Medya

Dilipak: Yunan diye bir millet, bir medeniyet yok, 'İon halkları' var; Grek dedikleri Likyalı denizciler!

"Yunan medeniyeti bir gasp ve intihal medeniyetidir"

12 Temmuz 2016 15:33

Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak, Yunan medeniyetinin bir gasp ve intihal medeniyeti olduğunu ileri sürerek, “Yunan diye bir millet, bir medeniyet yok. ‘İon halkları’ var. O halkların yaşadığı coğrafyaya İonia deniyor. İonia ise Girit ve Mora’dan ibaret. ‘İonia halkları’ arasında göreceli olarak baskın olan halk Grekler. Grek dedikleri Likyalı denizciler. Grekçe dedikleri de Likya dili olan Likca’nın avamicesi” ifadelerini kullandı.

Abdurrahman Dilipak’ın bugün (12 Temmuz 2016) yayımlanan “Yunan diye bir millet de yok, bir medeniyet de” başlıklı yazısı şöyle:

Medeniyetin “Mim”in kaldırın, geriye kalan neyse “Yunan Medeniyeti dedikleri de öyle bir şeydir işte. 

Hristiyanlık diye bir ilahi dinin olmadığını söyledim, birileri aklınca dalga geçti.. Hristiyanlık denilen “religio”nun doğuşu Hz. İsa’dan 50 yıl sonra.

İslam inanışına göre, her Peygambere gelen ayrı bir din yok. Bir tek din var, o da “Allah’ın dini”dir. Onun peygamberleri ve kitapları vardır.. Hz. İsa’ya gelen kitabın adı “İncil”di. O da bugünkü halini, Hz. İsa’dan 3 asır sonra İznik’te aldı.

Yunan da öyle. Yunan diye bir millet, bir medeniyet yok. “İon halkları var”. O halkların yaşadığı coğrafyaya “İonia” deniyor. “İonia” ise Girit ve Mora’dan ibaret. “İonia halkları” arasında göreceli olarak baskın olan halk Grekler. Grek dedikleri Likyalı denizciler. Grekçe dedikleri de Likya dili olan Likca’nın avamicesi.

Batı kendine bir kök uydurması gerekiyordu, ona “Judeo-Grek” dediler.. Judeo’ya Mısır’ı da dahil ettiler…

Yunan milleti diye Helen, Rum, Trek, Grek, Mekadon ne buldularsa hepsini dahil ettiler..

Aslında “İonia” Roma, Kartaca, Mısır, Mezopotamya üzerinden İran, Hindiçin, Ege üzerinden, Karadeniz bağlantılı olarak Balkanlar, Kafkaslar, Trekler, Mekadonlar, Moğollar, Ruslar bütün bu halkların, mal, para, bilgi insan aktarma, değişim, bağlantı noktası Kuzey Doğu Akdeniz’in Adriyatik’le Ege denizi arasındaki Girit ve Mora havzası idi.

Europe ya da Paris hepsi kendini Yunan mitolojisi dedikleri bir mitoloji üzerinden tanımlamaya çalışıyor.. Aslında Yunan mitolojisi dedikleri Babil ve Kaf dağı masallarından ibaret. Mısır tanrıları ve esoterizmi Yunan mitolojisi olarak etiketlenip pazara sunuluyor…

Rum diye bir millet yok aslında. Kur’an-ı Kerim’deki Rum suresi Anadolu halklarından, uygarlıklarından söz eder. Selçuklu da Müslüman halka “Rum” denirdi. Ahiyanı Rum, Baciyanı Rum, Gaziyanı Rum, Rumeli, Arzı Rum, Urumiye, Rumi sanat, Rumi takvim, bunları kimi ifade eder? Anadolu coğrafyasında yaşayan Müslümanı da, gayrimüslimi de Kürd’ü, Arab’ı hepsi Rum’dur.

