T24 - İstanbul'da otomobilden inen genç kadını, aynı araçtan inen bir erkek tabancayla vurdu. Kurşun yağmuruna hedef olan Arzu Yıldırım'ın iki gün önce savcılığa başvurarak birlikte yaşadığı erkek hakkında suç duyurusunda bulunduğu ortaya çıktı.
İki çocuk annesi Arzu Yıldırım, uyguladığı şiddet nedeniyle 3 ay önce ayrı yaşamaya başladığı imam nikahlı eşi M. Metin Çilingir tarafından 8 kurşunla öldürüldü. Yıldırım’ın çantasından, eşinden aldığı tehditler üzerine koruma talebiyle savcılığa verdiği dilekçe çıktı. Vatan gazetesinde yer alan haber şöyle:
'Başıma bir şey gelirse...'
Ümraniye Atatürk Mahallesi Mandıra Caddesi 3 numara önünde dün sabah saat: 09.30 sıralarında meydana gelen olay iddialara göre şöyle gelişti: Ümraniye Esnaf ve Sanatkarlar Kredi ve Kefalet Kooperatifi Genel Sekreteri Arzu Yıldırım (33) ilk eşinden boşandıktan sonra 3 yıl önce evli ve 3 çocuk babası Mustafa Metin Çilingir (54) ile yaşamaya başladı. Çiftin 2009’da Mehmet isminde bir çocukları dünyaya geldi. Ancak ikili arasında geçtiğimiz yıl sorunlar başladı. Aralık 2010’da Çilingir, Yıldırım’ı darp edince çift mahkemelik oldu. Yıldırım, araya giren yakınları yüzünden şikâyetinden vazgeçti. Ancak Çilingir’in uyguladığı şiddet devam edince Yıldırım, oğlunu alıp evden ayrıldı ve üç ay önce Ümraniye’de bir ev kiralayarak orada yaşamaya başladı. Sokak ortasında öldürüldü.
İki gün önce şikâyet etti
Genç kadının peşini bırakmayan Çilingir, telefonla tehdit ve hakaretlerini sürdürdü. Tehdit telefonlarının kesilmemesi üzerine Yıldırım, cinayetten iki gün önce 7 Şubat 2011 tarihinde Ümraniye Cumhuriyet Başsavcılığı’na giderek “Mustafa Metin Çilingir’den konuşarak ayrıldığım halde tarafıma yapılan tehdit ve taciz edici telefonlarla kendimin, çocuklarımın ve ailemin can güvenliğinden endişe duyuyorum. Benim, çocuklarımın ve ailemin başına herhangi bir şey gelmesinden Çilingir ve ailesi sorumludur” diye dilekçe verdi. Ümraniye Cumhuriyet Başsavcılığı da Ümraniye Polis Merkezi Amirliği’ne, Metin Çilingir’in ifadesinin alınması ve telefon kayıtlarının incelenmesi için bir yazı gönderdi. Ancak yazı polise ulaşmadı.
Kurşun yağmuruna tuttu
İddialara göre, şikâyeti duyan Çilingir, Yıldırım’la konuşmak için dün saat 09.00 sıralarında genç kadının Ümraniye’deki evine gitti. Çilingir’le konuşmak istemediğini belirten Yıldırım, işe gideceğini söyleyerek evden ayrıldı. Çilingir bir süre otomobiliyle Yıldırım’ı takip etti. 100 metre sonra otomobilden inen Çilingir, sokak ortasında Yıldırım’a kurşun yağdırdı. Tanıkların ifadesine göre Yıldırım, yaralı halde kaçmaya çalışırken Çilingir ateş etmeyi sürdürdü. Ambulansla iki kilometre mesafedeki Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırılan Yıldırım, tüm müdahalelere rağmen hayatını kaybetti. Yıldırım’ın cenazesi otopsi için Adli Tıp Kurumu Morgu’na kaldırıldı. Olay yerinde yapılan incelemelerde ise 14 boş kovan tespit edildi. Metin Çilingir’in kullandığı araç ise olay yerinden 200 metre uzaklıkta terk edilmiş olarak bulundu. Polis, cinayetten sonra kayıplara karışan Çilingir’i bulmak için çalışmalarını sürdürüyor.
Ayşe Paşalı ilk oldu
Ölümle tehdit edilmesine rağmen boşanması gerekçe gösterilerek koruma altına alınmayan ve eski eşi tarafından 11 yerinden bıçaklanarak öldürülen kadın cinayetleri davasının simgesi olan Ayşe Paşalı’nın ölümünden sonra eski eş tehditi sonucunda öldürülen kadın cinayetleri arttı. 25 yaşındaki iki çocuk annesi Sakine Akkuş İstanbul Bahçelievler’de sokak ortasında eşinin barışma çağrılarını geri çevirdiği için başından ve göğsünden vurularak öldürüldü.
DİLEKÇESİ YOLDA KALDI...
Arzu Yıldırım, sürekli şiddet gördüğü eşinden korunmak için devletin savcısına başvuruda bulundu. Savcı dilekçeyi polise gönderdi, ancak dilekçe polise ulaşamadan talihsiz kadın 48 saat sonra sokak ortasında 8 kurşunla öldürüldü.
‘Devlet korumuyor’
Yılmaz Yazıcıoğlu (Ceza Hukukçusu): “Bir kişi tehdit aldığı için devlete koruma talebinde bulunduğu halde öldürülüyorsa bunların önüne geçmemiz için aslında yeterince kaynağımız var. Bunlardan biri aile koruma kanunudur. Diğeri de tehditlere maruz kalan tanık koruma kanunudur. Devlet zaten bir kişi tehdit alsın ya da almasın herkesi korumakla yükümlüdür. Nasıl ki bir devlet adamını ya da bir başka önemli bir insanı koruyorsa sıradan bir vatandaşını da koruma yükümlülüğünü taşımaktadır. Ancak devletin bu yükümlülüğü olduğu halde tehdit alan bir kadın şikâyetçi olduğu halde öldürülüyorsa burada devletin koruma taleplerine ciddi yaklaşmadığından söz edilmesi gerekir. Tehdit alıp koruma istedikten sonra korunmaya alınan bir örnek olduğunu düşünmüyorum. Normal şartlarda bir vatandaşın ölüm tehditi aldığında emniyete bildirildiğinde korunmaya alınması gerek. Mağdurun devlete sadece ölüm tehditi aldığında ihbar yapması yeterli değil. Bugünün iş koşullarında bu ihbarı ispatlaması da gerek. Bu tür olayların önüne geçmek en önemli yapılacak şey tehdit eden kişinin gözlem altına alınması, adli kontrol mekanizmasının devreye geçirilmesi yani tehditin niteliğini bilmek ile mümkün olur”