Sağlık

'Doktorlar hastalara 5 dakika ayırarak günde 150 hasta bakmak zorunda bırakılıyor'

Ankara Tabip Odası Başkanı Şener, Türkiye’deki sağlık sistemine methiyeler düzen DSÖ’nün bir hastayı muayene etmek için 20 dakika ayrılması gerektiğini söyleyen örgüt olduğunu söyledi

06 Aralık 2013 19:11

Sağlık torba yasasına ilişkin, Ankara Tabip Odası, Türk Tabipleri Birliği, Türk Dişhekimleri Birliği, Türk Hemşireler Derneği, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası ve Devrimci Sağlık İşçileri Sendikası temsilcilerinin yanı sıra CHP Milletvekili Mahmut Tanal ile Hacettepe Üniversitesinde işten çıkarıldıkları için direniş çadırı kuran Dev Sağlık İş üyesi taşeron işçilerin eyleminde konuşan Ankara Tabip Odası Başkanı Dr. Özden Şener, Türkiye’de varolan sistemle doktorların her hastaya 5 dakika ayırarak günde 150 hasta bakmak zorunda bırakıldıklarını, bunu yapmak istemeyenin sürgün ve işten atılma tehditlerine maruz kaldığını ifade eden Şener, Dünya Sağlık Örgütü'ne “Toplama çıkarma biliyorsanız, Türkiye’deki sağlık sistemini övemiyor olmasınız” diye seslendi.

Şener ayrıca, Türkiye’deki sağlık sistemine sürekli methiyeler düzen Dünya Sağlık Örgütü’nün aynı zamanda bir hastayı muayene etmek için 20 dakika ayrılması gerektiğini söyleyen örgüt olduğuna dikkat çekti.

Niteliksiz tıp fakülteleri açarak fabrika gibi doktor üretildiğini ancak hasta bakma yeterliliğin gözetilmediğini söyleyen Ankara Tabip Odası Başkanı, sağlığın yetkililerine “Biz hocalar, öğretim üyeleri, bunun acısını çekiyoruz. Siz nasıl çekmiyorsunuz?” diye sordu.

Bugün ilaç kuyruklarının ortadan kalktığını doğrulayan Şener, yaklaşık 700 ilacın eczanelerde bulunmadığını, bir Bakan’ın “ilacımı bulun” diye yanına gelen bir hastanın eline “kendin bul” diyerek para sıkıştırdığını hatırlattı ve “İlaç da yok, ilaç kuyruğu da” diye konuştu. Yeni torba yasa ile tüm dünyada bir ihtisas alanı olarak kabul edilen işyeri hekimliği için sertifika alma şartının kaldırıldığına dikkat çeken Dr. Özden Şener, hiçbir yerde eğitimi olmayan “hacamat” ve “sülük tedavisinin” ise sertifikaya bağlandığını söyledi.

Bugüne kadar tam gün adı altında yapılan düzenlemeler ile hocaların küstürülerek üniversitelerin içlerinin boşaltıldığını söyleyen Şener ayrıca, hazırlanan torba yasayla hocalara sadece muayenehane açma yasağı getirildiği ancak özel ya da kamu hastanesinde parayla hasta bakmasının yolunun açıldığını söyledi. İktidarın kamu üniversitelerindeki hocaları özel hastanelere pazarlama işine soyunduğunu ifade eden Şener, “Yurttaşları muayenehane çilesinden kurtaracağız” diyenlerin, bir doktorun kendi muayenehanesinde çalışmasını ahlaki bulmayıp özel hastanede çalışması nasıl ahlaki bulduklarını açıklamalarını istedi.

Hekimliğin insanlık yararına yapılan bir meslek olduğunu vurgulayan ATO Başkanı, Gezi Parkı olaylarının ardından torba yasayla yapılmak istenen düzenleme uyarınca hekimlerin “ruhsatsız sağlık hizmeti” sunmaları durumunda hapis cezası ile karşı karşıya kalacaklarını söyledi ve “Şimdi aramızda biri düşüp bayılsa, biz hekim olarak gidip bakamayacağız çünkü ruhsat gerekiyor. Benim diplomam ruhsatımdır!” diye konuştu.

Torba yasada hemşireler ve sağlık meslek liselerine ilişkin yapılması planlanan düzenlemelere de değinen Dr. Özden Şener, “Hemşiresinden doktoruna, teknisyeninden diş hekimine, sağlık çalışanları topyekun saldırı altında. Ancak bu saldırı aslında hastalandıklarında nitelikli hizmet alamayacak hastalara, yani halkı karşı bir saldırı.” diye konuştu. Sağlık meslek örgütleri olarak gördüklerinden endişeli olduklarını daha çok polio (çocuk felci), daha çok kızamık salgınları olmaması, çocukların ölmemesi için uyarıda bulunduklarını ifade eden Dr Şener, “Bu torba yasa çıkmasın, bu yanlıştan dönülsün” diye Meclis’e seslendi.

