Gündem

DHA YURT BÜLTENİ 5

Suriye'nin kaderini İdlib belirleyecek Hasan KIRMIZITAŞ- Uğur CAN- Hüseyin BOZAN- Nuri PİR/İDLİB (Suriye), (DHA) - RUSYA desteğiyle rejim güçlerinin karadan ve havadan ateş altına aldığı İdlib, aynı zamanda 7 yılı aşkın süredir devam eden Suriye’nin ve S

13 Eylül 2018 15:38

Suriye\'nin kaderini İdlib belirleyecek

Hasan KIRMIZITAŞ- Uğur CAN- Hüseyin BOZAN- Nuri PİR/İDLİB (Suriye), (DHA) - RUSYA desteğiyle rejim güçlerinin karadan ve havadan ateş altına aldığı İdlib, aynı zamanda 7 yılı aşkın süredir devam eden Suriye’nin ve Suriye muhalefetinin kaderini belirleyecek kilit kent olma özelliğini taşıyor. Rejim karşıtlarının sığınağı haline dönüşmesiyle ülke nüfusunun neredeyse 3’te birinin topraklarında barındıran İdlib’in düşmesi Suriye muhalefetinin direncinin kırılması anlamını taşıyor. Bu özelliklerinden dolayı rejim karşıtları, \'Küçük Suriye\' olarak tanımladığı İdlib’in kaybedilmemesi için sonuna kadar savaşmayı öngörüyor.
Ortadoğu coğrafyasında \'Arap baharı\' olarak adlandırılan iç kalkışmaların yaşandığı süreçte tarihler 2011 yılının Mart ayını gösterirken Esad rejiminin bir süre önce kontrolü sağladığı Ürdün sınırındaki Deraa\'da daha fazla özgürlük ve demokrasi isteyenler sokağa çıktı. Ancak, rejim güçleri göstericilerin bu isteğine silahla karşılık verdi. Rejim karşıtı ilk gösteride kan akması ile oluşan öfke seli bir anda Suriye’nin tüm kentlerine yayıldı. Daha fazla özgürlük ve demokrasi isteyen Suriyeli sivillerin bu talebi her yerde rejim güçlerince silahla bastırılmak istenmesi, yıllar süren iç savaşın da fitilini ateşledi. Uluslar arası kamuoyunun çağrılarına rağmen Esad yönetiminin gösterileri bastırmak için orantısız güç kullanmakta ısrar etmesi üzerine Suriye Ordusundan ayrılan kurmaylar 2011 yılının yaz ayında rejime karşı silahlanma kararı aldı.
Aynı dönemde ülkenin birçok il ve ilçesinde de benzer yapılar kuruldu ve kendilerine bulundukları bölgenin veya liderlik eden kişilerin isimlerini verdi. Bu süreçte radikal İslami örgütler de silahlanarak rejime karşı duruş sergiledi, terör örgütü PKK’nın bu ülkedeki uzantısı olan PYD yönetimi ise Esad yönetimi ile yaptığı görüşmelerin ardından sürece dahil olmadı. Birçok noktada rejime karşı çatışan farklı isimlerdeki muhalifler kamuoyunda Özgür Suriye Ordusu veya Hür Suriye Ordusu olarak anılmaya başladı. Farklı düşünce yapısına sahip olan ve bazıları birbiriyle çatışmalı olan grupların ortak tek noktası ise 2 yıldızlı Suriye bayrağına eklenen üçüncü yıldızlı yeni bayrağı benimsemesiydi. Tek hedefleri rejim olan Özgür Suriye Ordusu üyeleri kısa sürede ülkenin farklı noktalarında kontrolü bir bir sağladı ve ÖSO bayrağını dalgalandırmaya başladı.
Dağınık bir yapıya sahip olan Özgür Suriye Ordusu’nun düzenli bir şekilde rejime karşı koordineli hareket etmesi için 2012 yılında yapılan toplantıda ÖSO Yüksek Askeri Konseyi kuruldu. ÖSO’nun belirlediği konsey ülkenin güney, kuzey, batı, doğu ve merkez olarak 5 bölgeye ayrılarak mücadele etmesi kararlaştırıldı. Ancak, kurulan yeni yapının pratiğe dönüştürülmesinde sıkıntıların baş göstermesi, ÖSO bünyesindeki gruplar arasında problemlere ve çatışmalara başladı. Söz sahibi olmak isteyen grupların birbiriyle çatışmasıyla başlayan ayrışma DEAŞ’ın Suriye topraklarına girmesi ve geniş bir tabana ulaşmasına zemin hazırladı. 2013 yılında ülkenin birçok noktasına yerleşen terör örgütü DEAŞ, 2014 yılında Rakka’da kontrolü sağladı. DEAŞ daha sonra birbiri ardına birçok nokta ve Türkiye sınırındaki kritik ilçelerde de denetimi ele geçirdi. Rejim ile anlaşan terör örgütü PYD ise bu süreçte tek kurşun sıkmadan Fırat’ın doğusunda Telabyad hariç tüm noktalar ile Fırat’ın batısındaki Afrin’in kontrolünün kendisinde olduğunu ilan etti. Terör örgütü DEAŞ’ın saldırıya geçtiği Kobani’nin ABD öncülüğünde oluşturulan koalisyon ve Türkiye’nin desteğiyle düşmesinin engellenmesinin ardından PYD, karşı atağa geçti. ÖSO üyesi grupların desteğini alan PYD, DEAŞ kontrolündeki Telabyad’ın ele geçirilmesi için hamle yaptı. Beraberindeki ÖSO üyesi gruplara DEAŞ’ın yok edilmesiyle kentin ÖSO’ya bırakılacağını söyleyerek destek bulan PYD, Telabyad’ın kurtarılmasının ardından verdiği sözü tutmadı ve buraya da sözde bayrağını astı. Bu süreçte batılı ülkelere ülkesini seven ve ‘terör örgütü DEAŞ’ı yok eden’ örgüt imajı ile kendini kamufle etmeyi başaran PYD, oluşturduğu sözde Cezire, Kobani ve Afrin kantonlarını birleştirmek istediğini ilan etmesiyle gerçek niyetini de ortaya koydu. PYD’nin kantonları birleştirmek için Fırat’ın batısındaki Cerablus ve Azez’i ele geçirme hayali Türkiye’nin sert tepkisine neden oldu.
