Gündem

Diyarbakır İmamoğlu operasyonunu nasıl karşıladı?

Araştırmacı Reha Ruhavioğlu: İstanbul'daki Kürt toplumu, muhalif tutumu daha güçlü bir toplum ve bugün İmamoğlu'na biraz daha yakınlaştılar

Fotoğraflar: Ingrid Woudwijk

20 Mart 2025 17:43

Güncelleme: 20 Mart 2025 21:21

Diyarbakır

“Eeee,” diyor Şeyh Sait Meydanı’ndaki banklardan birinde oturan amca, “Barışamayacak mıyız şimdi?” Yan taraftaki genç İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasının ardından yaşanan protestoları izliyor telefonundan, amcanın bir kulağı onda. “Barış gelsin diyorlar ama bizim başkanları patır patır aldılar, şimdi sıra size geldi” diye devam ediyor. “Nasıl olacak böyle, nasıl gelecek barış bilmiyorum.”

Diyarbakır’da birçok kişi İmamoğlu operasyonunu değerlendirirken ister istemez “siz-biz-onlar” çizgilerinde yürüyor. Konuşmaların çoğu bugünlerde İstanbul’da yaşananların kendileri için ne kadar tanıdık olduğuna dair şakalarla başlıyor.

Adliyenin etrafındaki popüler kafelerden birinde bir avukat gülerek “Artık terörist biz değiliz, onlar terörist oldu” diyor. Sur’un ana caddesinde işporta tezgahının başında duran bir genç ise “Yine biz suçlu olduk görüyor musun abla” diye şikayet ediyor gülümseyerek. “İş döndü dolaştı 'Kürtler bizi sattı'ya geldi. Yani anlayacağın yine mevzu Kürtlere.”

Uzun yılları ayrımcılık ve şiddet sarmalında geçiren şehrin insanlarını şaşırtmak kolay olmasa da İBB Başkanı’nın Çarşamba sabahı yolsuzluk ve terör suçlamalarıyla gözaltına alınması son iki gündür Diyarbakır’da bir şekilde herkesin gündeminde. Çoğu zaman şakalarla başlayan konuşmalar bir noktada ciddileşiyor, herkes şimdi ne olacağını merak ediyor: İstanbul’daki operasyon nereye varacak, süreç nasıl etkilenecek, Türkiye nereye gidiyor?

“Hukuksuzluk havadaki oksijeni tüketir,” diyor bir başka avukat ofisinde yaptığımız sohbette. Siyaseten her iki tarafa da yakın olmadığının altını çizmek için de “Benden ne İmamoğlu’na ne de Erdoğan’a oy çıkar” diye ekliyor. Diyarbakır avukatları arasında müvekkillerinin tutuklanma garantisinin olmasıyla biliniyor, kentte ve Türkiye genelinde gözaltına alınan neredeyse her siyasetçiyi savunmuş.  “Adalet herkese lazım,” diye devam ediyor. “Herkes kendini savunmaya alıyor, ülke gittikçe kötüye gidiyor.”

İBB Başkanı İmamoğlu ve yaklaşık 100 kişinin çeşitli soruşturmalarla gözaltına alınmasının ardından Çarşamba günü ülke genelinde birçok noktada protestolar gerçekleştirilirken CHP Genel Başkanı Özgür Özel birçok kişi tarafından gereken tepkiyi gösteremediği gerekçesiyle eleştirildi. Eleştirilerin bir diğer odağı ise düzenlenen operasyona genel merkez düzeyinde ilk tepki gösteren siyasi parti olmasına rağmen DEM Parti’ydi. Sosyal medyada birçok kişi DEM Parti’yi “hükümetle işbirliği yapmakla ve yaşananlara ses çıkarmamakla” suçladı.

Araştırmacı Reha Ruhavioğlu’na göre Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da istediği tam olarak bu. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Ekim 2024'te yaptığı açıklamayla başlayan süreci 10 yıl öncesinden ayıran en büyük farklardan birinin CHP’nin bu kez sürecin karşısında yer almaması olduğunu belirten Ruhavioğlu, iktidarın da başından bu yana ana muhalefet partisini süreçten dışlamaya yönelik hamleler yaptığına inanıyor.

