Gündem

Ekonomist ve yazarlar Bank Asya operasyonunu yorumladı

'Kimse böyle bir keyfiliğin olduğu ülkede yatırım yapmaz'

05 Şubat 2015 14:59

Fethullah Gülen cemaatine yakınlığıyla bilindiği için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, hükümet ve hükümete yakın medya tarafından hedef alınması üzerine "ilk kez devlet eliyle banka batırılmaya çalışılıyor" tartışmalarına neden olan Bank Asya'nın yüzde 63'lük kısmının Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na (TMSF) devredilmesine ilişkin olarak, Türkiye'nin önemli aydınları, siyasetçiler ve ekonomistlerden tepki geldi. BDDK'nın kararıyla Türkiye'nin iç piyasada ve uluslararası arenada büyük zarar göreceğine dikkat çekildi. Bazı köşe yazarları da bugün köşelerinden Bank Asya'ya yapılan operasyona yönelik eleştirilerde bulundu ve uyardı:

“Kimse böyle bir keyfiliğin olduğu ülkede yatırım yapmaz.”

Ekonomist ve yazarların görüş ve yazılarının ilgili bölümleri şöyle:

Hürriyet Gazetesi ekonomi yazarı Uğur Gürses: “Şüphe yaratacak, güven sarsmaya dönük bir hamle”

Konuştuğum uzmanlar, birkaç çelişkiye işaret ediyorlar; Birincisi, BDDK bankanın ortaklarında aranan nitelikleri kimin kaybettiğini söylemiyor. Ama 'bilgi gelmedi' diye bu kararı almış. Burası çok tartışmalı. BDDK'nın bu konuda şeffaf olması, kamuoyunu bilgilendiriyor olması beklenir. İkincisi de, mevcut ortaklara izni veren de BDDK, bu durumu yeni mi fark etti? Üçüncüsü, bankanın genel kurulu olmadan bu kararın yürürlüğe girmesi bile tartışmalı. Kimi uzman ve hukukçular, bu tür atamanın sadece faaliyet izni kaldırılan veya fona devredilen bankalarda, genel kurul yapılmadan olabileceğini, ancak 18. maddeye göre yapılan bu işlemin yasaya uygun olmadığını savunuyorlar. Geçmişte kadroları ile ortak ve güç birliği içinde olunan ama sonra karşıt olarak konumlanan bir cemaati saf dışı bırakmak için tüm mekanizmalar  devreye sokulmuş durumda. Belli ki banka da bu kapsamda hedef alınıyor. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın bu durumu ikna edici bir açıklaması olmalı. Çok açık ki; bankanın mali durum zayıflığı ya da likiditesi ile ilgili bir gerekçe ya da yasal bir dayanağa atıf yok. Deyim yerindeyse pek de 'eften püften' bir gerekçeyle, hatta 'halka açılırken bu izni kim vermişti bu bankaya?' sorusunu da sorduracak tuhaflıkta bir manevra yapıldı. Bankaya paralarını yatıran ya da ticari ilişkisi olan kesimlerde şüphe yaratacak, güven sarsmaya dönük bir hamle.İşin tuhaf yanı, mali durumdaki zayıflıkla ilgili gerekçeye (Bankacılık Kanunu madde 70) değil, başka bir nedene (madde 18) dayanarak yönetim ataması yapıldığından, yeni yönetimin bankanın mali durumundaki seyrin sorumluluğunu da taşıdıkları çok açık.

Operasyon birçok çelişki ve soruyu barındırıyor. Bu üç çelişkili soru: BDDK, bankanın ortaklarında aranan nitelikleri kimin kaybettiğini neden açıklamıyor? Bank Asya'nın mevcut ortaklarına izni aynı BDDK vermedi mi? Bankanın genel kurulu olmadan bu kararın yürürlüğe girmesi doğru mu?

Hürriyet Gazetesi Ekonomi Yazarı Erdal Sağlam: "Herkes bu operasyonu "Politikacı istedi BDDK" aldı olarak görüyor"

Herkes biliyor ki "paralel" tartışmaları kapsamında 1 yıldır Bank Asya'nın Fona devredilmesi istendi, politikacılar bunu açıkça kürsülerden dile getirdiler. BDDK yönetimi uzun süre yasalara aykırı olur korkusuyla politikacıların bu talebini yerine getiremedi.Hatta Kurumun Başkanı hastalandı, emekliliğini istedi. Şimdi yönetime el koyulurken ortaya sürülen gerekçenin, yani ortaklar hakkında bilgi alınamaması gerekçesinin, karar için yeterli olamayacağını, bunun bahane olduğunu tüm piyasa kabul ediyor. Piyasalar bu kararı "Politikacı istedi BDDK  aldı" olarak görüyor. Buna karşılık hiçbir piyasa oyuncusunun çıkıp da "Siyasi karar" demesini beklemeyin, çünkü herkes kendi başına gelmesinden korkuyor. Resmi açıklamalarda "teknik bir konu" diye olayı geçiştirmeye çalışsalar da, tüm AKP'liler de biliyor ve kabul ediyor ki; bu siyasi bir karar...Özetle; teknik karar alacağı konusunda, ekonomi kurumlardan hiç birisine tam olarak güven kalmadı. Enerji piyasasında son dönemde yapılanlar belli, Sermaye piyasasında, Borsa yönetiminde siyasetin etkili hatta belirleyici olmadığını kimse söyleyemez. Rekabet Kurulunda bankalara verilen cezalar ortada. Bunlar sözde bağımsız kurumlar, yani uluslararası sermayenin Türkiye'ye gelebilmesi için, siyasi etkilerden uzak çalışmalarını garantiye almak için bağımsız kılınan kurumlar. Maliye'ye zaten bu iktidarın ilk yıllarından beri güven kalmadı; tüm işalemi biliyor ki Gelir İdaresi'nin kestiği cezalarda siyasi kararların etkisi büyük. Piyasalarda ekonomiyle ilgili kurumlara, bunun yanında çok yakından ilgili görülen yargı kurumlarına kesinlikle güven olmadığını söyleyebiliriz.

