T24 - Türkiye'nin İran ve İsrail politikaları nedeniyle ABD Kongresi'ndeki desteği yitirdiğini savunan Dubowitz, 'Çünkü, kongrede İsrail Türkiye'ye tercih edilir' diyor. Dubowitz, İran'la ticaret yapan Türk şirketlerine ABD'nin yaptırım uygulamayı düşündüğünü belirtiyor
Akşam gazetesinden Şenay Yıldız'ın "Kongrede İsrail Türkiye'ye tercih edilir" başlığıyla yayımlanan (29 Ekim 2010)yazısı şöyle:
Yaptırımların ardından...
Türkiye'nin İran konusunda izlediği siyasetin ABD'de yarattığı rahatsızlık sır değil. Washington'daki Demokrasileri Savunma Vakfı (Foundation for Defence of Democracies)'nın Yönetici Direktörü Mark Dubowitz , İran'la ticarete devam eden Türk şirketlerine yaptırım kararı alınmasının değerlendirildiğini ve özellikle BOTAŞ için bu riskin yüksek olduğunu söyledi. Atlantic Council bünyesindeki Dinu Patriciu Eurasia Center'ın direktörlüğünü yapan ABD'nin eski Ankara Büyükelçisi Ross Wilson ise, İsrail'le yaşanan krizin, 'Ortadoğu Barış Süreci'ne de zarar verdiğini belirterek, her iki ülkeye de ilişkilerin düzeltilmesi çağrısı yaptı.
ABD'deki Demokrasileri Savunma Vakfı (Foundation for Defence of Democracies) özellikle İran ve terörle mücadele üzerine yaptığı araştırmalarıyla tanınıyor. Vakfın Direktörü Mark Dubowitz ile Türkiye'nin İran'la yakınlaşma süreci ve bundan sonraki dönemi konuştuk:
- Ankara'nın BM'deki oylamada yaptırımlara 'hayır' demesi neden bu kadar rahatsızlık yarattı?
Pek ABD dostu olmayan ülkeler bile çekimser kalırken, Türkiye çok net 'hayır' dedi. Bu çok hazmedilir bir durum değil. Ayrıca, Türkiye'nin yaptırımların etrafından dolaşması için İran'a yardım ettiği konusunda büyük bir endişe var Washington'da.
BOTAŞ'a kara liste
- Nasıl bir endişe bu?
Bu endişe özellikle enerji alanında görülüyor. Enerji İran rejimi için gerçekten can damarı. İran'ın iki zenginlik kaynağı var: petrol ve doğalgaz. Mevcut koşullarda, gelirin büyük kaynağı petrol. Ancak, Basra Körfezi'nde geniş doğalgaz yatakları var. Bunu sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) haline getirdikten sonra yurtdışına göndererek, para kazanmaya çalışıyorlar. Batılı şirketlerin elindeki teknolojiye ihtiyaçları var, ama yaptırımlardan dolayı bunu yapamazlar. Bu nedenle, boru hattı döşemek istiyorlar ve bunu yapabilecekleri en önemli ülke de Türkiye. Türkiye'nin en önemli firmalarından BOTAŞ'ın bu konuda İranlılarla çalıştığını biliyoruz ve burada büyük rahatsızlık konusu. Bu konunun Türkiye ile konuşulduğunu da biliyoruz.
- Eğer böyle bir işbirliği gerçekleşirse, bu ne anlama gelir? Nasıl bir sonuç doğurur?
BOTAŞ'ın İran'a tam olarak nasıl yardım ettiğine göre değişecek bir yanıtı var bu sorunun. ABD
veya Avrupa yaptırım kararları çerçevesinde cezalandırılabilir bir işe kalkışmışlarsa Brüksel veya Washington tarafından bu şirket kara listeye alınabilir.
- ABD'nin Füze Savunma Sistemi için Ankara'nın kapısını çaldığı bir dönemde bu ne kadar gerçekçi?
Hangi şirkete karşı yaptırım getirilirse getirilsin, o şirketin ülkesiyle siyaseten sıkıntı yaşanacağı kesin. İran ve İsrail gerginliğinin etkisinin halen sürdüğü koşullarda Rusya veya Çin'e göre Türkiye ile bu gerilimi yaşamak çok daha tercih edilebilir.
Desteğinizi yitirdiniz
- ABD'de Türkiye'ye karşı güçlü bir hareket görüyor musunuz?
Burada Türkiye ile Türk hükümeti arasında ayrım yapmak gerek. Özellikle kongrede AKP'nin çok da popüler olduğunu söyleyemeyeceğim. Kongrede Türkiye'yi destekleyen isimler, ilginç bir şekilde aynı zamanda İran'a yaptırımların güçlü savunucuları ve İsrail'in de destekçileri. Eğer İran yaptırımları/İsrail destekçiliği ve Türkiye'ye kulak vermek arasında bir tercih yapılacak olursa, elbette ki kongre üyeleri İsrail yönünde tercih yapacaktır. Eğer Türk hükümeti'nin yerinde olsam bugün çok endişeli olurdum.
Nükleerde çifte standart normal
- Aralarında İsrail'in de bulunduğu diğer nükleer silah sahibi ülkelere hiç ses çıkarılmazken, İran konusunda bu kadar baskı yapılması çifte standart değil mi?
