Agos gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink öldürülmesine ilişkin 26 kamu görevlisine açılan dava ile 8 sanıklı ana davanın birleştirilmesinden sonra yapılan ilk duruşma önemli itiraflara sahne oldu. Hrant Dink'in öldürüleceğine yönelik istihbaratı saklamakla suçlanan polis memuru Muhittin Zenit'in "Devlet olarak cinayete göz yumduk" şeklinde ifade verdiği bildirildi.
Dink cinayeti davasında Muhittin Zenit ve Özkan Mumcu tahliye edildi!
"Dink'in öldürüleceğine dair, öldürülmeden 11 ay önce devletin arşivinde net bir bilgi var"
Oda TV'nin haberine göre, Trabzon İstihbarat Şube Müdürlüğü'nde görevli polis memuru Muhittin Zenit, tahliye talebinde bulunmak için duruşmada söz aldı. Zenit, 15 aydır tutuklu olduğunu belirterek, şunları söyledi:
"Ben bir polis memuru olarak, Hrant Dink'in Yasin Hayal tarafından ne pahasına olursa olsun öldürüleceğini raporlarımda bildirdim. Başka nasıl bildirebilirdim? Hrant Dink'in öldürüleceğini devlet arşivlerine koyan kişi benim. Dink'in adını ilk kez Erhan Tuncel'den duydum. Sahada çalışan bir insan olduğum için çok ilgi duymam. Erhan Tuncel'den duyduktan sonra medyadan takip etmeye başladım. Hrant Dink'in öldürüleceğine dair somut tek bilgiyi bulup devletin arşivine intikal ettiren bir Muhittin Zenit var karşınızda. Allah'tan rahmet diliyorum. Ben görevimi yaptım. Kimseye anlatamadım. Üzülerek ifade etmek istiyorum. Hrant Dink cinayetini diğer siyasi cinayetlerden ayıran bir husus var. Dink'in öldürüleceğine dair, öldürülmeden 11 ay önce devletin arşivinde net bir bilgi var. Hrant Dink'in öldürülmemesi için gecesini gündüzüne katan bir polis, Hrant Dink'in katili ilan edildi, cezaevine konuldu. Yıllarımı verdim ama 15 aydır tutukluyum."
"Vicdanım rahat"
Cinayetten çok kısa bir süre sonra Erhan Tuncel ile yaptığı telefon görüşmesine ilişkin de konuşan Zenit, "Hayatımı kâbusa çeviren telefon görüşmesidir. Bilgi almamı istediler. Beni aramalarından sonra, televizyondan olayı izledim. Televizyonda gördüklerim doğrultusunda istihbarat usul esaslarını kullanarak bilgi almaya çalıştım. Hrant Dink, bu ülkede çok insandan daha şerefli ve üstün bir insandır. Kişisel olarak söylemiyorum ama devlet olarak bir insanın ölmesine göz yumduk. Ben nasıl bir örgüt üyesiyim ki, örgütün amacına hizmet ederken Hrant Dink'in öldürüleceğini kayda geçiriyorum? Ben sahada rapor tutan biriyim. Ben konuşmam, raporum konuşur. Benim vicdanım rahat. Hrant Dink'in öldürüleceğini söylediğim için 15 aydır tutukluyum" dedi.
Hrant Dink cinayeti davasında kim kimdir?
Birleştirilen dava bugün görüldü
Karar’dan Ayfer Çalışkan’ın haberine göre, Hrant Dink cinayetinde 26 kamu görevlisine açılan dava ile tetikçi Ogün Samast’ın da yargılandığı 8 sanıklı ana davanın birleşmesinin ardından ilk duruşma bugün yapıldı. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada tutuklu eski emniyet müdürleri Ramazan Akyürek, Ali Fuat Yılmazer, Ercan Demir, başkomiser Özkan Mumcu ve polis memuru Muhittin Zenit ile Yasin Hayal katıldı. Tutuksuz sanıklardan Merkez Valisi Celalettin Cerrah, emniyet müdürleri Sabri Uzun, Ahmet İlhan Güler, Reşat Altay, Fuat Sarı, Hasan Durmuşoğlu, polis memuru Onur Karakaya, Mersin Vali Yardımcısı Şükrü Yıldız geldi. Başka davalarda tutuklu olan emniyet müdürleri Ali Poyraz ve Tamer Bülent, Osman Gülbel ve başkomiser Hamdi Egbatan ise telekonferans ile duruşmaya bağlandı.
Uzun’dan Yılmazer’e suçlama
Mahkemenin talimatıyla Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde savunma yapan Sabri Uzun’un ifade tutanağı da okundu. Uzun’un Ankara’daki mahkemeye “İstanbul’a giderek bizzat orada ifade vermek istiyorum” dediği ve Ali Fuat Yılmazer’i suçladığı anlaşıldı. Uzun’un “Yılmazer, Hrant Dink’in öldürüleceğini bildiren F4 raporunu (istihbarat raporu) benden gizledi” dediği aktarıldı.