Milyonlarca insanın göç ettiği Türkiye, terör örgütü PYD’nin Fırat’ın batısına geçme hayaline engel olduğu sırada bir başka terör örgütü DEAŞ, 2016 yılının ilk günlerinden itibaren Kilis ve Gaziantep’in Karkamış ilçesine peş peşe roket atmaya başladı. DEAŞ’ın attığı roketler Kilis’te 25 kişinin ölümüne yol açarken, terör örgütü Türkiye içerisinde de canlı bomba ve bomba yüklü araçlarla yaptığı saldırılarda yüzlerce kişinin hayatını kaybetmesine neden oldu. Son olarak 2016 yılı Ağustos ayında Gaziantep’te yapılan bir düğünde çoğu çocuk 56 kişinin ölümüne neden olan saldırının ardından Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından ÖSO ile birlikte 24 Ağustos 2016 tarihinde ‘Fırat Kalkanı Harekatı’ başlatıldı. TSK\'nın düzenlediği harekat ile Cerablus ile Azez arasındaki 2 bin kilometre karenin üzerindeki alan DEAŞ\'lı teröristlerden temizlendi. Böylece hem sınır kenti Gaziantep ve Kilis\'i tehdit eden DEAŞ bölgeden arındırılmış, hem de kantonları birleştirmek isteyen PYD’nin bu hayali sonlandırılmış oldu.
Türkiye sınırında bunlar yaşanırken, Esad rejimi ise Rusya ve İran\'ın desteğiyle muhaliflerin kontrolündeki bölgeleri bir bir geri almaya başladı. Guta gibi bazı bölgelerde kimyasal silah da kullanan rejimin kontrolüne giren yerlerdeki muhalifler ve siviller de bu sırada Türkiye sınırındaki İdlib kentine yönlendirildi. Bu yıl başında ise bu kez TSK, güvenliği için tehdit oluşturan PYD denetimindeki Afrin bölgesinin terör örgütlerinden temizlenmesi için Zeytin Dalı Harekatı’nı başlattı. 57 gün süren harekat sonunda 4 binin üzerinde teröristin etkisiz hale getirilmesiyle Afrin terör örgütlerinden arındırıldı ve Türkiye Fırat’ın batısındaki sınır hattını güvenli hale getirmiş oldu.
REJİM KARŞITLARININ SON KALESİ TEHDİT ALTINDA
Suriye rejimi ise en kritik hamlesini geçen Temmuz ayının ortalarında yaptı. Rejim güçleri, iç savaşın fitilinin ateşlendiği adres olan Deraa’da yeniden kontrolü sağladı. Suriyeli muhalifler açısından soğuk duş etkisi yaratan bu gelişme sonrası Deraa’dan ayrılan binlerce muhalif ve sivil de İdlib’in yolunu tuttu. Bu süreçte Esad yönetimi ise Deraa’da elde edilen zaferi muhaliflerin elindeki son kent merkezi olan İdlib’de de kontrolü sağlayarak taçlandırmayı amaçladığını duyurdu. Rejimin bu açıklaması bir anda tüm gözlerin İdlib\'e çevrilmesine neden oldu. Çünkü, iç savaşın ardından Türkiye sınırına yakın olduğu için kenti güvenli gören siviller ile rejimin ele geçirdiği yerlerden gelenlerin de sığındığı tek adres olması nedeniyle 4 milyon nüfusa ulaştığı İdlib, bir anda tüm dünyanın odağı olmaya başladı. Rejime ait savaş uçaklarının kırsalında bombardımana başlamasıyla 4 milyon insanın bulunduğu İdlib, tehdit altına girdi.
BİNLERCE İNSAN GÖÇE ZORLANDI
İdlib’e yönelik gerçekleştirilecek bir operasyonun katliama dönüşmesinin kaçınılmaz olduğunu dile getiren Türkiye’nin başını çektiği ülkeler bu durumu engellemek adına diplomasi trafiği başlattı. İdlib’de garantör ülke olarak bulunan Türkiye, Rusya ve İran’ın çözüm arayışı sırasında Esad rejimi saldırılarını sürdürdü. Tahran\'da yapılacak olan üçlü zirveye sayılı günler kala bu kez Rus savaş uçakları Suriye’deki üslerini tehdit ettiği gerekçesiyle rejim uçaklarıyla birlikte İdlib ve Hama kırsalındaki köy ve ilçeleri havadan bombalamaya başladı. İdlib\'i elinde bulunduran terör örgütü Heyeti Tahriri Şam\'ı (HTŞ) hedef aldığı bildirilen bombardımanlarda onlarca köy ve ilçe savaş uçaklarının yanı sıra karadan da tank, havan ve roketlerle ateş altına alındı. Okul, hastane ayrımı yapılmayan saldırılarda yüzlerce yerleşim alanı yerle bir oldu, onlarca kişi öldü ve 30 binin üzerinde insan evlerini terk ederek iç kesimlere veya İdlib\'e göç etmek zorunda kaldı.
İDLİB\'İN DİĞER ADI \'KÜÇÜK SURİYE\'
Rejim güçlerinin Rusya desteğiyle düzenlediği saldırılarla şimdilik kırsalı tehdit altında olan İdlib ise adeta küçük Suriye gibi. Ülkenin her şehrinin ötesinde neredeyse her ilçe ve beldesinden göç edenlerin sığındığı İdlib, aynı zamanda şu anda Suriye’de yaşamını sürdüren nüfusunun neredeyse 3’te birinin adresi konumunda. Hava ve karadan yapılan saldırıların ardından İdlib’de siviller tedirginliklerini dile getirerek dünyaya \'Bombardımanı durdurun\' çağrısı yapıyor. İdlib\'de yaşayan milyonlarca insanın en büyük ve neredeyse tek umudu ise Türkiye. İdlib sakinleri, en büyük isteklerinin rejimin saldırılarının son bulması ve silahların bırakılarak kentin yönetimini Azez, Cerablus, El Bab ve Afrin’de olduğu gibi Türkiye’nin sağlayarak huzura kavuşmak olarak ifade ediyor.