“Son bir yıldır İmamoğlu’na yapılanlar aslında CHP-DEM iş birliğine yapılıyor,” diyor kent uzlaşısını hedef alan daha önceki operasyonları da hatırlatarak Ruhavioğlu. “CHP tabanı İmamoğlu’na yapılan saldırıyla süreçten uzaklaşıyor. İktidar, CHP'nin tabanını süreçten uzaklaştırmanın zamanla CHP merkezini de uzaklaştıracağının farkında.”

“İktidar Nevruza izin vererek CHP ile Kürtler arasındaki tartışmaları alevlendirmek istiyor”

Yıllardır Kürt seçmenlerin eğilimlerine dair çalışmalar yapan Ruhavioğlu’na göre İmamoğlu’nun gözaltına alınmasının ardından İstanbul’da tüm gösteri ve protestolar yasaklanırken Pazar günü Yenikapı’da gerçekleşecek Nevruz kutlamasına izin verilmesinin arkasında da benzer bir plan yatıyor.

“İktidar genel gösterileri yasaklarken Nevruza izin vererek CHP ile Kürtler arasındaki tartışmaları alevlendirmek istiyor. Erdoğan CHP'ye baskı uygularken Kürtlerle iyi geçiniyor görünüp CHP tabanının duygusunu tahrik etmek ve Kürtlerle aralarındaki mesafeyi açmak istiyor. Kürt siyasetinin buradaki imtihanı bunu boşa düşürmek. Eğer tercih hala muhalefetle yürümekse CHP’yle işbirliği ve duygudaşlığın korunduğu mesajını vermek gerekir.”

DEM Parti’nin yaşananlara dair şu ana kadarki tutumuna bakarak bu konuda bir pürüz beklemediğini, Pazar günü çok sert bir tepki gösterilmesini öngördüğünü söyleyen Ruhavioğlu, her ne kadar Cumhurbaşkanı tam aksini istese de CHP yönetiminin de kısa vadede süreçten desteğini çekeceğini düşünmüyor.

“Erdoğan'ın korkusu bu süreçte silahsızlanmanın gerçekleşmesi ama kendisinin seçimi kaybetmesi” diye ekliyor. “Şu anda o formül daha güçlü görünüyor. Çünkü Kürt sivil siyaseti kulvar değiştirmiş, tercihini muhalefetle yürümekten, iktidarla yürümeye dönüştürmüş değil. Daha çok Erdoğan'la barışmak ve muhalefetle kazanmak gibi bir strateji hali var.”

“Şimdi Kürt yine bizi dövüyorlar, yine bize operasyon var, biz niye o zaman barışı kabul edelim diyecek”

Uzun yıllar Özgür Gündem gazetesi çalışanları da dahil olmak üzere Diyarbakır’daki yüzlerce kişinin avukatlığını yapan Sinan Tanrıkulu da İmamoğlu’na yönelik operasyonun çözüm sürecini hedef aldığını düşünüyor. Bir önceki sürecin savaştan çıkar sağlayan odaklarca sabote edildiğini söyleyen Tanrıkulu’na göre devam eden operasyonlar çözüm ihtimaline dair hala temkinli ve tereddütlü olan Kürtlerin hissettiği belirsizliği de derinleştiriyor:

“Şimdi Kürt ne diyecek? Diyecek ki bu süreç bir şey getirmiyor. Yine bizi dövüyor, yine bize operasyon var. Biz niye o zaman barışı kabul edelim diyecek.”

Ruhavioğlu ise İmamoğlu operasyonuyla muhalefette kırılma yaratmak isteyen Erdoğan’ın planının bu noktada geri tepebileceğini düşünüyor. “Erdoğan düne kadar Kürtlere davrandığı gibi bugün CHP'ye davrandığında Kürtlerin travmasını tetikliyor” diyor Ruhavioğlu.

