Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak, TSK'daki cunta yapılanması tarafından düzenlenen darbe girişiminin ardından Gülen cemaatine yönelik başlatılan soruşturmalarla ilgili olarak "Birileri FETÖ’cü olmadığı halde, birileri tarafından FETÖ’cü ilan ediliyorsa, Allah onların da bin belasını versin.. Böyleleri var. FETÖ’cü diye, örgüte isyan edenleri görevden alıyorlar. Bakan oluru ile alınan FETÖ’ye savaş açmış mülki idare amirleri var ya hu! Bu adamlar bu etki mekanizmasını nasıl çalıştırıyorlar. İtirazları inceleyip bu hainleri öncelikle sistemden ayıklamak gerek" dedi.
Abdurrahman Dilipak'ın "Kim FETÖ’cü kim değil?" başlığıyla yayımlanan (30 Ağustos 2016) yazısı şöyle:
FETÖ’cüler şimdi de “Kasım’a kadar Erdoğan gidecek” demeye başladılar.. Birileri de bu hep yalan çıkan kehanetlere inanmaya devam ediyor.. Hakikat şu ki, kimin ne olacağını yalnız Allah bilir.. Hüküm Allah’ındır.. Onlara kalsa zaten kaç yıl önce bu işi bitirmiş olacaklardı. La galibe illallah! Ama adamlar biraz da haklı. Bunca tasfiyeye rağmen abiler, ablalar, imamlar, mütevellilerin birçoğu hâlâ yerlerindeler.. “Cemaat” varlığını sürdürmeye devam ediyor.. Başta ABD olmak üzere, batı da bunlara sahip çıkıyor..
En son açıklanan şu: ByLock listesi herkesin kafasını karıştırdı.. ByLock kullanan kripto paralelcilerin listesi, bazı sitelerde yayınlandığına göre “8 eski, yeni 2 bakan, 47 eski, mevcut 33 milletvekili, 11 eski, 3 yeni müsteşar, 13 eski, 7 mevcut genel müdür, 22 eski, 3 yeni vali, 34 eski 7 mevcut kaymakam, 7 eski 2 mevcut büyükşehir belediye başkanı, 34 eski, 11 il-ilçe belediye başkanı, 6 eski, 2 yeni daire başkanı, 17 eski 4 mevcut genel müdür” olarak iddia ediliyor.. Biran önce iddiaların açıklığa kavuşturulması, kişilerin töhmetten kurtarılması gerekir..
Sanırım biz bu temizlik operasyonunda bir yanlış da yapıyoruz. Mesela belediye başkanı paralelci ise, Genel sekreter, Personel/İnsan Kaynakları Müdürü paralelci ise, siz bu adamlar eli ile temizlik yapıyorsanız, temizlenecek olan, Paralelciler değil, dün kendileri ile beraber olup, bugün kopmaya çalışanlar olacaktır ki zaten de öyle oluyor.. Ya da düzmece evraklar, istihbarat raporları, ihbarlarla diledikleri birini suçlu gösterebiliyorlar.. Çünkü onlar bu işi çok iyi biliyorlar. Kendi içlerinden feda edilecekleri de biliyorlar.. Onun için de asıl kriptoları gizleyip zayıf halkaları öne çıkarıyorlar. Böylece operasyonun inanılırlık ve ciddiyetini de sulandırıyorlar.. Zaten Gülen de izin verdi ya, dillerinin ucu ile küfür de edebilirler..
“Tasfiye operasyonu” vesilesiyle birileri örgütü deşifre etmelerinden endişe ettikleri birilerini tasfiye ediyor olabilirler. Bazı belediyelerde yaşanan olaylardan sonra örgütten ayrılıp FETÖ’yü suçlayanları, hemen FETÖ’cü diye tasfiye ettiler mesela. Onu tasfiye edenler asıl FETÖ’cülerdi.. Buna dikkat etmek gerek..
Önce özel kalem, genel sekreter, çaycı, güvenlikçi, bilgi işlem, personel, muhasebe bölümlerine bakın.. Önce operasyonu yapacak adamların temizliğine bakın. Öyle Gülen’e küfredip, Erdoğan’ı göklere çıkartmasına filan kanmayın hemen.. Bunlar takıyyeci..
İmamlar, ablalar, abiler, mütevelliler öyle çok fazla göz önünde olmayabilir. Kurum içinden biri de olmayabilir.. PKK’dan biliyorsunuz bir temizlik personeli, belediye başkanını sorgulayabilir.. Bu tür yapılarda mesela Büyükşehir Belediye Başkanı, kendine bağlı bir işletmeden emekli olan, işçi kadrosunda çalışan birinin emrinde olabilir.. Mesela Gülen emekli bir vaiz. Ama Diyanet İşleri Başkanı ona bağlı olacaktır.. Bu tür yapıların hiyerarşisi genel hukuk kurallarına değil, örgüt raconuna bağlıdır..
