Politika

Dünyanın zemini değişiyorsa, biz de sabit durmayız

Dışişleri Bakanı Davutoğlu, ''Eğer dünyanın zemini değişiyorsa, biz de o zeminin üzerinde sabit duramayız'' dedi.

18 Haziran 2010 03:00

T24 - Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, ''Eğer dünyanın zemini değişiyorsa, biz de o zeminin üzerinde sabit duramayız ama sabit durduğumuz noktalar ilkelerimizdir'' dedi. 



Image

Woodrow International Center tarafından Dışişleri Bakanı Davutoğlu'na ''Woodrow Wilson Kamu Hizmeti Ödülü'', Doğuş Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ferit Şahenk'e ise ''Woodrow Wilson Kurumsal Yurttaşlık Ödülü'' verildi.
Davutoğlu ve Şahenk'e ödüllerini, Woodrow Wilson International Center Başkan Yardımcısı Michael H. Van Dusen takdim etti. 



Ödülü aldıktan sonra konuşan Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Woodrow Wilson Vakfını araştırırken bazı noktaların dikkatini çektiğini belirterek, Wilson'ın eğitim ile siyaset arasındaki ince çizgiyi en iyi şekilde yakaladığını herkese göstermeyi başardığını söyledi. 



Türkiye'nin ideallerinin net olduğunu ifade eden Davutoğlu, ''Tarihimizi, coğrafyamızı normalleştireceğiz. Çevremizde ambargo, duvar, nükleer silah istemiyoruz. Yunanistan, Rusya ile barış istiyoruz. Gelecekte hiçbir düşmanlık istemiyoruz. Kadim dost ve gelecekte dost istiyoruz. Ermenistan'a da Yunanistan'a da bakışımız bu'' dedi.



Davutoğlu, o yüzden 7 yıldır ''komşu ülkelerle sıfır problem'' ilkesini savunduklarını dile getirerek, şöyle devam etti:



''İşte bugün geldiğimiz nokta ortada. Bunu en iyi iş adamlarımız görüyor. Hangi iş adamımızın bugün bir kriz beklentisi var? Bırakın yakın vadede, orta vadede bir kriz beklentisi var mı? Hangi iş adamımız Türkiye'nin komşularıyla bir gerilim yaşadığını düşünüyor? Sırf Yunanistan ile bir günde 22 anlaşma imzaladık. Oysa Cumhuriyet tarihi boyunca Yunanistan ile imzalanan anlaşma sayısı sadece 35. Bu anlaşmaları Ermenistan ile de Kafkasya ile de inşallah yapacağız. İşte bizim hedefimiz bu. Peki bu hedefler, küresel barış isteyen sayın Obama'nın hedefleriyle uyuyor mu? Bence uyuyor. Aslında Türkiye ve Amerika birbirini tamamlıyor.''



Küresel bir barış kurulmak isteniyorsa, Türkiye ve ABD'nin işbirliğinden daha doğal bir şey olamayacağını ifade eden Davutoğlu, ''Yeter ki karşılıklı anlayışla ortak bir strateji geliştirelim. İşte bu tamamlayıcı özellikten dolayıdır ki Türkiye ile Amerika ilişkileri bundan sonra soğuk savaş dönemindeki gibi olmayacaktır'' dedi.



Davutoğlu, ''Dünyada yeni bir paradigmaya ihtiyacımız vardır. Bu yeni dünya düzeni içinde Türkiye ve Amerika'nın yeni bir paradigmaya ihtiyacı vardır. Neden yeni bir dünya düzenine ihtiyacımız var? Çünkü mevcut sistem bugünkü ihtiyaçlara cevap vermiyor. Çünkü dünyanın ekonomik düzeni bu yükü kaldıramıyor. Küresel ekonomik krizlere cevap vermiyor. Onun için G-8 yetmiyor, G-20 lazım. Artık Avrupa merkezli bir kültür yok sadece'' diye konuştu.



Bu gelişmelerden dolayı Türkiye'nin BM Güvenlik Konseyi'nde görev aldığını ve iki yıl boyunca bu görevi başarıyla sürdürdüğünü belirten Davutoğlu, Türkiye'nin G-20 içinde aktif bir görev yüklendiğini ve Medeniyetler İttifakı projesinde eş başkanlık üstlendiğini aktardı.



Son günlerde gereksiz yere, Türkiye'nin ekseninin kaydığı yönünde eleştiriler yapıldığını hatırlatan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:



''Eğer dünyanın zemini değişiyorsa biz de o zeminin üzerinde sabit duramayız ama sabit durduğumuz noktalar ilkelerimizdir. Bu ilkeler nedir; barış, istikrar, refah, güvenlik, komşu ülkelerle sıfır sorundan tutunuz da Medeniyetler İttifakı'na kadar uzanır. Kim küresel barışın yanındaysa biz de onun yanındayız. Kim bölgesel barışın yanındaysa biz de ondan yanayız. Kim bölgesel barışı tehdit edecek adımlar atıyorsa, ona da karşı dururuz. İdealizmde dayandığımız yer budur. Son 7 yılda ne Cumhurbaşkanı ne Başbakan irrasyonel bir siyaset dili kullanmamıştır. İdeolojik ya da tek kültürlü bir tavır takındığımızı kimse söyleyemez. Bu anlamda bizim bugün doğuya döndüğümüzü düşünenler, bu hükümet döneminde AB müzakere sürecinin başlatıldığını, en kapsamlı reformların bu dönemde yapıldığını unutmasınlar. Bugün 'Yönümüz acaba nereye gidiyor?' diye düşünenler, NATO'ya en büyük katkıyı Türkiye'nin yaptığını unutmasınlar. Bosna'da, Afganistan'da Türkiye'nin Amerika ile birlikte çaba sarf ettiğini unutmasınlar.''