Yaşam

Düzce Depremi'nin 12. yıl dönümü DÜZCE (A.A)

11 Kasım 2011 13:37

-Düzce Depremi'nin 12. yıl dönümü DÜZCE (A.A) - 11.11.2011 - Düzce depreminin 12. yıl dönümünde, enkaz altından çıkarılanlar o anları bir kez daha hatırlamanın üzüntüsünü yaşıyor.   Düzce depremine 5 katlı bir binanın altındaki kasap dükkanında yakalanan ve derin dondurucu sayesinde hayatı kurtulan 29 yaşındaki Eser Ergün, arkadaşını ziyarete gittiği kasap dükkanında depreme yakalandığını, yıkılan binanın kirişlerinin şans eseri yanında bulunan derin dondurucunun üzerine düşmesi sonucu hayatta kaldığını söyledi. O gün derin dondurucu sayesinde hayata bir kez daha adım attığını vurgulayan Ergün, ziyarete geldiği arkadaşının depremde hayatını kaybettiğini, bunun derin üzüntüsünü yaşadığını söyledi.    Deprem anında yaşantıların tekrar gözden geçirildiğini ifade eden Ergün,''Çok değişik bir duygu. Yaşantımı tekrar gözden geçirirken zaten 5 saat geçmişti. Daha sonra ölen arkadaşımın akrabaları bizi bulunduğumuz yerden çıkardılar'' dedi. Van'da yaşanan depremin yaşadığı anları tekrar gözünün önüne getirdiğini belirten Ergün,''Van depreminde 102 saat sonra kurtulan Yunus isimli bir çocuk vardı. Daha sonra malesef hastanede hayatını kaybetti. O çocukla aynı durumu hissettiğime inanıyorum. Çünkü aynı hisler. Ben 5 saat kaldım ama benim enkazdan çıkma günüm aklıma geldi. Çocuk AKUT ekibine bakarak,'Beni kurtarın' derken depremi yaşadığımda onun yaşında olduğum için aynı duyguları yaşadım'' diye konuştu.   -Eniştemin cesedini saatinden tanıdım Merkez üssü Kaynaşlı olan Düzce depremine kahvehaneye gittiği sırada yakalanan ve enkaz altında 23 saat kurtarılmayı bekleyen Hasan Emuce, ''O an ölmek hiç aklımın ucundan geçmedi''dedi. Üzerindeki cesetlerle 23 saat boyunca kurtarılmayı bekleyen Emuce, yaptığı açıklamada, o an bağrışmalar dışında hiçbir şey duymadığını anlattı. Emuce, ''İkiye katlanmış bir vaziyette kaldım. Artçı depremler yaşanmaya başladığında da geriye doğru düştüm. İkinci artçı depremin yaşanmasıyla zaten o bağrışmaları da duyamadım. Ben de kendimi o esnada geri atmasaydım belki ölebilirdim. Kucağımda insanlar var ama kim olduğunu tanıyamıyorum. Her yer karanlık. O an gerçekten anlatılabilecek gibi değil'' dedi.  Dar alanda hareketsiz bir şekilde kurtarılmayı beklediğini söyleyen Emuce, yaşadıklarını şöyle özetledi: ''Ayağım da karşı taraftaydı. Hiçbir şekilde çekme imkanım yoktu. Üzerimde cesetlerle 23 saat boyunca kurtarılmayı bekledim. Sonra cep telefonum aklıma geldi. Telefonun ışığıyla üzerimdeki cesedin saatine bakınca o an cesedin eniştemin cesedi olduğunu anladım. Eniştemin cesedini saatinden tanımıştım.'' Enkazın altında kendisiyle birlikte iki kişinin daha sağ kaldığını belirten Emuce, onların gayreti sonucu delik açıldığını, bu şekilde seslerini AKUT ekibine duyurmaya çalıştıklarını kaydetti.  Enkazın altından kurtarılmaları için AKUT ekibinin binayı komple kaldırması gerektiğini bildiren Emuce,''O da mümkün olmayacağı için ben de AKUT ekibine murç ve keski getirin dedim. Böylelikle kirişi kırıp çıkmayı düşünüyordum. Çünkü yanıma girme şansları sıfırdı. Ben verilen aletlerle önümdeki kirişi vura vura kırdım. Ondan sonra ayağımı yine alamadım. Demirler engelliyordu. Ondan sonra AKUT ekibinin yardımıyla cesedin ve demirlerin üzerimden kaldırılmasının ardından sürüne sürüne enkazdan çıktım'' diye konuştu.  -Helalleştik, vasiyet ettik Düzce depremine, Kur'an-ı Kerim okurken 6 katlı binada yakalanan ve 9 saat sonra enkaz altından çıkarılan 20 yıllık imam İbrahim Özdede, ''O saatleri'' göçük altında kaldığı binanın bulunduğu yerde AA muhabirine anlattı. Kurtulmasının büyük bir şans olduğunu belirten Özdede, şöyle konuştu: ''Biz altı katlı binanın ikinci kattaydık. Nasıl çıkabilirim diye düşünmeye başladım. Hacı efendi iki torunuyla kapıdan çıkarken göçük oldu, ben o sırada geri döndüm. Hacı efendi ve ailesinden 9 kişi vefat etmişti. Biz 9 saat civarında enkazın altında kaldık. Ben yüzüm kapalı bir şekilde enkaz altındaydım. Kolum kirişin altındaydı. Nefes alamıyor çok çaresiz bir durumdaydık. Ben özellikle sadece sağ kolumun hareketiyle bir şeyler yapmaya çalışıyordum. Ceketimin astarını ağzıma maske olarak kullandım. Kravatımı da sağ kolumu parçalanmış bir şekilde gördüğüm için kan akımından ölmeyeyim diye ağzımla koluma bağladım. Çünkü uzun soluklu bir zaman. Uzun süre ne ses duyduk ne de sesimizi duyurabildik. Karşımızda çocuklar 'anne bizi kurtar' diyorlardı. Anne de 'kurtaracağım yavrum' diyordu. Bir müddet sonra hiç kimseden ses gelmedi. Maalesef onlar da vefat etmişler. O çaresizlik içinde ben orada bir dostun olduğunu düşündüm. Benim için dost sadece yüce Allah'mış. Okuyarak, tevekkül ederek onu düşünüyordum. Keşke ona karşı daha fazla kulluk yapabilseydim diye düşünüyordum. Yattığımız yerde parke kırıkları varmış. Onları açıkta kalan elimle parke kırıklarını ittikten bir müddet sonra oraya hava akımı geldi. O hava bizi rahatlattı. Ondan sonra biraz sesleri duyar olduk'' dedi. -Hayata protez bacakla tutunmaya çalışıyor Deprem anında kirişin altında kalarak kangren olan bacağını kestirmek zorunda kalan Musa Çarıkçıoğlu, o anın üzüntüsü tekrar yaşasa da yüzündeki ince tebessümünde hayatın her şeye rağmen hala devam ettiği mesajını taşıyor. Ayağını kaybettiğini fakat yaşama sevincini hiçbir zaman kaybetmediği dile getiren Çarıkçıoğlu, deprem öncesinde inşaat işçiliği yaptığını o dönemden sonra çalışamadığı için emekli olduğunu belirtti.