Raporu Engin Dinç’e sorun
Tutuklu sanık Özkan Mumcu ise Trabzon Emniyet Müdürlüğü’nde komiser yardımcısı olarak görev yaparken, cinayet tarihinden 6 önce askere gittiğini söyleyerek, bu durumda cinayetle suçlanamayacağını ve tahliye edilmesi gerektiğini söyledi. Dink’in “öldürüleceği” ifadesi F4 raporunda varken resmi yazıya yazmamakla suçlandığını dile getiren Mumcu, “Onu Engin Dinç’e sorun” dedi. Halen İstihbarat Daire Başkanı olan Dinç’in avukatı müdahale ederek, Mumcu’nun müvekkilini suçlamasına itiraz etti. Daha sonra dönemin İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler’in avukatı da Mumcu’nun müvekkilini suçladığını belirterek, söz istedi.
Cinayeti 11 ay önce bildirim
Söz hakkı vermeyen mahkeme başkanı Canel, “Müvekkilinizin adı geçiyor diye hemen açıklama yapacak değilsiniz. Şu an savunma yapılmıyor. Sadece tahliye talepleri alınıyor. Savunmalara geçilince herkes eteğindeki taşları döker, biz de bir sonuca varıp kararımızı açıklarız” dedi. Daha sonra tahliye talebinde bulunan polis memuru Muhittin Zenit, Dink’in öldürüleceğine ilişkin bilgiyi F4 raporuna yazan kişinin kendisi olduğunu söyleyerek, “Hrant Dink cinayetinin diğer siyasi cinayetlerden farkı 11 ay önce öldürüleceğine ilişkin somut bilgi olmasıdır. Bu bilgiyi devletin arşivlerine geçiren benim. Ben öldürüleceğini raporlara başka nasıl yazabilirdim. Benim raporum saklanmış ancak ben 15 ay tutukluyum. Devlet olarak Dink'in öldürülmesine göz yumduk” dedi. Görev yaptığı istihbarat şubenin kendisini de İBDA/C üyesi gibi göstererek telefonlarını dinlediğinin ortaya çıktığını anlatan Zenit, “Ben onların şoförlüğünü yaptım. Yeri geldi eşlerini taşıdım. Bu nasıl ahlak anlayışı. Benim telefonumu bile dinlemişler” diye konuştu.
Muhittin Zenit kimdir?
2003 yılı temmuz ayında Trabzon Emniyeti’nde memur olarak göreve başladı. Erhan Tuncel’le yaptığı telefon konuşması ortaya çıktı. 15 Şubat 2006 tarihi F4 raporunda “Hayal, ne pahasına olursa olsun Dink’i öldürecek” evrakı altında imzası var.
Zenit’in, Dink cinayetine dair elde ettiği bilgilerin tamamını aktarmadığı, Hayal ve üyesi olduğu örgütün kararlılığını bildiği ve cinayet tasarısındaki değişiklikleri evraklara aktarması ve örgüte operasyon yapmadığı iddiasıyla yargılanması talep ediliyordu.
Muhittin Zenit, Dink cinayetinden sonra ne demişti?
Dink’in öldürülmesinin ardından polis memuru Muhittin Zenit ile polis muhbiri Erhan Tuncel arasındaki telefon görüşmesinde şu ifadeler yer almıştı:
- Zenit: Ne oğlum, direkt kafaya sıkmışlar.
- Tuncel: Öldü mü?
- Zenit: Tabii canım. Tek farklılık, kaçmayacaktı ama bu kaçtı.
- Tuncel: Yakalandı mı peki?
- Zenit: Yok canım.
-Tuncel: Hımmm... Zannetmiyorum abi bunların olduğunu ya.
- Zenit: Valla bilmiyorum.
- Tuncel: Yani şeyden değil de. Bizim yani devlete karşı boynumuz kıldan incedir. Paylaşırız.
- Zenit: Kardeş şimdi konuştuğumuzla o. Birbirinden farklı da.
-Tuncel: Konuştuğumuz farklı da, herkesin hedefinde vardı.
- Zenit: Biliyorum ben. Sen şimdi benle muallaklı konuşuyorsun. Koyayım **na gebermişse gebermiş. ‘Onu kim gebertti?’ diye sorgulamıyorum. O konuda samimiyetimden şüphe duyuyorsan o ayrı bir şey.
- Tuncel: Yok abi yok kesinlikle. Eğer bizle alakalıysa araştırırım ederim, getirir uygun bir şekilde size de teslim ederim yani.
- Zenit: Ulan oğlum niye getiriyorsun? Getirmenin ne gereği var?