Şener'in okuduğu basın açıklaması metni şöyle:

 

Sağlık alanı sürekli değiştirilen düzenlemeler ve getirilen torba yasalarla alt üst ediliyor.

Her yeni düzenleme bir öncekiyle yarışırcasına hekimlik başta olmak üzere sağlık mesleklerinin özüne zarar veriyor, yurttaşların ücretsiz, nitelikli sağlık hizmeti almasını olanaksız hale getiriyor.

Şimdi bir torbayı daha evirip çevirip önümüze koyup, hekimliği doğduğu topraklara gömmeye çalışıyorlar. İstanköylü Hipokrat’ı, Bergamalı Galenos’u bu topraklardan kazıma gayreti içindeler. Hekim dışı sağlık emekçilerini ise daha fazla köleleştirip esnek, kuralsız ve tanımsız çalıştırma çabalarını derinleştiriyorlar.

 

“Tam Gün” Özele Hoca Pazarlama Noktasına Gelmiştir

 

Yıllardır sağlık çalışanlarını ve örgütlerini dikkate almadan yapılan “tam gün” düzenlemelerinin gerçek amacı açıklıkla ortaya çıkmıştır. Niyet tam gün değildir. Hekimlerin ve sağlık emekçilerinin tek bir işte çalışarak insanca yaşayacakları bir düzen kurmak değildir. Muayenehane dışında her şey serbesttir, yeter ki emek sömürüsü işlesin, katmerlensin. Yurttaşları “muayenehane çilesinden kurtaracağız” diyenler sağlığı büsbütün paralı hale getirmekte, üstelik hem üniversitelerde hem de özel hastanelerde hastaların ödediği paranın yarısına el koyup kar etmeyi istemektedirler.

Devlet bırakın sağlığı yurttaşlara hak olarak ücretsiz sunmayı, yurttaşların cepten ödemek zorunda bırakıldığı sağlık hizmetinden kar eden, hocaları özel sektöre pazarlayan bir tüccara dönüşmektedir. Artık yurttaşlarımız için hocalara muayene olup tedavi olabilmenin yolu ya üniversitelerde ya da özel hastanelerde cepten daha çok para ödemektir. Üstelik özele pazarlanacak hekimlere Sağlık Bakanlığı hastanelerindeki hocalar da dahil edilmektedir.

 

İnsanlık Yararına Sağlık Hizmeti Suç Olabilir mi?

 

“Ruhsatsız sağlık hizmeti sunma” adı altında bir suç tanımlanıp mesleğini hiçbir çıkar gözetmeden uygulamaya çalışan hekimler ve sağlık çalışanları, 3 yıla kadar hapse atılmakla tehdit edilmektedir. Öylesine bir kindir ki 20 bin güne kadar da adli para cezası tanımlanmakta, günlük yüz TL’den hesaplanırsa 2 milyon TL’yi bulan cezalar verilebileceği hesaplanmaktadır.

Sağlık çalışanı olmayan kişilerin hekim gibi sağlık hizmeti vermesi zaten suçtur, cezası kanunla düzenlenmiştir. Onun için bu ceza hiçbir özel hastane patronuna, uluslararası sermaye zincirine, baskıcı hastane yöneticilerine bağlı olmadan, mesleğini özgürce, yalnızca insanın yararını merkeze alarak, gezi eylemlerinde olduğu gibi halkın yararına icra etmek isteyen, hastasının mahrem bilgilerini saklayan sağlık emekçileridir

Böylesi bir ceza hekimliğin de evrensel ilkelerine aykırıdır, bu nedenledir ki uluslararası hekim ve insan hakları örgütlerinin tepkisini çekmektedir.

 

Dayak Yemeğe Devam Düzenlemesi

 

Türkiye resmi olarak günde 30 sağlık çalışanının şiddete uğradığı bir ülkedir. Şiddeti önlemeye katkısı olacak, caydırıcılığı olan bir yasa çıkarılması acil ihtiyaçtır. Bu ihtiyaç TBMM’de kurulan Sağlık Çalışanlarına Yönelik Artan Şiddeti Araştırma Komisyonunun raporunda da tanımlanmıştır. Gelin görün ki bu torba yasa içerisinde mevcut duruma katkı sunmayan, sağlıkta şiddeti sağlık ortamının sorunu değil de sağlık personelinin bireysel sorunu gibi gören; ağır yaralanma ve ölüm durumlarında zaten mümkün olan tutuklama tedbirinin uygulanacağını tekrar eden bir düzenleme teklif edilerek adeta göz boyanmaktadır.

