Dünya yazarı Alaattin Aktaş, "Devletin Hazinesi için için yanıyor" adlı bir yazı kaleme aldı. Aktaş "Haziran sonu itibarıyla iç borç stokunun yüzde 26'sı döviz cinsinden. Merkezi yönetimin iç ve dış toplam borcunda döviz cinsinden olanların payı da yüzde 58'i buldu" dedi.
Aktaş eski bir arkadaşına dayandırdığı sözleri köşesinde şöyle yazdı:
"Arkadaşım eski Hazineci idi; aynı zamanda bilgisi ve konulara yaklaşımı da biliyorum tam bir hazine gibiydi:
'Ekonomisi normal olan hiçbir devlet, vatandaşından vergi alırken veya gelir toplarken, kendi egemenliğinde olmayan bir para cinsinden işlem yapmayı kabul etmez. Bir devlet kalpazan olamayacağına göre, başka ülkenin parasını basamaz. Sadece kendi ulusal parasını basma yetkisi olduğunu bilir. O zaman yabancı parayla borçlanmak kamuya ekstra yük getirmeye aday çok riskli bir uygulamadır'
'Merkez Bankası da, Hazine de alacakları önlemlerle ekonominin dolarizasyonunu bir nebze olsun azaltmaya çalışacakları yerde tam tersini yapıyor
Varlık barışıyla dışarıdan döviz getirenler veya diğer nedenlerle elinde altın ya da döviz bulunduranlar yüksek faiz ödenerek ödüllendiriliyor. Bir yatırımcı elindeki euroyu yerel bankaya yatırsa yıllık yüzde 1 civarında faiz geliri elde edebiliyor. Aynı parayı Avrupa’da bir bankaya yatırsa ya da orada kamu tahvili alsa, faiz getirisi negatif. Yani ihalede örneğin 103 euro veriyor ve vade bitiminde 100 euro almayı kabul ediyor. Bizimle olan farka bakar mısın, değil getiri elde etmek, para kaybediyor.'
Türk Hazinesinin euro borçlanmaya yıllık yüzde 3’ten fazla faiz verdiğini belirten arkadaşım, 'Peki geri ödeme zamanı gelince Hazine nereden euro bulacak' diye sordu ve yanıtını da kendisi verdi:
'Türkiye’nin bu borcu rahat rahat karşılayacak döviz geliri var mı, yok! Banknot matbaamız döviz basabilir mi, tabii ki hayır! Şu durumda yapılacak belli, dövizle borçlanmak.'
Yazının tamamı için tıklayın