T24 - Strasburg'taki Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nin kürtaj hakkında; hiçbir hastane, kuruluş veya birey kürtaj yapmayı reddettiği için sorumlu tutulamaması konusunda 51'e karşı 56 oyla aldığı karar, tartışmaları da beraberinde getirdi.
Karara göre; hiçbir hastane, kuruluş veya birey kürtaj yapmayı reddettiği için sorumlu tutulamayacak. Karar Avrupalı Hristiyan Demokratlar'ın desteği ile alındı.
AKP'li ve MHP'li parlamenterlerin katılmadığı oylamada CHP'li 2 üye aleyhte oy kullandı.
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nin kararı sağlık nedenleriyle kürtaj yaptırması zorunlu olan kadınların durumunu görmezden geldiği için eleştiri konusu oldu.
Kararın bu yönde çıkması için mücadele veren Katolik Kilisesi'yse memnun. Doğrudan bir yaptırım etkisi bulunmasa da karar, bu konudaki 1970'li yılların başlarından bu yana Katolik Lobisi'nin elde ettiği en büyük kazanım olarak görülüyor.
Acıbadem Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü'nden Profesör Doktor Mete Güngör NTV'de Oğuz Hakseverin sorularını yanıtladı.
Güngör, kararın tartışma başlatacak bir nitalikte olduğunu söyleyerek ,"Karar siyasi bir karar, ancak ben bir doktor olduğum için sağlık açısından değerlendirmem gerekir" dedi.
Prof. Dr. Güngör, "Medikal bir gereksinim olup da kürtajı reddetmek söz konusu olmamalıdır, olamaz. Ne hastane ne de bir doktor tarafından... Ama kürtajların büyük bir kısmı elektif (kendi isteğiyle) olarak yapılmakta; Sağlık Bakanlığı'nın ve Türkiye'nin politikasına göre de belli bir haftaya kadar da legal olarak kürtaj yapılabilmekte. Elektif kararı dini nedenle sınırlamak söz konusu değil. Herhangi bir nedenle bir doktor. yapmak istemeyebilir. Bu tamamen onun kişisel görüşü olabilir. Birisine yaptıramazsanız diğer bir doktora yaptırabilirsiniz. Ancak sağlığın tehdit edildiği bir durumda yani gebeliğin devamı sonucunda annenin sağlığı için zararlı olabilecek bir durum var ise ve bundan dolayı doktora gidip de kürtajının yapılmasını talep ediyor ise buna biz doktor olarak karşı çıkamayız. Hastanın, annenin sağlığı bizim açımızdan ön plandadır. Dolayısıyla annenin sağlığına zarar verebilecek hiçbir uygulamaya hayır diyemeyiz. Mutlaka yapmamız gerekir. Bunun Sağlık Bakanlığı tarafından düzenlenmesi, kurallrın Sağlık Bakanlığı tarafından konulması gerekir. Bizim de buna göre hareket etmemiz gerekiyor. Yani kişisel düşüncelere ve ya dini fikirlere göre sağlıkta yapılması gerek işlemleri sınırlandırmamız gerekir. Kürtaj yapan doktorlar vardır; bir kısmı der ki 'Ben uygun görmüyorum bunu' diyebilir ya da 'Ben yapmak istemiyorum' diyebilir. Dini olsun veya olmasın bunu yapmak istemeyebilir. Ama hastanın kanaması var. Gebeliğin devamı anneye zarar verecek olması halide de doktorun 'Ben bunu dini nedenlerle yapmak istemiyorum' diyemez. Kişilerin dini, bireysel görüşleri farklılık göstermekte. Ama bunlar mutlaka bir kurallar çerçevesinde sınırlı kalmalıdır ve annenin hayatını tehdit edebilecek hiçbir uygulamaya dini veya başka bir nedenle engel olmamalıyız. Doktorların büyük bir kısmının buna karşı çıkacaklarını zannetmiyorum. Aynı zamanda kürtaj sağlığın yanında bir kadın hakkıdır. İsteyen kendi ürtajını kendi isteğiyle yaptırabilmelidir. Biz hastayı da hastaya ne yapacağımızı da seçebiliriz. Bir plastik cerraha gittiğinizde elektif olarak kaşınızı gözünüzü yaptırmak isteyebilirsiniz ama doktor bunu yapmak istemeyebilir. Bunu dini veya duygusal bir ne4deni olması gerekmiyor. Burada doktor nasıl karar verebiliyorsa, diğerinde de, kürtajın pek de fazla üstünde durmamak lazım . O doktor yapmazsa yapacak başka bir doktora yaptırabilirsiniz. Annenin sağlığını etkileyecek, kürtaj yapılması gereken bir durumda 'Benim dini inancım budur, ben kürtaj yapmıyorum' demeniz son derece yanlıştır" dedi.