Yaşam

Emrah Serbes'in ölümüne sebep olduğu Özçelik ailesini, yakınları anlattı: Kusursuz bir aileydiler

"Ayhan abi arabanın selektörünü, sileceklerini ve arka farlarını iyice kontrol etti"

08 Ekim 2017 16:01

Behzat Ç.'nin senaristi, yazar Emrah Serbes'in İzmir-Aydın otoyolunda çarparak ölümlerine sebep olduğu Özçelik ailesinin yakınları anlattı.

Komşuları İhsan Bulut,  baba Ayhan Özçelik'in çok titiz biri olduğunu ve aracındaki her bakımı mutlaka yaptırdığın belirterek, kazada iddia edildiği gibi otomobilin farının bozuk olamayacağını söyledi. "Arabanın selektörünü, sileceklerini ve arka farlarını iyice kontrol etti" diyen Bulut, "Ayhan Ağabey bu hazırlıkları yapmadan yola çıkmazdı. Yola çıkmadan her zamanki gibi bize ‘Bir isteğiniz var mı?’ diye sordu. Çok güzel bir aileydi" ifadesini kullandı.

Amca Erol Özçelik de, abisinin ailesinin 'kusursuz' olduğunu belirterek, "İçten, ailesine çok bağlı bir çocuktur. Hep yanındayım şimdi' diyor telefonun ucunda. Çalıştığı için ailesiyle Bodrum’a gidemedi. O gece ailesini yolcu etti." diye konuştu.

Habertürk'te yer alan haber şöyle:

24 saat önce... Tuzla Kadastro Müdürlüğü’nden emekli 59 yaşındaki Ayhan Özçelik yaz sonuna doğru parasını ancak denkleştirmiş, nihayet ailesini Bodrum’a tatile götürebilecekti. Gerçi oğlu işi dolayısıyla gelemeyecekti ama, iş bu kolay bulunmuyor. Ne yapsın, o çalışacaktı. Bodrum’a ailenin emektarı, zar zor satın alınmış 2001 model otomobilleriyle gideceklerdi. Ayhan Bey dikkatli, tedbirli bir aile babasıydı. Komşusu İhsan Bulut, “Arabanın selektörünü, sileceklerini ve arka farlarını iyice kontrol etti. Ayhan Ağabey bu hazırlıkları yapmadan yola çıkmazdı. Yola çıkmadan her zamanki gibi bize ‘Bir isteğiniz var mı?’ diye sordu. Çok güzel bir aileydi” diye anlatıyor. Eşi Nilgün Hanım ve 16 yaşındaki kızları Zeynep eşyaları araca yerleştirdikten sonra, 22 Eylül günü 21.13’te Yakacık’taki evlerinden yola çıktılar.

 

Önceliği çocuklarıydı

 

Ayhan Bey ve Nilgün Hanım, Manisa Soma’da 30 sene kadar önce tanışıp evlenmişti. Bir süre Soma’da yaşadıktan sonra, geçim dünyası, yolları İstanbul’a düştü. Ayhan Bey Tuzla Kadastro Müdürlüğü’nde işe başladı. Uzun yıllar birlikte çalıştığı iş arkadaşlarının anlattığına göre yardımsever ve disiplinli bir adamdı. Esra Taş, “Her şeyini planlı programlı yapar, kimseyi kırmaz ve herkese yardım ederdi” diye anlatıyor onu. Bu arada ilk çocukları Ahmet Mert (23) sonra da küçük kızı Zeynep doğdu. 

Zeynep evin neşesi, çocukluğundan beri “Avukat olacağım” diyor, ağabeyi Ahmet daha sakin, babasının yanından ayrılmıyordu. Ayhan Bey’in çocuklarını okutabilmek için hep tasarruflu davrandığını söylüyor amca Mehmet Özçelik: “Ayhan pek borca girmezdi, ayağını yorganına göre uzatırdı. Önceliği çocuklarıydı...” Zeynep’i lise 2’ye kadar getirmişti. Ahmet üniversiteyi bitirdi. Emeklilik maaşı yetmediğinden, Ayhan Bey emekli olduktan sonra da Tuzla Lisanslı Harita Kadastro Bürosu’nda çalışmaya devam ediyordu. 