Hürriyet Gazetesi yazarı Yalçın Doğan: "Otoriter tavır 3 Şubat Bank Asya darbesiyle bir üst aşamada"

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), Bank Asya'yı 17-25 Aralık yolsuzluk iddiaları ve buna bağlı "paralel yapı" söylemi ile birlikte denetlemeye alıyor.

Dershaneleri kapatmakla başlayan AKP planı, poliste, yargıda ve bürokraside paralel temizliği ile devam ediyor. Yıllardır desteklediği yurtdışındaki okullara yeni düzen yeni bir halka. Cemaate yakın gazeteci, polis ve bürokratların gözaltına alınması, tutuklanması aynı planın parçası.

Bank Asya'ya el koymak plandaki en vurucu darbelerden biri. "Havuz medyasına" giden yola benziyor. Bankanın ardından cemaat medyasını da, gazete ve TV'leri ile birlikte TMSF yönetimine vermek, yani kendine bağlamak.

Bank Asya darbesi hepimiz adına son zamanların en tehlikeli adımı. Kendine muhalif gördüğü bütün kişi ve kurumlara büyük gözdağı. Aylardır Bank Asya eleştirilerini hatırlayın, ardından gelen bu darbenin, bankanın teknik yetersizliği ile ilgisi yok. "Bu cemaate darbedir, benim cemaatle ilgim yok, bana ne" demenin zamanı değil.

Otoriter tavır 3 Şubat Bank Asya darbesiyle bir üst aşamada.

Millet Gazetesi yazarı Mahmut Akpınar: “Bank Asya'ya takılmayın, asıl devlet çöküyor!”

Faiz lobisi diye bas bas bağıran bir zihniyetin ülkedeki en büyük faizsiz bankayı batırmaya çalışması nedir? Aynı zihniyetin kamu bankalarından yandaşlara-yakınlara usulsüz, ballı krediler sağlaması, kamu bankalarındaki devasa görev zararları nedir?

Bank Asya'nın batacağını sanmıyorum. Birisinin “batırın bu bankayı” sözünü insanlar “yatırın” anlıyor ve elinde avucunda olanı gidip yatırıyor. Bank Asya “batırılamayan banka” unvanını sürdürüyor!

Türkiye bir adama hayır diyememekten dolayı felakete sürükleniyor. Adalet yok, can ve mal güvenliği kalmadı. Devlet mafya yöntemiyle, kabadayı usulüyle çalıştırılıyor!

Bank Asya'ya takılmayın, asıl devlet çöküyor! Demokrasi, hukuk bitiyor!

Millet Gazetesi yazarı İbrahim Öztürk: “Kimse böyle bir keyfiliğin olduğu ülkede yatırım yapmaz”

2015 yılında, 21. yüzyılın başında, dünyanın gözleri önünde ‘mülke el koyma', ‘gerekçe göstermeden arama ve süresiz gözaltına alma' yasası çıkartılıyor. Bu yasa şu anda meclise geliyor. Bu ‘faşizm yasasını' toplum tartışmasın diye, kendilerinden olmayanlara da gözdağı vermek üzere gece yarısı polis baskını ile Bank Asya'nın yönetimine el konuldu. Böylesi ne görüldü, ne duyuldu. Terör örgütü yok karşında. Sapasağlam bir banka. Her türlü teknik yeterliliğe sahip. Sermaye yeterlilik oranı en yüksek bankalardan. Daha yeni sermaye artırımına gitmiş. Yani operasyonun iktisadi, hukuki hiç bir adı yok.

Halkı korkutup desteğini çektirip, göstergelerini bozup o zaman gerçek bir ‘el koymaya' zemin hazırlanıyor. Dün bir Twit okudum. Vatandaş diyor ki; ‘İranlı Reza Bank Asya'ya girmiş, hırsız binada vatandaş toplansın.'

