinizi bir güzellik yarışı içerisinde hissediyor musunuz?

Hiçbir zaman öyle bir çizgide görmedim kendimi. Yaptığım şeylerin güzellik yüzünden geldiğini düşünmediğim için belki de. Ama kendimle, iyi bakmam gerektiği ile ilgili bir yarışım var. Hem enstrümanım vücudum olduğu için, bana ihanet etmemesi için, benim istediğim şekilde ayakta kalabilmesi için dikkat ediyorum, evet. Çok spor yapıyorum, yapmak mecburiyetindeyim. Çünkü ihanet ettiğini görüyorum. Yaş gerçeği var. Bu anlamda da çok katı bulunuyorum ama o disiplini çok önce koydum ve meyvesini bence alıyorum.

Sürekli bir başarma isteği var içinizde. Hiç yorulup yavaşladığınız olmaz mı?

Yorulmuyorum. Çünkü mesleğim ile ilgili bir şey. Bir gün yaptığınız işle tatmin olup oturamıyorsunuz, ertesi gün mutlaka yeni bir şeyler yapılmış oluyor. O yapılmış şeyler acaba siz nerede duracaksınız, ne kadarına katılacaksınız, katılabilecek misiniz, alabilecekler misiniz gibi bir yarışın içerisindeyiz. O heyecanı bırakamam, heyecanı bırakırsam yapamam işimi bir daha diye düşünüyorum. Hiç öğrencilikten çıkmadım.

Hep daha iyi olma gayreti, bir koşuşturma var hayatınızda. Bu arada evliliğinizi yaşayabiliyor musunuz?

Çok şükür yaşayabiliyoruz. Sadece düşünülen klasik evliliklerden farklı bir evliliğimiz var. Çalışma saatlerimiz diğer insanlardan daha farklı. Bazen çok uzun süre, pek çok insana nasip olmayacak şekilde beraber olabiliyoruz. Geçmişte, eşimle 1,5 ay böyle uzun bir kış tatili yaşamak zorunda kaldık. Ama kimi zaman o da yoğun çalışıyor, ben de yoğun çalışıyorum. Akşamları geceleri karşılaşan insanlar haline dönüşebiliyoruz.

Karı koca ünlüler önce 'örnek çift' olarak sunuluyor, sonra bir kara bulut salınıyor üzerlerine. Galiba bu anlamda daha sakin bir limandasınız.

Biz Sinan ile birbirimizi seçerken benzer yönlerimizden dolayı seçtik. Çok kalabalıklar içerisine girmek, sektörün her noktasında hazır ve mevcut bulunmaktan hoşlanmıyorduk ikimiz de. Allah'tan aynı çizgide bir eşim var. Olabildiğince olmamız gereken yerlerde oluyoruz. Onun dışında zaten ailelere gidiyoruz. Basın yok annemin evinde. Bizim daha mazbut bir yaşantımız var, bunu tercih ediyoruz, daha korunaklı ve güzel oluyor.

Mutfağa girer misiniz?

Evet, sıkı mutfakçıyım.

Kriz sizin mutfağınıza yansıdı mı?

Biz zaten sağlıklı beslenmeye çalışıyoruz. Sağlıklı beslenme deyince de az yiyoruz. Dışarıda yemek yememeye özen gösteriyoruz. Özellikle mutfakta bir seçime, çok fazla bir kısıtlamaya gitmedim. Zaten böyle uç mutfağımız yok. Biz tipik Türk mutfağını uygulayan bir çiftiz. O da çok astronomik şeylere çıkmıyor.

Erkekler pek sağlıklı beslenmekten hoşlanmaz. Sinan Bey aç mı kalıyor yoksa?

Evet, ayrışıyoruz ama şöyle bir şey var. Sinan, tencerenin kapağını kaldırıp "Aaa, ben bunu yemem, şunu yapalım!" hiçbir zaman demedi. İlk başlarda ben zaaflı davranıyordum, şimdi ne pişiriyorsam yediriyorum. Böyle bir noktaya geldik. Ama etli yemekleri, hamurlu şeyleri çok seviyor. Cumartesi, pazar mutlaka aileleri görmeye gidiyoruz. Anne yemekleri yiyerek onu tatmin ediyoruz.

Eşiniz de, siz de oyuncusunuz. Sektör, kadınlar için daha mı acımasız?

Kadınlar için çok daha dezavantajlı. Erkek oyuncular, gerçekten çok azlar ve onlar için iş olanakları iyiysen daha fazla. Bir de hayatın gerçekleri var, kadınsanız çabuk tükeniyorsunuz, ne kadar iyi olursanız olun arkadan yeni nesil geliyor. Kadının, her zaman genç ve güzeli makbul. Arkadan böyle koştura koştura 21'li yaşlarda bir jenerasyonun geldiğini görüyorsunuz. Dişli olanları, çok iyi olanları var. Ama erkekler yaşını aldıkça, hem hayatta yol aldıkça güzelleşiyor hem de ekran da onu istiyor. Ama kadını çok fazla kabul etmiyor.

Anne olmayı düşünüyor musunuz?

Zamanı gelir çocuğun. Daha yapacağım, yaşayacağımız çok şey var. Biz bu ikili yaşamdan mutluyuz. Bu sistemin değişmesine henüz hazır değiliz. Biraz mesleki hedeflerimiz var. Hedeflerimizin en azından bir kısmına yaklaştığımızı hissettiğimiz noktada ona 'hoş geldin' diyeceğim.

İyi bir gelin misiniz?

İyi bir gelin olduğumu söylüyorlar. Sadece vakit darlığından dolayı benim ve eşimin ailesi ile çok sık görüşemiyoruz. Hiçbir zaman gelin muamelesi görmedim ben. O yüzden de hiç şey hissetmedim bile gelin diye. Sadece zaman zaman kayınbabam takılır "gelin gelin" diye. Onun haricinde kayınvalidemden tipik formattaki gelin-kayınvalide ilişkimiz hiçbir zaman olmadı.

Sanki bıraksak hiç susmayacaksınız. Hep anlatacak bir şeyleriniz var mı?

Hep çok ve bıdı bıdı konuşurum. Sakin de konuşuyorum galiba, bakarken insanlar görürüm.

Kız arkadaşlarım terapistim

Kaçamak mekânlarınız var mı?

Kız arkadaş evleri. Artık sokakta kendimi çok rahat hissetmiyorum.

Sokakta tanınır olduktan sonra kendinizi göz hapsinde mi hissediyorsunuz?

Yani ister istemez. İnsanlar size sempati ile geliyorlar. O anda çok ciddî bir sorun çözüyor olabilirsiniz, bir gününüz bir gününüze uymuyor ki. Hakikaten tadımın kaçık olduğu bir gün olabilir. Ama o güzel enerji ile geldiği zaman kırmak istemiyorsunuz, hakkınız yoktur kırmaya. Kaçmak istediğimde, çok da iyi değilsem, hey heylerim gelmişse, genellikle kız arkadaşlarımın evlerine kaçarım. Benim en büyük kazancım odur.

Yani kız arkadaşlarınız terapistiniz mi?

Yüzünüze karşı çok fazla 'hayır' denilen işlerden bir tanesi bizim işimiz. Önerilen on tane işin dokuzuna uymazsınız bir tanesine uyarsınız. Uymadığınızda sizin yüzünüze söylerler ve ağır bir şeydir bu. O gibi durumlarda destek çok önemli. Ya arkadaşlarımın evinde ya da benim evimde toplanırız. Biz birbirimizin terapistiyiz. Konuşursan iyileşirsin, ben ona inanırım.