08 Ocak 2020 21:20
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, katıldığı televizyon programında gündeme ilişkin gazetecilerin sorularını yanıtladı.
İmamoğlu, Kanal İstanbul tartışmalarına ilişkin "Bizim için hayati bir mesele. Dolayısıyla İstanbul için bu hususta tümüyle hukuka dayalı bir şekilde en son noktasına kadar mücadelemizi vereceğimizi, halkımızın da yoğun şekilde eşlik edeceğini, itirazlar, mahkemeler, hukukçuların önderliğinde yapacağımızı söylüyoruz" dedi.
İmamoğlu'nun Habertürk'teki 'Türkiye'nin Nabzı' programında yaptığı açıklamalardan satır başları şöyle:
"Murat Ongun'un attığı tweet bilgilendirme mesajı. İstanbul'da herkes yatırım yapabilir. İstanbul'a yatırım yapan kurumlara karşı değiliz.
"Ben çok özümseyerek bu süreci anlayarak, doğru bir tarif olarak kabul ettim. Gerçekten dönüm noktası, gerçekten ya kanal ya İstanbul diyecek noktayız. Cuma günü Kanal İstanbul'la ilgili çalıştayımız var. Yüzlerce bilim insanının katılacağı, her kurumu ve kişiyi davet ettiğimiz bir çalıştay. Elbette gelip, gelmeme eğilimini göreceğiz. Bugün bir bilim adamı, su konusunda uzman, çok güzel bir tarif yaptı, Kanal İstanbul demeyi, İstanbul'a hakaret sayıyorum dedi. Dense dense kanal denir dedi.
"Bu konu benim şahsi meselem değil. Kanal İstanbul meselesi bizim için asla siyasi bir mesele değil. Bizim için hayati bir mesele. Dolayısıyla İstanbul için bu hususta tümüyle hukuka dayalı bir şekilde en son noktasına kadar mücadelemizi vereceğimizi, halkımızın da yoğun şekilde eşlik edeceğini, itirazlar, mahkemeler, hukukçuların önderliğinde yapacağımızı söylüyoruz. 16 milyon insanın seçtiği bir belediye başkanı var. Dolayısıyla bu çoğunluklu yapının karşılığı olarak halkımıza olarak sorumluluğumuzu yerine getireceğiz.
Nagehan Alçı: Sizin Kanal İstanbul konusunda net bir şekilde karşı çıkışını açıkçası Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tavrına benzetiyorum. Tayyip Erdoğan 20 sene önce çok büyük hata yapmıştı, '3. köprü katliamdır, müsaade etmeyeceğim' demişti. Kendisi 3. köprüyü açan lider olarak tarihe geçti. Bülent Ecevit 1. köprüye en sert muhalefet eden bir isimdi o da 1. köprüyü açan Başbakan olarak tarihe geçti. Ben eğer hala o gün görevde olursanız Kanal İstanbul'u açmanın size nasip olacağını bunu da büyük mutlulukla yapacağınızı düşünüyorum. İstanbul gelişiyor, birtakım ihtiyaçlar da bunun beraberinde geliyor. İlk sorum şu, siz 15 madde sıraladınız, 'kesinlikle Kanal İstanbul'u istemiyorum' dediniz. Çalıştayı şimdi yapacaksınız. O maddeler bir çalıştay sonunda ortaya çıkması gereken maddeler değil mi?
İmamoğlu: Bir kere ben Kanal İstanbul meselesine sadece bugüne dair ilgi duyan bir insan değilim. Yaklaşık 2011 seçimlerinde ortaya atıldığı andan itibaren, siyasi görevim dahil, ilçe başkanıydım, belediye başkanı olduğumda işin içine girerek, analiz eden, bilim insanlarıyla sorgulayan, seçim döneminde çok hazır bir belediye başkanıydım. Yanılmıyorsam sizin programınızda diye hatırlıyorum, Kanal İstanbul konusu geçse de geçmese de bu konuda ciddi çalışmalarım var. Görüyorum ki bugünün konusu değil. Seçim döneminde niye konuşmadım? Çünkü hiç gündeme getirmediler.
İmamoğlu: Bir sabah kalktığımızda bir gazetede bakanın demecinde 'ihaleye çıkıyoruz' dediğinde konuyu açtık. Ben bu bilgiye sahibim. Bana bunu aktaran çok güvendiğim onlarca bilim insanla bunu analiz etmiş bir belediye başkanıyım, bundan dolayı güvenle bu ifadeleri kullanıyorum. Bunu kamuoyuna açmak istiyoruz. En baştan beri söylediğimiz tek şey, evet söylediğimiz bu ama buna bilim karar versin. Ne ben söylediğim için toplum hayır ne de sayın Cumhurbaşkanı söylediği için evet desin.
Alçı: Bu bilimi kutsallaştırmak değil mi, bu siyaset felsefesinin alanı değil midir?
İmamoğlu: Bu tarifiniz özür diliyorum, çok sığ kalır. Ekolojik dengeyi, stratejik yapıyı tümüyle bir şehrin, bana göre dünya haritasına baksanız, 5 yer sayın deseniz, İstanbul coğrafyası bunlardan ya bir ya iki gelir. Bana göre birinci. Böyle bir yapıya tarihçi, hukukçu, bilim insanı, çevreci, mühendisler, su bilimciler bakacak, bunlar karar verdikten sonra siyasetçi ne zaman, hangi finansman modeliyle karar verir.
Veyis Ateş: Bu mesele üzerinden sayın İmamoğlu, sayın Cumhurbaşkanı ile polemiğe girerek benim siyasi muhatabım aslında sayın Erdoğan demek istiyor diye yorumlar var.
İmamoğlu: Ben bu anlamda sayın Cumhurbaşkanlığını muhatap alıp mevzuya dahil olmadım. Sayın Ulaştırma Bakanının açıklamasından sonra buna tepki koyan birisiyim.
İmamoğlu: Her seferinde Cumhurbaşkanımızla randevumu dile getirdim. Çağırsalar hemen gidip anlatmak isterim. İkna olacağına eminim, bana bu fırsatı vermesi gerekir. Koşa koşa giderim.
Yılmaz: Tekrar görüşeceğiniz söyleniyor.
İmamoğlu: Ben talep ettim. Whatsapp grupları iyi niyet, temenni, bayram kutlamalarına döner. Bu iş Whatsapp grubu meselesi değil. Niye ikna edeceğimi söyleyeyim. Cumhurbaşkanının meseleleri çok büyük. Bugün Rusya Devlet Başkanı burada. Bugün bir süreç başladı. Dün yanıbaşımızda bir çatışma meselesi var. Böyle bir durumda sayın Cumhurbaşkanının doğru bilgilerle donatılabileceğine ilişkin Kanal ile ilgili endişelerim var. Ne dedi sayın Cumhurbaşkanı seçimde 'İstanbul'un 40-50 yıllık su sorununu çözdüm' dedi. Biz hiç cevap vermedik. Bilgim yoktu şimdi. Memnun da olduk. Arıtma tesisine gittiğimde geçmişte yapılanlara teşekkür ediyorum. Sayın Veysel Eroğlu'na teşekkür ediyorum. Bütün bunlar 40-50 yıl çözdüm dediği meselede kuraklığın ardından sayın Cumhurbaşkanı 'Bak İstanbul susuz kalacak' dedi. Olaya kilitlendik, mecbur kaldık, açıklama yapmaya.