Bunların “Ben vazgeçtim” demelerine inanmayın. Altlarındaki isimleri, üstlerindeki isimleri, beraber çalıştıklarının isimlerini veriyorlar mı, daha önce birlikte yaptıkları ya da yapmak zorunda olduğu işler hakkında bilgi-belge veriyor mu?
Temizliğe tepeden başlayacaktınız.. Tek bir “Cemaat” yok, bunu da bileceksiniz. Birini çekersiniz, bir başkası onun yerine gelir..
Cemaat derken, her hangi bir gruptan söz etmiyorum. Tırnak içinde benzer, doğrudan ya da dolaylı olarak aynı kaynaklardan beslenen yapılardan söz ediyorum.. Birbirinden çok farklı, hatta birbirine düşman gibi görünenler arasında bile derin bir bağ olabilir.. Dini bir yapı ile Marksist bir yapı bir milliyetçi grubla birlikte aynı zeminde buluşabilir.. Onlar için fark etmiyor. Dış halkadaki sempatizanların da bu derin gerçeği bilmesi gerekmiyor.
Bir de adamlar öyle bir tezgah kurmuş ki, birini görevden alıyorsun, yerine gelen de onlardan.. Onun için birini görevden alırken, altına üstüne bakmanız gerekiyor.. Zaten tepedeki adam onlardan ise alttakileri değiştirmenin bir faydası da yok.
Temizliğin aşağıdan yukarı değil, yukarıdan aşağı olması gerek.. Bir odayı temizlerken bile uymanız gereken en temel ve basit kural bu.. Hırsız içeride iken kapının kilidini değiştirmenizin bir faydası yok.
Bir de bugün gerçekten tevbe edenler olabilir.. Her zaman pişmanlık kapısı açık olmalı. Her zaman yanlış yapılabilir bu kadar yoğun görevden almaların olduğu bir yerde. Kararların itiraza bağlı olarak yeniden gözden geçirilmesi konusunda mutlaka bir itiraz masasının çalışıyor olması gerek. Eğer bir yerde yaygın şekilde suçsuzlar suçlu gibi gösterilmeye çalışılmışsa, orada bu kararı verenlerin ciddi bir şekilde incelenmesi ve durum kesinlik kazanınca da bu kripto ihanet çetelerinin çok daha ağır bir şekilde cezalandırılmaları gerekir.. Yani yapanın yanına kâr kalmamalı, suçsuz insanları kasten suçlu gibi gösterenlerin suçunun o suçu işleyenden daha ağır bir cezayı gerektirdiğini unutmamamız gerek.. Zira bu anlamda bir kişiye yapılan bir haksızlık, bütün bir topluma yapılmış bir tehdittir..
Bilerek bu kirli oyunun içinde yer alanlara Allah lanet etsin. Birileri FETÖ’cü olmadığı halde, birileri tarafından FETÖ’cü ilan ediliyorsa, Allah onların da bin belasını versin.. Böyleleri var. FETÖ’cü diye, örgüte isyan edenleri görevden alıyorlar. Bakan oluru ile alınan FETÖ’ye savaş açmış mülki idare amirleri var ya hu! Bu adamlar bu etki mekanizmasını nasıl çalıştırıyorlar. İtirazları inceleyip bu hainleri öncelikle sistemden ayıklamak gerek.
Ve tabii, şüphelilerin sorgusu tamamlanmadan asla polis, savcı ve mahkemeye baskı yapılmamalıdır. Bu konuda tarikatçılık, hemşehricilik, kavmiyetçilik yapılmamalıdır.. Evet onlar da hata yapabilir. Elimizdeki bilgi, belge, tanıklık ne varsa, açık bir şekilde ortaya konulmalıdır. Dolaylı yollarla gözaltından adam kaçırma-kurtarma yollarına tevessül edilmemelidir.. Bu hadislerin şüyuu vukuundan beterdir. Bir kişiyi kurtarayım derken bütüne zarar verirsiniz. Olmaz. Kimse adam kayırmacılığı yapmayacak. Kimse kimseyi haksız yere suçlamayacak! Ne yapılacaksa, açık ve net bir şekilde yapılacak.. Herkes polise, savcıya, mahkemeye yardımcı olacak. Ve herkes kendi vakıf, dernek, işyerinde aynı temizliği yapacak. Bildiği gerçekleri resmi makamlarla paylaşacak..
Namuslu insanlar, namussuzlar kadar dürüst, cesur ve akıllı değilse bu mücadeleyi kazanamayız. Bu mücadeleyi kazanmaya mecburuz. Aksi halde telafisi çok zor olan kaybedecek çok şeyimiz olacaktır. Ve son pişmanlık fayda vermeyecektir..