MUHALİFLER UZLAŞAMASA DA ORTAK KARARLARI SAVAŞMAK
İdlib’in yüzde 60’ında kontrolü elinde bulunduran HTŞ, rejimin saldırılarının ardından savunma hatları oluşturmaya başladı. Kentte bulunan 16 grubun bir araya gelerek oluşturduğu Ulusal Kurtuluş Cephesi de kontrolünü sağladığı bölgelerde olası kara harekatına karşı hazırlık başlattı. Ancak, muhalif grupların oluşturduğu Ulusal Kurtuluş Cephesi’ne kentteki HTŞ ile Ceyşul İzze ise dahil olmadı. Birleşmeye yanaşmayan HTŞ ile silahlı gücü az olsa da aynı yönde karar alan Ceyşul İzze’nin bu tavrı eleştirilere neden olsa muhalifler İdlib’in düşmemesi için saldırılara karşı direniş gösterilmesi ve savaşılmasında mutabakata vardı. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekatı bölgesinde ÖSO’nun lağvedilmesiyle kurulan Milli Ordu da İdlib’in düşmemesi için bölgeye asker kaydırmak için çalışma başlattı. Halen gruplar arasında devam eden görüşmelerde Ulusal Kurtuluş Cephesi ile diğer grupların İdlib’e yönelik rejim saldırısına karşın ortak operasyon odası kurarak izlenecek yol haritasının belirlenmesi hedefleniyor.
HTŞ’YE ‘KENDİNİ LAĞVET’ ÇAĞRISI
Suriye\'de bazı muhalif gruplar ise radikal cihatçı örgüt olan ve Türkiye’de dahil birçok ülke tarafından terör örgütü kabul edilen HTŞ’nin yeni oluşturulan Milli Ordu veya Ulusal Kurtuluş Cephesi’ne dahil olmasını ya da kendisini lağvetmesi çağrısı yaptı. Bu yönde şu ana kadar olumsuz cevap alınsa da müzakerelerin sürdüğü ve HTŞ’nin yönetim kademesine olası bir saldırının katliama dönüşeceği hatırlatılıp korkunç sonuçların müsebbibi olmamaları baskısı yapıldığı öğrenildi. HTŞ\'nin ise hem ülke içinde kendisine yönelik oluşan tepki ve uluslar arası kamuoyunun baskısı aynı zamanda örgüt içerisindeki ılımlı kesimin silah bırakma isteği nedeniyle kendisini lağvetme kararı alabileceği belirtiliyor. Ancak, lağvedilme kararının alınmasının ardından örgüt içerisindeki radikal üyelerin İdlib dahil Suriye’nin birçok kenti ile Suriye dışında HTŞ\'yi terör örgütü kabul eden ülkelerde saldırı ve eylemlere girmesinin de kaçınılmaz olduğu ifade ediliyor.
İDLİB\'E HAREKAT BAŞLARSA, HER YERE SALDIRILACAK
Çok bilinmeyenli denkleme dönüşen İdlib’e yönelik rejimin saldırılarının artması ve 4 milyon insanın bulunduğu kentin tehdit altına girdiğine kanaat getirilmesi halinde muhalifler, ülkenin her yerinde saldırılara geçecek. Son kale olarak adlandırılan İdlib’in düşmemesi için ülkede Esad yönetimi karşıtı tüm silahlı güçler, rejim güçlerinin bulunduğu tüm alanlara saldırı başlatacak. Muhalifler yapmayı planladıkları bu hamle ile Esad\'ın İdlib\'e yönelik saldırılarının engellenmesi veya püskürtülmesi, aynı zamanda rejime kaptırılan bazı bölgelerin de geri alınmasını amaçlıyor.
\'İDLİB\' SAVAŞIN KIRILMA NOKTASI OLACAK
Tansiyonun düşmediği, masada ve sahada hareketliliğin devam ettiği İdlib, aynı zamanda Suriye savaşının kırılma noktası olacak. En kötü senaryoda İdlib\'in düşmesi, son iki yıldır elindeki bölgeleri bir bir kaybeden rejim karşıtlarının, ellerindeki son kent merkezini de Esad\'a teslim etmesiyle psikolojik olarak savaşı kaybetmiş olma duygusuna kapılmasının önünü açacak. Aksi senaryoda ise gösterilecek direniş ve savunma ile İdlib’in düşmemesi direnç kaybedecek olan rejime karşı muhalifleri yeniden umutlandıracak ve yapılacak taarruz ile ülke özgürleştirilebilecek. Her iki senaryoda da İdlib’in öneminin farkında olan muhalifler, kötü senaryo ile 7 yılı aşkın süredir 1 milyon insanın ölümüne, 8 milyon insanın ülke dışına göç etmesine neden olan iç savaştan mağlup olarak ayrılmamak için asla geri adım atmayarak sonuna kadar savaşılacağının mesajını veriyor.
SALDIRILARA İNAT, SOKAĞA ÇIKIYORLAR
Savaş uçaklarının çevresini bombaladığı İdlib kent merkezinde yaşayan siviller ise saldırılara inat sokaklara çıkıyor. Tedirginliklerine rağmen kentte yaşamın olduğunu ve silahlı muhalifler dışında sivillerin bulunduğunu göstermek için evlerine kapanmadıklarını dile getiren siviller, dünyanın kendilerini bekleyen ve katliama dönüşecek Esad tehdidini engellemeye çağırıyor. İç savaşın ardından kendilerini yalnız bırakmayan tek ülke olan Türkiye’nin aynı zamanda tek umutları olduğunu dile getiren İdlibli siviller, en büyük arzularının ise bölgelerinin TSK\'nın yapacağı bir harekat ile HTŞ ve diğer terör gruplarından arındırılarak Azez, Cerablus, El Bab ve Afrin gibi huzura kavuşturulması olduğunun altını çiziyor.


GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
-----------------
///ARŞİV
İdlib\'den kaydedilen görüntüler

============


(ÖZEL) - Muhaliflerden geri adım atmama kararı

SURİYE’nin İdlib kentine yönelik Esad rejiminin operasyon sinyali, muhalifleri de hareketlendirdi. Her türlü askeri harekata karşı hazırlık yapan ÖSO gruplarının bir araya gelişiyle oluşturulan Milli Ordu kurmayları, rejimin İdlib’e saldırısına asla sessiz kalmayacaklarını söyledi.

Geçen yılın sonunda Özgür Suriye Ordusu gruplarının düzenli ve koordineli hareket etmesi için kurulan Milli Ordu, İdlib’de yaşananların ardından tüm cepheleri güçlendirmeye başladı. Esad yönetiminin İdlib’e saldırması halinde Milli Ordu, rejimin bulunduğu tüm cephelere misilleme yapmaya hazırlanıyor.

Milli Ordu\'ya bağlı 2\'nci Kolordu 2\'nci Tümen Komutan Yardımcısı Yarbay Ahmed Halil, kendilerinin rejimin saldırılarına asla sessiz kalmayacaklarını söyledi. Şu an için İdlib’de bulunan muhaliflerin de hazırlıklarını sürdürdüğünü ve kendilerine ihtiyaç duyulması halinde bölgeye güç takviyesi kaydıracaklarını anlatan Yarbay Halil, şu anda tüm rejim karşıtlarının, saldırıları püskürtme noktasında kararlılık sergilediğini kaydetti.

Bazı bölgelerde misillemeler yapıldığını dile getiren Yarbay Halil, \"Şu anda 30 bin kişilik silahlı ordumuz bulunuyor. Sürekli olarak da eğitime aldığımız askerlerimiz ile kadromuzu genişletiyoruz. Şu an hali hazırdaki güçlerimiz kendi cephelerinde hazır bekliyor ve rejimin bulunduğu alanlarda görev yapıyor. Olası her türlü saldırıya karşı teyakkuz durumundalar. Ordumuz askerleri, rejim tarafından gelecek en küçük saldırıya anında karşılık verecek ve cevapsız bırakmayacak şekilde konumlandı\" dedi.

Ahmed Halil, daha önce Cerablus ile Afrin arasındaki bölgenin TSK tarafından düzenlenen harekatlar ile terör örgütlerinden arındırıldığını ve Milli Ordu’nun da tecrübe kazandığını dile getirerek, “Biz bundan sonraki süreçte İdlib’e saldırılara kayıtsız kalmayacağız. Rejim tarafından İdlib’e yapılacak saldırılara karşı biz de kendimizi hazırladık. Hem İdlib’e takviye yapacağız, hem de güçlendirdiğimiz cephelerin tamamından rejime yönelik taarruz başlatacağız. Milli Ordu olarak asla rejime boyun eğmeyeceğiz ve İdlib’e yapılacak saldırı sonrası rejimin bulunduğu tüm alanları ateş altına alacağız\" diye konuştu.


GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
-----------------------------
- Yarbay Ahmed Halil ile röportaj
- Komutan ve Hasan Kırmızıtaş’tan detaylar
- Kolordu bayraklarından detaylar

(KJ:Haber-Kamera: Hasan KIRMIZITAŞ- Uğur CAN- Hüseyin BOZAN- Nuri PİR-SURİYE-DHA)
GÖRÜNTÜ BOYUTU: 647 MB

=============

Kentsel atıklar yola dönüşecek

TRABZON’da, Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) İnşaat Mühendisliği Ulaştırma Ana Bilim Dalı üyeleri, Türkiye\'de ilk kez uygulanacak yöntemle, TÜBİTAK destekli kentsel atıkların karayolu üst yapılarında kullanılmasını sağlayacak tesis kurdu. KTÜ Ulaştırma Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Muhammet Vefa Akpınar, Türkiye’de ilk kez hızlandırılmış  yol test tesisi kurulduklarını belirterek kentsel atıkların bu tesiste yola dönüştürülebildiğini söyledi.

KTÜ Ulaştırma Ana Bilim Dalı üyeleri, Türkiye’de ilk kez uygulanacak kentsel atıkların karayolu üst yapılarında kullanılmasını sağlayacak hızlandırılmış yol test tesisi kurdu. TÜBİTAK destekli proje ile kentsel atık ve çöpler bu tesiste işlenerek yol dolgu malzemesine dönüştürülecek. Tesiste özellikle, eski inşaatlardaki kiriş ve kolonlar, beton yol üstyapılarında kullanılabilmesine olanak sağlanacak.

‘KENTSEL ATIK ÇÖPLERE TALİBİZ’

KTÜ Ulaştırma Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Muhammet Vefa Akpınar, Türkiye’de ilk kez hızlandırılmış  yol test tesisi kurulduklarını belirterek kentsel atıkların bu tesiste yola dönüştürülebildiğini söyledi. Akpınar “Üniversitemizde kurmuş olduğumuz hızlandırılmış test laboratuarında gerçek yol yapıyoruz. Gerçek yol koşullarını oluşturup, testler yapıyoruz. Biz yöresel malzemeleri de, atık malzemeleri de yollarda kullanabileceğimizi yaptığımız laboratuvar çalışmalarında gösterdik. Belediyelerin kentsel atık çöplerine talibiz. Atıl durumdaki ürünlerin karayolu üstyapılarında kullanımı üzerine yok denecek kadar arazi, AR-GE çalışması var. AR-Ge çalışmalarımız, kentsel atık malzemelerin özellikle kiriş ve kolonların, rahatlıkla beton yol üstyapılarında kullanılabileceğini göstermiştir. Çalışmada çıkarılacak çıktılar belediye ve karayollarının yol dolgu çalışmalarında kullanılabileceği gibi kıyı kenarı yol çalışmaları ve havaalanı ve park alanları dolgularının tasarımı ve inşasında da kullanılması mümkündür.ö dedi.