İmamoğlu: 2016'da açılacak denilen Melen Barajı, 2020'de açılmadı. Buraya ek bir ihale yapılmak zorunda. Bu uyarıyı yaptıktan sonra ödeneği çıkmadı. Biz tekrar televizyondan uyarı yaptık. İktidara yakın gazetede haber çıktı, sayın Cumhurbaşkanı ödeneğin çıkması konusunda talimat verdi diye. Ben ikna ettim. Aynı şekilde ikna ederim, bana fırsatı versin. Eğer size oradan yaklaşım, cevap hatta bazen küçümseyerek cevaplar verilince, çok afedersiniz ben de gayet saygılı, teknik, bilimsel cevaplar veriyorum. Ben dedim diye İstanbul'un hayati meselesine karşı çıkılır mı? Sayın Cumhurbaşkanı dedi diye evet de denilemez.
Alçı: Bendeki bilgi 2021 yılında Melen Barajı'nın su vermeye başlayacağı yönünde. Çevre Bakanlığı'na sordum, o raporu hazırlayanlara sordum.
İmamoğlu: Önce arkadaşlarım rapor sundu, atladım oraya gittim. Süreçten hiç bahsetmedim, çatlaklar var diye anlatmadım bile. Projeyi yerinde tespit ettik, paylaşımda bulunduk, inşallah bir an önce biter dedim. Arkadaşlarıma hemen atlayın gidin, ek maliyette, çatlakların giderilmesi işi, 600-700 milyon liralık ek proje. Bu yılın programına alındığını gazeteden okuduk, henüz teyid yok. Sayın Cumhurbaşkanı müdahale etmeseydi bunun bütçe işi reddedilmişti. Bu projenin yatırımın parasını İSKİ geri ödüyor. Daha rahmetli Özal döneminde 'Melen İstanbul'un suyudur' diye alınan karar üzerinden süreç yürüyor.
Zeyrek: Sayın Cumhurbaşkanı bütün kaygılarınızı gidereceğiz dese o zaman da siz kategorik bir şekilde karşı çıkıyorsunuz diye bir izlenim edindim. Bu sorunlar giderilirse yapılabilir neden yapılmasın diye mi düşünüyorsunuz?
İmamoğlu: İstanbul'un böyle bir projeye ihtiyacı yoktur, evet ama hafif kalır. Evet gerek yok, niye, bu ülkenin, bu şehrin ekonomik sorunları var. Milyonlarca işsizi var. Asgari ücretten toplumun geçim sorununu çözememesine kadar ekonomik sorunlarımız var. Bu maliyetle Türkiye'nin her yerine yapacağınız yatırımlarla muazzam işler başarırsınız. Dünyada betona yapılan yatırım dönemi bitti. Bol sermayenin, bol paranın olduğu döneme ülke olarak tümüyle betona, üretime değil şatafata yatırım yaptık, şehirlerimizi de çirkinleştirdik. Dünyadaki bu değişime hala böyle bir proje dayatması yaparsak evet cevabım net, İstanbul'un böyle bir şeye ihtiyacı yok. Ama bu hafif savunma. Telafisi, geri dönüşümü mümkün olmayan projeden bahsediyoruz. Zaman içerisinde köprüler tartışıldı doğru. Sayın Cumhurbaşkanı '3. köprünün tartışmasını da CHP yaptı' dedi. Halbuki o tartışmayı açan ilk kendisiydi. İstemezük, karşıyız diye bir tutum yoktu. Ulaşım tartışılıyordu. İkinci köprü yapılacağına raylı sisteme gidilmeli diye tartışmalar var. Her şeye rağmen köprü gibi bir projenin telafisi, dönüşümü mümkün. Orada elde edilen bir fayda bir başka bölümde fayda ile eşleştiğimizde entegre sisteme ulaşabilir bir sistemi var. Kanal öyle değil, kanal bir facia. Kanalın suyla ilişkisi konusunda bunu savunacak bilim insanı bulamadı arkadaşlar.
Alçı: Celal Şengör var.
İmamoğlu: Onun adına konuşmayın öyle değil. Bugün Sazlıdere Barajı'nı yok ediyorsunuz, Terkos kullanışsız hale geliyor. Stratejik olarak sıkıntı. Bir kanal bir ada yaratıyor. Tümüyle güvensiz. Ağaçlar kesildi, ağaç diktik oldu. Efendim kanal yaptık ama yanlış yaptık hadi dolduralım değil bu. Kanalda dendi ki 500 bin akıllı şehir yapacağız dendi. Şehircilik Bakanlığı'na her vatandaşımız gidip askıda bulunup 1/100 bin plana itiraz edebilir.
"Şu anda İstanbul'da vasıflı, ikamet olmayan, bağımsız bölüm sayısı, konut sayısı ne biliyor musunuz? 1 milyon 950 bin. Bunun 300-400-500 bini diyelim ki ikinci eviniz, ya da yazlığınız. Bir bilim insanı 2103'de bütün Meclis oybirliği ile karar verdi, İstanbul'un nüfusu 2023'de 16 milyonu geçmemeli diye. Şu anda 15 milyon 75 civarında resmi nüfus. 1 milyon mültecisi, 1 milyon öğrencisi var. Bu kadar boş konutun var.
Ateş: Kentsel dönüşüm için bir fırsat değil mi?
İmamoğlu: Kadıköy'de kentsel dönüşümü engelleyip, sana Kanal İstanbul'da ev vereceğiz deseler gider misiniz? Allah esirgesin bu şehri. Konut sektörü şu an İstanbul'da bitik. En az 4 milyon konutluk rezerv konut alanı var. İstanbul 18 milyon olmamalı diyor bilim insanları. 25 milyon bu şehir olursa şehrin iflası demek.
Zeyrek: Belli ki burası emlak projesi olarak düşünülüyor. Hükümetin şöyle bir niyeti varsa, Dubai gibi bir kent yaratılacak. Gökdelenler vesaire. Dünyanın zenginleri oraya akın edecek, yatlar gelecek. Böyle bir vizyon vardır belki de. Buna karşı çıkar mısınız?
İmamoğlu: Dubai dediğiniz şey çölün ortasında bir kent. Bir petrol ülkesi böyle bir hayal kurabilir. Bunda da başarılı olabilir. İstanbul nimet. Binlerce yıllık nimet. İstanbul Allah'ın lütfu. 1453'de Fatih Sultan Mehmet bu şehri fethediyor milletimize hediye, emanet ediyor. Bana diyorlar ki bu meseleyi anlatırken güler yüzlü ol. Ben İstanbul'la dalga geçemem. Fatih Sultan Mehmet'in 1453'de halkımıza emanet ettiği bu şehre ihanettir, bu kadar net.
İsmail Saymaz: 300 dönümün Araplar tarafından satın alındığını öğrendik. Bilginiz var mı?
İmamoğlu: 1 milyon 200 bin dedim, sayın bakan 500 bin akıllı şehir yapacağız dedi. Ben dedim ki 30 milyon metrekareye yakın arazi hareketi oldu burada. Sayın bakan arazi hareketi yok dedim. 30 milyon metre kare 30 bin dönüm demek. Arkadaşlarımın tespiti devam ediyor. Bu söylediğiniz 3 firma, tesadüf Arap sermayeli çıktı. Bu sadece üçü. Burada bir başka husus var. Kamulaştırma yapılacak burada. Kamulaştırmayla ilgili bir madde çalışıldı Resmi Gazete'de yayınlandı. Garibanların yerleri vardır muhtemelen kanalın olduğu yerde. Orayla ilgili çıkan tebliğ, bu günkü vasfı üzerinden oralar değerleme yapılacak kamulaştırmaya ihtiyaç duyulduğu dönemdeki, aradaki değerleme farkı üzerinden parası ödenecek. Devlet tarla olarak orayı istimlak edecek. 30 milyon metre dedim, burada arsa hareketi oldu. Ben bakanın yerine olsa İmamoğlu'nu bir gün sonra yalanlardım. Yanıltmak üzere kurulu bir düzenin yürüme şansı yok. Daha fazlası vardır.