Sağlık Bakanı’nı samimiyete davet ediyor ve sesleniyoruz: Bu ülkenin dört bir yanında dayak yiyen sağlık çalışanları sizden şiddeti önleyecek gerçek bir düzenleme beklemektedirler. Sağlık örgütleri olarak size bunu sağlayabilecek bir teklif sunduk, acilen hayata geçirilmesini bekliyoruz.

 

Sülük Tedavisine Sertifika Tanımlayanlar İşçi Sağlığından Sertifikayı Kaldırıyorlar

 

Geleneksel, alternatif, tamamlayıcı tıp adı altında yönetmelik hazırlayanlar, sülük tedavisini, hacamat etmeyi sertifikaya bağlayanlar işçi sağlığı söz konusu olduğu zaman bunun ayrı bir disiplin olduğunu unutmakta, işyeri hekimliği sertifikasını pek çok işçi sağlığı hizmetlerinden kaldırmaktadırlar.

İş kazalarında, meslek hastalıklarında sicili bozuk bir ülkenin işçi sağlığına böyle yaklaşması önümüzdeki dönem yaşayacağımız daha karanlık tabloların habercisidir.

 

Hacamata Muayenehane Serbest Bilimsel Tıbba Yasak!

 

Sağlık Bakanlığı, üç yıldır, sağlık tacirleri karşısında kendi diplomalarıyla bağımsız çalışmak isteyen hekimlere ruhsat vermemekte, bin bir hukuksuz engel çıkarmaktadır. Yargı kararlarını uygulamamakta, mesleğini bilimsel olarak yapmaya çalışan hekimlere taşeron şirketlerde, özel hastanelerde emek sömürüsü altında çalışmayı dayatmaktadır. Şimdi de hukuksuz olarak ruhsat vermediği hekimleri hapse atmakla tehdit etmektedir. Öte yandan Bakanlık başka düzenlemelerle hacamat gibi tedaviler için açılacak yerleri ruhsatlandırmaya çalışmaktadır. Mesleğini bilimsel tıbbın içinde bağımsız olarak uygulamak yasaktır, “alternatif” işler serbesttir. Sülük yapıştırmak serbesttir, hacamat etmek serbesttir, cerrahın, çocuk hekiminin, dahiliye uzmanının mesleğini serbest icra etmesi yasaktır!

 

Bürokrasi Profesörlerine Özel Yasa

 

Kamuoyunun tepkisini çeken üniversiteye uğramadan “jet profesör” olma uygulaması yasallaşmaktadır. Profesör olmak için üniversitede fiilen çalışma zorunluluğu kaldırılmakta, Sağlık Bakanlığı’nda CEO olarak çalışırken, hastane yöneticiliği, başhekimlik yaparken profesör olunabilmesi yasallaştırılmaktadır. Sağlık Bakanlığı Bürokrasi Üniversitesi kurulmuş bulunmaktadır. Bu Üniversitede akademisyen olmak için öğrenci, asistan yetiştirmeye gerek yoktur, siyasi yandaşlık yeterlidir! Zaten bu profesörler tüm Bakanlığı sarmış durumda olup şimdi gereği yapılmaktadır.

 

Acil Servisler İçinden Çıkılmaz Hal Almıştır

 

Sağlık Bakanlığı acil servislerde ne yapacağını bilemez duruma gelmiştir. Bir yandan alanın dışındaki uzman hekimlerle durumu idare etmeye çalışırken şimdi de aile hekimlerini ve aile sağlığında elemana dönüştürülen sağlık emekçilerine ayda en az iki kez acil ve başka birimlerde nöbet tutmaya zorlamaktadır. Aile hekimliği ile uzaktan yakından ilgisi olmayan uygulama bir de “aile hekimlerinin mesleklerini unutmamaları için gerekli” ilan edilmektedir!

 

'Çalıştığın Yerden Bir Yere Ayrılma' Yasası

 

Daha önce Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği ikamet mecburiyeti düzenlemesi başka adla yeniden getirilmektedir. Orta çağda kralların serflere, kölelere dayattığı düzenleme Sağlık Bakanlığı tarafından sağlık çalışanlarına dayatılmaktadır.

 

Zorunlu Hizmet Sadece Bu Ülkede Okuyup Yurttaşa Hizmet Edene Var!

