Yaşam

DSM 7 yaşında

Anadolu Kültür tarafından Diyarbakır'da sanat aracılığıyla demokratik bir alan açmak için kurulan Diyarbakır Sanat Merkezi, yedinci yılına girdi.

27 Ekim 2008 02:00

Anadolu Kültür tarafından  Diyarbakır'da  sanat aracılığıyla demokratik bir alan açmak için kurulan Diyarbakır Sanat Merkezi, yedinci yılına girdi. ‘Burası soluk alınabilecek bir vaha oldu ve insanlar bunun farkında’ diyen DSM ekibi şimdi birikimini yaygınlaştırmak istiyor. Radikal Gazetesi'nden Cem Erciyes, Anadolu Kültür Proje Koordinatörü Cengiz Çiftçi ve DSM yöneticisi Melike Coşkun ile  sanat merkezi hakkında konuştu.

Altı yıl önce açılışına gittiğimizde, Diyarbakır Sanat Merkezi’nin sergi ve etkinlik salonlarını dolduran Diyarbakırlılar kadar, misafir İstanbullular da haklı bir tereddüt ve merak içindeydiler. İstanbul dışına sanat taşımak, taşıma suyla değirmen döndürmek mümkün müdür? Diyarbakır gibi güçlü kimliği ve kültürü olan bir kent, dışarıdan gelenlerle ne kadar iletişime geçer ve eteğindeki taşları ortaya döker? Bu zorlu sorulara, altı yıl inatla istekle çalışan bir ekip olumlu cevaplar verdirmeyi başardı. Anadolu Kültür tarafından açılan Diyarbakır Sanat Merkezi, Türkiye’nin ve dünyanın sanatını Diyarbakır’a taşırken Diyarbakır’ın birikimini de hareketlendirip çoğalttı. Ayakta kalmakla yetinmeyip büyüyüp gelişti de. Yeni bir sinema salonunu açtı, kısa filmler üretip festivallere katılan, sergiler açan kendi müdavimlerini oluşturdu. DSM, yedinci yılına girerken artık İstanbul’dan daha da bağımsızlaşıyor. Farklı kurumlarla işbirliği yapan ama kendi içeriğini, programını kendi yerel birikimi ve gönüllüleriyle belirleyen bir kurum olarak yoluna devam edecek. Önceki gün İstanbul’da emeği geçen yüzlerce sanatçı, yazar, entelektüelle birlikte yeni yaşını kutlayan DSM’nin başından beri yöneticisi olan Melike Coşkun ve Anadolu Kültür’ün proje koordinatörü Cengiz Çiftçi’yle geride kalan altı yılı konuştuk.

DSM yedi yılda neleri başardı, nereye geldi?

Cengiz Çiftçi: Anadolu Kültür böyle bir çalışmayı yaparken Diyarbakır’da göçün getirdiği sıkıntıları çözmek için bir sivil alan yaratmak istedi. Kültür sanat alanına yatırım yaparak, orada bir alt yapıyı geliştirerek kentin aktörleriyle birlikte bu alanı canlı tutmaya, bu oluşturulan alana İstanbul’dan götürülecek etkinliklerle iletişim kapısını açık tutmaya çalıştı. Bunu yaparken de orta vadede buradaki kültür sanat gönüllüleriyle DSM’nin etkinlikliklerini kendisinin yapacağı bir yapıyı hedefledi. Yedinci yılında DSM, kendi kurumsal yapısını kurdu ve bu hedefe ulaştı.

Kendi kurumsal yapısı ne demek?

Çiftçi: Kendi planlamasını, karar alma süreçlerini kurmasından söz ediyorum.
Melike Coşkun: DSM sadece sıradan bir sanat merkezi gibi algılanmamalı, aynı zamanda bir kültürel dönüşüm projesi. İnsanların gelip sadece sosyal aktivite gerçekleştirecekleri bir ortam değil, aynı zamanda sanatçıların ve gençlerin, ilgi duyan insanların sanat üretebilmeleri ve ortamda bir dönüşüm yaratabilmeleri için bazı imkanları insanlarla paylaştık.

İmkanlardan kastettiğiniz nedir?

Çiftçi: Yapılabilir hale getirmek. Ekonomik ve başka sebeblerden yapamayan insanlara bu imkanı tanıtıdık. DSM orada hem kentlilerle hem ulusal hem de uluslararası sanatçılarla birlikte böyle bir mekanı yarattı. Farklı noktalarda çalışma yapmak isteyenlere de açık olan merkezi yönetimlerle de valilikle de çalışabilen özgün bir kurum oldu.

Diyarbakır herhangi bir yer değil, Anadolu’nun diğer büyük kentlerinden farklı olarak Kürt kimliğinin öne çıktığı bir yer. Bu kimlik, DSM’nin etkinliğinde nasıl yer alıyor?