Saymaz: Kanal İstanbul'la ilgili açıklamada ilk sıraya suyu yazdınız. Melen Barajı açıldığında İstanbul'un suya doyacağı söyleniyor. İstanbul'un yeraltı su kaynakları etkilenecek mi? Terkos başta olmak üzere su depoları etkilenecek mi? Tuzlanma ihtimali taşıyor mu?
İmamoğlu: Melen barajı orada. Esas olan sizin doğal su kaynaklarınızdır. Melen bir emniyet subabıdır. Zor koşullarda sizi besleyecek damardır. Melen'in suyu maliyeti İstanbul'dan kat be kat fazla. Değerli bir proje, yapanlardan, düşünenlerden, başlayanlardan Allah razı olsun. Esas olan sizin doğal kaynaklarınız.
İmamoğlu: Geçmişte İstanbul'da musluktan akan suyun adı Terkos'tur. Bu kadar köklü bir kaynaktır. İstanbul'un fethinden sonra yapılan ilk su yolu oradan tasarlanıp, tarihi yarımadaya taşınmıştır. Sazlıdere Barajı'nın tamamı gidiyor. Sazlıdere Barajı'nın işlevsiz kalmasını aynen Atatürk Havalimanı gibi kabul edin. Böyle saçma durum olamaz. Dünyanın hiçbir yerinde su havzasını yok ediyorum diyen bir ülke yoktur, suya dokunamazsınız. Terkos Gölü'nün çevresindeki su toplama havzasının da devre dışı kaldığını biliyoruz. DHMİ bile olumsuz rapor veriyor. Uçakların inişiyle ilgili. Talimatla rapor değişiyor. 'Ama kanalın aydınlatmasında dikkat edilmeli, uçakların düşmesine sebep olabilir' deniyor. ÇED raporu ve ötesi ayıptır. İstanbul'da kanalı anlatırken Çanakkale'ye kanal yapılmalıdır deniyor. 25 metrelik derinliğe bahsi geçen o büyük yük gemilerinin geçmesinin imkanı yok. Çünkü salmalarına yetmiyor.
Yılmaz: Celal Şengör meselesini unutmayalım.
İmamoğlu: Celal Bey depremle ilgili konuştu, suyla ilgili konuşmadı. DSİ'nin raporunda zemin etüdü ve sondajlar yapılsa da her zaman beklenmedik durum ortaya çıkar. Ayrıca kayalardaki çatlaklar tespit edilemez, tuzlu su Terkos'a girer ve tümüyle kaynak olmaktan çıkar, İstanbul'un büyük bölümü susuz kalır. 427 milyon metreküp su elden çıkar. Kaybedecek su kaynağının yakın bölgede alternatifi de bulunmamaktadır. Özellikle Istranca'dan gelen su kaynağı, yeraltı marifetiyle Avrupa yakasını besleyen kaynak. Kanal İstanbul'un bir başka arızası tümüyle yeraltı su kaynaklarınızın, açıldığı an yaratılacak olan adaya geçmesini engelliyor. Siz dolayısıyla çorak, kurak bir alan ortaya çıkarıyorsunuz. Devlet Hava Meydanları 8 Mayıs 2014'de Odayeri ile çalışma izni talep edilmiş. Kuş gözlem yapılması için müsaade edilmiş. Havalimanında en az 13 km. uzaklıkta tesis edilmesi isteniyor. Uçuş güvenliğini sağlamak adına buranın kaldırılması isteniyor. İSTAÇ cevap veriyor, kusura bakmayın biz burayı kaldıramayız. İSTAC diyor ki, burada bir ihtiyaç var. Buranın bu şekilde olması gerekiyor. Bir anda talimat veriliyor, bir başka imzayla. 2017'de hemen depolama sahasının kapatılacağı bilgisi veriliyor ve alan kapatılıyor. Ne yazık ki, DSİ'nin raporuna gösterilen tavır, DHMİ'nin kanala gösterdiği tepkiden sonra değiştirilen raporlar. Belediyenin iştirakine yapıla müdahale, birçok raporun aslında nasıl hazırlandığına dair belgedir.
Yılmaz: Bir mesaj var. Sayın Mustafa Ilıcalı, bütün bilim insanları karşı ise ben neyim diyor. Sürekli Kanal aleyhinde mesnetsiz bilgi dönüyor. 500 kentsel dönüşüm ağırlıklı dışarıdan gelmiyor, toplu ulaşım araçlarında Kanal aleyhinde bazı bilgiler döndüğünü söylüyor.
İmamoğlu: Sayın Ilıcalı'nın bu mesajını siyasi bir alanda ayrıca tartışırız.
Ateş: İki hafta önce Kütahya'da, Bursa'da konferansta mevzu buna gelince Kanal İstanbul'u destekleyenler ve desteklemeyenlere sorduğumda 'Erdoğan'ı seviyorum, İmamoğlu'nu seviyorum' dendi. Mevzu geldi bu aksa oturdu. Siz niye olmayacağını anlatıyorsunuz.
Yılmaz: Sayın Bakanların katıldığı toplantıyı kabul eder misiniz?
İmamoğlu: Zevk duyarım. Zaten istediğimiz toplum bilgi sahibi olsun. Benim her daim faydalandığım araştırmalar var. Toplumun yüzde 50'nin biraz üzerindeki kesimi bu sürece olumlu bakıyordu. Niçin? Başka bir açıklama yoktu. Ne zamanki sayın Bakan bu süreci açtı, şu an yüzde 56'ların üzerinde olumsuz bakıyor toplum. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa toplum ÇED raporuna böyle bir karşı gelişi sergiliyor.
Ateş: Çevre Şehircilik, Ulaştırma derli toplu bize Kanal İstanbul niye gereklidir, anlamak istiyoruz. Sizin için imzaya gidenlerde politik angajman var kabul edelim. Bir de meselenin böyle bir tarafı var anlamak istiyoruz. Deniz, Dubai örneği vermiş. Katarlıların ilgisi. İletişim Başkanı Fahrettin Altun Çince bir mesaj yayınladı. Çin'in ilgisi de var. Çin, Katar, dünyanın muhtelif ülkelerinden ticari, ekonomik olarak katma değerden bahsedilir, bunun için ne dersiniz?
İmamoğlu: Bir şehirde yaşamın olması için doğanın olması lazım. Dünyanın birinci meselesi iklim değişikliği. Sonra diğerleri. Orada ticaret, kaynak var diyorsunuz. Vatandaş daha iyi anlıyor, rant var. Bana göre 2 milyona yakın nüfus var. İstanbul'da şu anda böyle bir talep yok. Konut satışları vesaire diyor bunu. 50 bin üzerinde bir yapı stoğu çürük. Milyarlarca lira fon lazım. Gelin onu halledelim. Bu memleketin en önemli depresyonu olan deprem sorununu çözün. Çürük binaları, sıkıntılı binaları, o binalarda 100 binlerce insan yaşıyor. Gelin bir kalemde ulaşım sorununu çözelim. Bütün metro hatlarını bitirelim. Gelin bu kaynakla size 50 tane kalem sayarım.
