Dünya

Dünya yazarı Osman Ulagay: Dünya Trump’a kalmayacak

03 Haziran 2020 09:32

*Osman Ulagay

Gazetelere yazı yazma hevesim 1974 yılında Manchester Üniversitesi’nde lisans üstü eğitimimi sürdürürken ilk meyvesini verdi. “İngiltere Mektubu” başlığı altında Cumhuriyet’e gönderdiğim ilk yazı yayınlanınca tabii ki çok heyecanlanmıştım. İngiltere’den döndükten sonra da  haftalık bir Dünya Ekonomisi sayfası yapmaya başladım gazeteye. 1981 yılında Cumhuriyet’genel yayın yönetmeni olan Hasan Cemal günlük bir ekonomi sayfası hazırlamamı önerince mesleki geleceğimi de belirlemiş oldu. Gazetecilik yaptığım yıllara sayısı binleri aşan yazı ve 16 kitap sığdırdım.

2017’nin Nisan ayında yayınlanan son kitabım Dünya Trump’a mı Kalacak? başlığını taşıyordu. Şimdi üç yıl sonra bu soruya kendim cevap veriyorum ve “Dünya Trump’a kalmayacak” diyorum. Koronavirüs pandemisinin başlangıcından beri dünyada ve ABD’de yaşanan gelişmeleri ve özellikle ABD Başkanı Trump’ı yakından izlerken, bu  hain adama karşı duyduğum tepki giderek bir umuda dönüşmeye başladı son günlerde. ABD’de ve dünyada kabaran tepki seli, Trump’ı Korona virüsünün başlattığı misyonu tamamlayacak adam konumuna getiriyordu sanki.

Trump pandemiyi tamamlıyor

Korona pandemisi insanlığı tehdit eden ve dünyayı yaşanmaz hale getiren sürece karşı doğanın veriği alarm sinyaliydi. Trump ise dünyayı yaşanmaz hale getiren anlayışın en tehlikeli temsilcisiydi çünkü ABD Başkanı olarak en fazla kişiye zarar verebilecek bir konumdaydı. Son günlerde ABD’de başlayıp dünyaya yayılan protesto gösterileri Trump’ın pandeminin mesajını pekiştiren bir rol oynadığını düşündürmeye başladı bana.

Trump’a boşuna hain demiyorum. TDK sözlüğü “hain”i şöyle tanımlıyor: “Zarar vermekten, üzmekten veya kötülük yapmaktan hoşlanan kimse”. Bu kimse aynı zamanda cahil ve yalancıysa, ilkel dürtülerle davranıyorsa ve üstelik yetkili bir makamdaysa yapabileceği kötülük de katlanmış oluyor. Koronavirüs tehdidinin gündeme geldiği günden beri takındığı tavırlarla, yaptığı açıklamalarla, attığı tweetlerle benzersiz bir cehalet örneği sergileyen ve ABD’nin pandemiye en fazla kurban veren ülke haline gelmesini sağlayan Trump şimdi de 1807 yılından beri hiç kullanılmamış olan bir kanunu kullanarak, ülkeyi asker destekli bir dikta rejimiyle yönetme hevesine kapılmış görünüyor. Polislerin, Afrika kökenli bir  Amerikalıyı sokak ortasınde  infaz etmesinden sonra kabaran öfke selinin sokaklara döktüğü insanlara karşı “en vahşi köpeklerin” ve “en öldürücü silahların” kullanılacağını ilan ederek  eylemcileri korkutmaya çalışıyor.

Öte yandan bu polis cinayetini protesto etmek için ABD’nin dört bir yanında sokağa dökülen insanların arasına karışan başka grupların, müşteri olarak kapısından içeri giremedikleri alışveriş merkezlerini ve diğer mekanları yağmalayarak ve yakıp yıkarak kendi yoksulluk ve çaresizliklerinin acısını çıkarmak istedikleri görülüyor.

ABD’nin pek çok kentinde yaşanan bu kargaşa içinde pandeminin yayılmasını önlemek için alınan önlemlerin hiç dikkate alınmadığı görülüyor. Trump’ın yarattığı ortam, pandeminin etkisini artırıyor bu ortamda ve ABD önümüzdeki dönemde yeni ölüm rekorları kırmaya aday görünüyor.

Amerika bana umut veriyor

Trump fenomenini ve şu anda Amerika’da yaşananları dehşet içinde izlerken kabaran toplumsal tepki dalgasının yanı sıra, aralarında polis yetkililerinin de bulunduğu çeşitli toplum kesimlerinden Amerikalıların medyaya yansıyan tepkileri ve bu tepkilere aracalık eden medyanın mücadelesi de bana umut veriyor. Bunca yılını gazetecilik ve yazarlık yaparak geçirmiş biri olarak ABD’deki medyanın şu anda sergilediği cesareti ve gösterdiği çabayı, Türkiye’nin bugünkü ortamında biraz da gıptayla izliyorum.

ABD borsalarının bu ortamda rekor kırmaya devam etmesi de göz ardı edilmemesi gereken ve çok şey anlatan bir olay kuşkusuz ama çok dinamik bir yapıya sahip olan ABD iş dünyasında aklın sesini duymak da mümkün. Apple firmasının CEO’su Tim Cook çalışanlarına yayınladığı mesajda Amerikan toplumundaki eşitsizliklere ve adaletsizliklere dikkat çekerek “hedefimiz eski normale geri dönmek değil, eşitlik ve adalet ideallerini yükseltmek olmalıdır” diyor. ABD, Kasım’da yapılacak seçimde Trump’dan kurtulabilirse Amerikan toplumu belki de dünyada yeni bir dönemin ilk sinyalini vermiş olacaktır.


Bu yazı ilk defa Dünya gazetesinde yayımlanmıştır