Gündem

Dink ailesinin avukatı: Cerrah ve diğer şüphelilerin iddianameden çıkarılması bütünsel sorumluluğu bertaraf edecek

Dink cinayeti iddianamesi ikinci kez iade edilmişti

04 Kasım 2015 19:45

Hrant Dink cinayetinde kamu görevlileriyle ilgili hazırlanan iddianamenin savcılığa iadesine ilişkin konuşan Dink ailesi avukatı Hakan Bakırcıoğlu iade edilen iddianamede adı geçen dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, dönemin İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler, dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay ve cinayetin planlandığı dönemde Trabzon İstihbarat Şube Müdürü olan ve hala İstihbarat Daire  Başkanlığı yapan Engin Dinç ya da  diğer şüphelilerin iddianameden çıkarılması ve haklarında dava açılmaması Dink cinayetindeki bütünsel sorumluluğu bertaraf edeceğini ve iddianamenin meşruluğunun tartışmaya açılacağını söyledi.

Dink cinayetinde kamu görevlileriyle ilgili hazırlanan iddianamenin 2. kez savcılığa geri iadesine ilişkin Dink ailesi avukatı Hakan Bakırcıoğlu yazılı açıklama yaptı. 

Agos'tan Uygar Gültekin'in haberine göre, Bakırcıoğlu, kamu görevlilerinin ‘direnç ve bariyerlere rağmen’ savcılık tarafından sorgulandığını belirtti.  

Bakırcıoğlu, iddianamede adı geçen kamu görevlilerine dikkat çekerek bütünsel sorumluluğu içermeyen bir iddianamenin kabul göremeyeceğini açıkladı.

 

“Tarafımızdan meşru görülmeyecektir”

 

Bakırcıoğlu’nun açıklaması şöyle,

 “A.İlhan Güler, Celalettin Cerrah, Reşat Altay, Engin Dinç veya diğer şüphelilerin iddianameden çıkarılması ve haklarında dava açılmaması Dink cinayetindeki bütünsel sorumluluğu bertaraf edecektir. Yine iddianamede haklarında TCK m.83 uyarınca suçlama yöneltilen şüpheliler hakkında bu suçlamanın değiştirilerek görevi ihmal suçlaması yöneltilmesi halinde de bu durum şüphelilerin Dink cinayetindeki iştiraklerini örtbas etmelerine zemin yaratacaktır.

Dink cinayetinde kamu görevlilerinin bütünsel sorumluluğunu ve kasten öldürme suçlamasını esas almayan bir iddianamenin meşruluğu tartışma konusu olacaktır. Bütünsel sorumluluğu ve kasten öldürme suçlamasını içermeyen bir iddianamenin müşteki-müdahil taraf olarak tarafımızdan da kabul görmeyeceğini bugünden beyan etmekteyiz.

 

Soruşturma süreci

 

İstanbul ve Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü, EGM İstihbarat Daire Başkanlığı, Trabzon İl Jandarma Komutanlığı, İstanbul Valiliği ile MİT Trabzon ve İstanbul Bölge Başkanlığı görevlilerinin Hrant Dink cinayetinde sorumluluklarının bulunduğu delilleri ile birlikte açıkça ortada olmasına rağmen yalnızca Trabzon İl Jandarma Komutanlığının 8 görevlisi hakkında dava açılmıştı.  

İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü görevlileri olan Celalettin Cerrah, Ahmet İlhan Güler, Bülent Köksal, İbrahim Pala, İbrahim Şevki Eldivan, Volkan Altunbulak, Bahadır Tekin, Özcan Özkan ile Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü görevlileri olan Reşat Altay, Ramazan Akyürek, Engin Dinç, Faruk Sarı, Ercan Demir, Özkan Mumcu, Muhittin Zenit, Mehmet Ayhan hakkında yapılan idari inceleme sonucu soruşturma izni verilmemiş, verilen kısmı soruşturma izinleri de Bölge İdare Mahkemesi tarafından kaldırılmıştı.

Dink cinayetine dair inceleme yapan Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığınca düzenlenen raporda Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı ile Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü görevlilerinin Dink cinayetinde sorumlulukları tespit edilmişti. Bu rapora istinaden İstihbarat Daire Başkanlığı görevlileri olan Sabri Uzun, Ramazan Akyürek, Necmettin Emre, Vedat Yavuz, Ali Fuat Yılmazer, Tamer Bülent Demirel, Osman Gülbel, Yılmaz Angın ve Hüsamettin Yaman ile Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü görevlileri hakkında İçişleri Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığınca “Araştırma Raporları” düzenlenmişti. Düzenlenen bu raporlarda Başbakanlık Teftiş Kurulu raporunun aksine EGM İstihbarat Daire Başkanlığı ile Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü görevlileri hakkında “herhangi bir işlem yapılmasına gerek olmadığına” karar verilmişti. 