Alçı: Söylediklerinizi tutarlı buluyorum. Proje açıklandığından beri aynı noktadasınız. Zamanla doğru bir projelendirmeyle bu şehrin ihtiyacı, isteyelim ya da istemeyelim bu şehir büyüyecek. Önemli olan planlı yönetebilecek miyiz, yoksa öyle mi gidecek? Mesela 1950'lerde farklı siyasi görüşlerden aydınlar 'Bu şehir 3 milyonu geçerse yaşanmaz' olur diyor. Önemli olan şu, İstanbul'un büyümesini totaliter yöntemler dışında durdurmak mümkün görünmüyor. Önemli olan bunun nasıl yönetileceği, çevreye minimum zarar vererek yönetilmesi gerekeceği. Çok değerli iki bilim insanı. Celal Şengör ve İlber Ortaylı, çok net bir şekilde boğazın korunması gerektiğini ve böyle bir alternatifin gerekli olduğunu ifade ediyordu. Çevreye zarar vermeyecek proje için mücadele etmek burada doğru olan. Su sorunundan bahsediyorsunuz, Terkos Gölü dediniz. Benim elimdeki rapora göre binde 2,5 düzeyde etkilenecek deniyor. Melen, Hamzalı, Pirinççi, Karamandere barajlarıyla su rezervlerinin fazla olacağını söylüyor.
İmamoğlu: 8 tane köprü tasarlanıyor. 8 köprünün boyutu, 1. köprü en 47 metre, boy 980 metre, köprünün maliyeti 161 milyon lira. Bunu bakanlık yapacak deniyor. İki tanesini de İBB'ye yüklüyorlar. Sadece bir örnek vereceğim size. Avcılar-Küçükçekmece arası köprü. Boy 1995 metre, iki kilometre, şu anki Boğaz Köprüsü'nden çok daha uzun. 47 metre eni var, 68 metre yüksekliği var. Sadece bu köprü bile Avcılar'ın ve Küçükçekmece'nin üzerinde 1750 yapının yıkılmasına sebep oluyor. 7 bin konutun yıkılmasına sebep oluyor. Bunlar kamulaştırılacak. Siz İstanbul'un yolunda bir şerit tıkandığında yaşanan kaosu biliyorsunuz. Bir köprüyü alelacele bitirelim dediler 3,5 sene sürdü. 8 tane yapacaksınız. Sadece köprülerin maliyeti 15,5 milyar lira. İBB'ye buradan gelen maliyet 3.2 milyar lira. Ben bu parayla Mahmutbey metro hattını yapıyorum.
İmamoğlu: Boğazların korunması lazım. Denizdeki uzun yol kaptanları, gemiciler, nakliyecileri davet ettik. Konuşmacı olarak kabul ettiler sonra caydılar. Burası açık mecra İstanbul'un mecrası. Dilsiz şeytanlığı kim oynarsa yarın İstanbul'da, Allah da hesap sorar. Samsun-Ceyhan Boru Hattı meselesi vardı. Samsun-Ceyhan süreci başladığında Sabah Gazetesi'nde o zaman şöyle bir yazı çıktı. Tarih 20 Ekim 2009. Ekolojik dengeye çok dikkat ettiğmiz ve boğazları korumaktaki hassasiyetimizin uzantısıdır bu proje. Boğazdaki hacmin en az 50 milyon tonunun kaldırılmasıyla ilgili projedir. Bunu sayın Bakan söylemiş. Samsun'dan Ceyhan'a boru hattı çektiğinizde tanker taşımacılığınızın yarısını buraya çekiyorsunuz. Bu proje bana göre 20'de biri. Bu projeyi yapın. Orada istihdam oluşsun.
Zeyrek: 6 aydır görevdesiniz. 180 gün ediyor. Tam İstanbul'un meselelerine odaklanıyorsunuz bir şey çıkıyor. Şimdi de Kanal İstanbul ulusal bir tartışma konusu. Kendinizi içinde buldunuz. Kesinlikle yapılamayacak dediniz biraz önce, yapamayacaklar anlamında anladım.
İmamoğlu: Hukuksal mücadele edeceğiz. Büyükşehire ait alanı vermeyeceğiz. Ben İBB Başkanı olarak Sazlıdere Barajı'nın havzasının en ucunda arsam olsa ev yapamam kendime. İki çatı altına bir kulübe yapamam.
Zeyrek: Cumhurbaşkanı bu mesele açıldığında 'işine bak' diye bir ifade kullandı. Bu mesele sizi kendi işlerinizden alıkoymuyor mu? Enerjinizi bu meseleye bu kadar vakfetmeniz sizi nasıl etkiliyor?
İmamoğlu: Bu safi bizim işimiz. İstanbul'u ilgilendiren, 16 milyon insanın kaderi, dönüm noktası olan safi İstanbul'un işi bu iş. Dünyanın hiçbir yerinde şehir yönetiminin hiçbir demokratik ülkesinde izni olmaksızın böyle bir projenin p'sini dahi ağzınıza alamazsınız.
Zeyrek: Çerkezköy'den geçseydi
İmamoğlu: Tam aksine yakın coğrafya.
Ateş: Yozgat'tan geçseydi.
İmamoğlu: O Türkiye'nin meselesi. Benim de söz etme hakkım var. Mersin'i aradım bugün 'elimden gelen bir şey olabilir mi' dedim. 'Otur işine bak' konusunda şunu söyleyeceğim. Oturup işine bakanlar gitti. Vatandaş bizi seçti ve göreve getirdi. İstanbul'u koruyacaksınız, 16 milyon insandan talimat bize. İhamet etmeyeceksiniz, ettirmeyeceksiniz. Sorunlarını çözeceksiniz. 6 milyona yakın nüfusunun çocuk olduğu, 5 milyon insanın genç olduğu bir kent. Bu ülkenin DPT diye teşkilatı vardı. 2011'de bu açıklanmıştı. Ne biliyorduk? Şimdi öğrendik. Toplum şimdi öğrendi. Oturup işine bakanlardan olmadığımız için. Bu kritik meseledir. Bu kentte oturan herkesten istirham ediyorum. Çocuklarının gözüne baka baka 'Bu çocuk benden kanal mı, gelecek mi, çevre mi, üreten şehir mi, huzurlu güvenli bir yapı mı ister" diye düşünsün istiyorum.
Yılmaz: Şunu da biliyoruz. Sayın Erdoğan İstanbul aşığı. İstanbul'un aleyhine olan bir şeye evet der mi?
İmamoğlu: Ben onun için ikna ederim diyorum.
İmamoğlu: Sayın Cumhurbaşkanının buna harcayacağı vakti yok, çünkü çok büyük meseleleri var. Ben kendisine anlattığımda kendisini İstanbul aşığı olarak tanımlayan sayın Cumhurbaşkanını ikna etmemek için sıfır tereddütüm var.
Ateş: Siz ikna olabilir misiniz?
İmamoğlu: Ben hiç çelişmiyorum. Bir gün 70 kat bina gösterip yarın yatay mimari demek zorunda kalmıyorum. Ben sıfır arz hareketi deyip, 30 milyon metrekare arsa hareketi var dediğimde yalanlanmıyorum.
Saymaz: ÇED raporunu okudum. Burada belirtilen husus 6 yılın 4 yılı harfiyatla geçecekmiş. 12 ayın her günü patlatıcı patlatacak. Her bir atımda 43 kilo patlayıcı patlatılacak. 126 kilometrekarelik çevredeki binaları etkileyecek. 4 yıl boyunca 3 bin 227 kamyon çalışacak. Hem belediye başkanı ve müteahhit olarak soruyorum. Bu denli yoğun faaliyet korktuğumuz depremi tetikleme riskine sahip midir?
