Acele kamulaştırma kararı alınan Diyarbakır'ın Sur ilçesinin Lalabey ve Alipaşa mahallelerinde yıkım işlemine başlandı.
Nisan ayı sonunda mahalle camilerinden yapılan anonslarla evleri istimlak edilen hak sahiplerinin evlerini boşaltmaları istenmişti. Mahalleliden gelen tepkiler üzerine yıkım bir süre ertelenmişti.
Anonslardan sonra birçok aile evini boşaltmasına karşın her iki mahallede de evlerinden ayrılmayacağını söyleyen hak sahiplerinin sayısı da oldukça yüksek.
TOKİ, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Sur ve Diyarbakır Büyükşehir Belediyeleri ortaklığıyla 2009 yılında kentsel dönüşüm başlatılmış, Lalabey ve Alipaşa mahallesinde tescilli yapıların dışında 850'yi aşkın yapının yıkılması kararlaştırılmıştı.
Ancak yapıların büyük bölümü çoklu hisselerden oluştuğu için hak sahibi sayısı 1025'i buluyor.
Hak sahipleri adına bir süre önce bankalara paralar yatırılmış ancak birçok aile yatan paranın mağduriyetlerini gidermeyeceği gerekçesiyle evini boşaltmayı kabul etmiyor.
Buna karşılık sabah saatlerinde her iki mahallenin hem suyu hem de elektriği kesildi. Bu yöntemle hak sahiplerinin evleri biran önce boşaltmaları planlanıyor.
Bazı aileler getirdikleri jeneratörlerle bu soruna çözüm bulmuş olsa da, bunun geçici bir çözüm olduğunun hepsi farkında.
"Gitmeyeceğim, direneceğim" diyen ev sahiplerine "Bunun için artık çok geç" diye cevap verenler de yine aynı mahallenin sakinleri.
Lalabey Kurtuluş Sokak'ta boşaltılmış üç ev öğlen saatlerinden itibaren yıkılmaya başlandı.
Mahalle sakinleri ilk etapta eylem yaparak, yıkımı gerçekleştirecek araçları sokağa girmesine engel olsa da daha sonra güvenlik güçlerinin müdahalesiyle yıkım işlemi başlatıldı.
Kurtuluş Sokak sakinlerinden 47 yaşındaki Abdulselam Tanrıkulu, annesiyle yıkımı izliyorlar.
Yaşlı kadın medyaya tepkili. Bu saatten sonra yapılacak hiçbir açıklamanın dertlerine derman olmayacağını söylüyor. Görüntüsünü çekmeme izin vermiyor.
Oğlu, 151 metrekarelik evde üç aile yaşadıklarını, evin sekiz hisseye bölündüğünü anlatıyor. Bankaya 218 bin lira yatırılmış ancak her hisse sahibinin payına 27 bin liraya düştüğünü belirtiyor.
Büyük bir üzüntüyle yıkımı izliyorlar. Tanrıkulu, bir işi ve sosyal güvencesi olmadığını ifade ederek elindeki sigarayı içmeye devam ediyor:
"27 bin lira ile değil bir ev, bir oda bile satın alamazsınız. Başka semtlerde kiralar çok yüksek. Sur'da hayat ucuzdu. Çok mağdur olacağız. Artık başımızı koyacağımız bir evimiz yok, iki çocuğumuz var, ne olacak halimiz? Bu da bizim tufanımız oldu."
Tanrıkulu şimdiye kadar hangi kapıyı çaldıysa yüzlerine kapandığını anlatıyor:
"Vekillerimiz yüzümüze kapattı, belediyelerimiz kapattı, vali kapattı. Yani şimdi kime gideceğiz? Devlet bir zamanlar diyordu ki halkın başı sıkıştığı zaman gelsinler, yardım edeceğiz diye. Oraya gidiyorsun, bütün meclislerin kapılarını kapatmışlar. Daha kime gideceksin ki?"
Bir süre önce haberini yaptığımız en az 415 torunu olan Şahe (Şaxê) Nine'nin yaşadığı ev de yıkılacak.
Şaxê Nine kızı, gelini ve torunlarıyla olan bitenden bihaber, bir süre sonra yıkılacak evlerinin avlusunda oturuyor.
Oğlu Cemal ve gelini Mukaddes Tayurak 15 yıl önce kendi elleriyle yaptıkları iki katlı, on odalı bu evde 20 kişi yaşadıklarını anlatıyorlar.
Mukaddes Tayurak, "Çocuklarım, evli üç oğlum, torunlarımla bu evde 20 kişi yaşıyoruz. Bize verilen para ile bir daire bile alamıyorum. Perişan olacağız. İçimize kimyasal bir bomba atıp hepimizi öldürmesi yaşayacağımız perişanlıktan iyidir. Nereye gidebiliriz, kim 20 kişiyi barındırır? Bir apartman dairesine sığamayız. Dört daire kiralamaya çalışsam verilen para bir yıllık kira masrafını karşılamaz. Nereye gideceğim ben" diyor.
Eşi Cemal de imkanları olmadığı için bugüne kadar evi boşaltmadıklarını söylüyor:
"Bir başka yere gidebilme imkanım yok ki, olsaydı giderdim zaten. Geçen cumadan beri mücadele ediyoruz, evlerimizin yıkılmaması için direniyoruz ancak hiçbir sonuç alamadık. Valiye gittik, bize pas vermedi bile. Karakola gidin dedi. Karakol da bizlik bir şey yok dedi. Dün sokağa çevik kuvvet ekipleri geldi. Bugün de sabahtan elektrik ve suyu kestiler ve nihayetinde yıkıma başladılar. Biz de kalakaldık."
Elektriksiz ve susuz ne yapacaklarını sorunca evlerinden çıkmayacaklarını söylüyor.
Mahalle sakinlerinden yıkımı izleyen bir kadın, ölse de evinden çıkmayacağını anlatıyor.
"Buradan cenazem de çıksa evimi terk etmeyeceğim" diyor. Ona da elektrik ve sularının kesildiğini hatırlatıyorum:
"Eskiden elektriksiz ve susuz nasıl durduysak yine öyle yapacağız, bitti gitti her şey" diyor ve üç katlı evden geriye kalan molozların arasında demir toplayan hurdacıları ve çocukları izlemeye koyuluyor.
Kepçeler birkaç saatte bitişik üç evi yıkıp ertesi gün işlerine devam etmek üzere sokaktan ayırılıyorlar. Evlerden geriye molozlar kaldı.
İş makineleri ve polislerin gitmesini fırsat bulan hurdacılar ve küçük çocuklar bir anda molozların üzerine çıkıp ellerinde balyoz ve demir makaslarıyla yıkıntılar arasındaki demirleri, şişleri toplamaya başlıyorlar.
Çocuklar topladıklarını hurdacılara sattıklarını anlatıyor. Arılar gibi molozların tepesine üşüşen hurdacılara sokak sakinleri tepki gösteriyor ancak hurdacılar tepkilere kulak vermeksizin seri bir şekilde demirleri toplamaya devam ediyorlar.