Yaşam

Eminönü yılbaşına ağırbaşlılıkla hazırlanıyor

2010 yılına saatler kala İstanbul’un kalbinin attığı Eminönü’nü ziyaret ettim. Alt geçitteki tezgâhlara yeni yıl heyecanının uğramadığı belli oluyord

31 Aralık 2009 02:00

T24 - 2010 yılına saatler kala İstanbul’un kalbinin attığı Eminönü’nü ziyaret ettim.  Alt geçitteki tezgâhlara yeni yıl heyecanının uğramadığı belli oluyordu. Noel Baba şapkası satan iki kişi dışında yeni yıla, yılbaşı gecesine özel hiçbir şey yoktu. Bir kaç süsleme, mum, yılbaşı renkleri olan kırmızı ve yeşile dair bir şeyler bulmayı ummuştum ama hiçbir şey yoktu. Sebebini esnafa sorduğumuzda verilen yanıt çok basitti: “Yılbaşı süslemelerinin yeri burası değil!”
     

EMİNÖNÜ'NDEN KARELER İÇİN TIKLAYINIZ


Alt geçitten çıkıp Yeni Cami’ye doğru yürürken piyango bileti satan kızlar, kadınlar gördüm. Satışların fazlalığı dikkatimi çekti. “Kolay gelsin” der demez önüme bir bilet uzatıldı:  “Çek ablacım bir bilet, yeşil giymişsin sana şans getirir!” Satış yapıp yapmadığını sorduğumda “Çok şükür, sabahtan beri elimdekileri çıkarmak üzereyim” dediğinde anlamıştım, yeni yıldan en çok faydalanan onlardı.
     
Altın renkli tezgâhlarıyla ayakkabı boyacıları Yeni Cami önünde bir sıra halinde dizilmişlerdi. Eminönü’nün en sakin en sessiz esnafıydı onlar. Diğerlerinin aksine müşteri çekmek için bağırıp çağırmıyorlardı. Belki de sessizlikleri ilgi çekiyordu. Gidip soru sorduğumda aslında hiç de sessiz olmadıklarını, söyleyecekleri ne çok şey olduğunu öğrendim. Boyacıların en yaşlısına yeni yıldan beklentilerini sorduğumda sessizce başını salladı ve dedi ki: “Bir günümüz aç bir günümüz tok geçiyor. Bu yıllardır böyle devam etti. Zengin fazla zengin, fakir fazla fakir… Ortası olduğunu hiç görmedim. Her gün aynı şekilde çalıştım ve yine her günüm böyle geçecekse yeni yıldan neden bir umudum olsun ki?’’
    
Ama diğer bir başka esnaf onun gibi umutsuz bakmıyordu. Haşlanmış mısır satan bir gencin yeni yılını kutlayıp geçen koca bir senesini sorduğumuzda  “Yaz kış demeden burada mısır sattım, Allaha şükür geçinip gittim abla” dedi. Yeni Cami önündeki kestaneci  “Çalıştık kazandık, evet ama nedense yılbaşındaki hâsılatı hiçbir gün kazanamıyoruz. Şu son günlerde ne kazandıysak yılbaşı sayesinde” diyerek anlatıyor derdini.
    
Eminönü’ne gidip de Mısır Çarşısı’na uğramamak olmaz. Daha girişte turistlerin azlığı çekiyor dikkatimi. Esnaf bu gün oldukça rahat, o eskiden rastladığım kalabalıktan eser yok. Fırsat bulup rahat rahat laf atıyor esnaf. Soru soracağımı anlayıp  “ablacım gel bize sor” diye buyur ediyorlar beni.  Yılbaşı hâsılatı nasıl?’ diye sorduğumda cevap veriyor genç bir esnaf: “Turistler de, yerli müşterimiz de yılbaşı sofralarının baharatını, mezesini şekerini, lokumunu birkaç gün önceden aldı. Ama bu kayda değer bir müşteri akınını sağlamadı. Çünkü burası Osmanlı geleneğinden gelen bir kültürün ürünlerini satıyor. Haliyle yılbaşı sofralarının gelenekleri ve zevkleriyle örtüşmüyor.” Bu yüzden olsa gerek onlara bu zamanlarda gelenler, iki kültür arasında sıkışıp kalmış, ama herhangi birinden de vazgeçememiş müşterilerdi.
 
Belki de yılbaşı kültürünü benimsemediklerini göstermek için bana tek tek lokumlarını, çerezlerini tanıtıyordu. “Bunları yılbaşı gecesinde tüketmek istediklerini sanmıyorum” diyordu. İlgimden memnun kalınca bana çerezlerden ve lokumlardan ikram edip uğurladı. Mısır Çarşısı’nda da, yeni yıla ve yılbaşı gecesine dair bir iz yoktu. Esnaf bir ağırbaşlılık gösteriyordu.
   
Eminönü’nün bir başka vazgeçilmezidir balık ekmek tekneleri.  Herhangi bir kargaşa yoktu ve sandalyeler hep doluydu. Balık ekmekçiler bunu “İnsanımız hiç alışık olmadığı hindi yemek yerine balık ekmek yemeyi tercih ediyorlar,” diye açıkladılar. Akşamüzerinden daha umutlu olduklarını söylediler. Son olarak  “Balık teknelerinin bereketli olduğunu, yeni yıldan da aynı şekilde beklentileri olduğunu” öğrendim.

Galata Köprüsü’nde balık tutan kalabalığı gördüğümde yeni yılda kimilerinin tercihinin balık tutmak olduğunu da anladım. Biraz da şaşkın bir şekilde yanlarına yaklaştığımda aldığım yanıt ilginçti. “Balık tutmak bir keyiftir, biz bunu zorunlu olarak değil keyif alarak yapıyoruz. Herkes yeni yıla zevk aldığı bir şeyler yaparak girmek ister. Biz de öyle…”
 
Eminönü diğer semtlerin aksine yeni yılı büyük bir “ağırbaşlılıkla” karşılıyor. Eski yılın coşkusu yok gibi. 2009 onlar için nasıl sakince uğurlanıyorsa 2010 da aynı sükûnetle karşılanıyor.




Yazı ve fotolar: Hatice Deniz (Miha)