Gündem

Doğan Akın: T24 olarak hiçbir şeyden korkumuz yok; T24 kapanır, T25'i açarız

Doğan Akın: Gezi Parkı direnişi bence Türkiye’nin siyasi elitlerine demokrasinin sandıktan ibaret olmadığını, demokrasinin kurumları olması gerektiğini, gelenekleri olması gerektiğini çok güzel öğretti

06 Temmuz 2013 13:48

T24 Genel Yayın Yönetmeni Doğan Akın, "Ana akım medyadaki korku kaybedilecek şeyler nedeniyledir. Bizim T24 olarak hiçbir şeyden korkumuz yok; çünkü kaybedecek bir şeyimiz yok. T24 kapanır, T25′i açarız. Kaybedecek paramız, pulumuz, varlıklarımız, sigorta şirketlerimiz, madenlerimiz, enerji dağıtım şirketlerimiz yok" dedi.

Doğan Akın, MediaCat'ten Selin Babacan'ın sorularını yanıtladı. T24 üzerine gerçekleşen söyleşide Türkiye medyası ve internet gazeteciliği konuşuldu.

MediaCat’ten Selin Babacan’ın söyleşisinin tamamı şöyle:

Türkiye’de dört yıldır yayın hayatına devam eden T24′te, bugün Hasan Cemal’den Yasemin Çongar’a, Oya Baydar’dan Alper Görmüş’e kadar Türkiye’nin en önemli kalemlerinin yazıları yer alıyor. T24 Genel Yayın Yönetmeni Doğan Akın, T24′ün hem mali hem ideolojik takıntılardan bağımsız bir yayın olduğunu anlatıyor.

Türkiye’nin son dönemde hem yazarlarıyla hem haber içeriğiyle en çok dikkat çeken bağımsız internet gazetesi T24. Genel Yayın Yönetmeni Doğan Akın’a göre Türkiye’de gazetecilik çoğu haklı nedenlerle kamuoyu gözünde çok itibarlı bir meslek değil. Gazetelerin sahiplik yapılarından kaynaklanan çok sorunu olduğunu ve hala devam ettiğini anlatan Akın, T24′le Türkiye’ye başka bir gazeteciliğin mümkün olduğu konusunda ilham vermeye çalıştıklarını söylüyor.

 

T24, internet gazeteleri içinde en bağımsızlardan biri olarak gösteriliyor. Bağımsızlık sözde bırakılacak bir şey değil. Siz bağımsız olduğunuzu iddia ediyorsunuz. Nasıl oluyorsunuz?

Biz 1 Eylül 2009′da yayına başladık. Yayına başlamadan önce bazı medya dışındaki şirketlere gidip dedik ki ‘sizin internet siteleriniz, fotoğraf kaliteniz, metinleriniz kötü, video yok. Bu içerikleri biz size verebiliriz; çünkü kurumsal kimliğinizin ilk andaki inşası internet sitenizle oluyor. Eğer sizlerle kontrat yapabilirsek, bizden böyle bir içerik hizmeti alırsanız bağımsız bir gazetecilik girişiminde bulunacağız.’ Bazı şirketler bunu kabul ettiler. Oradan elde ettiğimiz mütevazi gelirle T24′ü kurduk.

Kazandığımız parayla buradaki arkadaşlarımızın mütevazi ücretlerini, sigorta primlerini, gelir vergilerini, şirketimizin kurumlar vergisini yatıracak mütevazi rakamı yaklaşık dört yıldır kazanıyoruz ve onunla da bu yayını yapıyoruz. Ne yazık ki yazarlarımıza telif ödemesi yapamıyoruz önemli ölçüde. Sadece finansal bağımsızlık değil, ideolojik takıntılardan da bağımsız bir yayınız. Herhangi bir partinin yanında görünmek ya da karşısında olmak bizi ilgilendirmiyor. Hiçbir görüşün gazeteciler için gazetecilikten daha değerli olamayacağına inanıyoruz. Türkiye’de finansal olarak bağımsız gibi görünen mecralar var ama onların da bazı ideolojik takıntıları olduğunu, inanç ya da etnik temelli özellikle kışkırtmalar yaptıklarını ya da belli bazı siyasi görüşlerin birazcık sözcüsü olduğunu görüyoruz. T24 ideolojik açıdan da takıntısız, bağımsız, bağlantısız bir mecra.

 

Herhangi bir kuruluşa bağlı olmamanın getirdiği avantajlar ya da dezavantajlar neler?