 

Tıp fakültesini yurt dışında okuyan ya da bir biçimde yurt dışında çalışmış olanlara mecburi hizmet muafiyeti getirilmektedir. Adeta çok çalışıp tıp fakültesini Türkiye’de kazanarak okuyanlar, bir yere ayrılmayıp bu ülkenin insanlarına hizmet edenler cezalandırılmaktadır. Kimleri kayırmak için çıkarıldığını bilemediğimiz bu düzenlemenin iktidar partisinin baştan söz verdiği biçimde yapılmasını, mecburi hizmetin tümden kaldırılmasını talep ediyoruz. Çalışmak mecburi değil, gerekli özendirici düzenlemelerle gönüllü hale getirilmelidir!

 

Bazı Sağlık Mesleklerinin Zaten Karışık Olan Durumu Daha da Karıştırılıyor!

 

Sağlık Meslek Liselerinde teknisyen düzeyde hemşire dahil, ebelik, çevre sağlığı, röntgen, laboratuvar vb diğer sağlık teknisyenlerinin yetiştirilmemesi kararı olumlu bir karardır. Çünkü sağlık gibi önemli bir alana erişkin bir yaşta ve lise eğitimi üzerine temellenmiş bir eğitimle başlamak gerekir. Ancak, sağlık meslek liseleri bu olumlu karara rağmen kapatılmamış, varlığını koruyabilmesi için, buralardan çıkarları olan geniş kesimlerin talepleri ile sistemin ucuz emek gücü talebi doğrultusunda, bu sefer iki mesleğin yardımcısı ve bir de herkese yardımcı bir sağlık teknisyenliği bölümünün açılmasına karar verilmiştir. Kısacası, birilerinin çıkarları durup dururken bu ihtiyacı doğurmuştur. Bu yaklaşım, durumu özellikle çok karışık olan hemşirelik mesleğine büyük bir darbe olmakla kalmayıp, çocuk yaştaki sağlık emekçilerine de büyük darbedir. Bu nedenle, Sağlık Meslek Liseleri Sağlık Lisesi haline dönüştürülmelidir.

 

Aile Sağlığı Hekimliğinde Hemşirenin Emeği Sağlığı Korumak İçin Tüketilmiyor

 

Aile Sağlığı Hekimliğinde Aile Sağlığı Elemanı statüsünde çalışan 6.600 hemşire koruyucu sağlık hizmeti yapmamaktadır. Çünkü Aile Hekimliği koruyucu hizmeti önceleyen bir yönetmeliğe sahip değildir. Bu nedenle buralarda ya hemşire çalıştırılmamalı ya da yönetmelik, onların halkın sağlığını korumaları yönünde hizmet vermelerine imkan verecek şekilde değiştirilmelidir.

 

Eğitimli İnsan Gücünün Emeği Çarçur Ediliyor, İnsanlar Küstürülüyor

 

Hemşirelik Kanunu’nun Uzman Hemşirelikle ilgili hükmü, Sağlık Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı tarafından işletilmemektedir. Bu insan gücü yönetmelik gereği atanması gereken pozisyonlara atanmamakta, alt yapısı uygun olmayan ancak eş-dosttan yana gücü yetenler istedikleri iş ve konumu elde edebilmektedirler. Hemşirelik Kanununun bu konudaki hükmünü her iki bakanlık da görmeli ve gereğini yapmalıdır.

Öğrencisini, Çalışanını, Halkının Sağlığını Koruyup Gözetemeyen Bir Sistemin İçinde Var Olmaya Çalışıyor Hemşirelik.

 

Türkiye Sağlık Ortamının Derinleşen Yaralarına Bir Merhem Yok

 

Yeterli öğretim kadroları sağlamadan açılan fakültelerimizde “yerlerde sürünen” eğitim sonucu bilgiden yoksun mezunların yaşadığı sıkıntılara bir çare  aranmazken; üstüne bu “Torba”da  da ne tıp ne de  diş hekimliği eğitimindeki bozulmadan asistanlarının sorunlarına, kurum hekimlerinden emekli hekimlere kadar yaşanan ücret adaletsizliğine,  performans sisteminin yarattığı tahribattan, hekim dışı personelin yaşadığı sorunlara, taşeronlaşmaya kadar sağlık alanında derinleşmiş yaralara merhem olacak bir düzenleme bulunmamaktadır.

 

Türkiye’nin dört bir yanından sağlık çalışanları olarak Sağlık Bakanlığı’na sesleniyoruz

 

Mesleğimize, işimize, iş güvencemize, halkın sağlık hakkına sahip çıkmaya devam edeceğiz. Sağlık emekçilerinin ve mesleklerinin itibarsızlaştırılmasına, kölece çalışma düzenini kabul etmeyeceğiz. Bu topraklarda yazılan hekimlik andının yine bu topraklarda gömülmesine izin vermeyeceğiz.