‘KARADENİZ EN FAZLA YOL AĞINA SAHİP BÖLGE’

Tesisle birlikte yol yapım maliyetlerinin azaltılmasının hedeflendiğini ifade eden Akpınar, şöyle dedi:

“Karadeniz Bölgesi, Türkiye’de en fazla yol ağına sahip bölge. İstanbul’dan daha fazla kişi başına yol ağı Trabzon’da var.  Bizim amacımız Türkiye’de beton yollar yapmak. En kaliteli asfalt yolun bile ömrü maksimum 10 yıldır. Bir beton yol ise 40 yıl hizmet verebilir. Kentsel dönüşüm atıkları yol yapımı için önemli bir kaynak. Türkiye\'de hafriyat toprağı miktarı 125 milyon tonunu üzerinde olup buna ilaveten afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi sonucu kentsel dönüşümden açığa çıkan yıllık 5 milyon ton malzeme beton yollar için önemli bir kaynaktır. Tesiste şu anda, Trabzon büyükşehir belediyesi ile ömrünü tamamlamak üzere olan yolların kaplama rehabilitasyon projesi yürütülmektedir. İlerleyen zamanda ise kentsel dönüşüm atık malzemeleriyle beton yol inşaat üzerine çalışmalarımız olacak.ö

‘AMAÇ YERLİ KAYNAKLARI KULLANMAK’

Hızlandırılmış yol testlerinin dünyada kabul görmüş standartları olan tesisler olduğunu vurgulayan Akpınar, “Yollarda oluşabilecek 20 yıllık trafik yüklerini gerçek koşullarda temsile edebilen tesisler, 1’e 20 oranında verimlilik sağlamaktadır. Türkiye’de rafineler belli başlıdır. 3-4 tanedir zaten. İsteseniz de kapasite dışında size asfalt veremez. Bu rafinelerin ham maddeleri yurt dışından geliyor. Maliyetleri dolar üzerinden hesaplandığında çok büyük bir külfet oluşturuyor. Bu tesiste bizim amacımız uzun ömürlü, yerli kaynakların kullanıldığı beton yollar yapabilmek.ö ifadelerini kullandı.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

Atıkların yolu dönüştürülüğü tesis

Tesis detayları

Asfaltın kontrol edilmesi

Prof. Dr. Muhammet Vefa Akpınar açıklaması

KJ: Haber-Kamera: Filiz YILDIRIM TRABZON-DHA

======================================


Tarım işçilerini taşıyan kamyon uçuruma yuvarlandı: 1 ölü, 6 yaralı

MANİSA\'nın Alaşehir ilçesinde, tarım işçilerini taşıyan kamyon 50 metrelik uçurama yuvarlandı, 1 kişi öldü, 6 kişi yaralandı.

Kaza, bugün saat 09.30 sıralarında Bahadır-Alaşehir Karayolu, Kepez Mevkii\'nde meydana geldi. Kırsal Bahadır Mahallesi\'nden üzüm kesiminden dönen 9 işçiyi taşıyan Ercan Akbaş\'ın kullandığı 45 SC 8060 plakalı kamyon, virajda kontrolden çıktı. Savrulan kamyon 50 metrelik uçuruma yuvarlandı. Kasadaki 9 yolcu ve onlarca kasa üzüm etrafa saçıldı. Kazada kamyonun kasasında yolculuk yaptığı öğrenilen tarım işçilerinden 23 yaşındaki Cansu Aklık yaşamını yitirdi. Kamyon şoförü Ercan Akbaş (35) ile tarım işçileri Gökhan Sancar, Eyüp Polat, Kamile Polat, Melih Başaran, Elif Akbaş yaralandı. 3 işçi ise kazayı yara almadan atlattı. Kazayı yara almadan atlatan işçilerin ihbarı üzerine olay yerine 112 Acil Servis ve jandarma ekipleri sevk edildi. Yaralılar, ambulanslarla Alaşehir Devlet Hastanesi\'ne kaldırıldı. Tedaviye alınan yaralıların durumlarının ağır olduğu bildirildi. Aklık\'ın cesedi de savcı ve jandarmanın olay yerindeki incelemelerinin ardından aynı hastanenin morguna kaldırıldı. Jandarma, kazayla ilgili soruşturma başlattı.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

-Kaza yerinden görüntü

-Yaralılardan görüntü

-Yaralıların ambulansa taşınması

-Genel ve detay görüntüler

(KJ Haber-Kamera: Nurettin DOĞAN / ALAŞEHİR (Manisa), (DHA)

======================================


Koruma altındaki kırmızı benekli alabalıklar zehirli otlarla katledildi

ERZURUM\'un Aşkale ilçesinde kaynak suyunda yaşayan koruma altındaki kırmızı benekli alabalıklar, suya atılan bir tür zehirli ot nedeniyle öldü. Akdeniz Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Gökoğlu, kırmızı benekli alabalıkların temiz ve berrak suda yaşadığını, bu ölümlerin insan müdahalesiyle yaşandığını söyledi.
Aşkale\'ye bağlı Düzyurt Mahallesi\'ndeki kaynak suyu bölgesinde gezen Yusuf Çoban ve arkadaşları, onlarca cansız kırmızı benekli alabalık gördü. Balık ölümlerini arkadaşlarıyla görüntüleyen Çoban, çektiği videoyu bazı kamu kurumlarına gönderdi.
Yusuf Çoban, son dönemde kaçak avcıların çoğaldığını belirterek, avcıların bilinçli bir şekilde yöredeki zehirli bir otu suya attığını iddia etti. Bölgede \'sığır otu\' diye nitelendirilen bu otun salgıladığı zehrin sudaki tüm balıkların ölümüne neden olduğunu belirten Çoban, \"Ottaki zehir, balıkları öldürüyor. Kaçak avcılar büyük balıkları toplayıp, küçüklerini ise almaya gerek bile duymuyor. Kimse bunun önüne geçemiyor. Bunu yapan insan olamaz\" dedi.
İNSAN MÜDAHALESİ SÖZ KONUSU
Videoyu izleyen Akdeniz Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Gökoğlu ise kırmızı benekli alabalıkların temiz ve berrak suda yaşan, koruma altında bir tür olduğunu söyledi. Suyun yerleşim bölgesi dışında yer aldığını, suda kirlik unsuru olmadığına dikkati çeken Prof. Dr. Gökoğlu, \"Alabalığın bu temiz suda ölmesi çok ilginç. Burada mutlaka insan müdahalesi olmuş. Ya suya elektrik verdiler ya da Anadolu\'da yaygın bulunan zehirli otlarla suyu zehirleyip balıkların ölümüne neden oldular\" diye konuştu.
KORUMA ALTINDA BİR TÜR
Kırmızı benekli alabalıkların azaldığına vurgu yapan Prof. Dr. Mehmet Gökoğlu, şöyle dedi:
\"Bu tür balıklar son yıllarda çok ender görülür hale geldi. Bu nedenle koruma altına alındı. Çok dikkat etmek lazım. İlgili birimlerin ölüm olmadan müdahale etmesi gerekir. Yapanlara büyük cezalar verilmeli. Bunları görünce çok üzülüyorum. Bu derelerde kirlenme söz konusu olmaz. Yer altından beslenirler ve yağışa endeksli değildirler. Bu tür şeylerin yaşanması insan müdahalesini gösteriyor ve çok üzücü. Bir katliam var, devletin buna müdahale etmesi gerekiyor.\"
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
----------------------
- Ölen balıklardan detay görüntü
- Balıkların yaşadığı sudan görüntü
- Balıkların ölmesine neden olan bitkiden görüntü
- RÖP: Mehmet GOKOĞLU 