İmamoğlu: Depreme gelmeden çevreden bahsedelim. Marmara'yı dolduracaksınız, Ambarlı'da yeni liman yapacaksınız. Terkos'un önüne bir dolgu yapacaksınız. Terkos'un deniz tarafı muazzamdır biliyor musunuz? Bir kumu vardır, dünyada bu kadar güzel kum çok az görürsünüz. İçinde cam parlar.
Alçı: Orası etkileniyor mu?
İmamoğlu: Orası dolduruluyor. 1 milyar 200 milyonu baz aldığınızda 25 sene yapar. 25 senelik harfiyat. Siz Arnavutköy civarında kamyonların terörünü biliyor musunuz?
Yılmaz: Şimdiki yollar ve çevre yolları kullanılmayacak diye bir bilgi paylaşıldı şimdi.
İmamoğlu: Öyle denir ve öyle olmaz. 4 bin kamyon. Küçükçekmece gölünün zemini tahmin edemeyeceğiniz cinste bir çamur. Bu çamur nasıl alınacak, nasıl kurutulacak, nasıl nakledilecek hiçbir bilgi yok. Bugün sayın Naci Görür açıkladı, burada özellikle sıvı fay hatlarının olduğu, özellikle Küçükçekmece Gölü'nün, Avcılar bu hatlardan en etkilenen ilçemizdir. İlk proje neydi? Avcılar'ın önüne bir ada, Büyükçekmece'nin önüne bir ada, Bakırköy'ün önüne bir ada, o adaların içerisinde bahçeli villalar, tanesi 200 milyon-300 milyon dolar. 4-5 milyon proje parası harcandı. Bu projelerle Arap ülkelerinde konut fuarında tanıtım yapıldı. Deprem İstanbul'un bir gerçeği. İnşai faaliyetler, dinamit patlatmalar, göldeki harfiyat faliyetleri, hocamızın anlattığı gibi oradaki fay hatlarının tetiklenmesi. Bir gün sallandık, 5.8 şiddetinde. Sonra her konuyu unuttuk. Biz bugün aynı oranda bir deprem yaşasak kanalı manalı unuturuz. Niye? Canımızı tehdit ettiği için. Canımız zaten tehditte.
Alçı: Deprem olunca Habertürk'te Fatih Altaylı'nın Teke Tek programında iki bilim adamını konuk etmişti. Siz de arayıp bağlanmış, Şengör'e 'hocam emrinizdeyim' demişti. Celal Hoca, Fatih Altaylı'nın köşesine yazılı açıklama gönderdi, 'Kanal depremi tetiklemez' diyor. Depremle Kanal İstanbul arasında bir ilişki yoktur demiş. Aşırı yapılaşma olursa en başta Tayyip Erdoğan'a ben karşı çıkarım demiş.
İmamoğlu: Sayın Celal Şengör'ü fikirlerini beyan etmesi için çalıştaya davet ettik. Bir mazeretle katılmayacağını beyan etti. Dolayısıyla biz her fikre açığız. İki-üç cümleye sığacak bir mesele değil. Cuma günü çalıştay var. Birçoğunun fikri ters yönde.
Yılmaz: Cumhurbaşkanı 'Montrö Boğazları bağlar, Montrö kapsamında değildir' dedi. 'Gerekirse savaş gemileri Kanal İstanbul'dan geçebilir' demişti.
Saymaz: Boğazlar acaba havalimanında olduğu gibi burada da geçiş garantisi verilerek mi acaba kanal amorti edilecek?
İmamoğlu: Gelirle açıklanacak bir proje değil. Hiç kimseyi mecbur tutamazsınız oradan geçmeye. Sayın Cumhurbaşkanının tek tek ne söylediğini bilmiyorum. Verilen cevaplar Allah aşkına sizi tatmin etti mi? Savaş gemilerine günü gelince bakarız diye bir şey olabilir mi? Ayrıca bu bir Boğazlar Antlaşması. Sayın Cumhurbaşkanının bu açıklamasından bir gün sonra AK Parti'nin sözcüsü başka açıklama yaptı. Montrö ile ilgisi yok dedi. Montrö'ye saygı duyduğunu, devam edeceğini söyledi.
Ateş: Bu konuda referandum ister misiniz?
İmamoğlu: Gayet tabi. Bu kadar çelişkili ifadeler. İşin başında Montrö'yü yıkarız deyip günün sonunda Montrö'ye saygılıyız deyip en az 7-8 çelişkiyi ortaya koyup hareket edemezsiniz.
Saymaz: Referandumda İstanbullular evet derse ne olur?
İmamoğlu: Biz yine mücadelemizi veririz. Referandum tek başına işi çözmez. Davamı açarım. Evet çıkacağını düşünmüyorum. Referandum halkın fikrini ölçmektir. Bilgilendirirsiniz. İBB'nin elemanının ÇED toplantısına katılım imzasını bile karara katılmıştır diye açıklayan anlayış tümüyle toplumu yanlış bilgilendiriyor.
Saymaz: Mısır Suveyş'ten, Amerikalılar Panama'dan kazanıyor. Biz neden buradan bedava geçirelim. Bu ekonomik görüş haksız mı?
İmamoğlu: Sadece kanal geçişin sağlandığı coğrafyanın tesisi ile yapılmış iki projeyi İstanbul'la nasıl kıyaslarsınız. Sayın Cumhurbaşkanı dünyada 50 tane böyle kanal var diyor. Siz İstanbul' aşık bir Cumhurbaşkanı olarak 51.sini niye yaparsınız anlamıyorum.
Zeyrek: İstihdam ve üretim için ne kadarı gidecek? Yoksa orası sadece tüketen bir şehir mi olacak?
İmamoğlu: 136 milyon tarım arazisi gidiyor.
Alçı: Siz zaman zaman Cumhurbaşkanı'nın ve iktidardaki çelişkilerine dikkat çekiyorsunuz. İstanbul'un nüfusundan bahsederken çok fazla olduğunu bahsediyorsunuz. İstanbul'un nüfusu normal bir şekilde doğal şekilde artıyoruz. Nüfusu durdurma konusunda ne düşünüyorsunuz?
İmamoğlu: Böyle imar alanları açmazsanız durdurursunuz. İstanbul'un en büyük sıkıntısı planlama yapılmaması. Ben sayın Kadir Topbaş'a teşekkür ettim. Metropolitan diye bir ofis kurmuşlardı. Ben oraya gitmekten çok keyif alırdım. Her akademisyen oraya katkı sundu. 1/100 binlik planı oy birliği ile planlandı. 16 milyon kritik nüfus eşiği diye tanımlanan raporlar o raporlara aittir. O ofis kapatıldı. Seçim öncesi sayın Topbaş'ı ziyaret ettim, bu projesinin ne kadar kıymetli hizmet olduğunu söyledim. 'Efendim niye kapattınız' dedim. 'Siyasi bir karardı' dedi. Ben 'benim irademin dışında' anladım. O plan yok edilmeseydi, şunu okuyacaktık, burası yeşil alan, burası havaalanı. Siz akşamdan sabaha TOKİ'nin eliyle Zeytinburnu, Bakırköy sahaline konutları dizerseniz, Ataşehir'de TOKİ eliyle veya KİPTAŞ eliyle yeni konutlar, rant alanlarıyla düzenlerseniz, Esenyurt'ta 50 bine yakın konut mağduru üretirseniz, planlara aykırı yaparsanız tabii ki durduramazsınız.
