Gündem

Diyarbakır Barosu Başkanı Eren’den Bakan Tunç’a Tahir Elçi yanıtı: Linç edilmesi ve Sur’da yaşananlar suikastın taşlarını döşedi

13 Haziran 2024 21:20

Diyarbakır Barosu Başkanı Av. Nahit Eren, Tahir Elçi davasında beraat kararlarını MLSA TV’de değerlendirdi. Yıldız Tar ile Söz Hakkı canlı yayınına bağlanan Av. Eren, “Tahir Elçi suikastı sadece Dört Ayaklı Minare'de olanlara hapsedilemez. Katledilmeden önce hedef gösterilmesi, katledildikten sonra Sur'da yaşananlar, sokağa çıkma yasaklarından ayrı düşünemeyiz. Karanlık bir dönemde yaşananları aydınlatabilecek bir davaydı” dedi.

“Şaşırdığımız bir karar değil. Bu davanın böyle bir kararla sonuçlanacağını hem soruşturma aşamasında savcılığın yapmadıkları hem de mahkemenin bütün talepleri reddetmesinden biliyorduk” diyen Av. Eren, hukuki mücadelelerinin devam edeceğini belirtti. Kararı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) kadar taşıyacaklarını vurgulayan Av. Eren, soruşturma aşamasındaki eksiklere dikkat çekti:

“Tahir Elçi’nin vurulduğu sokakta özel işletmeye ait kamera var. Ama ne hikmetse Tahir Elçi’nin vurulduğu anı çok net gördüğüne şüphemiz olmayan kameraya ait kaydın yapılmamış olduğu ve bozuk olduğu yönünde tutanak tutuldu. Her basın açıklamasında güvenlik şube görüntü kaydı alır. Ama ne tesadüfse o kayıtlarda tam da Tahir Elçi’nin vurulma anına denk gelen 12 saniyelik bir görüntü kaybı var. PTT’ye ait kameranın da arıza nedeniyle çekim yapmadığı yönünde tespit var. Biz kamera kayıtlarına müdahale edildiği yönünde şüphelerimizi sayısız kere dile getirdik. Biz kolluğun orijinal kayıtlarına dahi ulaşamadık.”

“Tahir Elçi suikastı davası aynı zamanda karanlık bir dönemin aydınlatılması için önemli bir dava”

Av. Eren, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un kararla ilgili “Bu, ilk derecenin kararı. Bunun istinafı, temyiz süreci var” sözlerine de tepki göstererek şöyle konuştu: 

“Tahir Elçi dosyası ülkede yıllardır kamu görevlilerinin işlediği ağır insan hakları ihlallerine konu yaygın cezasızlık politikasının tam da tezahürü bir dosya. Artık devlet politikasına dönüştüğü konusunda hiçbir şüphemiz yok. Tahir Elçi suikastı sadece Dört Ayaklı Minare’ye hapsedilecek bir suikast değildir. Tahir Elçi’nin bir televizyon programında sarfettiği sözlerden dolayı linç kampanyasına uğraması, yargının bu linç kampanyasına dahil olması, hemen bir gözaltı ve soruşturma süreci, kısa sürede hazırlanan bir iddianame ile davaya dönüşmesi Tahir Elçi’ye dönük suikastın yol taşlarını döşedi. Tahir Elçi katledildikten sonra Sur’da yaşananlar, uzun yıllar süren sokağa çıkma yasakları ve yaşanan hak ihlallerini düşündüğümüz zaman… Tahir Elçi suikastını bu süreçlerden de ayrı düşünemeyiz. Tahir Elçi suikastı davası aynı zamanda karanlık bir dönemin aydınlatılması için önemli bir dava.”

“Siyasal iktidar ve bütün yargı bürokrasisi bu cinayetin aydınlatılması yönünde bir irade ortaya koymadı”

Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun da cinayeti “siyasi suikast” olarak tanımladığını, Davutoğlu’nu dinleme kararından vazgeçildiğini hatırlatan Av. Eren, “Tahir Elçi suikastını o süreçte yaşananlardan bağımsız düşünemeyeceğimiz gibi, faillerin tam anlamıyla tespitinin de birilerini rahatsız ettiğini söyleyebiliriz” dedi ve ekledi:

“Beraat kararı verilmişse karanlık geçmişle yüzleşme konusunda siyasal irade olmadığını söyleyebiliriz. Sayın Bakanın dediklerinin biz de farkındayız. Evet istinaf var. Ama asıl mesele yargı makamının cinayetin aydınlatılması konusunda gerekli çalışma yürütmemiş olması, yargılama faaliyeti yapmamış olması. Adalet Bakanımızın önce bu mahkemenin yapmadıklarını görmesi lazım. Soruşturmayı yürütenlerle ilgili tüm şikayetler Hakim Savcılar Kurulu’ndan geri döndü. Bize göre siyasal iktidar ve bütün yargı bürokrasisi bu cinayetin aydınlatılması yönünde bir irade ortaya koymadı.”