Mesela ilk olimpiyatlar Atina’da değil Hatay da yapıldı.. Aristo’nun felsefe okulu da Antalya Serik de idi. Eflatun Çanakkaleli idi ve Devlet isimli kitabı da, Urfa Harran da, tıp ve astronomi mektebinin kütüphanesinde kayıtlı idi. Yunanca dedikleri dile Arapça’dan tercüme edildi…

“İonia”, “Anatolia” derken sondaki “ia”ya dikkat!. Biz “İyonya, Anatolya” filan diyoruz da, işin içinde iş var. Asia, Rusia, İtalia, Romania, Bulgaria, Almania, Avustralia, Algeria, Syria, İndia, Libia, Makedonia, Georgia, Armania.. Say sayabildiğin kadar.

Yunan medeniyeti bir gasp ve intihal medeniyetidir…

Batı kendine esoterik, mitolojik bir kök üretti. Tanrılar tanrısı Zeus’tan, Aşk tanrıçası Afrodite uzayan ince uzun bir yol.  Prometheus Tanrıdan ateşi çalar.

Zeus ve Afrodit aynı zamanda Güç ve estetiği temsil eder. “Güç” ve “estetiğin evliliği”nden Europe ve Paris doğar.. Lucifer yeraltından çıkıp yeryüzüne kötülük saçacaktır. “Dünyanın derinlerinde yaşayan” Yeraltının güçlü yargıcı Lucifer’i yeraltında tutmaya çalışacaktır. Ama bir yandan Pandora’nın kutusu açılır, öte yandan Lucifer yeraltından kaçar. Zaten Lilith Hz. Adem’i kandırmış, sonra da yeryüzünde onu yalnız başına bırakıp Lucifer’e kaçmıştır.

Batının sembolleri, markaları hep bu mitoloji ile ilgilidir.. Mercedes, Apollon, Hermes..

Aslında tarihleri de bunların hayali hikayelerden oluşuyor.. Bizim Anadolu’ya geliş hikayemiz de bunların uydurduğu bir şey. Biz hep buradaydık, kimimiz Hind’e, kimimiz Çin’e gitti, orada kaldı. Kimi geri döndü, kimi gitti-geldi yine gitti. Kimimiz hiç gitmedi. Yani biz hep buradaydık..

En son 1927’lerde Noel Baba diye bir efsane uydurdular.. İncil hafızı, Antalyalı bir İsevi’den “Nordik bir masal kahramanı” ürettiler…

Hristiyanlık Hz. İsa’dan 50 yıl sonra çıktı. Roma’ya hizmet eden, İsevi avcısı Tarsuslu bir Yahudi olan Saul, Şam sokaklarında Hz. İsa’nın bedenlenmiş ruhu ile karşılaşır ve İsevi olur. Petrus adını alır. Sonra gelip Hatay’da ilk mabedi inşa eder. O zamana kadar Hz. İsa bir Beni İsrail peygamberidir. Saul haramları helal kılar, Hatay’da “Hristiyanlık” adı ile yeni bir inanç sistemi “Religio” ilan eder.. Hristiyanlık Made in Hatay’dır. Made in Saul’dür.. Yoksa Hz. İsa yaşarken O’na iman eden bir kral vardır Urfa’da. Ondan pek söz edilmez..

Mesela Hristiyan alemi neden Aya Yorgi, Aya Sotri, Aya Ayani’den söz etmez. Neden Barnaba İncilini görmezden gelir.. Mormon İncili tartışılmaz.

Batı kendini de, dünyayı da kandırıyor.. Tarihin en kanlı saltanatı, en büyük yağmasını gerçekleştirdiler. Sahip oldukları güç ve servetin arkasında bu yağma, sömürü düzeni var.. Sahi Kızılderililere ne oldu, kara derililer, Aborjinler, Hind ve Çin halkının başına gelenler neydi!? Bugün 62 kişi dünya gelirinin yarısına sahipse, dünya nüfusunun yarısına sahip iki ülkenin sahip olduğu toprak, 170 milyonluk Rusya’nın sahip olduğu toprağın yarısı kadarsa, bunun nasıl böyle olduğunu anlamak için bu büyük komployu görmek gerek.

Kavramları, kurumları ile batı aslında büyü üzerine kurulu bir siyasetin, ekonominin, kültür ve sanatın adıdır… Ama artık kendi tarihlerinin sonuna geldiler. Oyun bitti.

Selâm ve dua ile.

İlgili Haberler