Nilgün Özçelik, ev hanımıydı... Komşularının dediğine göre çocuklarıyla çok ilgiliydi, bir dediklerini iki etmezdi. Amca Özçelik, “Yuva yapıcı, çok iyi bir kadındı” diyor. “Zeynep’e hiç kıyamaz, sürekli öğütler verirdi.” Komşularının kızı Yasemin Bulut ise “Nilgün teyzem çok sosyal biriydi. En çok da ailece gezmeyi severdi. Evlerine gittiğimizde bize her istediğimizi yapardı. Bana ve Zeynep’e hep ‘Ne olursa olsun bir şey olduğunda birbirinize tutunun ve mutlaka konuşun. Çok çalışın’ şeklinde tembihlerdi” diye anlatıyor.

Zeynep de hep öyle yapmıştı. Ortaokulu başarıyla bitirdikten sonra Türk Kızılayı Kartal Anadolu Lisesi’ni kazandı. Başarısı öğretmenlerinin dikkatini çekiyordu. Okulun müdürü İsmail Ermurat, Zeynep için “Sosyal etkinliklere katılan harika bir çocuktu. Çok sevdiğimiz bir öğrenciydi. Ders notları mükemmeldi, hep başarı belgesi alıyordu” diyor. 

En sevdiği ders matematikmiş. Okulda arkadaşlarıyla tiyatro yapar, çok okurmuş. “Ağabeyiyle paylaştığı ranzasının yanında bir kitaplık var. Kitaplar oradan taşar, Zeynep yeni kitaplar getirirdi” diye anlatıyor arkadaşı Yasemin. Zeynep’in birçok arkadaşı var, her biri onun için güzel şeyler söylüyor. 

Mesela okuldan yakın arkadaşı Cansu Doğan, “Zeynep benim en yakın arkadaşlarımdan biriydi” diyor. “Herkes tarafından sevilir, kimseye zarar gelmesini istemezdi. Hareketli, neşe saçan bir kızdı. Daha okulun ilk haftasında ders notu çıkarmaya bile başlamıştı.” Ama ağlamaklı, konuşmaya devam edemiyor. 

Yine de anlatılanlara bakılırsa onun en yakın arkadaşı, ağabeyi Ahmet Mert’ti. Ahmet Mert, Maltepe Üniversitesi’nde İktisat okumuş. Eve destek olabilmek için hemen bir işe girmiş. Halen bir emlak şirketinde çalışan Ahmet Mert’i de çevresi “Dürüst, iyi niyetli ve çalışkan” diye tarif ediyor. 

Amcalarından Erol Özçelik “İçten, ailesine çok bağlı bir çocuktur. Hep yanındayım şimdi” diyor telefonun ucunda. Çalıştığı için ailesiyle Bodrum’a gidemedi. O gece ailesini yolcu etti...

5 dakika önce... Özçelik Ailesi yaklaşık 7 saat yolculuktan sonra İzmir-Aydın otoyolunu yarılamış, Torbalı’ya varmıştı. Direksiyonun başındaki Ayhan Bey orta şeritte temkinli ilerliyordu. Arka koltukta kızı Zeynep, yanında da eşi Nilgün Hanım vardı. 04.15’te arkadan süratle gelen 34 NT 5005 plakalı spor otomobil sağ önden, Özçelik Ailesi’nin aracının sol arka kısmına çarptı. 

Çarpmanın etkisiyle her iki araç da yoldan çıktı, sağdaki toprak yamaç alana savruldu. 159 metre takla atan araçta Ayhan Özçelik sürücü koltuğunda, Zeynep otoyol kenarına savrularak can verdi. Nilgün Özçelik ağır yaralı olarak götürüldüğü Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde 11 gün komada kaldıktan sonra hayatını kaybetti.

Diğer araç Özçelik Ailesi’ne çarptıktan sonra 207 metre sürüklenip durduğundaysa, otomobildeki Kenan Doğru ve direksiyondaki Emrah Serbes sahneye çıktı.

