Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, "Sanal ve dijital dünyadan taşarak gerçek hayatı etkisi altına alan bu durum, dinin fert ve toplum düzleminde hedeflediği ahlaki ilke, değer ve erdemlerden uzaklaşmaya sebebiyet verebilmektedir. Bu itibarla, sosyal medyanın kullanımıyla alakalı hukuki çerçeveyi belirleyecek yasal bir mekanizmanın ihdası ve güçlü bir bilincin inşası, ötelenemez bir zorunluluk olarak karşımızda durmaktadır." dedi.
Erbaş, Cihannüma Dayanışma ve İşbirliği Derneği'nin çevrim içi düzenlediği "Seher Vakti Buluşmaları" programına katıldı.
Erbaş, "Bugün insanlığın maruz kaldığı küresel sorunların, yani kuşanmışlıkların temelinde İslam ahlakı konusundaki durumumuz yatmaktadır. Yani vahim bir ahlak krizi yaşanmaktadır yeryüzünde. Yaşadıklarımız tam bir değerler krizidir, değerler yozlaşmasıdır." diye konuştu.
Erbaş şu ifadeleri kullandı:
"Güzel ahlakın yeniden Müslümanlar arasında, hatta tüm insanlara yaygınlaştırılması noktasında ne kadar önemli bir vazifemizin olduğunu ben yeniden vurgulamak istiyorum. Bu göz ardı edildiği sürece insanlık, çevreden sağlığa, ekonomiden uluslararası ilişkilere kadar hiçbir küresel sorunu çözemeyecektir. Onun için önce ahlakı konuşmak zorunludur."
"Bu hayat tasavvurunun başında, insanın mümin olarak yüce Allah'ın varlığını ve birliğini tanıyıp O'na kulluk etme vecibesi gelmektedir. İslam ahlakının temel kaynağı olan Kur'an-ı Kerim, bir ve tek olan Allah'a teslimiyeti merkeze alan ve tevhide dayalı bir ahlak anlayışı getirmiştir. Kur'an ahlakını diğer ahlak sistemlerinden ayırt eden yönleri ise evrensel ilkeleri ve ahiret inancına dayalı olmasıdır."
"Bu noktada insana cüz'i bir irade verilmiştir. Buna göre imtihan olmaktayız. En güzel ameli hangimiz işleyeceğiz, onun imtihanı için dünyadayız. İyiliğe yönelir ve yeteneklerini o yönde geliştirirse insan, güzel ahlaklı, kötülüğü seçer ve kendini o yönde geliştirirse kötü ahlaklı olacaktır."
"Bu değerlere ahlaki faziletler diyoruz. Adalet, doğruluk, güvenilir olmak, kanaat ve tevekkül sahibi olmak, cömertlik, sabır, tahammül gibi ahlaki faziletler ile iman ve ibadetler arasında son derece yakın bir ilişki vardır. Mesela Kur'an-ı Kerim'de namaz ile ahlaki davranışlar arasında muhteşem bir irtibat göze çarpmaktadır: Ayet-i Kerime'de, 'Namaz insanı bütün kötülüklerden alıkoyar' deniliyor. Kıldığımız namaz, bizi bütün kötülüklerden alıkoymalıdır. Namaz bize ahlaki değerlere uygun davranış bilinci kazandırmalıdır. Oruç da öyledir. Peygamber Efendimiz, 'Oruç kalkandır' buyuruyor, öyle değil mi? Ne için kalkan oruç, kötülüklere karşı insanı koruyan bir kalkandır. Kalkan, zırh nasıl insanı korursa, oruç da bir kalkandır, kötülüklere karşı bir zırh gibidir. Oruç, bütün zamanı iyilik ve güzelliklerle donatarak, kötülüklerden kaçınma, iyiliğe daha fazla yönelme, kendini denetleme ile değer kazanmaktadır. Kirden, yükten arınma olan zekat da öyle değil midir? Zekat bize hakların ihlal edilmediği ve helalinden elde edilmiş bir servetle hayatın devam ettirildiği bir hayat anlayışını ortaya koyuyor. Hac ibadeti de yine hikmetlerle dolu. Hac ibadeti, insanın ilk doğduğu günkü gibi temiz olabilme imkanını insana, Müslüman'a veriyor."
"Kur’an-ı Kerim’de ve sünnette çokça rastladığımız ahlaki ilkelerdir. Kur’an-ı Kerim, bu değerlere bağlı kalarak Peygamber'imizi insanlara gönderilmiş en güzel örnek olarak tanımlamaktadır. Yüce Allah bizlerden, güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderilen, en hayırlımız ve ahlaken en üstünümüz olan Peygamber'imize tabi olup kendisini örnek almamızı talep etmektedir."
"O, Allah'ın muradını insanlara ulaştırmakla kalmamış, aynı zamanda onları en iyi şekilde uygulayarak örnek teşkil etmiştir. O, hayatının bütün safhalarında ilim ve hikmetin, güzel ahlakın rehberi olmuştur. O, en üstün ahlak ile donatıldığı için meydana getirdiği bu muazzam değişim yüzyıllardır iyilik ve fazilette insanlığa ışık tutmuş, her devirde milyonlarca insanın kalbine ve vicdanına hakim olmuştur."
"Peygamberimizin örnekliği ile somutlaşan değerler bilgi ve ahlak merkezli bir dindarlığın, hayatın içinde, pratik ve samimiyetle yaşanabilme özelliğini de ortaya koymaktadır. Yapılanların bilerek yapılması ve de dindarlıkla diğer davranışların tutarlı olmasıdır. Bu tutarlılıkla ahlaki değerler içimizde yerleşmeli, kök salmalıdır. Tek başımıza kalsak dahi o değerlere aykırı davranmama kararlılığını göstermemiz gerekmektedir."
"Sanal ve dijital dünyadan taşarak gerçek hayatı etkisi altına alan bu durum, dinin fert ve toplum düzleminde hedeflediği ahlaki ilke, değer ve erdemlerden uzaklaşmaya sebebiyet verebilmektedir. Bu itibarla, sosyal medyanın kullanımıyla alakalı hukuki çerçeveyi belirleyecek yasal bir mekanizmanın ihdası ve güçlü bir bilincin inşası, ötelenemez bir zorunluluk olarak karşımızda durmaktadır." dedi.
"Bu sebeple, bütün insanlık için daha güzel bir gelecek adına atılması gereken en önemli adım; bireysel, toplumsal ve küresel boyutta bir ahlak inşasıdır, hayatın tamamını içeren bir davranış biçimi olarak güzel ahlakı egemen kılmaktır. Müşterek ahlaki ilkeleri ortak bir davranış bilincine dönüştürerek teoriden ziyade, yaşayan değerler manzumesi olarak ideal hayat tarzı haline getirmektir."
"İslam ahlakı, zikredilen bütün bu özellikleri ile insanı hep daha iyiye ve daha güzele yönlendiren canlı bir yapı sergilemektedir. Bu itibarla, İslam'ın ortaya koyduğu ahlaki ilkelerle ilan ettiği hayat tarzına, yeryüzüne sunduğu rahmete, hiç kimseden esirgemediği sevgi ve şefkate, iç ve dış dünyayı sekinetle buluşturan barış çağrısına bütün insanlık kulak vermelidir. Güzel ahlak üzere yaşamaya gayret ettiğimiz bir hayatın, gerçek anlamda iyiliğe ulaşma adına daha huzurlu bir dünyanın inşasına vesile olmasını Cenabıhakk'tan niyaz ediyorum." (AA)