584  MB//4.51  SN
Haber:Hasan DEMİRBAŞ- Kamera:Emrah GÜL/ANTALYA, (DHA)


======================================

Okulda faciayı 400 liralık cihaz önledi

Hasan BOZBEY/GEMLİK (Bursa), (DHA) - BURSA Valiliği\'nce Elektrik Yangınlarından ve Hasarlarından Korunma Derneği ile yapılan protokol sonrası kentteki bazı okullarda kullanılmaya başlanan 400 liralık aşırı gerilim sönümleyici cihaz, Gemlik\'te olası faciayı önledi. İlçede paratoner bulunmayan ilkokulun çatısına yıldırım isabet etti. Okulda panik yaşanırken, cihaz sayesinde elektrik aksamının devre dışı kalmasıyla olası facianın önüne geçildi.
Bursa Valiliği tarafından ocak ayında Elektrik Yangınlarından ve Hasarlarından Korunma Derneği ile yapılan protokol sonrası 50 okula, 400 lira değerindeki aşırı gerilim sönümleyici cihazlar monte ettirildi. Bu cihazdan Gemlik ilçesindeki paratoner olmayan Ayşe Ziver Karataş İlkokulu\'na da takıldı. Salı günü saat 14.45\'te Ayşe Ziver Karataş İlkokulu\'nda ana sınıfının olduğu bölümün çatısına yıldırım isabet etti. Okulda kısa süreli panik yaşanırken, cihaz sayesinde elektrik aksamının devre dışı kalmasıyla olası facianın önüne geçildi.
Gemlik İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Enerji Verimliliği Koordinatörü Ahmet Özbey, hazırladığı raporda, şunları kaydetti:
\"Okulun çatısında yapılan incelemede, okulun yıldırımdan korunmak için paratoner tesisatının bulunmadığı bu sebeple yıldırımdan dolayı oluşan yüksek elektrik yükünü, çatı ve bir altındaki katta biriktiği ve buradaki elektriklerin kesik olduğu görülmüştü. Panolarda yapılan incelemede yüksek gerilimden dolayı oluşabilecek yangın gibi tehlikelere karşı koruma vazifesi olan Trimbox adlı cihazların takılı olduğu, yıldırım neticesinde oluşan yüksek elektrik enerjisini sönümleyip, yangınların önüne geçtiği ve elektrikli cihazların zarar görmesini engellediği tespit edilmiştir.\"
Öte yandan 17 Eylül Pazartesi günü başlayacak yeni eğitim- öğretim yılı öncesi, ana sınıfı ile hazırlık sınıfına giden 200 öğrencinin okuldan kısa süre önce ayrılıp, bir kısmının ise okul bahçesinde oynadığı sırada çatıya isabet eden yıldırım yapıda hasara neden oldu. Velilerin panik yaşamasının ardından Gemlik Milli Eğitim Müdürü Mehmet Duran, Elyak Derneği yöneticisi Atilla Yurttaş ve Trimbox firması yöneticisi Aydemir Alkan ile birlikte gittiği Ayşe Ziver Karataş İlkokulu\'nda müdür Halil Gemici\'den bilgi aldı. 

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
okulda incelemelerden görnütü
Panodan görüntü
Röportajlar
güvenlik kamerası görüntüsü

