Edelman’ın 24 yıldır düzenli yayınladığı Edelman Trust Barometer, bu yıl "Bilim ve İnovasyon Odağında Güven" konusuna odaklanıyor.
Rapor, dünyada Kuzey ve Güzey Amerika’dan Avrupa, Avustralya, Uzak Doğu ve Asya’da geniş bir coğrafyada 32bin üstünde katılımcı ile gerçekleşen araştırmanın yapıldığı 28 ülkedeki bulguların, Türkiye için de geçerliliğini koruduğu öngörülerek hazırlandı.
2024 Ocak ayında Dünya Ekonomik Forumu programı dahilinde yayınlanan son raporda, kurumların inovasyon vaadinin, aynı zamanda toplum için refah vaadi olarak algılandığı belirtiyor. Bu bulguya bağlı olarak, Edelman Trust Barometer, inovasyon vaadinin topluma refah getirip getirmeyeceği konusunda güven sorunu oluşturduğuna, toplumsal istikrarsızlığa ve siyasi kutuplaşmaya yol açtığına, dolayısıyla toplumda “inovasyon-güven” bağlamında yeni bir ikilem yarattığına dikkat çekiyor.
Trust Barometer’da inovasyon vaadinin güven sağlanması için bilim insanlarının hayati önem taşıdığı ortaya çıkıyor; diğer yandan, birçok kişi siyasetin bilime etki etmesinden büyük endişe duyuyor. Bu durum, inovasyon vaat eden ve inovasyon yetkinliğine sahip kurumlara olan güvenin azalmasına neden oluyor.
Edelman Trust Barometer 2024 sonuçlarının özeti şöyle:
Bilimsel süreçler sorgulanıyor; güven azalıyor. Neredeyse iki kişiden biri, geleneksel liderlere ve düzenlemelere güven eksikliği nedeniyle, bilimsel ve inovasyon süreçlerinin iyi yönetilmediğini ve güç kazanmak için kullanıldığını düşünüyor. Araştırmaya katılanlar, icatların bilimsel ve etik olarak değerlendirilmesini ve etkin olarak denetlenmesini istiyor. En önemlisi de buluşların hayatlarına olan etkisini kontrol edebilmek istiyor.
Bilimin özerkliği konusunda endişeler yüksek. Küresel anket katılımcılarının %53'üne göre bilim, siyasete bulaşmış durumda. Bu oran ABD ve Çin için üçte ikiden daha fazla. Gelişen pazarlarda katılımcılarının %63’ü devletin bilim üzerinde çok fazla kontrol sahibi olduğunu düşünüyor.
Gelişmekte olan ülkeler inovasyona daha çok güveniyor. Gelişmekte olan ülkelerde yaşayanlar, gelişmiş ülkelere kıyasla bilimsel süreçlere daha çok güveniyor. İnovasyon, her alanda gelişme yaratarak, kurumlara olan güveni artırıyor. Bu durum, güven ile ekonomik refah arasındaki ilişkiyi ortaya koyuyor.
İnovasyona bağlı değişim zenginlerin lehine. İnovasyon süreçlerinin kötü yönetildiğini düşünen katılımcıların büyük çoğunluğu, toplumsal değişimin refah seviyesi düşük insana hiçbir katkı sağlamadığını düşünüyor. Sistemin zenginlerin lehine işlediği algısı yaygın.
Yapay zekâ ve genetik bilim tartışmalı. Araştırma katılımcıları, yapay zekâ teknolojileri hakkında çok farklı kutuplaşan düşüncelere sahip. Katılımcılar, inovasyonun iyi yönetilmesi koşuluyla 12 puanlık farkla yapay zekâ teknolojilerini benimsiyor, diğer yandan 17 puanlık fark ile bu teknolojileri reddedenler mevcut; aradaki net fark 29 puan. Genetik tıp teknolojileri için ise, aradaki fark 22 puan.
