100 yıl önce Rusya'da gerçekleşen Ekim Devrimi, 20. yüzyılda tüm dünyada etkisini hissettiren tarihi bir devrimdi.vPeki bu devrim son yıllarını yaşayan Osmanlı İmparatorluğu'nu, Kurtuluş Savaşı'nı ve sonrasında kurulan Türkiye Cumhuriyeti'ni nasıl etkiledi?
Bunları Sovyetler Birliği - Türkiye ilişkilerini inceleyen akademisyenler cevapladı
Ankara Üniversitesi Tarih Bölümü Yakınçağ Tarihi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Selda Kılıç, Ekim Devrimi'nin hemen ardından Osmanlı'da gazetelerin Lenin'i ve Bolşevikleri anlamaya ve anlatmaya çalıştığını söylüyor:
"Osmanlı Bolşeviklerle epeyce ilgilenmiştir. Ne olduklarını, ne yapmaya çalıştıklarını anlamaya çalışmıştır. Aslına bakılırsa Rusya'daki gelişmeler daha çok Osmanlı- Rus ilişkileri açısından bakılıp değerlendirilmiştir."
Devrimin ardından Sovyet Rusya ile Osmanlı arasında yaşanan ilk büyük gelişme, Brest-Litovsk anlaşması ile Kars, Ardahan ve Doğubayazıt'ın Osmanlı'ya verilmesi oldu. İngiltere'deki Keele Üniversitesi'nden Uluslararası İlişkiler Profesörü Bülent Gökay, "Bolşevik iktidarın ilk faaliyetlerinden biri demokratik barış koşullarını açıklamak oldu" diyor ve ekliyor:
"Aynı metinde halkların kendi kaderini tayin etme hakkı da savunuldu. Yani bu şekilde bir taraftan Birinci Dünya Savaşı'nda yenilen tarafta yer alan ve toprakları işgal tehlikesiyle karsı karşıya olan Osmanlı İmparatorluğu için bir umut belirmiş oldu. Özellikle Rus ordularının işgal ettikleri Osmanlı topraklarından hemen çekilme kararı çok olumlu karşılanmış ve yeni bir umut yaratmıştı.
"Ancak diğer yandan Osmanlı İmparatorluğu'nun kontrolünde bulunan diğer halklara, özellikle Ermenilere ve Kürtlere yönelik halkların kendi kaderini tayin hakkı savunulduğu için, Osmanlı İmparatorluğu'nun artık eskisi gibi devam edemeyeceği koşullar da oluştu."
Sovyet Rusya'nın Anadolu'yu etkileyen ikinci büyük adımı, Kurtuluş Savaşı'nı destekleme kararı oldu. Prof. Kılıç, "Kurtuluş Savaşı'nda en büyük yardım Sovyet Rusya'dan gelmiştir" diyor.
Başbakanlık Osmanlı Arşivi ve Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü arşivlerini inceleyen Kılıç, Kurtuluş Savaşı süresince Sovyetler'den Ankara hükümetine aralarında
- 37 binden fazla tüfek
- 300'den fazla ağır ve hafif makineli tüfek
- 44 bin sandıktan fazla mermi
- 66 topun da olduğu çok sayıda silah gönderildiğini söylüyor.
Peki kendisi de iç çatışmalarla uğraşan Bolşevikler, böyle bir dönemde neden Ankara Hükümeti'ne yardım etmeye karar verdi?
Kılıç'a göre bunun üç nedeni var:
"Hem Türklerin ve hem de Rusya'nın ortak düşmanı o günün sömürgeci ülkelerdir. O nedenle "Düşmanımın düşmanı, dostumdur" prensibine göre Rusya, Türklere yakındır. İster istemez iki ülke arasında bir yakınlık, karşılıklı anlayış ve sempati doğmuştur.
Bolşevikler sosyalist rejimin yayılmasında Türklerin önemli bir rol üstlenebileceğini düşünüyordu. Çünkü emperyalizme karşı mücadelede Türklerin 'sosyal ihtilal' gerçekleşeceğine inanılmaktadır. 1-8 Eylül 1920'de Bakü'de Doğu Milletleri Kongresi'nde Rus delege Mutişev'in şu sözleri ilginçtir: "Mustafa Kemal'in hareketi, milli bir kurtuluş hareketidir. Biz bu hareketi destekliyoruz. Çünkü emperyalizme karşı yaptığımız mücadele sona erecek ve Türk Kurtuluş Hareketi bir sosyal ihtilale dönüşecektir".
Üçüncü neden ise: Sovyet Rusya'nın dünyada yalnız kalmasıdır. Bu yalnızlığı gidermek için doğu ülkelerinin sempatisini kazanmak istemektedir. Yapılan bu yardımların bir bölümü de öyle anlaşılmaktadır ki, aslında Özbekistan'dan sağlanmıştır."
Bolşeviklerin bölgedeki halkların "gerçek kurtuluşunun" ancak İngiliz ve Fransız emperyalizminin planları yenildiğinde mümkün olacağını düşündüğünü belirten Prof. Gökay, Yunan işgalini İngiliz emperyalizminin uzantısı olarak gören Bolşeviklerin Ankara Hükümeti'ne yardım etmesinin "hayati bir önem ihtiva ettiğini" belirtiyor.