Yılmaz: İstanbul Boğazı'nda kazalar meydana geliyor, dolayısıyla burası daha güvenli olacak deniyor. Derinlik 21 metre kanalın altında beton olacak bildiğimiz kadarıyla. 200 metre şilepler var oradan nasıl geçecek diye bir soru sormuş okurumuz.
Zeyrek: Boğazın 675 metre en dar yeri ve riskli bulunuyor. Kanalın genişliği 250 metre.
İmamoğlu: Birkaç oturum ismi veriyorum. Kanal İstanbul'un Ekonomi Politiği, Mekansal Planlama Şehircilik ve Kanal İstanbul'un Etkisi, Toplumsal Boyut ve Katılımla İlgili Kanal İstanbul, Afet Riski ve Depremsellik, Çevresel Boyut, Tarım, İklim ve Ekoloji. Hepsi birbirinden değerli hocalar var.
Yılmaz: AK Parti'nin yeşil alan teklifini İmamoğlu neden reddetti diye soru sormuşlar.
İmamoğlu: Konut geliştirme olarak satın aldığınız arsayı seçimi kaybedip ben burayı yeşil alan yapmak istiyorum dediğinizde buna gülerler.
Celal Şengör: Benim söylediklerim etrafında saçma sapan laflar ediliyor.
Yılmaz: Tam olarak ne söylediniz?
Şengör: Jeolog olarak Kanal'a karşıyım veya taraftarım diyemem elimde veri yok. Ancak Kanal deprem tetikler demek yanlıştır, hesabını yapmak kolay. Eğer tsunami olursa Kanal tehlikeye girer. Bir deprem Kanal'ı kırar mı, kırmaz mı hesaplama yapılmadan bilemeyiz. Kanal etrafında yeni bir şehir oluşturmak cinayettir dedim. Sayın İstanbul Belediye Başkanımızın söylediğini orada tekrar ettim. Artık İstanbul yeni bir şehri kaldıramaz. Bu benim vatandaş olarak görüşüm. Jeolojik olarak dediğim, kanal büyük deprem yapmaz. Biz Atatürk Barajı'ndan biliyoruz bunu. Sadece ve sadece jeolog olarak konuşuyorum. Bunu dışında Terkos Gölü'ne sızar mı falan.
Yılmaz: 500 bin kişi oraya yerleşirse, orada yapılaşma olursa ne anlama gelir?
Şengör: Bir deprem olursa canlarına okunur ama depremi tetiklemez.
Yılmaz: Sayın İmamoğlu sizi dinliyor.
Şengör: Sayın Başkan demiş ki 'Ben davet ettim mazeret bildirdi' demiş, evet bildirdim. Bu işi bilen birkaç adam var. Onunla konuşmak lazım. Doğru adamlarla konuşmak lazım. Beni davet eden sayın Başkanın yanındaki servis arkadaşlara izah ettim, bana gönderilen listede jeolojiyle ilgili isimlerin hepsi yanlış. Efendim Celal taraftar diye bir şey yok.
Yılmaz: 'Ne destekliyorum ne de desteklemiyor diyemem' diyorsunuz.
Şengör: Adam gibi çalışılsın, ortaya çıkar diyorum.
Yılmaz: Son olarak bir bilgiyi paylaşayım, Panama kanalında bir su eksikliği varmış.
Yılmaz: Ulaştırma Bakanlığı'ndan bir bilgi geldi. Planda yer alan sağlık, eko turizm, üniversite turizmini niye görmüyorsunuz, bunlar kalıcı istihdam sağlayacak diye ilave ediliyor.
İmamoğlu: İtiraz hakkım var mı yok mu bilmiyorum ama. Celal Şengör'ün buraya telefonla bağlanması yanlıştı. Ben İBB Başkanıyım bağlamanız yanlıştı. Ben Celal Şengör'e telefonda cevap vermem doğru değil. Ben her hangi bir konuğunuz değilim, 16 milyonu temsil ediyorum. Söyledikleri yüzde 30 anlaşıldı, yüzde 70 anlaşılmadı. Ben depremi tetikler demedim, söylediğim şey net. 4 madde sıraladı, üçü Kanal'ın aleyhine. Bir tanesinde depremi tetiklemez dedi. Ben zaten açıktaki deprem fayını tetikler demiyorum. Gazeteci arkadaşlarım eğer mesajlar üzerinden benimle iletişime gireceksiniz, onlar da davet edilsin. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile siz tercih edildiniz. Siz donanımlı haldesiniz, gelip bana soru sorarsınız.
Yılmaz: 30 yıllık bu işi yapıyorum. Celal Şengör telefonla bağlanmak istediğini söyledi. Ben de 'Sayın Başkan Celal Şengör yayına bağlanmak istiyor, Nagehan Hanım'ın dediklerinin doğru olmadığını söyledi'. İtiraz etmediniz.
İmamoğlu: İtiraz etme hakkım var mı, yok mu bilmem demiştim.
Ateş: Biz gerçekten bilgilenmek istiyoruz. Ortak yayın iyi olur.
Saymaz: Atatürk Havalimanı kapatılmasın diyorsunuz. Mevcut havalimanı ile entegre olarak kullanılsın. Son 2 ay öncesine kadar galiba rüzgarların etkisiyle hep Küçükçekmece üzerinden iniyoruz. Atatürk Havalimanı'nın bilimsel ve ekonomik olarak yeni havalimanı ile entegre edilmesi mümkün mü?
İmamoğlu: Teknik ve bilim insanı yorum yapıyor. Bu yorum kıymetli yorum. Bu şehir adına tartışılmalı. Bu ülkenin kaynakları adına tartışılmalı. Lütfen bu konu tartışılsın dedim. Haluk Hoca'nın yaptığı sunumdan birkaç şey söylücem. Söylediği şey 3. Havalimanına yapılacak kalan yatırım miktarı, bu ilave yatırımın bedeli 4.8 milyar Euro. İki, Atatürk Havalimanı'nın üç pisti var, terminal yapısı var. Bu havalimanının mevcut teçhizatı, terminali ve üç pistinin güncel değeri daha yüksek 3.6 milyar Euro. Toplam 8.4 milyar Euro, yaklaşık 55-60 katrilyonu kurtarıyoruz. Buna ilave olarak İstanbul'un yeni havalimanının tartışılmasından hemen önce burada havalimanı var diye metro yaptık. 60'a yakın otele izin verdik. Sadece otellerle ilgili yıllık 580 milyon Euro zararı var diyor. Hocamız ve çalıştığı ekipler diyor ki; bu şartlarda ve koşullarda İBB Halkalı'dan Atatürk Havalimanı'na bir kol yaptığında ucunu bağlamış oluyoruz. 28 dakikada Atatürk Havalimanı'ndan İstanbul Havalimanı'na bir yolcu ulaşabiliyor. Metro ile 28 dakikada ulaşılabiliyor. Bu bir öneri.
Saymaz: Güvenli mi sizce?
İmamoğlu: Örnek veriyor. Bakın Londra'da 6 havalimanı birbirine bağlı. Atatürk Havalimanı'ndan kalkan uçağın İstanbul Havalimanı'nın en doğudaki pistiyle arası 3,5 kilometre. Ticari aklımla söylediğim şu; burayı da İGA'ya verin.
Ateş: TAV'la sözleşme var.
İmamoğlu: Sözleşme oturulur konuşulur. Demiyorum ki yapın, oturup konuşulur. Kanal İstanbul'daki kararlılığımı burada sadece tartışılsın diyorum.
Alçı: Paris ve Londra'nın coğrafi koşulları İstanbul'dan farklı. İGA'dan gelen bilgi. Bu kadar yakın iki havalanı aynı anda operasyon yapamaz riski var deniyor.
