Türkiye’de sezaryenle doğum oranının yüzde 50’nin üzerine çıktığını belirten TJOD Başkanı Prof. Ateş Karateke, bu artıştaki en önemli nedenin, hekimlerin yargıya gitme korkusu olduğunu söyledi, “Bu korku azaltılmadan sezaryen oranları düşmez” dedi.
NTV'de yer alan habere göre, Jinekoloji alanında en eski ve katılımı en yüksek kongrelerden biri olan Ulusal Jinekoloji ve Obstetrik Kongresi, Avrupa Jinekoloji ve Obstetrik Derneği’nin kongresi ile beraber Antalya’da düzenlendi.
Kongre kapsamında gerçekleştirilen basın toplantısına konuşan Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği Başkanı Prof. Dr. Ateş Karateke Türkiye’deki sezaryen artışlarına dikkat çekti.
Az gelişmiş ülkelerdeki sezaryen oranlarında hızlı bir çıkış olduğuna vurgu yapan Karateke, Türkiye’de özellikle özel hastanelerde sezaryenin daha fazla tercih edildiğini söyledi.
"Vajinal doğum komplikasyonlarından dolayı hekim yargılanmasın"
Karateke’ye göre bu durumun en önemli nedeni de hekimlerin yargıya gitme korkusu. “Bu korku azaltılmadan sezaryen oranları düşmez” diyen Karateke şöyle devam etti:
“Kanun yapıcıdan; hastasının başındaysa, etik sınırlar içinde çalışıyorsa veya tıbbi bir hata yapmadıysa, vajinal doğumun komplikasyonlarından kaynaklanan nedenlerden dolayı hekimin yargılanmamalarını istiyoruz.”
Karateke, eskiden Tıpta Uzmanlık Sınavında (TUS) en çok tercih edilen branşlardan biri olan jinekolojinin malpraktis davalarındaki artıştan dolayı artık tercih edilmediğini söyledi, “En başarılı öğrenciler bile dava korkusuyla TUS’ta kadın doğumu seçmiyor” dedi.
Tıbben zorunlu olan durumlarda sezaryenin anne ölümlerini azaltabileceğini belirten TJOD 2. Başkanı Prof. Dr. Cansun Demir de “Ancak sezaryen bir ameliyattır ve ameliyatın da komplikasyonları ve riskleri vardır, bu durum göz ardı edilmemelidir” diye konuştu.
"Sezaryenle doğum bebek sağlını da olumsuz etkiliyor"
Sezaryenle doğumun anne açısından yaratabileceği risklerin yanında bebek açısından da olumsuz sonuçları olabileceğini işaret eden Prof. Demir, “Vajinal doğumla dünyaya gelen bebek, ilerleyen yaşlarında daha az alerji, diyabet ve mide-bağırsak sistemi hastalıklarına yakalanıyor. Bunu kanıtlayan çok sayıda araştırma var” değerlendirmesinde bulundu.
Sezaryenin kanama riski bulunan ve özel hastalarda yani tıbbi zorunlulukta iyi bir seçenek olduğuna vurgu yapan Avrupa Jinekoloji ve Obstetrik Derneği (EBCOG) Başkanı Dr. Tahir Mahmood ise seçim hakkının kadına bırakılması gerektiğinin altını çizdi:
“Kadınlar vajinal ve sezaryen doğum hakkında yeterince eğitilmeli. Bilgi sahibi olan kadına, doğumu nasıl yapacağını seçme hakkı verilmeli. Birinci doğumunu sezaryenle yapan kadına daha sonraki doğumlarını vajinal yoldan yapabileceği bilgisi verilmeli, bu anlayış hem hekimde hem de kadında oluşturulmalı ve sağlık politikaları da bu yönde geliştirilmelidir.”
"Anne tercihi de önemli bir etken"
Kadının İş ve eğitim hayatındaki modernizasyon etkisinin sezaryen oranlarını artırdığını ifade eden Prof. Karateke, anne tercihinin de bu tabloda etkili olduğunu aktardı:
“Kamuoyuna yansıyan sezaryen ile doğan bebek daha az travma yaşar, annenin daha az ağrısı olur gibi yaklaşımlar sonucu anne isteğine bağlı primer sezaryen oranları da artmaktadır. Bu durum belirli bir noktadan sonra anne ve bebek sağlığına katkı vermiyor. Zaman içerisinde anne mortalite ve morbiditesinin artmasına neden oluyor. Bu sebeple belirli bir nokta üzerine sezaryen oranlarının olması özellikle bizim gibi fertilite oranı yüksek ülkelerde, arka arkaya sezaryenlerin yapılması anne sağlığını olumsuz etkileyeceği konusunda bir kanaatimiz var.”
Prof. Karateke, sezaryen oranlarını azaltmadaki hedefin; Türkiye’de kanamadan kaynaklı anne ölümlerini azaltmak olduğunu söylerken, Prof. Demir de ülkemizin anne ölümlerini azaltma konusunda iyi bir noktada olduğunu söyledi, “Anne ölüm oranı 100 bin doğumda 14,7’dir ve bunda sağlık politikalarının çok önemli etkisi olmuştur. Amacımız ise bu oranı 100 binde 10’un altına çekmektir” ifadesini kullandı.