 

AHİM kararı

 

İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi 14 Eylül 2010 tarihli Dink-Türkiye kararında, Bakırköy 8.Ağır Ceza Mahkemesi 21 Mayıs 2014 tarihli kararında, HSYK 1 Temmuz 2014 tarihli kararında ve Anayasa Mahkemesi 17 Temmuz 2014 tarihli kararında Dink cinayetinde sorumluluğu olan kamu görevlilerinin etkin şekilde soruşturulmaları gerektiğini karara bağlamıştı.

 

Dosyalar birleştirildi

 

Dink cinayetine iştirak eden kamu görevlileri hakkında yaptığımız suç duyuruları Dink cinayetinde açığa çıkan bilgileri soruşturmak ve Dink cinayetini işleyen örgütü açığa çıkartmak amacı ile İstanbul C. Başsavcılığının 2007 yılından bu yana açık tuttuğu sonrasında 2014/40810 Soruşturma numarasını alan dosya ile birleştirildi.

 

Jandarma görevlileri ifade verdi

 

Dink cinayeti soruşturması 2014 yılında Savcı Yusuf Hakkı Doğan’a devredildi. Savcı Yusuf Hakkı Doğan tarafından ilk olarak 18 Mayıs 2014 tarihinde Sabri Uzun’un şüpheli sıfatı ile ifadesi alındı ve akabinde de cinayette sorumluluğu olan kamu görevlilerinin ifadesi alınmaya devam edildi. Yusuf Hakkı Doğan’ın Yargıtay’da görevlendirilmesi üzerine de soruşturma dosyası Savcı Gökalp Kökçü’ye devredildi. Savcı Gökalp Kökçü tarafından da ifadeleri alınmamış olan Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü, İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü, Trabzon İl Jandarma Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı görevlileri ile MİT İstanbul Bölge Müdürlüğü görevlisi Özel Yılmaz’ın ifadesi alındı.

Savcı Kökçü tarafından Dink cinayetini işleyen örgütün üst yapılanmasına ve bağlantılarına ulaşılmasına yönelik de soruşturma derinleştirildi ve deliller toplandı. 

 

Delilere ulaşıldı

 

Dink cinayetine ilişkin 2014 yılına değin yapılmayan etkin soruşturma Savcılar Yusuf Hakkı Doğan ile Gökalp Kökçü tarafından yapıldı. Soruşturmada Dink cinayetini işleyen örgütün üst yapılanması ve bağlantılarına ilişkin önemli bilgi ve delillere ulaşılmasının yanı sıra cinayette sorumluluğu olan kamu görevlilerinin de sorumluluklarını yeniden ortaya koyan bilgi, belge delillere ulaşıldı.

Dink cinayeti soruşturması kapsamında Ramazan Akyürek, Ali Fuat Yılmazer, Ercan Demir, Özkan Mumcu ile Muhittin Zenit tutuklandı.

 

İstenilen cezalar

 

Savcı Kökçü tarafından soruşturmanın geldiği aşama dikkate alarak Dink cinayetini işleyen örgütü açığa çıkarmak üzere soruşturma dosyasının açık tutulmasına, bu kısmın tefrik edilmesine karar verildi ve Dink cinayetine iştirak eden 25 kamu görevlisi hakkında 20 Ekim 2015 tarihinde iddianame düzenlendi.  Düzenlenen iddianame Başsavcılığın onayına sunuldu. Düzenlenen ve onaya sunulan iddianamede Ali Fuat Yılmazer, Ramazan Akyürek, Tamer Bülent Demirel, Osman Gülbel’in TCK m.82, Engin Dinç, Reşat Altay ile Ahmet İlhan Güler’in TCK m.83, Sabri Uzun ile Celalettin Cerrah’ın ise TCK m.257 uyarınca cezalandırılmaları talep edildi. Müşteki-müdahil taraf olarak Celalettin Cerrah ile Sabri Uzun hakkında da tarafımızdan TCK m.83 uyarınca iddianame düzenlenmesi talep edilmişti. 