 

Büyük amca Mehmet Özçelik

 

“3 yeğenim gitti, bir ocak söndü. Ahmet’le konuştum sesi iyi değil, annesini toprağa koyarken çocuğu tutamadılar. Ona sahip çıkacağız ama ailesinin yerini tutmayacak. Ayhan içki, sigara içmezdi. Orta şeritten gidiyormuş. Hız yapan biri de değildi. Arabayı hep sakin kullanır, hızı 120’yi geçmezdi. Canından çok sevdiği kızı, eşi var yanında, nasıl hızlı gitsin!”

 

Ailenin avukatı Burcu Güler

 

“Tutanağa baktığımızda aracın Emrah’ın olduğunu fakat kullananın o olmadığını gördük. Bu bizde şüphe uyandırdı. Sadece tutanak üzerinden yola çıktık, savcıya da mantıklı geldi ve araştırmayı derinleştirdi. Bu delillerle Emrah’ın sürücü olduğu anlaşılacaktı ki itiraf geldi. Emrah’ın elinde bir takipçi listesi var,  yazdığı her söz takipçilerine ulaşıyor, bunu kullandı...”

Senarist ve yazar Emrah Serbes suçunu “dramatik” bir mektup yazıp sosyal medyada açıkladı. Senaryo gibi itirafla kafalar karıştı. Bu da Serbes’in bir araca arkadan çarparak gerçekte nasıl bir acıya sebep olduğunun görülmesine, dolayısıyla bunun yaratabileceği vicdani tepkiye mâni oldu. Belki onun hedefi de buydu. O halde Serbes bu dramatik kandırmacanın tek tarafı değil. Birileri de kanmaya hazır olmalı. Peki kim onlar ve neden böyleler?

Bir gece vakti, iki kardeş arabayla yolda giderken hararetle tartışıyordu. Bu tartışma esnasında aracın önüne aniden çıkan adamı fark etmeyip çarptılar. Adamın öldüğünü anlayınca panikleyip uzun süre ne yapacaklarını tartıştılar. Ancak şokun etkisiyle arabayı kullanan kardeş suçu üstlenmek istemedi, “başarısız”lığıyla tanınan kardeşini suçu üstlenmesi için ikna etti...

Tabii bunlar aslında yaşanmadı; bir dönemin çok konuşulan Kuzey- Güney dizisinin konusu böyle başlıyordu. Ancak geçenlerde, buna benzer bir olay gerçekten yaşandı. Emrah Serbes bir ailenin bulunduğu araca çarptı, suçu yanındaki kardeşten yakın arkadaşı Kenan Doğru üstlendi. Tabii bu senaryo gerçek hayata tam uymayınca Serbes 6 gün sonra Twitter’dan itiraf dilekçesi yayınladı ve olaylar gelişti.

Anında sosyal medya karıştı. Kimi Serbes’in yeni kitabının çıkacağını sandı, kimi yaptığını “vicdanlı” bulup destek oldu, kimi de “suçu dramatize ettiğini” söyleyip itirafı adeta avukat eşliğinde en küçük detayına kadar hesaplı yazılmış bir savunma metni diye okuyarak kızdı. 

Serbes olayı bir senaryo gibi kaleme almış, olayın kahramanı gibi bir son sözle de yazısını bitirmişti: “Suçun cezasından kaçabilirsin ama vicdanının azabından kaçamazsın.” Aslında başarılı da oldu. Zira teknik olarak kaza anında alkollü olup olmadığı artık tespit edilemeyecek Serbes’in “dramatik senaryosu” gündemi meşgul ederken, ölüp giden Ayhan, Nilgün, Zeynep Özçelik Ailesi’nin “acı sonu” ve yakınlarının “dramı”ndan herkes uzaklaştı. 

Bu da Serbes’in bir araca arkadan çarparak ne boyutta bir acıya sebep olduğunun görülmesine, dolayısıyla medyanın büyük bölümü ve kamuoyunda bunun yaratabileceği vicdani tepkiye mâni oldu. O halde bu dramatik kandırmacanın tek tarafı Serbes değil. Bir de kandırılanlar var ve onlar da kandırılmaya hazır, hatta bu tür senaryolara alışkınlar sanki. Peki gerçek ile kurgu arasındaki çizgiyi giderek belirsizleştiren prodüksiyonlar ve “eğlence medyası”nın bu durumdaki payı ne olabilir?

Habertürk'teki haberin tamamını okumak için tıklayın