Die Welt gazetesi ABD Başkanının dış politikasını ele aldığı yorumunda Donald Trump'ın siyasi ve ekonomik ilişkilere hareketlilik getirdiğini belirtiyor:
"Donald Trump taş kesmiş ikonaları kırıp atıyor. Çılgınlar gibi diplomasinin kutsal değerlerine saldırıp, öncelikle de Avrupalıları ürkütüyor. Gün geçmiyor ki Avrupalılar onu tahkir edip dünyanın batmasına sebep olacağını söylemesinler. Avrupa sert çıkışlarıyla kendini ele veriyor. Tiksinmelerinin nedeninin, Donald Trump'ın, Dwight D. Eisenhower'dan sonra güçsüzlüğünü Avrupa'nın yüzüne vuran ilk ABD Başkanı olmasında yattığı söylenebilir mi? Avrupalıların tahminlerinden hiçbiri doğru çıkmadı. Aksine Trump betonlaşmış ve kıpırdatılamaz sanılan her şeyi yerinden oynattı.”
Berliner Zeitung ise Trump'ın sert kararlar almasının Avrupa'dan çekinmesiyle ilgili olabileceği görüşünü savunuyor:
"Amerika'nın büyük pazarlık ustası Avrupa'yı her şeyden önce ekonomik rakip olarak görüyor. Alman ve Fransız holdinglerinin İran'da ekonomik avantaj yakalamasına göz yummak istemediğinden, zamlı gümrük tarifelerini yürürlüğe koymaya hazırlanıyor. Zamlı ithalat vergileri ve yaptırımlarla Avrupa şirketlerine iki yönden saldırmak onu rahatsız etmiyor. Aynı zamanda adeta alay edercesine, Amerika'nın ekonomik sıkıntılarının başlıca kaynağı olan Çin'e uygulamayı kararlaştırdığı zamlı gümrük tarifelerini erteliyor. Almanya karşı koyacak kadar güçlü bir ülke değil. Aynı zamanda Avrupa'nın acınacak durumda olduğu da malum. Bu ortamda Trump'ın yeni sloganı ‘Önce Amerika, en son Avrupa' olabilir.”
Frankfurter Allgemeine Zeitung İtalya'da kurulması planlanan milliyetçi popülist koalisyon hükümetiyle ilgili tahminleri şöyle derlemiş:
"Euro Bölgesi'nden çıkma fikrini şimdilik erteleyen Avrupa tenkitçisi iki siyasi partinin İtalyan ekonomisini büyüme rotasına oturtmak için daha fazla borçlanmayı hedeflemesi hayra alamet sayılamaz. Dış politika dâhil olmak üzere birçok konuda hararetli tartışmaların çıkacağı kesin. Belki de korkulan musibet başa gelmez ve felaket haykırışları boşa gider. Ancak Yunanistan ve Avrupa Birliği'nin sürüklendiği krizi hatırlayan, Avrupa'nın üçüncü büyük ekonomisinin sorumsuzluk ve hayalperestliğinin sineye çekilemeyeceğini bilir. İtalya Avrupa'nın kurucu ülkesi olması hasebiyle ortaklarına karşı da sorumluluk ve yükümlülük almak zorundadır.”
Frankfurter Rundschau gazetesinin yorumunda da İtalya'nın krize sürüklenmesinin Avrupa Birliği'ne pahalıya geleceği belirtiliyor:
"İtalya yakında, Avrupa Birliği'ni bugünkü şekliyle reddeden iki parti tarafından yönetilecek. Her ikisi de para birliği çerçevesinde belirlenen kurallara değer vermiyor. Lig partisi yabancı aleyhtarı ve katı milliyetçi bir partidir. İtalya ekonomik bakımdan Avrupa'nın ağır toplarından sayılır. Ekonomisi tökezlerse, Birlik bu yükün altından kalkamaz. İç ve mülteci politikalarında Avrupa'nın temel değerlerinden uzaklaştığı takdirde, diğer Birlik üyesi ülkelerin de aynısını yapması önlenemez. Almanya, Fransa ve Avrupa Birliği'nin zirvesindeki isimlerin bir an önce koalisyon ortaklarının liderleriyle konuşup, onlara ‘patırtıyı ve hayal kurmayı bırakın, geleceğimizle oynuyorsunuz' demeleri kaçınılmazdır.”
AG, BÖ
© Deutsche Welle Türkçe