 

"Soruşturma önünde bariyerler var"

 

Dink cinayetine iştirak eden kamu görevlilerinin sorgulanmalarının ve soruşturulmalarının önünde oluşturulan direnç ve bariyerlere rağmen Savcı Kökçü tarafından sorgulandılar ve soruşturuldular.  Direnç ve bariyerlere rağmen 2014 yılından itibaren etkin şekilde soruşturulan kamu görevlilerinin düzenlenen iddianame ile yargılanmaları olanaklı hale geldi. 

 

"Olumlu bulduk"

 

Savcı Kökçü tarafından düzenlenen iddianame yargılanmasını talep ettiğimiz bazı kamu görevlilerini içermese dahi Dink cinayetine iştirak eden kamu görevlilerinin önemli bir kısmının dayanakları ve delilleri ile birlikte yargılanmasını olanaklı hale getirdiği için tarafımızdan olumlu bulundu.

Savcı Kökçü tarafından açık tutulan soruşturma dosyasında da Dink cinayetini işleyen örgütün üst yapılanması ile bağlantılarının açığa çıkarılacağına yönelik inancı da taşımaktayız.   

 

"83. maddeden yargılanmalarını istedik"

 

Soruşturma dosyasına farklı tarihlerde sunduğumuz birçok dilekçelerimizde delil ve dayanaklarını da belirtmek sureti ile kamu görevlilerinin Hrant Dink’e yönelik tehdit atmosferinden haberdar olmalarının yanı sıra Hrant Dink’in öldürüleceği somut bilgisine sahip olduklarını buna rağmen koruma tedbirlerini kasıtlı olarak almadıklarını, cinayeti tasarlayan örgüte kasıtlı olarak operasyon yapmadıklarını beyan ettik ve Celalettin Cerrah, Ahmet İlhan Güler, Reşat Altay, Ramazan Akyürek, Engin Dinç, Faruk Sarı, Ali Fuat Yılmazer, Sabri Uzun, Tamer Bülent Demirel, Osman Gülbel, Yılmaz Angın’ın da içerisinde olduğu kamu görevlileri hakkında TCK m.83 uyarınca iddianame düzenlenmesini talep ettik.

 

"İddianame bütünsel sorumluluğu doğruluyor"

 

Savcı Kökçü tarafından düzenlenen ve onaya sunulan iddianame Dink cinayetinde sorumluluğu olan İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü, Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı görevlilerinin önemli bir bölümünü kapsaması, suçlamanın esas olarak TCK m.82 ve 83 uyarınca yapılması nedeni ile müdahil taraf olarak 2007 yılından bu yana beyan ettiğimiz bütünsel sorumluluğu doğrulayan bir iddianame oldu.  

Savcı Kökçü tarafından örgütün soruşturulması için açık tutulan bir dosya bulunmasına, bu konu ile ilgili soruşturma sürdürülmesine, soruşturulan kamu görevlileri hakkında TCK 82 ve 83 madde uyarınca iddianame düzenlenmesini gerektiren bilgi, belge ve deliller bulunmasına rağmen Başsavcılığa gönderilen iddianame soruşturmanın tamamlanmadığı ve bir kısım şüpheliler hakkında kasten öldürme suçunun delilinin ortaya konulmadığı iddia ve gerekçesi ile onaylanmadı ve Savcı Kökçü’ye iade edildi.   

 

"Örtbas zemini yaratacaktır"

 

A.İlhan Güler, Celalettin Cerrah, Reşat Altay, Engin Dinç veya diğer şüphelilerin iddianameden çıkarılması ve haklarında dava açılmaması Dink cinayetindeki bütünsel sorumluluğu bertaraf edecektir. Yine iddianamede haklarında TCK m.83 uyarınca suçlama yöneltilen şüpheliler hakkında bu suçlamanın değiştirilerek görevi ihmal suçlaması yöneltilmesi halinde de bu durum şüphelilerin Dink cinayetindeki iştiraklerini örtbas etmelerine zemin yaratacaktır.  

 

"Kabul etmeyiz"

 

Dink cinayetinde kamu görevlilerinin bütünsel sorumluluğunu ve kasten öldürme suçlamasını esas almayan bir iddianamenin meşruluğu tartışma konusu olacaktır. Bütünsel sorumluluğu ve kasten öldürme suçlamasını içermeyen bir iddianamenin müşteki-müdahil taraf olarak tarafımızdan da kabul görmeyeceğini bugünden beyan etmekteyiz.  

 

 

İlgili Haberler