Gündem

"E hani oy kullanmak hür bireylere ait bir tercihti; ne babası çocuğuna ne de şeyhi müridine baskı yapabilirdi?"

"FETÖ'lerin çıkmaması, bu bilincin halka yerleştirilmesine bağlıydı?"

19 Mayıs 2018 13:58

Karar yazarı Akif Beki, Menzil tarikatının, gazetelere verdiği ilanla 24 Haziran seçimlerinde AKP ile MHP'nin oluşturduğu, BBP ve Anavatan Partisi'nin desteklediği Cumhur İttifakı'nı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı destekleyeceğini duyurmasına tepki gösterdi. Beki, "E hani oy kullanmak hür bireylere ait bir tercihti?" diye sorarak, "Hani ne babası çocuğuna, ne köy ağası marabasına, ne şeyhi müridine baskı yapabilirdi?" dedi. 

Gazetelere verilen, Tüm Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜMSİAD), Semerkand Vakfı, Beşir Derneği ve Genç-Kon imzalı ilanda şu ifadeler yer almıştı:

"24 Haziran Genel seçimlerine giderken;

Bağımsızlığımızı tahakküm altına almaya çalışan her türlü ekonomik, siyasi, sosyal, kültürel ve bürokratik prangalardan kurtulmuş, milli ve manevi değerlerini muhafaza eden ve geliştiren bölgesinde lider, ezilenlere umut ve dünya barışının teminatı olacak Büyük Türkiye'nin inşası en önemli hedeflerimizden biridir.

Yeni hükümet sisteminin söz konusu hedeflerimize ulaştıracağına devletin millet için var olduğu esası ile sadece seçkin ve imtiyazlı bir kesimi değil toplumun tamamını güvence altına alacağına vesayet sistemine son vereceğine, sözü ve kararı gerçek sahibi olan millete tevdi edeceğine inanmaktayız.

Beki ise bu ilana tepkisini köşesine taşıdı. Beki şunları söyledi:

Alın size, bir tarikata bağlı dernek ve vakıfların seçimlerde Erdoğan’ı ve Cumhur İttifakı’nı destekleme ilanı. Bakın gayretkeşlerin elinde nasıl tersyüz ediliyor yanlış diye bildiğimiz her şey...

Gazetelere tam sayfa ilan vererek, bütün tarikatçılar adına toplu oy açıklaması yapıyorlar. Hangi hak ve temsil yetkisiyle denmiyor bile...

E hani oy kullanmak hür bireylere ait bir tercihti? Hani ne babası çocuğuna, ne köy ağası marabasına, ne şeyhi müridine baskı yapabilirdi? Zorlamak suçtu, yönlendirmek yasaktı. Herkes iradesini özgürce ortaya koyabilsin diye göstermeden atılıyordu oy. Kimse oyunu açıklamaya zorlanamayacağı için kapalı kabinler kuruluyordu hani?

FETÖ’yle mücadelenin esası, aklını kimseye kiraya vermemek, bireysel iradeni başkasının cebine koymamak değil miydi? Kerameti kendinden menkul din bezirganlarının peşinden, sürüye katılıp gitmeyin diye uyarılmıyor muydu vatandaş?

E hani yeni FETÖ’lerin çıkmaması, bu bilincin halka yerleştirilmesine bağlıydı?

Nasıl oluyor da bedeli öde öde bitmeyen onca din istismarı kepazeliğinden sonra hala ders alınmamış gibi aynı hatalar tekrarlanıyor? Bangır bangır deklare ederek, göze soka soka dinin siyasete alet edilmesine çanak tutuluyor?