İmamoğlu: Ben tartışılsın diyorum. Tam aksine gerekirse Atatürk Havalimanı İGA'ya verilsin.
Saymaz: İBB İYİ Parti Meclis Üyesi Ali Kıdık'ın bana aktardığı bilgi. Atatürk Havalimanı ile yeni havalimanı aynı iniş patenine özellikle konuldu. Yeni havalimanı İstanbul'un Avrupa yakasında tek iniş ve kalkış yapılabilecek taahhüt altına alındı.
İmamoğlu: Bu bilimsel bir konu ve tartışılsın. İGA, Ulaştırma Bakanlığı, ulaşım uzmanları tartışsın. Allah korusun büyük bir depremde Atatürk Havalimanı İstanbul için en değerli lojistik alanı. Uçaklarla İstanbul'a yardımın getirilip götüreleceği alan.
Ateş: Şu ana kadar geldiğimiz noktada Kanal İstanbul eleştirileri ikinci başlığımız Atatürk Havalimanı oldu. Şu anda İstanbullulara manşetiniz ne diye sormak istiyorum. Vaat ettiğiniz acayip rahatlayacakları projenizi merak ederiz.
İmamoğlu: Bizden mega, çılgın, sürpriz proje kimse beklemesin dedik zaten. İstanbul'un açık sorunu var. Şu anda İBB'nin yükümlülüğü 60 milyar liranın üzerinde. Tümüyle savruk bütçe yönetiyle buraya ulaşıldı. Tabii ki atılımlarımız var. Hem kurumsal ekonomi hem kent yoksulluğu. Ulaşım indirimi, yarattığımız sübvansiyon çok değerli. 100 bin çocuğa süt dağıtma kararının tabanda, o vatandaşın evinde bu kadar etkili olacağını, muazzam mutluluk yaratacağını vallahi tahmin etmezdim. 30 bin öğrenciye, başlangıç bu, tabii ki hedefim 75 bin, eğitim yardımı için çırpınmamın yaşadığımız acı olayda ne kadar değerli olduğunu biliyorum. 8 tane metro çalışması durmuş. 3'ünü harekete geçirdik. Ekonomik reform sağlayıp, İstanbul'un nefes alacağı alanları yaratıp, yeşil alan kavramı çok önemli.
Ateş: Kaynak bulabiliyor musunuz?
İmamoğlu: Tabii ki buluyoruz.
Yılmaz: CHP il örgütü ile aranız nasıl?
İmamoğlu: Parti içi demokrasiye saygısı en yüksek olanlardan biriyim. Ben ön seçimle gelmiş ve aday olmuş birisiyim. İlçe ve il kongreleri yaşamış birisiyim.
"Bu süreçte, yerel seçimin en büyük kazanımını bize armağan eden kişi sayın Kemal Kılıçdaroğlu'dur. Yerel demokrasiye dönük attığı adımlar, güvendiği kişilerin belediye başkanlığından gelen insanlar olması. Attığım tüm cesur adımların kayıtsız, şartsız arkasında duran kişi sayın Kılıçdaroğlu'dur.
Zeyrek: Partililer bize söylüyorlar '25 yıldır bizi AK Parti kapının önünden geçirmedi. Şimdi öncelik bekliyoruz. Şimdi bu liyakat işi, partimizin bizi ötelemesine neden oluyor' deniliyor.
İmamoğlu: Tabii ki, sayın il başkanımız dahil bunları masada tartışıyoruz. Bu ülkede A gitti B geldi, siyah gitti beyaz geldi dedirtmememiz lazım. Ben siyasi zararı değil toplumsal faydayı düşünüyorum. Bütün bunlara rağmen CHP tarihinde hiç olmadığı kadar örgütüyle barışık bir süreç ortaya koyuyoruz. Bu barışın içinde il başkanımız, tartışmalarımıza rağmen, ilçe başkanlarımız var.
Yılmaz: Danışmanınız Necati Özkan bir kitap yazdı. Ekrem İmamoğlu'nun kampanyası kimse için önemli ve öncelikli değildi diye yazdı. Öyle mi oldu?
İmamoğlu: Hayır olmadı. Necati Özkan, seçim kampanyasını aktarması benim fikrimi aktarması anlamına gelmez. Her ilçenin de eksikleri, doğruları vardır. Benim bu anlamda çok özel bir 6 ay yaşadığımın farkındayım. Eskisiyle artısıyla iki siyasi parti de örgütsel anlamda ciddi bir ivme yakalamıştır. Pozitif katkı sunmuştur. Sandık güvenliği sağlamıştır. Diğer siyasi partiler, demokrasi bileşenleri vardır, vatandaşlar, gönüllüler. 6 aylık dönemimizde gerçekten örgütleriyle hatta ittifak partimizin de parti ekibiyle çok uyumlu, o günkü sorumluluğu bugün de taşıyan bir süreç yönettik.
Alçı: Adalar'da fayton düzeni vardı. Siz kaldıracağınızı söylediniz. Son durum nedir? İSMEK'leri kapatmıştınız.
İmamoğlu: 'Kapattınız' demeyin.
Alçı: Orada yeniden genişlemeye yönelik gidileceğine dair duyumlar geldi.
İmamoğlu: Biz İSMEK'i kapatmadık. Birçok kişiyi işten çıkartmadık. İşletme düzenini değiştirdik. Daha önce dışarıdan bir firmayla süreç yönetiliyordu. Kendine ait firmanın ekibiyle hizmet veriliyordu. Şu anda İSMEK kendisi süreci yönetsin istiyoruz. İstihdama yönelik insan yetiştiren, işe ve talebe göre iş gücü hazırlayan düzene otursun istiyoruz. İlk etapta ciddi sayıda tespit ettiğimiz depreme dayanıksız yapılardan çıktık. İSMEK çok yakın zamanda nitelikli halde hizmet verecek. Fayton konusunda ben kalacak demedim. Biz Adalar'a geldik 'hadi gidin' deyip bunları yok mu sayacağız? Oradaki insanlarla ortak toplantı yaptık. Fayton isteyenler var, istemeyenler var. Tümüyle memnun olan, olmayan ada var. Arkadaşlarımın verdiği rapor bir miktar faytonun kalması yönünde, ancak vicdanım bana fayton işinin Adalar'da kalmamasını öngörüyor dedim.
Ateş: Ulaşımı nasıl sağlayacaksınız?
İmamoğlu: Elektrikli araçlarla Adalar'ın estetiğine uygun olarak araştırmalarımız var. Şu anda orada bir süreç yaşanıyor. Mart sonuna kadar bu araçları temin edip, öncü hizmetleri sağlayıp, sonra toplu ulaşımı sağlayan, estetik, turistik amaçları elektrikli araçları devreye sokmak.
Zeyrek: Adalar'a ucuz iletişim vaat etmiştiniz?
İmamoğlu: Tabi tabi onun altyapısını sağlıyoruz. Bir yandan muazzam bir turist sayısı var. 24 saat kesintisiz ulaşımı Adalar'a sağladık. Yaklaşık 4,5 aylık hafta sonu 24 saat, metro hatlarımız da var. 1 milyonu aşkın yolcumuz oldu. Beklentinin en az 2,5 katı. Misafirler ve turistlerle ilgili sorun yaşıyoruz. İki türlü fiyat uygulamak zorluk ortaya koyuyor. Buna çözüm arıyoruz.
