Doktorların beslenme tavsiyeleri bazen çok insafsız olabiliyor. Zaman zaman haksızlık düzeyine bile varabiliyor.
Prof. Dr. Osman Müftüoğlu, Hürriyet gazetesindeki yazısında (15.03.09) doktorların besin önerilerinin doğru olup olmadığını ele alıyor. Müftüoğlu’nun yazısı şöyle:
“Doktorların beslenme tavsiyeleri bazen çok insafsız olabiliyor. Zaman zaman haksızlık düzeyine bile varabiliyor. Şeker hastaları, hipertansiyonlular ve özellikle de kolesterolü yüksek olanlara beslenme önerilerinde bulunurken çok aşırı sınırlamalar yapılıyor. Yerel beslenme alışkanlıkları, ekonomik durum, ağız tatları, mevsimsel şartlar dikkate alınmıyor. “Bir perhizim var mı?” diye soran her hastaya olmadık kısıtlamalar koymakta bazılarımız gerçekten usta! Oysa bilimsel araştırmalar pek o kadar haklı olmadığımızı gösteriyor. Örneğin kolesterolü yüksek olanlarda fazla miktarda kolesterol içeren yumurta gibi besinleri yasaklamak hepimizin ortak bir alışkanlığı. Prof. Dr. Uffe Ravnskov gibi bazı uzmanlara göre diyetteki kolesterolün kontrol altına alınması kan kolesterol seviyesini en fazla %4 oranında düşürebiliyor. Yani siz ne kadar sıkı bir kolesterol kısıtlaması yaparsanız yapın, sonuç beklediğiniz kadar başarılı olmuyor. Attığınız taş, ürküttüğünüz kurbağaya değmiyor. Çünkü karaciğer ve diğer bazı organlarınız diyetle kazanılanın neredeyse 3-4 katı kolesterol üretiyor. Bu miktar zaman zaman 8-10 katına çıkabiliyor. Doktorunuz veya diyetisyeniniz size beslenme konusunda kısıtlamalar yaparken bu kısıtlamaların bir işe yarayıp yaramayacağını sormaktan ve araştırmaktan çekinmeyin! Yoksa bir süre sonra siz de “az gittim, uz gittim, bir de baktım bir arpa boyu yol almışım” diyebilirsiniz.
Besin etiketleri neden çok önemli?
Bakkal veya marketten aldığınız yiyecek-içeceklerin bazıları sorunlu. Ama son derece dikkatle üretilmiş, paketlenmiş ve daha sonra satışa sunulmuş yiyeceklerin ve bunları üretenlerin hakkını da vermemiz lazım. Gıda ve içecek sektörü ülkemizin en önemli, kontrolü en yoğun sektörlerinden biri. Sektörün işini ciddiye alan liderleri, Türkiye Gıda ve İçecek Sanayi Dernekleri Federasyonu kurumsal şemsiyesi altında örgütlenmişler. Amaçları merdiven altı üretimler diye tanımladığımız güvenliği kuşkulu besinlerin üretim ve tüketimini azaltmak, tüketiciye kesesine uygun, kaliteli, sağlıklı ve lezzetli gıda ve içecekler üretebilmek. Sağlıklı gıda tüketmenin yolu öncelikle doğru ve bilinçli alışverişten geçiyor. Doğru alışverişin püf noktasıysa iyi bir etiket okuyucusu olmak. İster meyve suyu-meşrubat, ister et, süt ya da şekerli mamul, ister yağ, ister makarna tüketin, gıda etiketlerini dikkatle okuyun. Beslenirken hastalanmamak istiyorsanız kaliteli firmalar tarafından üretilmiş, sağlıklı ve kaliteli ürünleri öğrenmeye ve satın almaya çalışın. Satın aldığınız besinleri seçerken birazcık dikkatli davranın. Güvenli, deneyimli, kaliteli ürünler satın almaya çalışın.
B12 vitamini desteği yaşlanmayı önler mi?
Yaşlanmayı önlemese bile B12 vitamini her yaşlının mutlaka ihtiyacı kadar alması gereken bir besin unsuru. Yaşlılarda B12 eksikliği birçok sebeple ortaya çıkabiliyor. Zaman zaman kanda B12 ölçümleri yapmak, özellikle unutkanlık, yorgunluk, halsizlik gibi sorunları olanlarda faydalı olabiliyor. B12 ile zenginleştirilmiş gıdalar yenmesine rağmen düzeltilemeyen B12 eksikliklerinde, B12 vitamini desteklerinden, hatta ampullerinden faydalanmak zorunlu hale gelebiliyor. Yiyecekler arasında en önemli B12 kaynağı karaciğer. Balık, peynir, yoğurt ve yumurtada da B12 bulunuyor. Özellikle yaşlıların, inflamatuar bağırsak hastalığı olanların, sık sık alkol kullananların, kansızlık probleminden yakınanların, mide ameliyatı geçirenlerin, ülser ilaçları kullananların B12 eksikliği bakımından uyanık olmalarında fayda var.