Coşkun: Tabii ki DSM Diyarbakır’ın dinamikleriyle de hareket eden bir yer. Bu doğal olarak bizim programımızda yer alan bir şey. Bölgede yaşanan çatışmalı ortamdan sonra ülke genelinde milliyetçilikle ilgili bir artış da gözlendi. Bunun için de farklı kültürel kimliklerin kendilerini ifade etme alanları sınırlı. Biz bir kamusal tartışma alanı açmaya çalışıyoruz. Bizim işimiz politika yapmak değil bu anlamda, farklı kimliklerin kendilerini sanat aracılığıyla ifade edebilecekleri alanlar yaratmak. Bunun dili ne olursa olsun, insanlar kendilerini hangi dilde ifade edebiliyorsa o dilde yapmaya çalışıyoruz, Kürtçe ise Kürtçe, Ermenice ise Ermenice, Türkçe ise Türkçe, İngilizce ise İngilizce. Mesela geçen yıl özellikle bir takım iki dilli çalışmalar yaptık. Türkçe’den Kürtçe’ye çevrilen beş tane kitabın Diyarbakır’daki yerel yayıncısıyla, Lis yayıneviyle işbirliği halinde iki dilli buluşmalar yaptık.

Siyasetin bu kadar gündemde olduğu bir yerde pozisyonunuzu nasıl belirleyebildiniz. Bütün bu politik çatışmalardan etkilenmeden altı sene boyunca orada kendinizi herkese kabul ettirmeyi nasıl başarabildiniz?

Coşkun: Bu çok kolay bir şey değildi tabii. İlk başta bizim için sancılı bir süreçti. Bir kurum vardı ve oradan program geliyordu ama onu bire bir insanlara anlatmak biraz da bana düşen bir şeydi. Ben hani sabırla belki bazen özveriyle çalıştım, bazen de insanların hoşgörüsüyle bir şekilde bugünlere geldi DSM. DSM’nin bir model oluşturduğuna inanıyorum, birçok kurumun da bu modeli örnek aldığına inanıyorum. Diyarbakır’da yeni açılımlar, en azından yeni kültür kurumları oluşmaya başladı. Birçok gencin zaman içinde konservatuara gidişi, sanat eğitimi almak istemeleri, bizim aracılığımızla burslar almaları farklı sanat alanlarında eğitimler almaları, yurt dışı atölyelerine katılmalarıyla ilgili önemli katkılar olduğu için olanaklar yarattığı için DSM insanlarda bir ilgi, sevgi, saygı uyandırdı. İnsanlar DSM’yi kabullendiler, ihtiyaçları olduğunda hep DSM vardı. DSM birçok zaman görünür oldu, ama diğer taraftan, DSM ne kadar kabullenildi oradaki kurumlar ya da kişiler tarafından, bu konuda biraz sıkıntılıyız tabii ki.

Sizi kendi taraflarına çekmek isteyen, zorlayan olmadı mı, şu politik görüşe yaklaş ya da uzaklaş diye?

Çiftçi: Tabii ki çatışmalı bir ortamda hani bir faaliyet yapmanın zorluğunu arkadaşlar biliyorlar. Diyalog ihtiyacı olduğu zaman DSM çok ön plana çıktı, zaman zaman bazı çalışmaları görmezden gelindi ama her durumda herkes DSM’nin çok ciddi çalışmalar yaptığını, belli ilkeleri çerçevesinde çalıştığını Diyarbakır ili ve etrafındaki il, ilçeleri de kapsayan sanatçılar için bir vaha olduğunu ve bu vahada soluk alınabileceğini biliyor artık.

Coşkun: O kadar net davrandık ki bizim programımız zaten belli ne yapmak istediğimiz zaten biliyorduk. Bütün kurumlarla işbirliği yaptık, belediyelerle, farklı kültür kurumlarıyla, sivil toplum örgütleriyle, odalarla hep işbirlikleri yaptık.

DSM için bir tür tarafsız bölge diye niteleyebilir miyiz?

Çiftçi: Tarafsız bölge biraz farklı bir kavram. DSM’nin kuruluşu bu alanda bir canlılığı isteyen kişilerin çabasıdır. Bu da bir taraf olmaktır. İnsanların kendilerini ifade edebildikleri, karşısındakini ötekileştirmeden eşit bir ortamda var olabileceği bir alan yaratmak demokratik yaşamın bir parçasıdır. Bunu yaparak zaten taraf oluyorsunuz.

Coşkun: Diyarbakır kültürel olarak çok zengin bir kent, binlerce yıllık tarihine baktığımız zaman Diyarbakır’a bir şeyi vermek bir şeyi götürmek gibi bir şey söz konusu olamaz. Çünkü Diyarbakır’ın bir şeyi var zaten. Çok ciddi bir potansiyel var biz hiçbir şekilde Diyarbakır’a bir şey verdik, birilerine bir şey öğrettik gibi bir derdimiz zaten yoktu. Biz mevcut olan dinamikleri açığa çıkarmak için doğru yöntemlerle buluşmalarını sağladık insanların; bizim en çok önemsediğimiz şey buydu ve insanlar bunu anladılar. Bence DSM onun için kabul gördü.

Yedinci yaşınıza girdiniz, geride kalan altı yılda şu konuda başarısız olduk dediğiniz bir şey var mı?

Coşkun: DSM, sanatçılar, gençler tarafından kabul gördü ama ekonomik anlamda çok ciddi bir destek görmemesi bizim için büyük bir sorun. Biz bunu başaramadık, yani DSM’ye sahip çıkabilecek sponsorlar ve yeterli destek alanları yaratamadık yerelde.
Yine de bundan sonra çizgisini koruyarak sürdürmeyi düşünüyoruz. Kendi yerel sürdürülebilirliğimizi, bağımsızlığımızı yaşatarak, iç işlerimize hiçbir şekilde içeriğine karışmayan birçok kurumdan destek de almayı bekliyoruz, bunun için çabalıyacağız.