Elbette çifte standart. Haklı olabilirsiniz ama zaten kimse mükemmel bir dünyada yaşamıyor. Kredi geçmişiniz iyiyse, bankadan kredi alabilirsiniz, yoksa alamazsınız. Hayat geçmişte yaptıklarınız ve gelecek niyetleriniz üzerine objektif değerlendirmenin yapıldığı çifte standartlarla dolu. İran, geçmişte yaptıklarıyla dünyaya tehdit olduğunu ispatladı.
- Füze Savuma Sistemi'nin hedef tanımını NATO şemsiyesi altında değiştirilmek için pazarlık ediyor. Siz nasıl görüyorsunuz bu durumu? Tehdit algısı değişiyor mu?
Bu konuda benim hiçbir şüphem yok. Türkiye hükümetini böyle düşünmek rahatlatabilir ama Füze Savunma Sistemi, elbette ki İran'a yönelik bir sistem olarak gelişiyor. Bunda bir değişiklik olduğunu düşündürecek hiçbir gelişme yok.
Akdamar ayinleri çoğalmalı
ABD'nin eski Ankara Büyükelçisi Ross Wilson:
'Türkiye'nin daha önceden yaptığı gibi 'Ortadoğu Barış Süreci'ne katkı sağlayabilmesi için İsrail'le ilişkilerinin düzelmesi gerekiyor'
ABD'nin eski Ankara Büyükelçisi Ross Wilson, Atlantic Council bünyesindeki Dinu Patriciu Eurasia Center'ın direktörlüğünü yapıyor. Karadeniz, Kafkaslar ve Orta Asya'da siyaset ve ekonomi ve konularında çalışmalarına devam eden Büyükelçi Wilson'un değerlendirmeleri şöyle:
- Ermeniler Matt Bryza'nın Bakü Büyükelçiliği'ne atanmasını engelliyorlar. ABD siyaseti üzerindeki etkileri artıyor mu?
ABD sistemi açısından bu sıra dışı bir olay değil. Benim 2000 yılında Bakü'ye Büyükelçi atanmam da 3 ay gecikmişti. Bryza'nın durumu büyük bir değişim mi? Hayır, hiç sanmıyorum. Birkaç çok güçlü Ermeni organizasyonu ortaya mantıklı nedenler attıkları için, incelenmesi gayet normal. Umarım en kısa sürede çözülür.
-Eğer çözülmezse ne olacak?
Amerikan Kongresi'ni asla tahmin edemezsiniz. Seçimlerden sonra kongrenin kasım/aralık gibi toplanıp süreci gözden geçirmesi mümkün. Ocak ayında yeni Parlamento göreve başlayana dek oylama yapabilirler. Eğer yeni bir kongre oluşmuşsa bunlar olmadan, Başkan'ın tekrar aday göstermesi gerekiyor. Ya Bryza yeni kongreyle sürece baştan başlayacak, ya da Başkan yeni bir aday gösterecek.
- Biliyorsunuz Türkiye'de çok uzun yıllar sonra Akdamar Kilisesi'nde bir Ermeni ayini yapıldı. Akdamar'daki ayin gibi olaylar çoğalırsa, ABD'deki soykırım tasarılarının önüne geçebilir mi?
Son 10 yılda bu konu medyada ve bilinen isimler tarafından genişçe konuşulmaya başlandı. Bu, iyi bir şey. Zaman, konunun Türkiye ve burada algılanışının değişmesine yardım edecek. Akdamar girişimi son derece iyi bir olaydı. Benim -büyük ihtimalle ABD Hükümeti'nin de paylaşacağı- görüşüm bu gibi olaylar çoğalmalı. Ermenistan'daki ve diasporadaki Ermenilerle ilişki kurulması son derece iyi bir durum. Bu konunun her iki ülkede de duygusallıktan uzaklaşılarak, tartışılması gerekiyor.
- Beyaz Saray'da eylül ayında başlatılan Ortadoğu Barış Süreci görüşmelerinde Mısır ve Ürdün'ün yer alması, Türkiye'de 'biz niye yokuz?' diye bir tartışmaya yol açtı. Siz bunu nasıl yorumluyorsunuz?
ABD yönetimi Mısır ve Ürdün'ü İsrail'le barış anlaşması imzalamış ülkeler olduğu için seçti. Böylece, Filistinlilere ve dünyaya İsrail'le barış mümkün mesajı vermeye çalıştılar.
- İsrail'le Türkiye arasında yaşananlar bu sürece darbe vurmuş ve Türkiye'nin sürece müdahil olmasını engellemiş olabilir mi?
Ben en büyük nedenin bu olduğu konusunda kuşkuluyum. Sanırım Mısır ve Ürdün'ün barış anlaşması imzalamış olması belirleyici oldu. Ancak, bu Mavi Marmara olayının çok talihsiz bir olay olduğu ortada. Türkiye ve İsrail'in çıkarlarına zarar verdiği kadar, 'Ortadoğu Barış Süreci'ne de veriyor. Türkiye, her iki ülkeyle de iyi ilişkileri olduğu için Suriye ile İsrail arasında arabuluculuk rolü oynayabildi. İsrail'le ilişkileri düzelene dek böyle bir rolü tekrar üstlenemez.
Türk siyasetinde kutuplaşma büyük
Anayasa referandumunun hükümet için bir tür güven oylamasına dönüşmesi bir hayli ilginç. Yedi yıl iktidarda kaldıktan sonra çok başarılı bir güvenoyu aldılar. Yüzde 58 evet derken, yüzde 42'nin hayır demesi de önemli. Türk siyasetinde kutuplaşmanın çok fazla olduğunu gösteriyor. Bu çok iyi bir durum değil. ABD'de siyaseti de biraz böyle aslında.