Reflü sorunumu nasıl tedavi edebilirim?
Reflü sorununun tedavisinde tıp henüz yeteri kadar başarılı değil. Belirtileri azaltmak için etkili beslenme önlemleri, yaşam tarzı değişimleri var. Akşam yemeklerini erken ve hafif yemek, yatmadan 2-3 saat önce yemek yemeyi kesmek, yatakta baş-boyun-sırt kısmını yükseltmek, alkolü kesmek, yağsız yiyeceklere ağırlık vermek, sık ve az yemek, kızartmalardan, soslardan uzak durmak, asitli meyve sularından, kolalı gazlı içeceklerden uzaklaşmak gibi tedbirler iyi sonuçlar verebiliyor. Asit salgılanmasını önleyen ilaçlar, asit tamponlayan çiğneme tabletleri ve şuruplar da faydalı. Tıbbi tedaviden kesinlikle yarar görülmediği durumlarda ise cerrahi girişimler düşünülüyor. Ancak böyle bir girişim öncesinde mutlaka gastroenteroloji uzmanı ile görüşmek ve onayını almak gerek.
Potasyum eksikliği önemli mi?
Kanda potasyum seviyesinin azalması kalp ritminde bozulmalara ve anormal kalp atımlarına yol açabiliyor. Uzun süre devam eden potasyum azlığı böbreklerin de fonksiyonlarını bozabiliyor. Yetişkin bir insanın günde 5 gram potasyum kazanması lazım. Özellikle idrar söktürücü ilaçları (diüretikler) kullananların, çok fazla kahve ve kafeinli içecek tüketenlerin potasyum azlığı yönünden uyanık olmaları gerekiyor. Uzmanlar potasyum azlığının kan basıncını ayarlamayı da zorlaştırdığını söylüyor. Besinlerle fazladan potasyum kazananlarda hipertansiyon sıklığı azalıyor. Muz en iyi potasyum kaynaklarından biri. Günde bir muz tüketmek ihtiyacınız olan potasyumun önemli bir bölümünü kazanmanızı sağlıyor. Kayısı, ıspanak, bakliyat grubu yiyecekler ve hurmanın da potasyumdan zengin besinler olduğu aklınızda olsun. Potasyum desteklerini hiçbir zaman doktorunuza sormadan kullanmamanız gerektiğini de unutmayın.
Soya, kanseri önler mi?
Soya ile kanserin ilişkisi henüz net değil! Uzakdoğulu kadınlarda meme, erkeklerde prostat kanserinin az görülmesi bu ülkelerde fazla miktarda soya tüketimine bağlanmış. Ancak son yıllarda soyanın kanser koruyuculuğu üzerinde bazı kuşkular var. Hatta bu kuşkuları soyadan zengin bir beslenme planı olan toplumlarda, mide, yemek borusu, pankreas kanserlerinin daha sık görülmesi iyice arttırmaktadır. Bize göre soya ile ilişkili paradokslar açıklanana kadar soya makul miktarlarda tüketmeli. Bunu yaparken de geleneksel doğal soya ürünlerinden vazgeçilmemeli. Özellikle soya sütü, dondurması, sosisi, salamı, sucuğu gibi soya ürünlerini az yemekte fayda var. İyi haber ise, soyada bulunan bir fito östrojenin (Genistein) D vitamini yapımını ya da etkinliğini arttırarak “kanser koruma gücü” kazandığını gösteren yeni bulguların varlığı.
En sağlıklı atıştırmalıklar hangileri?
Taze sebze ve meyvelerle, tam tahıllardan hazırlanmış atıştırmalıkların en sağlıklı seçimler oldukları biliniyor. Paketlenmiş olarak satılan bisküvi, gofret, kraker, cips gibi atıştırmalıklar çok fazla yağ, şeker ve beyaz un içerdiklerden sağlık uzmanları tarafından onaylanmıyor. Buna karşılık kayısı, erik, elma gibi kuru meyveler sağlıklı atıştırmalıklar arasında. 3-5 fındık, 4-5 badem, 2-3 ceviz de atıştırmalık olarak kullanılabilecek sağlıklı seçimler.
Göz vitaminleri işe yarıyor mu?
Vitaminlerin yaşlanma ile ilişkili göz hastalıklarından bazılarını yavaşlatabileceği anlaşılıyor. Betakaroten, C ve E vitaminleri ile çinko ve bakır gibi minerallerin birlikte alınması özellikle retinanın görme merkezi gibi davranan makula isimli bölgesinde yaştan kaynaklanan bozulmaları azaltabiliyor. Son zamanlarda bu karışımları içeren çoklu vitaminler de eczanelerde satılmaya başladı. Eğer sıkı bir sebze-meyve tüketicisi değilseniz bu karışımlardan faydalanabilirsiniz. Bu karışımların içinde lütein ve zeasanitin bulunması etkinliklerini daha da artırıyor.”