Dezavantajı şu; gazetelerin internet siteleri her sabah belli bir saatten itibaren o gazeteleri üreten 100-150 kişinin emeğiyle hazırlanmış bir içeriği otomatik olarak kapsıyorlar. Biz de buna karşılık her gün ve her gece sabaha kadar kendi içeriklerimizi üretmeye çalışıyoruz. Avantajıysa şu; kurumsal bir aidiyet, bağlantı, sınırlama içerisinde olmamak T24′ün bağımsız bir gazetecilik mecrası olarak algılanmasını çok kuvvetlendiriyor. Çünkü bugün gazetelerin hangi kısıtlar, sınırlar içerisinde hareket ettiklerini biliyoruz. O sınırlara gazetelerin internet siteleri de yeri geliyor uymak zorunda kalıyor, bunu da biliyoruz. T24′ün öyle kısıtları, sınırları yok çünkü böyle bir bağlantısı yok.

 

Bugün pek çok yazarın sitenizde yazıları yayınlanıyor. T24 herkese açık mı?

Hayır, herkese açık değil. T24 bir aktivizm merkezi değil. T24 jurnalizme, gazeteciliğe kafayı takmış. Hâlâ 200′ün üzerinde yazarlık başvurusu var. Tabii ki gazetecilikten gelen, gazetecilikte önemli katma değerler yaratmış, önemli birikimleri olan ve itibarı olan gazetecilere açığız ve imkân sağlamaya çalışıyoruz. Onun dışında haberin ve haber analizinin önemli olduğunu düşünüyoruz.

Burada Hasan Cemal, Yasemin Çongar, Oya Baydar, Alper Görmüş, Hakan Aksay, Nilüfer Göle, Prof. Ayşe Kadıoğlu, Prof. Vefa Tarhan, Aydın Engin gibi gerçekten Türk medyasının çok önemli isimleri yazılar yazıyor. Hasan Cemal çok özel bir ağırlığı olan gazeteci. Kendisinin T24′ü seçmesi hem T24 için hem dijital mecrada gazetecilik için bir dönüm noktası oldu. Ahmet Altan Taraf gazetesini bıraktıktan yedi ay sonra ilk kez kalemi eline aldığında yazısını gönderdiği yer burası oldu. Neden buradalar diye baktığımızda bence ortak paydayı mali ve ideolojik takıntılardan bağımsızlıkta buluyorum. Biz haber metinlerine bir yükleme yapmıyoruz. Bu Türkiye’deki gazeteciliğin hastalıklarından birisidir. Okuduğunuz zaman metnin haber metni mi, yorum mu olduğunu anlamakta zorlanıyorsunuz bile diyemeyeceğim, haber metni olmayan o kadar çok bölümleri var ki. Altını çizeyim bu insanlar bugüne kadar bir kuruş almış insanlar değil.

 

Ahmet Altan’ın yazıları düzenli olarak devam edecek mi?

Edecek; çünkü kendisine bir blog açtık. Ama bir gazete yazarı periyodunda olmayacak çünkü başka çalışmaları da var. Ama aynı Gezi Parkı protestolarına ilişin olarak kaleme aldığı yazısında olduğu gibi yazma ihtiyacı hissettiği konularda yazmaya devam edecek.

 

Hasan Cemal’in yazılarının başlamasıyla sitenin ziyaretçi sayısında bir değişiklik yaşandı mı?

Çok ciddi artışlar oldu. Şimdilik bile en az yüzde 25 oranında bir artış var ki bazı günlerde bunun çok üzerinde de oldu. Bunun daha da artacağını düşünüyoruz yeni yazarlarımızla, yeni köşelerle, T24′ün yükseltmeye çalıştığımız profesyonel standartlarıyla.

Bu yazarların çoğu bir gazetede yazıyordu. Şimdi bir internet gazetesinde yazıyorlar. İnternet gazeteciliğinin kabullenmeye başladığını söyleyebilir miyiz? Ya da nasıl yorumlamalıyız?

Bence bu isimlerin dijital mecrada olmaları Türkiye’de internet gazeteciliği için bir dönüm noktasıdır. Gazetecilik birikimi olarak gerçekten mutfakta çalışmış, gazetecilik konusunda uzun süre emeği olmuş insanların burada olması çok önemli. İnternet gazeteciliğinin sorunları daha da fazla; çünkü daha güvenilmeyen bir mecra. Çünkü daha kayıt dışı çalışıyorlar, profesyonel standartlar düşük, daha rahat atıp tutuyorlar, yazıyorlar, alıp yapıştırıyorlar. Böyle bir ortamda bu isimlerin bir arada olması hem hem internette çok güvenilir mecralar da var iddiası açısından çok kıymetli hem de haber artık internette ve televizyonda tüketiliyor. Türkiye’de artık internetin kabul edildiği bir dönemden geçmiyoruz. İnternet Türkiye’de de elbette haberin ilk tüketildiği yerlerden birisi.

 

Medyada bir korku hakimken siz işinden olan gazetecilere sitenizde yazma imkanı veriyorsunuz. Olası bir baskıdan endişe duymuyor musunuz?

Hayır, niye korkalım? Ana akım medyadaki korku kaybedilecek şeyler nedeniyledir. Bizim T24 olarak hiçbir şeyden korkumuz yok; çünkü kaybedecek bir şeyimiz yok. T24 kapanır, T25′i açarız. Kaybedecek paramız, pulumuz, varlıklarımız, sigorta şirketlerimiz, madenlerimiz, enerji dağıtım şirketlerimiz yok.

 

Reklam verenin internet gazeteciliğine, sitelere ilgisi nasıl?

İlgi tabii ki giderek artıyor, internete tahsis edilen reklam bütçelerindeki oran artıyor. Hem daha geniş hacimde hem daha fazla olanaklarla hem daha ucuz hem de çok hedefleyebileceğiniz yerlere gönderebildiğiniz reklamlar var.

Biz üç yıl reklam için kimsenin kapısını çalmadık çünkü etki, birikim ve bir ziyaretçi trafiği yaratmamız gerekiyordu. Gerçekçi olduk kimseden hatır için reklam istemedik. T24′ün karınca kararınca da olsa reklam almaya başlaması üç yıldan sonraki zamandır. Teknolojik olarak çok güçlendirdik. Şu an Türkiye’de teknolojik altyapısı ve sosyal medya entegrasyonu en kuvvetli sitelerden birisidir. Türkiye’de Facebook’un içerisinde de bir portalı bulunan az sayıda siteden birisidir.

 

Sizin reklam verenlere sunduğunuz alternatif modeller var mı?

Çok yeni nesil bir ajans olan Public İletişim’le çalışıyoruz. Özellikle sosyal medya konusunda çok iddialı ve evrensel ölçülerde çalışan, Facebook’la Twitter’da doğrudan teması olan bir ajans. Onların yaptığı T24 sunumlarında gerçekten çok çeşitli seçenekler var. Bildiğimiz klasik banner’lardan çok değişik sponsorluk ve içerik önerilerine kadar. T24′te gazetecilik dışındaki boyutta da amatör davranmanın hem gazetecilik hem bizim açımızdan doğru olmadığını düşünüyoruz. Evet, biz bağımsız gazetecilik yapacağız ama burada imece ‘haydi gelin beraber bedavaya çalışalım’ gibi bugüne kadar çok denenmiş yollara başvurmaktan değil, her şeyi profesyonel standartlarda yapmaya çalışmaktan söz ediyorum. Çok çeşitli alternatifler sunuyor ajansımız ve gerçekten önemli geri dönüşler almaya başladılar. Bu bizi şu anda uçurmuş değil, mali olarak düzlemimizi değiştirmiş değil ama biliyoruz ki değiştirecek.

 

Gezi Parkı olaylarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Hem medya hem iktidar idare edemedi mi?

Medya kısmı facia. Türk basının utanç sayfalarından birisidir. Bir penguen hadisesi girdi Türk basınına bu olayla. Hiçbir zaman unutulmayacak. Türkiye’de medya elitlerinin, bakın gazetecilerin demiyorum, biliyorum onların hangi zorluklar içerisinde çalıştıklarını. Ama medya elitlerini ayırıyorum. Kayıtsızlıkları, medya elitlerinin ve medya sahiplerinin gerçekten utanç sayfalarından birisidir.

Gezi parkı direnişi çok katmanlı bir direnişti. Ve bu çok katman içerisinde gerçekten provokatör bir katman da vardı. Bu çok açık. Ama o tek katmanın, o çok katmanlı kozmopolit binlerce insanın bir araya gelerek yaptığı protestoyu tek başına gölgelemesi düşünülemez. Siz onu öyle görmeye çalışırsınız ama gerçekler siz öyle görmek istiyorsunuz diye öyle olan şeyler değildir. Gezi Parkı direnişi bence Türkiye’nin siyasi elitlerine demokrasinin sandıktan ibaret olmadığını, demokrasinin kurumları olması gerektiğini, gelenekleri olması gerektiğini çok güzel öğretti. Avrupa Birliği’nden Gazetecileri Koruma Komitesi’ne, Uluslararası Basın Enstitüsü'nden Özgürlükler Evi’ne kadar bütün o demokratik dünyanın kurumları Gezi Parkı sürecinde Türkiye’deki şiddeti ve siyasetin toleranssızlığını eleştirdiler. Çok büyük kazanımlar bunlar.