Kültür-Sanat

Efsane Maestro İstanbul'daydı

Temmuz ayında Efes’e konuk olan, Zubin Mehta yönetimindeki Maggio Musicale Orkestrası, önceki gün Aya İrini’de verdiği konserde Beethoven ve Wagner’in eserlerini seslendirdi...

05 Eylül 2008 03:00

Temmuz ayında Efes’e konuk olan, Zubin Mehta yönetimindeki Maggio Musicale Orkestrası, önceki gün Aya İrini’de verdiği konserde Beethoven ve Wagner’in eserlerini seslendirdi...

Dünyanın sayılı orkestra şeflerinden Zubin Mehta İstanbul’dan geçti: Maestro, önceki gün, Maggio Musicale Fiorentino Orkestrası’nın Uluslararası Boğaziçi Festivali çerçevesinde Aya İrini Müzesi’nde verdiği konseri yönetti.

Mehta, 1928 yılında kurulan bu köklü orkestranın başında 1985’ten beri görev yapıyor. Özellikle Romantik dönem repertuvarına hakimiyetiyle tanınan şefin programında, Romantik akımın çığır açan eserlerinden Wagner’in “Tannhäuser” ile “Tristan ve Isolde” operalarından bölümlerin yanı sıra Beethoven’ın “Eroica Senfonisi” bulunuyordu. Konser öncesi Mehta basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Uluslararası bir şef

1936 Bombay doğumlu şef Zubin Mehta, temel müzik eğitimini Bombay Senfoni’nin kurucusu olan babasından aldı. Mehta, 25 yaşına gelmeden Viyana ve Berlin Filarmoni orkestralarını, ardından Londra, Montreal, Los Angeles ve New York gibi kentlerde dünyanın en prestijli orkestralarını yönetti. Halen, Maggio’nun dışında 1969’dan bu yana İsrail Filarmoni Orkestrası’nın şefliğini yürütüyor.
Mehta, Türkiye’den özellikle Fazıl Say ve Pekinel kardeşleri ilgiyle takip ettiğini belirtiyor. Bu yaz, Efes antik kentinde Celsus Kütüphanesi’nde verdiği konseri, restorasyon çalışmaları bittikten sonra kentin antik tiyatrosunda tekrarlamak istediğini söylüyor.

‘İletişim ilk provadan başlar’

Ardından söz klasik müziğe geliyor. Mehta için müzikteki öncelikler net:
“Temel kaygım, seslendirdiğim besteciye sadık olmak. Şüphesiz ki müziği farklı dinleyicilere, Yahudi ve Araplara, genç ve yaşlılara ulaştırmak istiyorum; ama bunun için öncelikle seslendireceğim Beethoven’ın inandırıcı olması gerekir. Babamdan aldığım eğitimden Viyana’daki öğrencilik yıllarıma, onu izleyen dünya çapındaki deneyimlerime dek hep bunu gördüm” diyen Mehta, 1967’de ilk kez Beethoven’ın “Eroica Senfonisi”ni seslendirdiğinde sahip olduğu kavrayışın bugünküyle aynı olmadığını belirtiyor ve ekliyor:
“Orkestra şefliği deneyim ister. İnsan ancak yıllarca müzisyenlerle aynı havayı soluyarak gerekli deneyime kavuşur.”
Maestroya göre müzisyenlerle doğru iletişimi kurmak çok önemli:
“İletişim ilk provadan başlar. Orkestraya, çalınacak esere dair aklınızda bulunan kavramı aktarırsınız. Bunun için elbette eseri çok iyi tanımanız gereklidir.”
Şefin müzisyenleri ikna etmesinin önemini de vurguluyor Mehta ve ekliyor, “Zira, şef dinleyiciyle doğrudan iletişim kuramaz; bunu ancak müzisyenler kanalıyla gerçekleştirir.”
Mehta, konser programındaki parçaların önemini etraflıca açıklıyor:
“Beethoven ‘Eroica’yla bir devrim yapmıştı; bundan önceki bütün senfoniler bir girişle başlar, ardından sonat gelirdi. Bu senfonideyse iki akordan sonra hemen müziğe girilir. Ayrıca, gelişme kısmının tam ortasında, o ana kadar hiç geçmemiş bir melodi girer; bu da tarihte bir ilktir.”
Maestro, Wagner’in programdaki eserlerinin de müzikolojik açıdan devrimci öğeler içerdiğini dile getiriyor.

Gençlerin ilgisini çekmek gerekir

Günümüzde klasik müziğe olan ilginin neden sınırlı olduğuna dair bir soru üzerine Mehta esprili bir cevap veriyor. “Artık çok fazla rekabet var. Televizyonda bolca film ve spor karşılaşması mevcut. Ben de spor izlemeyi seviyorum; ama sıkça konsere gitmeyi de ihmal etmiyorum!” diyen Mehta şöyle devam ediyor:
“İnsan farklı müzik türlerini de sevmeli, popun yanı sıra klasik de dinleyebilmeli. Bir milyon nüfuslu Münih’te opera direktörü olarak 8 yıl kaldım. Münih’te her gece gösteri yapan iki opera, haftada dört kez çalan bir filarmoni orkestrası ve üç kez çalan bir radyo orkestrası var. Hepsi de salonları dolduruyor!
Eğer bir kentte ilgi azsa, konser programlarını gençlerin ilgisini çekecek şekilde ayarlamak gerek. Örneğin İsrail’de ‘kot pantolonlu konserler’ düzenliyoruz; bütün dinleyiciler kot giyip geliyor.
Konserler bir saati pek geçmiyor; hoş bir genç kız programın içeriğini anlatıyor ve sonuçta salon doluyor. Ama şu da var: Ben 25 yaşındayken de, gençler klasik müzikle ilgilenmez deniyordu; o zamanın gençleri şimdi 60’ını geçti ve hepsi de klasik müzik konserlerine geliyor!”

İlgili haberler:

"Efsane Şef" Efes'te
Uluslararası dans ve müzik grupları İstanbul'da