======================================

Müftü, Kaymakam’ı belediye başkanının sahte imzasıyla bakanlığa şikayet etti

Murat KÜÇÜK/BOLU,(DHA)-  BOLU’nun Yeniçağa ilçesi Müftüsü Nihat Aktaş’ın, rahatsızlık duyduğu ilçe kaymakamı Naim Akgül’ü, ilçe belediye başkanı Recai Çağlar’ın adı, imzası ve ünvanıyla düzenlediği mektupla İçişleri Bakanlığı’na şikayet ettiği ortaya çıktı.
Bolu Valiliği tarafından Yeniçağa Belediye Başkanı Recai Çağlar’a, ilçe kaymakamı Naim Akgül’ü İşişleri Bakanlığı’na şikayet ettiği yönünde İşişleri Bakanlığı\'na mektup yazdığı söylendi. Başkan Çağlar’a, mektupta Kaymakam Naim Akgül’ün, psikolojisinin bozuk olduğu, altında çalışan amirlere hakaretler ederek azarladığı ve agresif tavırlar sergilediği şeklinde ifadeler yer aldığı belirtilerek konu hakkında soruşturma başlatılacağı bildirildi. Başkan Çağlar, kendisinin söz konusu şikayeti gerçekleştirmediğini ifade ederek böyle bir durumun olmadığını söyleyip, olayın araştırılmasını istedi. Olay, polise bildirildi.
MEKTUBU İMAMA GÖNDERTMİŞ
Polis ekipleri, şikayet mektubunun yazılıp gönderildiği zamanı belirleyerek ilçede bulunan postanenin güvenlik kameralarını inceledi. Kamera kayıtlarında mektubu gönderen kişinin ilçede görev yapan bir cami imamı olduğu görüldü. İfadesi alınan cami imamı, mektubun kendisine Yeniçağa Müftüsü Nihat Aktaş tarafından verildiğini söyledi. İmam, Aktaş’ın kendisine işleri yoğun olduğu için kapalı zarfta verdiği mektubu postaneden göndermesini rica ettiğini ifade etti.
KENDİ ADIYLA ŞİKAYET EDEMEMİŞ
İfade için Bolu Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şube Müdürlüğü\'ne davet edilen Müftü Nihat Aktaş, Belediye Başkanı Recai Çağlar’ın imzasını taklit ederek şikayet mektubu gönderdiğini itiraf etti. Aktaş, kaymakamın kendisinin amiri olması nedeniyle direkt kendi adıyla şikayetini dile getiremediğini ifade ederek, “Şikayet dilekçesi içeriğinde ifade ettiğim hususlar gerçektir. Kaymakam Naim Akgül, amirleri fırçalayıp azarlayarak, izin gibi konularda zorluk ve sorunlar yaşatmaktaydı.ö dedi. Müftü hakkında ‘Evrakta sahtecilik’ suçundan soruşturma başlatıldı.
BAŞKAN ÇAĞLAR, MÜFTÜYE SİTEM ETTİ
Yeniçağa Belediye Başkanı Recai Çağlar, böyle bir olayın yaşanmasından büyük üzüntü duyduğunu ifade ederek, \"Kutsal olan dinimizin ilçemizdeki en üst makamı olan ilçe müftümüz tarafından böyle bir şey yapılması beni dinim, inancım adına gerçekten çok üzmüştür. Çünkü bizim en çok güveneceğimiz ve örnek alacağımız kişinin böyle oyun ve oynaş içerisine girip birisinden kinini tahsil etmesi için plan kurup benim adımı kullanması beni gerçekten çok üzmüştür. İlçemizin geleceğini hazırlayan 2 mülki amirin kaymakamlık ve belediyenin birbirine sürtüşmesi gibi bir olaydan ilçemizin zarar görmesini sağlayacaktı bu olay. Ben buradan kaymakamımıza teşekkür ediyorum. Böyle bir şeyin bizim tarafımızdan yapılmadığına inandı. Benim gayretlerim ve olayın üzerine gitmem neticesinde ortaya çıktı. Eğer bu netice olmasaydı ve kaymakam bey fevri davranıp bana karşı husumet bağlamış olsaydı kaybeden Yeniçağa olurdu. İşlerimiz, hizmetlerimiz aksardı. Benim gönül verdiğim orada geçirdiğim ve sevdam olan ilçeme zarar vereceğinden dolayı üzüntü içerisinde olacaktık. Allah’a çok şükür hak yerini buldu. Plan ve projeler yaparak böyle gayri ahlaki hareket eden insanların bir gün mutlaka bunun hesabını vermek zorunda kaldığı ortaya çıktı. Benim şikayetim devam etmektedir. Bunun sonuna kadar takibini yapacağım.\" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
-Belediye Başkanı ile röportaj
-Müftü ve kaymakamın fotoğrafları

Süre: 03.44-Boyut: 420 MB
Haber-Kamera: Murat KÜÇÜK/BOLU,(DHA)


======================================

Tunceli\'de PKK\'ya ait 2 sığınak imha edildi

TUNCELİ\'de, güvenlik güçlerinin terörle mücadele kapsamında kırsal alanda yaptığı operasyonda, terör örgütü PKK\'ya ait olduğu belirlenen 2 sığınak tespit edilerek kullanılamaz hale getiilrdi. Sığınaklarda ayrıca bol miktarda yaşam malzemesi ele geçirildi.

Valilikten yapılan açıklamada, merkez kırsalında Emniyet Müdürlüğü ve Jandarma Komutanlığı ekiplerinden müşterek olarak gerçekleştirdikleri operasyonda, 2 adet sığınak imha edildiği ve sığınaklar içerisinde çok miktarda yaşamsal malzeme ele geçirildiği belirtildi.

Görüntü Dökümü:
-Sığınakların imha edilmesi
-Yaşam malzemeleri
-Genel ve detay

Haber-Kamera:TUNCELİ, (DHA)

======================================


Akrabası olan kadını öldürüp, intihar etti
BALIKESİR\'in Savaştepe ilçesinde, askerden yeni gelen Burak Yorulmaz (21), ayrı yaşadığı eşiyle boşanma davası süren akrabası Pınar Şahan\'ı (30) sokak ortasında av tüfeğiyle öldürüp, aynı silahla intihar etti.

Olay, dün saat 19.00 sıralarında Savaştepe ilçesi Cumhuriyet Mahallesi Ulubat Sokak\'ta meydana geldi. Askerden yeni gelen Burak Yorulmaz, alışverişten dönen uzaktan akrabası 1 çocuk annesi Pınar Şahan\'a evine 50 metre kala av tüfeğiyle 3 el ateş etti. Ardından tüfeğin namlusunu kendi başına dayayan Burak Yorulmaz, tetiği çekti.

Çevre sakinlerinin ihbarı üzerine olay yerine polis ve sağlık ekipleri sevk edildi. Olay yerine ulaşan sağlık ekibinin yaptığı kontrolde, Şahan ve Yorulmaz\'ın yaşamını yitirdiği saptandı. Yapılan incelemenin ardından Burak Yorulmaz ve Pınar Şahan\'ın cesetleri, otopsi için Bursa Adli Tıp Kurumu\'na gönderildi.

Pınar Şahan\'ın eşinden ayrı yaşadığı, boşanma davasının da sürdüğü bildirildi. Burak Yorulmaz\'ın olayı neden gerçekleştirdiği araştırılıyor.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

Olay yerinden görüntüler

KJ: Alper ÇOBANOĞLU/SAVAŞTEPE (Balıkesir), (DHA)

Süresi: 3 Dakika 8 Saniye, Boyutu: 204 MB.