Zeyrek: Ben gelirken İstanbul Üniversitesi öğrencisi mesaj atmış. Ben de söz verdim. 'Çankaya Belediyesi ODTÜ, Ankara Üniversitesi'nde çorba dağıtıyor' dedi. Böyle bir uygulama yapmayı düşünürler mi dedi.
İmamoğlu: Arkadaşlarımızın uygulamasına saygı duyuyorum. Her ilin de koşulları aynı değil. İstanbul'un 69 üniversitesi var. Malum öğrencilerin gösterisi başladı İstanbul Üniversitesi'nde. Dediler ki, 'sömestr dönüşü bu hata düzeltilmezse biz isyanımıza devam edeceğiz'. Biz hazırlığımızı yaptık. Farklı bir iki uygulamamız var. Daha sonra rektörlük bu konuda fikir değiştirdi ve düzeltme yapacağını ifade etti. Şimdi biz çıkıp da 'bunu biz yapacağız' diyerek popülizmin peşinde değiliz. Kent lokantaları hazırlığımız var. Dar gelirli işçilerin yoğun olduğu yerlerde, üniversiteli öğrencilerin yoğun olduğu yerlerde. Prefabrik yapılarla bu hizmeti verebiliriz, hatta birkaç amaçla kullanabiliriz diye. Ucuz birkaç menü çıkartarak çok düşük gelirli insanların, yoğun işçilerin çalıştığı sanayi sitelerinde, üniversite öğrencilerin yoğun olduğu noktalarda kent lokantaları açmak planımız var.
Yılmaz: Beştepe'ye giden CHP'li iddiaları konuşuldu. Bu tartışma hakkında ne düşünüyorsunuz?
İmamoğlu: CHP'nin dışında. Muazzam bir huzur yaşıyoruz. 2008'in Kasım ayında üye oldum. 11 yıldır en huzurlu dönemi yaşıyor CHP. CHP şu anda diğer partilere de inanılmaz bir motivasyon katıyor. Avrupa'nın göbeğinde bir şehrin belediye başkanı adayı gelip 'ben nasıl kazanabilirim'. Budapeşte'den geliyor, Varşova Belediye Başkanı geldi, Tunus'tan geldi.
Alçı: Hiç problem yok mu?
İmamoğlu: Olmaz olur mu?
Alçı: Canan Hanım'ı destekliyor musunuz?
İmamoğlu: Çok değerli, çok önemli çalışmalara imza attı.
Saymaz: Siz de yandaş yaratacak mısınız? İşe alımlarda kriterler belirlediniz mi? Kardeş, akraba diye birilerini çevrenizde veya belediye kadrolarında görecek miyiz?
İmamoğlu: Ben o dönemde partide olmadığım için bu hafızayı sorguladım. O dönemde CHP'nin karşı çıktığı şey, belediyelerin burs vermemesi değil. Sadece verilecek bursların Kredi Yurtlar Kurumu ile eşleştirme teklifidir. Buna rağmen verilmesine evet derdim kendi namına. Benim öğrencim nereden fayda görüyorsa görsün. Ben üniversite öğrenciliğini bilirim. Bu ülkede alın teri, liyakat ve başarılı olma duygusu tamamen yok olmuştur. Bu ülkede kimin yeğenisin, hangi partilisin, partiye üye oldun mu, işe gireceksen o partiden kaydını sildir, bu ne yahu! Başörtülü ise ona iki kat daha ilgi göstermeye çalışıyorum. Ben bir iddiayla geldim, bu şehrin insanlarını barıştıracağım. Yüzde 55 kadın girdi işe biliyor musunuz? İSPARK'ta hiç kadın yoktu. İki defa ilan açtık, sadece kadın alıyoruz diye.
Ateş: CHP A teşkilatının B üyesiyim. Ben, oğlum, kızım hep birlikte çalıştık ve fakat 30 yıldır meselenin içerisindeyim, bana eşitler arasında birincilik mi tanımayacaksınız diye CHP teşkilatlarında ciddi bir rahatsızlık var....
İmamoğlu: Şu anda süreçle en ciddi yüzleşen insanların CHP'liler olduğunu düşünüyorum. Bu sürecin oluşmasında kendilerini sorumlu tutan CHP'liler var. Daha çok çalışmalıydık diyen partililer var. Diyorlar ki, Türkiye kazanmalı. Bu bir kamu yönetimnde ahlâk, liyakat, etik seferberliği. Kızı, oğlu, gelini, damadı sizi üzmüyor mu? Bunu duydukça utanıyorum. Benim vatandaşım eşit yurttaş olsun, insanlara eşit fırsat sunalım.
Yılmaz: Uzun vadede siyasi hedef Cumhurbaşkanlığı mı?
İmamoğlu: Tahmin ediyorum bu soruyu 200 defa cevapladım. Londra'da Bloomberg kanalının stüdyosunda yayıncı nasıl başardıysa bu soruyu 30 defa sordu.
Zeyrek: Milli meselelerde, ulusal meselelerde sizi görüyoruz. Sizin dışınızda bir gelişme mi bu?
İmamoğlu: Belediye başkanlığından olağanüstü keyif alan birisiyim. Ben İstanbul Belediye Başkanıyım. Adalete, liyakata, her duyguya önderlik eden. Burası kötüyse ülke kötü. Ülkede israf varsa temelinde İstanbul yatar. Bu süreci durdurduğunuz an ülkeyi değiştirirsiniz.
Zeyrek: Sayın Cumhurbaşkanının sizi sık sık refere etmesi nasıl duygu?
İmamoğlu: Ben başarılı bir İstanbul belediye başkanı olmak istiyorum. Ben şimdi hayır diyeceğim 10 yıl sonra evet diyeceğim şeyin önünü niye keseyim? Şu an baktığım şey İstanbul'un gelmiş geçmiş, en başarılı, en demokrat belediye başkanı olmak istiyorum. 20 ilçe gezdim. En az 12'si AK Partili, biri MHP'li. Bu yaptığım ziyaret İstanbul'un unuttuğu bir iş.
Alçı: CHP'li ilçe başkanlarından biri size bir soru sormak istiyor. Acaba sayın Başkan yıllarca devlet kurumlarından dışlanmış, Alevi ve solculara başörtülere gösterdiği ayrıcalığı gösterecek mi?
İmamoğlu: Nasıl gösterdiğimi iyi biliyorlar. İlk defa İBB Mezarlık dairesi 50 din görevlisini cemevlerinden dedelerle ilgili girişimlerimizi yaptık, işe başlattık. Şafi vatandaşlarımızla ilgili mele din görevlilerini işe başlattık. Ortodoks, Katolik din adamlarını işe başlattık. Alevi vatandaşlarımızın mağdur edildikleri her alanda eşitlikçi davranacağımızdan zerre kadar şüphe etmesinler.
Saymaz: Sayın Cumhurbaşkanının topal ördek benzetmesi vardı. Kendinizi topal ördek gibi hissediyor musunuz?
İmamoğlu: Anlık duyguyla söylediklerini düşünüyorum. Engelli vatandaşlarımızı incitecek bir felsefesi var. İstanbul dünyanın en güzel şehri. Nimetleri, maneviyatı ile çok güzel bir şehir. Demokrasi duruşuyla dünyaya nasıl etki ettiğine şahit olduğumda şaşkın durumdayım. Bir partinin genel sekreteri Avusturalya'dan ziyaretime geldi. Binlerce yıllık tarihi olan bu şehrin korunma duygusuna her vatandaşım hizmet etmeli. 16 milyon insanımız çocuğun gözüne baksın, İstanbul'un geleceğine dair alınacak kararları kendine söylesin.
© Tüm hakları saklıdır.