Türkiye kaybetmiştir. Dünyada, sermayenin gözünde bu hükümet zanlıdır. Kimse böyle bir keyfiliğin olduğu ülkede varlık almaz, yatırım yapmaz, parasını getirmez. Bir soygun ve ideolojik operasyon ile ülkenin ayaklarına pranga vurulmuş, bir meçhule sürükleniyor.

Bugün Gazetesi yazarı Gültekin Avcı: “Ne yapsalar Bank Asya'yı batıramadılar”

TMSF ve TMSF'yi bu kanunsuzluk için azmettirenler suç işledi. Ayrıca Bank Asya'ya yapılan bu kanunsuz müdahale, hukuken bir haksız fiil teşkil ettiği için tazminat davasına da konu edilmesi gerekir. Normal şartlar altında bu müdahalenin Danıştay'dan dönmesi ve yönetim atama işleminin iptali gerekir. Bunun yanında gelişmeleri “Bank Asya'ya el koyma” olarak pompalayan havuz medyasına tazminat davası açılmalı.

Erdoğan ve AKP ise “nasıl olsa bizden hesap sorabilecek bir yargı kalmadı” edasıyla ne hukuk sallıyor ne kanun. Ne yapsalar Bank Asya'yı batıramadılar. Şimdi de sinsi bir tezgâhla Bank Asya yönetimini ele geçirip bizzat kendileri içeriden çökertme gayesindeler.

Yönettikleri süre içinde Bank Asya için bugüne kadar asla oluşmayan el koyma şartlarını bizzat kendileri oluşturacaklar. AKP yandaşlarının Bank Asya'yı yönettiğini düşünürseniz neler planladıklarını tahmin edebilirsiniz. Kendi milletinin parasına çökmek isteyen böyle habis bir zihniyetin dünyada emsali yok.

Bank Asya'nın önüne polis göndermek, sinsi gayeyi açıkça gösteriyor.Polisin ne işi var orada? Oysa TMSF ve bankacılık denetleme ve müdahale işlemleri polisle yürütülmez.

Adli soruşturma mı var ki polis gönderiyorsun? Kendi milletinin bankasını batırmaya çalışan ve kendi ülkesinin okullarını kapattırmaya çalışan kişi, bu millete ve bu ülkeye hasımdır. Serbest piyasaya, hukuka ve demokrasiye düşmandır. Dışarıda değil akıl hastanesinde olmaları gerekir bu nefret heykellerinin.

Bugün Gazetesi yazarı Orhan Kemal Cengiz: “AİHM'nden çok ağır tazminatlarla dönecek bir adım bu”

Mahalledeki kabadayı takmış bir kere kafayı. Ne yapıp edip dövecek adamı. Köşeye sıkıştırmış, “göster bakayım tırnaklarını” diyor. Sonra da tırnakları uzun diye eşek sudan gelinceye kadar dövüyor. Adamcağız ambulansla hastaneye kaldırılırken arkasından bağırıyor kabadayı: “Tırnaklarını kesmezsen sağlığın bozulabilir, o yüzden dövdüm seni.”

Şimdi bütün bu polis baskını, gece yarısı Bank Asya'nın yönetimine el koymalar falan neden yapılmış? Bank Asya'dan, ortakların müslif olmadığına, yani iflas etmemiş olduklarına dair evrak istenmiş; evraklar zamanında gelmedi deyip bankanın yönetimine el koyuyorlar. Yani hesapta bankayı koruyorlar ama öyle bir koruma ki bu, polis kordonuyla, kameralar eşliğinde, Twitter'dan hükümet taraftarı yazar çizerlerin “bu daha başlangıç” tehditleri altında gerçekleştiriliyor. Sağlığına dikkat etmiyorsun deyip, döve döve komaya sokmaya çalışıyorlar bir bankayı...     

Gerekçe olarak sundukları vakalar ile yaptıkları olağanüstü ağır müdahale arasında öyle büyük bir uçurum var ki; bunun bir bankayı korumak için yapıldığına hiç kimseyi inandıramazlar. Zaten kimseyi inandırmak gibi bir dertte yok ortada. Çok kaba bir güç gösterisi bu; geniş bir kitleye gözdağı verme, burun sürtme çabası...

Türkiye'deki mahkemeler tarafından düzeltilmezse de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nden çok ağır tazminatlarla dönecek bir adım bu...

Ama herhalde işin hukuk dışında da bir maliyeti olacaktır. Ekonomiye de şu ya da bu şekilde bir etkisi mutlaka olacaktır.

Fakat Bank Asya'ya el koyma çabasının ve diğer antidemokratik adımların Türkiye'ye çıkaracağı faturalardan dolayı, hükümet dışında herkesin suçlu ilan edileceğini de biliyoruz. Ülkede olup bitenlerden dolayı hükümetin sorumlu tutulması ancak normal demokrasilerde oluyor.

Bizimki gibi “ileri demokrasiler” de ise sorumluluk Nero hesabıyla tutuluyor.

6 gün boyunca yanan Roma'yı tepedeki sarayından izledi ve hatta bir rivayete göre izlerken lir çaldı imparator Nero. Roma yerle bir olduktan sonra da bütün suçu Hıristiyanlar'a yıktı…