Gündem

Dilipak: Uzun adam üç dönem sözünde durmalı, kimse kendini vazgeçilmez sanmasın

Abdurrahman Dilipak: Erdoğan da, Davudoğlu da, Babacan da yaşarken, ayakları üzerinde dururken geri çekilecek ve yerlerine daha genç yeni isimler gelecek

11 Mart 2014 15:27

Yeni Akit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak, AKP'nin 3 dönem kuralına ilişkin son dönemde parti tabanından yüksek sesle dile getirilen, bakan  ve milletvekillerince yapılan açıklamalarla da bu kuralın kaldırılacağına dair kamuoyunda oluşan intibaya karşı çıkarak, "Uzun adam'ın ayağına taş değsin, saçının teline zarar gelsin istemem. O ayrı bir konu. Ama söz verdiğinde sözünde duracak. 3 dönem ilkesel olarak doğru bir karardı ve bu karardan dönülmemesi gerek" dedi. 

Dilipak, 3 dönem kuralının kaldırılarak Başbakan Tayyip Erdoğan'ın tekrar genel başkan seçilmesi yönündeki taleplerin "Sen gidersen biz ne yaparız!" endişesinden kaynaklandığını belirterek, "Erdoğan da, Davudoğlu da, Babacan da  yaşarken, ayakları üzerinde dururken geri çekilecek ve yerlerine daha genç yeni isimler gelecek" ifadelerini kullandı.

Abdurrahman Dilipak'ın Yeni Akit gazetesinde "3 dönem meselesi" başlığıyla yayımlanan (11 Mart 2014) yazısı şöyle:

Birileri bastırıyor; “Aman bizi bırakıp gitme. Sen gidersen biz ne yaparız!”..

Öyle ya, o orada kaldığı sürece size bir zarar dokunmaz ve Türkiye büyümeyi sürdürür ve o oradan gittiği gün işler sarpa sarar, öyle mi?

Bakın “Şeyh uçmaz, mürit uçurur” diye bir söz var! Sizi liderleriniz ve şeyhleriniz değil, amelleriniz kurtarır..

“Uzun adam”ın ayağına taş değsin, saçının teline zarar gelsin istemem. O ayrı bir konu. Ama söz verdiğinde sözünde duracak. 3 dönem ilkesel olarak doğru bir karardı ve bu karardan dönülmemesi gerek.. Erdoğan da, Davudoğlu da, Babacan da  yaşarken, ayakları üzerinde dururken geri çekilecek ve yerlerine daha genç yeni isimler gelecek ve onlar arkalarına dönüp “raina” değil, “unzurna” diyecekler.. Birbirlerine yardım ve dua edecekler..

Başbakan öyle anlaşılıyor ki bu durumda cumhurbaşkanlığına aday olacak, o da görevini tamamlayıp yerini bir başkasına devredecek. Bu durumda yerel seçimlerin hemen akabinde önce Ermeni meselesini, ardından Çankaya’yı konuşmaya başlayacağız..

Dışarıda da yapacak bir sürü iş var.. Abdullah Gül de, yükselmek için , daha önce yazdığım gibi İİK’na yükselecek..

Bildiğim kadarı ile Davudoğlu üniversiteye dönmek ve STK’larla çalışmalarını sürdürmek istiyor.. Bakanlığın bürokrasisinden kurtulup “Sivil diplomasi”ye ağırlık vermek istiyor..

Hz. Ömer yaşıyor diye düşünelim, Halid b. Velid’in azlinde uyguladığı yöntemi hatırlayın! “Müslümanlar zaferi neredeyse Halid b. Velid’den bekliyorlardı. Zaferin Halid b. Velid’den değil Allah’tan olduğunu göstermek için Halid b. Velid’i azlettim. Yerine kölesi Zeyt komutandır!”

Allah Hz. Ali’ye iktidar vermedi. Oysa o Allah’ın Arslanı, ilmin kapısı, Ehl-i Beyt’in kaynağı idi!

Allah, Ebu Zer’e servet vermedi. Oysa o Peygamberin sevgili yol arkadaşı idi.. İktisad kuramcısı idi. Kendi acından öldü, karısı da.. Keçisi de!

Kimse sizi Allah’ın elinden alamaz.. Herkes için ancak yaptığının karşılığı vardır.. Allah bizleri mallarımız, canlarımız, sevdiklerimizle, kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edecektir.. Allah servet ve iktidarı halklar arasında evirir, çevirir..

Ne kadar çok “Zafer” ve “Başarı”ya odaklandık.. Unutmayalım ki, kaybedilen savaşların da kahramanları vardır, Hz. Ali gibi, Ömer el Muhtar gibi, Şeyh Şamil gibi, Hz. Salih, Hz. Lut, Hz. Nuh gibi!

Mahkeme kadıya mülk değil! Siyasi makamlar da öyle.. Kimse kendini vazgeçilmez sanmasın.. Mezarlıklar, öyleleri ile doludur! Herkes gibi günü geldiğinde peygamberler, veliler, krallar, şöhret ve zenginlik sahipleri de gidecekler..

Kim neyi ihtirasla isterse, Allah o şeyi onun için imtihan vesilesi yapar. O iş “dua ile istenen bela”ya dönüşebilir.. Dikkat edelim, bize hayır gibi gelen şeyde şer, şer gibi gelen şeylerde hayır olabilir. Biz hayırlısını isteyelim. “Bizi nimet verdiklerinin yoluna ilet, gazaba uğrayanların değil” diyelim.

Kimse Tanrıyı kıyamete, ya da iktidara, servete zorlayacak değil! Haşa! Allah’ın yetmeyen aklına akıl, yetmeyen gücüne güç, yetmeyen parasına para yetirecek değildir. Allah bir şeye hükmettiğinde “ol” der ve o olur! O esbabını da kendi yaratır.. Dilerse kâfirleri bile dinine hizmet ettirir.. O işler Promete’nin peşinden gidenlerin işleridir.. Kimse Allah’ın elinden servet ve iktidarı çalacak değildir! Onun adına mutlak anlamda, onun iradesi dışında bu tasarrufa da sahip değildir..

Liderlerin, şeyhlerin, Mehdi’nin, hatta peygamberlerin kurtarıcı güçleri yok.. Onlar kurtuluşa; Allah’a, resulüne, kitaba çağırırlar.. O mesajı açıklar, örnekleyerek yaşarlar, o kadar.. Birileri liderlerini, örgütlerini Şeyhlerini, peygamberlerin sahip oldukları yetkinin üstünde görüyorlar sanki. Devlet ve kralların kutsanması da bu anlayışın ürünü.. Kimi de din büyüklerini İlah ve Rab ediniyor bu şekilde, Allah korusun!

Hem zaten, işin sırrı şu değil mi: Her topluluk layık olduğu gibi idare olunur. Siz kendi hakkınızdaki hükmü değiştirmedikçe, Allah sizin hakkınızdaki hükmü değiştirmeyecektir..

Tedbir takdire mani mi? Biz doğru olanı yapalım, sonunda iş olacağına varır..

3 dönem meselesinde ben kararı doğru buluyorum ve bu taahhüdün yerine getirileceğimi ümid ediyorum.. Birilerinin Erdoğan’ı caydırma girişimlerini de doğru ve haklı bulmuyorum.. Bu karar, kendilerinden sonrakiler için de siyasi bir ahlak dersi olmalı. Yoksa bu emsal olacak karar, daha sonra gelecekler için kötü bir örnek olabilir..

Yaşlılar ve tecrübe sahipleri bir adım geri çekilmeli, gençler, abileri yaşarken, onların tecrübelerinden yararlanarak, kendileri yola revan olmalı ve zamanı geldiğinde yerlerini, daha genç olanlara devretmeliler..

Kimsenin bu işleri bırakıp, tatile çıkmalarından sözettiği yok.. Belki bu şekilde daha bağımsız, özgür bir şekilde, sınırları aşan bir hareket serbestiyesi içinde, sırtında iktidar küfesi olmadan, evrensel anlamda çok daha verimli ve etkin olabilirler ve görevi devralan kardeşlerinin önlerini açıp, arkalarını toplayabilirler..

Sonunda Allah’ın iradesi gerçekleşecek. Ben O’nun “rıza”sının verilen sözde durmak, siyaseti Hz. Ömer, Hz. Ali hassasiyeti ile sürdürme yönünde olduğunu düşünüyorum.

Bir sonraki belediye seçimlerinde de bu hassasiyet aynen sürdürülmeli.. Bu seçimlerde aday olmaması gereken bazı isimler yine aday oldular.. Bu işlere temiz gelip kirli gitmek, kirli gelip temiz gitmek de mümkün. Temiz gelip temiz gidenler ve kirli gelip kirli gidenler de var elbette.. Onun için seçtiklerinizin üzerinden gözünüzü eksik etmeyin.. Bu işler sadece onların akıl ve vicdanlarına emanet edilmeyecek kadar önemli işlerdir.. Oy verdikleriniz de olsa bir yanlışlık gördüğünüzde, eğer söz dinlemiyorlarsa, o zaman yapmanız gerekeni de yapmalısınız.. Kol kırılıp yen içinde kalmamalı. Sonra kol ya kangren olur ya da çolak kalır.

Selam ve dua ile..