Gökay'a göre verilen maddi yardım Kurtuluş Savaşı için çok önemli bir miktar olsa da Sovyet ekonomisi açısından çok küçük bir miktara karşılık geliyordu: "Aynı dönemde Sovyet hükümeti bir yığın başka harekete ve yeni devlete de benzeri yardımları yapmaktaydı, güçleri buna yeterliydi."
Yunan askerlere yönelik savaş karşıtı komünist kampanya
Gökay, komünistlerin Kurtuluş Savaşı'nda gidişatı belirleyen başka bir faaliyeti olduğuna da dikkat çekiyor:
"Yunan ordusu içinde yapılan komünist propaganda faaliyetleri bu noktada önemli bir ayrıntı. Hem İngiliz belgeleri ve hem de Rus belgeleri bu konuda detaylı bilgi verirler: Bu belgelerde bahsedilen, Balkanlarda oluşturulan ve Moskova'nın direk kontrol ettiği komünist ağ Yunan askerleri ve halkı arasında çok etkili bir 'Anadolu'da savaşmak emperyalizmin oyununa gelmektir' kampanyası yürütmüştü.
"Bazı Yunanlı ve Rus tarihçilerine göre, bu kampanya sonucunda yüz binlerce asker cepheye gitmemek için Yunanistan'da asker kaçağı durumuna düştü. Yunan Komünist Partisi (KKE), bu asker kaçaklarına gizlenecekleri yer konusunda geniş bir yardım grubu oluşturmuştu. Hemen Sakarya savaşı öncesinde komünist hücrelerin Yunan ordusu içinde yaptığı propaganda faaliyetleri sonucunda cepheden de çok sayıda Yunan asker kaçmıştı."
Kurtuluş Savaşı'nın ardından Ankara hükümeti ile Sovyet cumhuriyetleri arasında 1921 yılında iki anlaşma imzalandı. Bunlardan biri Rusya ile imzalanan Moskova anlaşmasıydı. Prof. Kılıç "Moskova anlaşmasıyla Türkiye ve Rusya sınırlarını karşılıklı güven altına almayı amaçlamışlardı. Türkiye'nin her an yüzünü başka tarafa çevirebilecek bir halde olması Sovyetler açısından önemlidir. Ancak Türk tarafı da onlara Bolşevik olma hususunda çok fazla ümit vermemiştir" diyor ve ekliyor:
"İlişkiler gerginleşmeye de varan ayrılıklarla dolu olsa bile emperyalist güçlere karşı birlikte mücadele etme fikri iki ülkeyi bir araya getirmiştir. Bir ülkedeki huzur veya huzursuzluğun diğer ülkeyi de etkileyeceği görüşünden hareketle karşılıklı menfaatlere dayalı uzun süreli bir dostluk ilişkisinin her iki ülke tarafından da istenilmesinden dolayı bu antlaşmanın imzalanmasına gerek duyulmuştur."
Aynı yıl Kafkaslar'daki Sovyet cumhuriyetleri ile imzalanan Kars anlaşması ise Ankara ile Kafkas ülkelerinin birbirlerini ve sınırlarını tanıdıkları bir anlaşma olarak tarihe geçti.
"Kars antlaşması, tarihte üzerinde çok durulmayan, sorunsuz bir şekilde imzalanıp çözülen bir antlaşma olsa da son derece önemlidir" diyor Prof. Selda Kılıç.
Kılıç'a göre bu anlaşma ile "daha önce birçok kez TBMM hükümetini meşgul eden Doğu Cephesi, Ermeni Sorunu gibi durumlar ortadan kalktı."
1922 yılında Asya, Kafkasya ve Avrupa'daki Sovyet cumhuriyetleri bir araya gelerek Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'ni kurdu. Böylece Türkiye kendisini, yıllar içinde dünyanın en güçlü devletlerinden biri haline gelen ve ABD ile Soğuk Savaş yaşayan bir süper güce komşu olarak buldu.
Bu durum Türkiye'nin uluslararası alandaki politikalarını nasıl etkiledi?
Prof. Bülent Gökay'a göre "Türkiye'nin dünyadaki yeri, kelimenin gerçek anlamıyla, Sovyetler Birliği'ne komşu olmasıyla belirlendi":
"Soğuk Savaş döneminde Sovyetler Birliği ile Akdeniz arasında tampon alan görevini gören Türkiye'nin Batı güvenlik sistemi içine kabul edilmesi ve hem ekonomik hem de askeri anlamda bu doğrultuda desteklenmesi bu konumun sonucuydu. Türkiye'nin iç siyasi havasını ve genel iktisadi doğrultusunu da Soğuk Savaş'ta oynadığı bu rol belirledi.
"Özellikle Menderes iktidarıyla birlikte Türkiye'deki rejim, bölgedeki "küçük Amerika" olma hedefiyle Sovyetler Birliği'ne ve onun temsil ettiği ideolojiye karşı aktif bir yer aldı.
"Bu duruş, günümüze kadar Türkiye'nin genel siyasi yapısını etkiledi, belirledi."