Yaşam

Ecevit, vakfa tahsis edilen evi alabilmek için piyango oynuyor

2006’da hayatını kaybeden eski başbakanlardan Bülent Ecevit’in eşi Rahşan Ecevit, 90 yaşına merdiven dayamasına rağmen yoğun bir tempoyla çalışıyor ve geleceğe yönelik planlar yapıyor

01 Haziran 2012 12:37

Rahşan Ecevit, bağışladıkları evin satılması üzerine, evi geri alabilmek için piyango oynadığını söyledi. Ecevit, eski başbakanlardan Bülent Ecevit'in mezarını da Cebeci Asri Mezarlığı'na taşımak istediğini dile getirdi.

2006’da hayatını kaybeden eski başbakanlardan Bülent Ecevit’in eşi Rahşan Ecevit, 90 yaşına merdiven dayamasına rağmen yoğun bir tempoyla çalışıyor ve geleceğe yönelik planlar yapıyor... Eski korumaları Recai Birgün’ün, bağışladıkları evi satması üzerine, hayatlarının büyük bölümünün geçtiği evi geri alabilmek için piyango bileti almaya başlayan Ecevit, eşinin Devlet Mezarlığı’nda bulunan naaşını da Cebeci Asri Mezarlığı’na taşımayı düşünüyor.

Önümüzdeki yıl 90. doğumgününü kutlamaya hazırlanan Ecevit, Habertürk’ten Saliha Çolah'ın sorularını yanıtladı:


- Son günlerde neler yapıyorsunuz, kitap yazdığınızı duyduk.

Evet çalışıyorum. Arşivleri, fotoğrafları toparlıyoruz. Bizim eski evden bütün arşivi buraya getirmiştik ama tam olarak toparlama yapamamıştık.


- O ev de çok tartışma konusu oldu. Uzun yıllarınız geçti orada...

Orada 26 yıl yaşadık. Kitaplar yüzünden bize oturacak yer kalmayınca burayı satın almıştık. Tabii o zaman yukarıdan bakınca göl görünürdü. Çamlar fidandı. Her yıl 25 cm uzaya uzaya orman oldu. Şimdi göl görünmüyor. Henry Kissinger gelmişti. Kanepede fotoğrafı vardı, arkada göl görünüyordu.


- CHP aldı evi, şimdi ne oldu?

Vakfa tahsis etmek üzere aldılar. Tahsis ettiler. Orası bizim vakıf merkezimiz olacak. Şu anda düzenleniyor. İskemle, masalar koymaya, perdeler takmaya çalışıyoruz. Allah izin verirse benim de param olursa ileride ben de onlardan alacağım. Şimdilik almak zorunda değiliz ama ileride paramız olursa alacağız inşallah. Piyango bileti alıyorum.


‘Mezarı taşıyacağım'


- Hiç Bülent Bey’in mezarına gittiniz mi?

Hayır, onun mezarını taşımak istediğim içindir ki gidemedim.


- Mezarı taşımak istediğinizisöylemiştiniz. Hâlâ gündeminizde mi?

Cebeci Mezarlığı’na taşıyacağım. Onu, mezarlık müdürü ile konuşmam lazım. İhmal ediyorum bu işlerin arasında.


- Cebeci’de yer var mı?

Vardır herhalde. Bir tanecik bize göre de bir şey olur herhalde.


- Bir takviminiz var mı, yaza kadar, sonbahara kadar diye?

Yok. Ama yazın yapmak lazım. Toprağın kuru ve yumuşak olması lazım. Kışın ıslak ve sert olur.


‘Hiç ayrılmadık ki'


- Neden mezarı bu kadar süre geçtikten sonra hâlâ taşımak istiyorsunuz?

Neden sizi rahatsız ediyor orada olması? Bir defa orada cücük gibi, bir başlarına üç-beş kişinin mezarı var. Niye orada dursun ki? Hepimizle beraber olsun diye. İzin almak lazım bir de ziyaret için. Cebeci Mezarlığı başka. Orayı dolaşıp yer bulmak istiyorum. Biz de başkaları da rahat gider.


- Bülent Bey’i hiç rüyanızda gördünüz mü?

İnsan hiç her gün birlikte yaşadığı, konuştuğu kişiyi rüyasında görür mü? Ben akşam yatağa yatınca onun yanına yatıyorum. Hiç ayrılmadık ki.


Asude'nin kurabiyeleri


Hayatını büyük oranda köpeklere ve kedilere adayan kız kardeşi Asude Aral ile birlikte oturan Rahşan Ecevit, “Bülent ve Ben” kitabı için arşivi toparlarken kız kardeşiyle birlikte çalışıyor. Rahşan Hanım, darbe sırasında 1 ay Hamzakoy’da kaldıkları sırada kız kardeşinin kendilerine küçük kurabiyeler yapıp gönderdiğini, Ecevit’in her gün çay saatinde cebinden bir kurabiye çıkarıp kendisine sürpriz yaptığını, “Bu son” deyip ertesi gün yine kurabiye çıkardığını anlattı. Kız kardeşine sitem eden Rahşan Hanım, “Artık o kurabiyelerden yapmıyor. Köpeklerine bakıyor ama bana bakmıyor” diye espri yaptı.


‘Kürtaj özel hayat'


Rahşan Ecevit, kürtaj tartışmalarıyla ilgili, “Bu tamamen kadınların özel hayatıdır. Başbakan dindar nesil yetiştireceğini söyledikten sonra özel hayatlara girmeye devam ediyor” diyor. “Çocukları aileler yetiştirir” diyen Ecevit, neden çocuk yapmadıklarını da şöyle anlatıyor: “Gençlik yıllarında çok fakirlik çektik. Çocuğu da o koşullara ortak etmek istemedik. Sonradan da işlerimiz çok oldu. Siyaset yılları yoğun geçti. Çocuğa evde kim bakacaktı. Gerek görmedik o yüzden.”