Bireysel tanıdıklar, bilim insanları kadar güvenilir. Anket katılımcılarının %74'üne göre, inovasyon gerçekleri hakkında bireysel tanıdıklar bilim insanları kadar güvenilir. İnovasyon süreçlerinin iyi yönetilmediğini düşünen katılımcılar için ise, bireysel tanıdıklar %72'lik bir oran ile bilim insanlarından daha güvenilir bulunuyor.
Şirketler inovasyon lideri olmak zorunda. İş dünyasında büyüme için inovasyon vaz geçilmez bir zorunluluk. İş dünyası, hükümetlere kıyasla 52 puan daha fazla güvenilir bulunuyor ve 32 puan daha yüksek etik algılanıyor. Bu yüzden şirketlerin inovasyona odaklanması ve liderlik etmesi bekleniyor.
Sektörlere olan güven, inovasyon süreçlerine olan güveni garantilemiyor. İnovasyon süreçlerine olan güven ile sektörlere olan güven arasında fark mevcut. Katılımcılarının %76’sı teknolojiye güveniyor, ancak yapay zekâya güvenenlerin oranı %50. Sağlık sektörüne güvenenlerin oranı %73, ancak genetik tıbba güvenenlerin oranı %50. Gıda ve içecek sektörüne güvenenlerin oranı %72, ancak GDO'lu besinler için oran %32.
Kamu-özel teşebbüs ortaklığı için talep artıyor. Geçtiğimiz 10 yıl içinde, inovasyon süreçleri konusunda kamu-özel teşebbüs ortaklığına güvendiklerini söyleyen katılımcıların oranı %45 iken, günümüzde %60.
Edelman Trust Barometer 2024 sonuçlarına göre, inovasyon ve vaadine olan toplumsal güveni kazanmak için öneriler:
İlk öneri; aksiyonların inovasyon ve vaadi kadar önemli olduğu. Aksiyonlarla hayata geçirilmeyen ve yönetilmeyen inovasyonlar, tepki çekmeye eğilimli. Yapay zekâ, aşılar ve yeşil enerji gibi çığır açan teknolojiler söz konusu olduğunda, ardındaki bilimi açıklamak ve etkilerini yönetmek büyük önem taşıyor.
İkinci öneri; iş dünyasının değişim için iş birliği yapması. İş dünyası, topluma yeni teknolojiler ve inovasyon sunmak için en çok güvenilen kurum. Ancak araştırmaya katılanlar, iş dünyasının devletlerle ortaklık kurması gerektiğini söylüyor.
Üçüncü öneri; CEO’ların işleri yönetirken etik kaygıları dikkate alarak hareket etmesi. Özellikle son dönemde yapay zekâ ile ilgili gelişmeler ve tartışmalar, toplumda bu konuda iş dünyasının önce insanı düşünmesi gerektiği yönünde bir eğilim olduğunu gösteriyor. Hatta, inovasyon konusunda hızlı gidildiğine dair endişe oluştuğunda, iş dünyasının bu endişeleri dinleyerek frene basması yönünde görüş veriliyor.
Dördüncü öneri; bilimin toplumla bütünleşmesi. Bilimin tüm dünyada genel olarak kendisini doğru ya da yeterli şekilde anlatamama sorunu olduğu belirtiliyor. Bu sorunun cevabı ise sorumlu iletişimde saklı. Doğru mesajlarla, inovasyonların veya bilimsel gelişmelerin insanlar üzerindeki etkisini şeffaflıkla anlatmak önemli. Bu şekilde inovasyonun daha iyi bir gelecek sağlayacağına dair güven inşa edilebilir. Olumlu olan bulgu, katılımcıların, bir inovasyonun hayatlarını iyileştireceğine inandıkları takdirde, inovasyonu benimsemeye daha yatkın olduğunu gösteriyor. Her zaman olduğu gibi, “güven iletişimi” gerekiyor.