======================================

Kızılırmak\'ta balık ölümleri tedirgin etti

İrfan ÖZŞEKER/SİVAS, (DHA)- TÜRKİYE\'nin en uzun nehri olan Kızılırmak\'ın Sivas kent merkezi yakınındaki bazı bölümlerinde son günlerde görülen balık ölümleri, tedirgin etti.
Sivas\'tan doğup, Karadeniz\'e dökülen Kızılırmak\'ın Karşıyaka Mahallesi Eğri Köprü yakınlarında balık ölümleri görülmeye başlandı. Nehir akıntısında sürüklenen balıklarda morluk ve şişkinlik olduğu görüldü. Bu yıl az yağışın az olması nedeniyle bazı bölümlerinde su seviyesinin azaldığı görülen nehirde ölü balıkları gören vatandaşlar, yetkililere haber verdi. Sivas Tarım ve Orman Müdürlüğü Su Ürünleri Şubesi ekipleri, bölgeye gelerek numune aldı.
Ölümlerin, su debisinin ve sudaki oksijen miktarının azalmasından kaynaklandığının tahmin edildiği bildirildi.

Görüntü Dökümü

-Kızılırmaktan görüntüler

-Ölü balıklardan görüntüler

-Genel Detay

Haber-Kamera:İrfan ÖZŞEKER/SİVAS, (DHA)-

(224 MB HD Görüntü)


======================================

Velilerin \'okul\' isyanı

Eyüp KELEBEK- Ali Naki ERDOĞAN/ESKİŞEHİR, (DHA) - ESKİŞEHİR\'de, bu yıl tekli eğitime geçilecek Mehmet Ali Yasin İlkokulu\'nun 10 sınıfı, 500 metre uzaklıktaki Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) İlahiyat Fakültesi\'nin eski binasına taşınıyor. Veliler, uzun süredir bakımsız olduğunu belirttiği binanın ilkokul için uygun olmadığını savunup, taşınma kararına tepki gösterdi. Öğrencilerin aileleri, ikili eğitime devam edilmesini istedi.
Yenidoğan Mahallesi\'ndeki Mehmet Ali Yasin İlkokulu\'nda tekli eğitime geçilmesi nedeniyle okulunun bir bölümü, Huzur Mahallesi\'ndeki ESOGÜ İlahiyat Fakültesi\'nin eski binasına taşınıyor. Tek katlı bina önünde toplanan veliler, yapının yıllardır kullanılmaması nedeniyle bakımsız olduğunu, ilkokul öğrencilerine yönelik düzenleme yapılmadığını savundu. Tuvaletlerin ilkokul öğrencileri için uygun olmadığını öne süren veliler, taşınma kararına tepki gösterdi. Velilerden biri, taşınılacak binanın yanında mülteci kadınlara eğitim verildiğini belirterek, \"Burası yıllardır kullanılmayan bina. Arka tarafta yurt çocukları alkol alıp, tiner çekip, buraya atlayabiliyorlar. Güvencesi yok. Burası ilköğretim çocuklarına uygun bina değil. İkili öğretime devam edilmesini istiyoruz. Çünkü şartlar uygun değil, altyapı uygun değil. Okuldaki tuvaletler ilkokul öğrencilerine uygun değil. Okulun duvarları yıkık. Okulun bahçesine giren, çıkan kim belli değil. Bu aceleciliği anlayamıyoruz. Okulların açılmasına 1 hafta kala bize öğrencilerin burada eğitim göreceğini bildiriliyor. Biz bu okulu istemiyoruz. Biz, tekli eğitime karşı değiliz ama şartlar düzelmezse çocuklarımızı okula göndermeyeceğiz\" dedi. 
OKUL BAHÇESİNDE ALKIŞLI PROTESTO
Velililer, daha sonra toplu olarak Mehmet Ali Yasin İlkokulu\'na giderek, bahçede alkışlı protesto gösterisi düzenledi. Öğrencilerin aileleri, okul müdürünün yanlarına gelip, açıklama yapmasını istedi. Müdürün gelmemesi üzerine dağılan velililerden biri, \"Pazartesi günü okullar açılıyor. Gerekirse tabureleri getirip, çocuklarımızın okul bahçesinde oturtacağız. Biz diğer binayı istemiyoruz\" dedi.
İl Milli Eğitim Müdürü Necmi Özen ise konuyla ilgili yaptığı açıklamada, mültecilere eğitim verilen binanın girişinin ayrı olduğunu, aradaki geçiş bölümünü kapatacaklarını söyledi. Özen, okula güvenlik personeli vereceklerini, mülteci kadınların eğitim aldığı yerin de 1 yıl sonra kapatılacağını söyledi.
(Görüntü dökümü:
-Eski İlahiyat Fakültesi binasının  velilerle birlikte çekilen görüntüsü,
-Velilerin konuşması,
-Velilerin bina önünden ayrılıp Mehmet Ali Yasin ilkokulu bahçesine gidişleri ve alkışlı protestosu,
-Okulun tabelasının,
-Bir velinin konuşmasından çekilen görüntüler bulunuyor.)

Haber-Kamera: ESKİŞEHİR/DHA

=============

 İnşaatın 4\'üncü katından düşen kalıp ustası, hastanede öldü

BURSA\'nın İnegöl ilçesinde, çalıştığı inşaatın 4\'üncü katından düşen kalıp ustası Mehmet Düzenli (55), ağır yaralı olarak kaldırıldığı hastanede tüm müdahalelere rağmen hayatını kaybetti.
Esentepe Mahallesi Yar Sokak\'ta inşaat çalışmaları süren apartmanın 4\'üncü katında beton kalıplarını söken Mehmet Düzenli, dengesini kaybederek yaklaşık 10 metre yükseklikten zemine düştü. Ağır yaralanan Düzenli, olay yerine sevk edilen sağlık ekibinin ilk müdahalesinin ardından İnegöl Devlet Hastanesi\'ne kaldırılarak tedaviye alındı. Düzenli, yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Olayla ilgili soruşturma sürüyor.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
-Olay yeri genel görüntü
-Ölenin görüntüsü
-Detaylar

HABER/KAMERA: Yavuz YILMAZ, İNEGÖL (Bursa), (DHA)

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştir