Dr. Sabri Derman
(Cumhuriyet- BilimTeknik - 16 Kasım 2012)
Uyku sağlığı ve kanser
Sağlıksız, kalitesiz ve yetersiz bir uykunun getirdiği yorgunluk, isteksizlik, keyifsizliği çoğumuz yaşamışızdır. Uyku sorunları yerleşik olup, aylarca yıllarca süregelen hastalarda ise bu durum kendilerini de aşan, aileye, çevreye, iş yaşamlarına yansıyan belirgin sorunlara neden olmaktadır. İnsomni (uykusuzluk) ve uyku apnesi (horlama hastalığı) problemlerinin, teker teker bireylere ve yakın çevrelerine olduğu kadar bulundukları topluma ve ekonomiye de ağır yük getirdiği gün geçtikçe daha iyi anlaşılmaktadır.
ABD’de yapılan son araştırmalar, uyku hastalıklarının ve bunun sonucu oluşan yılık üretim kaybının 63.2 milyar dolar kadar olduğuna işaret etmektedir. Benzer bir araştırmaya göre, Avustralya’da uyku sorunlarına bağlı yıllık maddi kayıp, toplam gelirlerin %2 kadarına denk gelmekte.
Farklı uluslardan birçok bilimsel çalışma uyku hastalıklarının obezite, şeker ve tiroid hastalığı risklerini belirgin şekilde arttırdığına işaret etmektedir. Uyku sorunları, özellikle erkeklerde kalp hastalıkları başta olmak üzere çeşitli nedenlerden ölüm oranları artışı (mortalite) ile ilişkilendirilmiştir. Hatta bir araştırmanın sonuçları, şiddetli insomni hastalarının çocuklarında da ruhsal sorunların, madde bağımlılığı ve intihar risklerinin yükseldiğini düşündürmektedir.
Kanser riskini artırıyor
Son 2 yıl içinde artan sayıda bilimsel araştırma, uyku apnesi hastalığının kanser riskini de arttırabileceğini düşündürmektedir. Bu konuda hem gece içindeki kısa süreli boğulmaların getirdiği oksijen kaybının, hem de uykunun onlarca, bazen yüzlerce defa 5-10 saniye de olsa, nefes alabilmek için kısa uyanmalarla bölünmesinden doğan kalite bozukluğunun rol oynadığı düşünülmektedir. İspanya’da binlerce uyku apnesi hastasının uzun süreli takiplerinde, hastalığı en şiddetli olanlarda, her türden kansere yakalanma riskinin apnesi olmayanlara göre %65 arttığı saptanmıştır. ABD’deki Wisconsin Eyaletindeki bir çalışma, 1500 resmi görevlinin sağlık taranmasında, şiddetli apnesi olan hastalarda kanserden ölme sıklığının beş kat arttığı bildirilmiştir. Yine ABD’de 1989’dan beri süren uzun soluklu bir uyku sağlığı taramasında, orta şiddetli uyku apnesi hastalarında, kanser riskinin 2 kat, şiddetli hastalarda ise 4.8 kat arttığını göstermiştir.
Hormon salgılarında azalmalar
Öte yandan kısa süre önce yayımlanan bir araştırma sonuçları, kanser hastalarında düzenli ve sağlıklı uykunun tedaviyi hızlandırdığına ve tekrarları azalttığına dair veriler elde edilmiş. Meme kanseri olan kadınlarda kortizol düzeyin günlük dalgalanmalarının aksadığı belirlenmiş. Normal olarak kortizol hormonunun artmış düzeyleri gece (uyku) saatlerinde ortaya çıkar. Meme kanseri olan bazı hastalarda bu artışların öğleden sonraki saatlere kaydığı görülmüş. Bu değişikliği gösteren hastalarda da ölüm riskinin yükseldiği saptanmış. Kortizol vücutta bağışıklık sisteminin önemli bir öğesi olduğundan bu sirkadiyen (gündöngüsel) değişikliğin vücudun kanserle mücadelesini olumsuz etkileyebileceği düşünülmüş. Uyku düzensizliklerinin ve hastalıklarının etkilediği başka bir hormon da melatonin hormonudur. Beyindeki küçük bir salgı bezinden salınan bu hormon, otomatik vücut fonksiyonlarının, gece/gündüz değişiklikleri ile uyumlu ve eşzamanlı gerçekleşmesini sağlayan bir orkestra şefi gibi çalışır. Aynı zamanda anti-oksidan etkileri olan bu hormonun, gün içinde hasar gören DNA moleküllerinin onarımında da rol oynadığı düşünülmektedir. Bu işlevin aksamasının da kanser riskini arttırdığı tedaviyi olumsuz etkilediği ileri sürülmektedir. Melatoninin etkilediği diğer bir hormon da östrojendir. Bu hormon salgısındaki anormal günlük değişikliklerin göğüs ve overlerdeki kanser hücrelerinin bölünüp artmaları hızlandırabileceği düşünülmektedir.
Sirkadiyen ritminde bozulma
Son çalışmalar, sürekli gece vardiyasında çalışan kadınlarda uzun vadede meme kanseri riskinin arttığına işaret etmektedir. Farelerde yapılan hayvan deneylerinde de sirkadiyen ritimleri bozulan hayvanlarda tümör ortaya çıkışının belirgin olarak arttığı bildirilmiştir. Kanser hastalarının genel endişe ve stres nedeniyle uykularının bozulması çok sık rastlanan bir durumdur. Son gelişmelerin ışığında hastaların kanseri gibi uyku bozukluklarının da değerlendirilmesi ve gerekirse tedavi edilmesi lazımdır.
Ülkemizde de uyku hastalıklarının hem bireylerin sağlık düzeyini, hem de verimliliklerini önemli derecede etkilediğini kabul edebiliriz. Direksiyonda uyuklamaların maddi ve can kaybı faturasının ne kadar yüksek olduğunu günlük haberlerde takip ediyoruz. İş yerinde ve eğitim/öğrenimde yetersiz/kalitesiz uykunun maliyetini ise ancak tahmin edebiliriz. Süregelen günlük yorgunluk, unutkanlık, sinirlilik, keyifsizlik, isteksizlik gibi duygu durumlarında yeterli ve kaliteli uyumamanın rolü artık tartışılmıyor bile . Bütün bunlara ek olarak şimdi uyku bozukluklarının bir kanser riski faktörü olabileceğini de öğreniyoruz. Doğanın, yaşamımızın üçte birini “uykuda israf etmemizi” istediğini düşünmek saflık olur.
Sağlam kafa, “iyi uyuyan” sağlam vücutta bulunur!