‘İşte Hayat’, ‘Konuşamıyorum’, ‘Anlasana’, gibi çok sayıda klasikleşmiş esere imza atan İlhan İrem, Türkiye’yi, kainatı, aşkı, özgün bakış açısıyla değerlendirdi. Hidayete mi erdiniz? sorusuna “Dinlere inanmıyorum” diyerek cevap veriyor İlhan İrem. “Üzerindeki akıllı canlıların büyük aptallıkları nedeniyle Dünya kaybedilmiş gezegene dönüşüyor. İnsanlığın geldiği nokta Tanrı’yı bile şaşırtan bir fiyaskodur” diyor. Milliyet gazetesinin Cadde ekinden Olcay Ünal Sert'in röportajı.
İşte İlhan İrem’in şifreleri...
Tanrı’yı sorguladığınız ‘Kuklacı Amca’dan, mistik öğeler taşıyan ‘Cennet İlahileri’ne hayatınızda neler değişti? Hidayete mi erdiniz?
İnancım kainatın sonsuz güzelliğine ve büyüsüne. Dinlere inanmıyorum. Dünya tarihinin başlangıcından bugüne kadar geçen süreçte, huzur, barış ve sevgi için gönderildiği savlanan dinler, ayrılık, bağnazlık ve savaş nedeni olmuş.
İlk plağım ‘Birleşsin Bütün Eller’de, 1975 senesinde toplatılan ‘Kuklacı Amca’da ne anlatıyorsam, bugün de aynı konuları anlatıyorum. Farklı olan biçimdir. Özde aynı kalarak, kaçınılmaz bir şekilde nüanstan nüansa geçiyorum. Şarkılarım benimle birlikte büyüyor, yaşantım, sezgilerim ve gözlemlerim hangi boyuta ulaştıysa bütün şeffaflığıyla kendimi yansıtıyorum.
En büyük hayaliniz nedir?
Peru’da, Macchu Picchu’da, barış, birlik ve doğa adına bütün insanlara seslenebileceğim bir konser vermek isterdim.
2010’da hayranlarınızı ne gibi sürprizler bekliyor?
Uzun bir süredir yazdığım albümü 2010 yılında tamamlayabileceğimi düşünüyorum. Albüm çalışmaları yıllarca sürebiliyor. Ama yayınlandıktan sonra bir daha yok olmayan şarkılar için bu üretim sürecinin normal olduğunu düşünüyorum. Ayrıca konserlerim ve yeni kitap çalışmalarım olacak.
Günümüzdeki şarkıları nasıl buluyorsunuz? Hep aynı soundda ‘Eller havaya’ şarkıları yapan Serdar Ortaç, Demet Akalın gibi şarkıcılar sizce kalıcı olabilecekler mi?
Dünya artık böyle bir yer. Dinlence ve eğlence müziği olarak da hepsi amacına uygun ve başarılı! Tuhaf olan eğlenceliklerin sanat ve sanatçı olarak kabul görmesi. Beğenilerin sığlaşması nedeniyle gerçek sanat pek çoklarınca ayırt edilemez oldu.
Sözler yazıp, besteler yaptığınız Bursa ve Kıbrıs’ta konserleriniz olacak mı? İstanbullu hayranlarınıza ne gibi sürprizler hazırlıyorsunuz? Bu şehirlerin sizin hayatınız üzerinde etkisi nasıl?
Müzik dünyasında egemen olduğunu varsayan bazı güçler, sessiz sedasız gerçekleştirdiğim devrimin farkında değiller. Farkında olanlar ise, düzenin çarklarında debelenmeden, düzen için kurguladıkları insanlardan çok daha büyük bir potansiyel oluşturmamı kabullenemiyorlar. İnanılmaz emek ve sabırla oluşan güzelliği, yalnızca sessiz olduğu, bağırıp çağırmadığı için yok saymaya, engellemeye uğraşıyorlar. Yapımcıları manipüle ederek konserlerimi, albüm çalışmalarımı bloke etmeye çalışan pek çok isim bilgisi ulaşıyor. Oluşturdukları tekelin dışındayım ve onların tarzında bir sanatçı değilim. Yalnızca eserlerime ve olağanüstü dinleyicime güveniyorum. 2009 senesinde albüm çalışmaları sürdüğü için konser yapmadım. Yakın bir gelecekte İstanbul, İzmir, Ankara, Bursa ve Kıbrıs’ta başta olmak üzere konserler vereceğim.
Eşim 300 bin yaşın bilgeliğine sahip
Günümüzde aşk ve romantizm tarz mı değiştirdi? Sanal bir dünyada reel aşkları arıyor insanoğlu... Aşkın tarifini bir de sizden alabilir miyiz?
Değişen insan dokusu ve dünyanın atmosferi artık büyük aşkların yaşanmasına uygun bir yer değil. Aşk derin bir farkındalık, hassasiyet halidir. Kendi içsel derinliklerinden kozmozun en uzak noktalarına kadar en ince ayrıntılardan örülü bir duyarlılık, akıl ve bilgi ile bezenmiş bir ilgi ve özen gerektirir. Duyguları ucundan tutan teknoloji insanlarının, bu hayatın her zerresine yayılmış kuru görüntüler ve baştan savmalık içinde aşk yaşamaları mümkün değil. O nedenle bazı özel kişilikler dışında gençlerin ‘aşk’ diye yaşadıkları bir şuursuzluk hali.
Eşiniz Hansu İrem’in hayatınıza ne gibi katkıları oldu?
Hansu İrem, üç yaşın masumiyeti ve üç yüz bin yaşın bilgeliğine sahip. Olağanüstü bir sağduyusu ve düş dünyası var. Yaşadığımız aşk ve yol arkadaşlığı anlatılamaz. Tanıdığım en büyük şairdir. Birlikte bir kainat yarattık. İnsanın aşık olduğu insanla taptığı işi, sanatını yapmasından daha büyük bir mutluluk olabilir mi?
Son olarak hayranlarınıza neler söylemek istersiniz?
Her şey şimdi başlıyor. Işık ve sevgiyle...
Atatürk’ü sevmeyen kişiye güvenmem
Ürettiklerim ve gerçek hayatımla bir kainat gezginiyim. Ama bu hassas coğrafyada yaşayan bir sanatçı olarak, üzerinde yaşadığım topraklara olan sorumluluklarımı gözardı edemem. Düşlenen cennetlere rüya alemlerinden transit olarak geçilmiyor. Tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’ne inanan, laik, demokratik, Kemalist, anti emperyalist bir yurtseverim. Bu benim dünya görüşümdür. Kimseyi ilgilendirmemesi gerektiği gibi, kimsenin düşünsel yapısı ve yaşam şekli de başkalarını ilgilendirmez. Çalıştığım kişilerde, müzisyenlerimde, her türlü eğilime, tercihe sahip insan vardır. İnsanların özü, ne kadar insan olduğu önemlidir. Asla kimlik gözetmem. Ancak bir kırmızı çizgim var. Mustafa Kemal Atatürk’ü sevmeyen kişilere güvenmem. Bence Atatürk’ü sevmeyen bir kişi vefa duygusundan yoksun demektir. Vefa duygusu taşımayan kişiler vicdana sahip değildir. Vicdanı olmayanlar kendilerini, hayatlarını, başkalarını, çevrelerini, giderek dünyayı evrensel boyutlarda sevemezler.