“İstersen Diyarbakır’a kayyım atama, Esenyurt’a kayyım atadığında Kürtlerin kayyım karşıtı tutumlarını canlandırıyorsun. İmamoğlu'nu tutukladığında birçok Kürdün gözünün önüne Demirtaş'ın gözaltına alınıp helikoptere bindirildiği sahne geliyor. Mağduriyet insanları ortaklaştırır.”

“Demokratikleşme ile silahsızlanma arasında bir makas var”

Ruhavioğlu’nun dikkat çektiği bir diğer nokta da CHP ve İmamoğlu’na yönelik operasyonları da kapsayan ülkedeki genel otoriterleşme eğiliminin bir aşamada çözüm sürecine zarar vermesinin kaçınılmaz olması. “Bugün süreci bitirmek Erdoğan'ın da tercih edeceği bir şey değil” diyor Ruhavioğlu.

“Çünkü süreci bitirip Kürtlere tekrar baskı uygulamaya başladığında Kürtlerle CHP'yi daha rahat yan yana getirmiş oluyor. Fakat Türkiye'nin antidemokratikleşmeye dönük her adımı, otoriter her girişimi süreci de çok büyük riske sokuyor. Çünkü demokratikleşme ile silahsızlanma arasında bir makas var. Sonuçta bu makasın kaldırabileceği bir gerilim var, makası kaldırabileceğinden fazla gererseniz kırarsınız.”

Kürt seçmenlerin yekpare bir topluluk olmadığına da dikkat çeken Ruhavioğlu, yaşananların bir süredir dikkat çektiği “doğu-batı aksındaki kırılmayı” da derinleştirdiğini söylüyor: “İstanbul'daki Kürt toplumu Kürtlüğüne tutunmakla birlikte muhalif tutumları daha güçlü bir toplum. Ve bugün İmamoğlu'na biraz daha yakınlaştılar.”

“İnsanlar oh olsun demiyor, keşke daha önce daha büyük bir ses çıkarsaydık diye bir serzeniş var”

“İmamoğlu'nun bu saldırıya maruz kalmasının gerekçelerinden bir tanesi Kürt siyasi hareketiyle ilişkisiyken Kürt siyasetinin ve sürecinin bundan hiç etkilenmeyeceğini söylemek şey olur yani çok steril bir okuma olur” diye devam ediyor Ruhavioğlu.

“Diğer taraftan insanların evet biz bugün İmamoğlu'nun yaşadığını 10 yıl önce yaşadık diyorlar. Ama bu, İmamoğlu'na oh olsun anlamında değil. Hani keşke daha önce daha büyük bir ses çıkarsaydık, iş İmamoğlu'na gelene kadar önünü alsaydık şeklinde bir serzeniş var.”

Ruhavioğlu’na göre Cumhurbaşkanı Erdoğan 2028’de olması beklenen cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar tüm tuşlara basmaya devam edecek.

“İktidarın 2028'e giderken muhalefet demokratik nefes almasın diye bir baskı ihtiyacı var. O sebeple bugün yaşadığımız dalga, iktidarın bu otoriterleşme ihtiyacını karşılamak üzere daha sert bir adım attığını söylüyor. Kürtlerle CHP’nin arasını açamadığı sürece Cumhur İttifakı'nın bu sert adımlardan geri çekileceğini düşünmüyorum.

“Diğer taraftansa Türkiye'nin batısı bu kadar kötü bir haldeyken ve Türkiye'nin ekonomisini büyük bir şekilde etkilenmiş bir operasyon yapılıyorken Kürtlerin kaygılarının Türkiye geneliyle de ilgili olduğunu, kaygılarının hala canlı olduğunu görmek gerekiyor.”

Şeyh Sait Meydanı’ndaki amca sohbetin ardından öğle namazına gitmeden önce bir şeye ihtiyacım olup olmadığını soruyor, akşam iftara evine çağırıyor, anne börek yapacak bugün, hep birlikte yeriz. “Biz barışığız ya” diyor. “Amma tepedekiler barışmak istemez. Sana da bana da ekmek pahalı, sana da bana da huzur yok. Bir tek ekmeği savaş olana huzur var.”