Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, hükümetin her geçen gün siyasi meşruiyetinin azaldığı bir döneme girdiğini belirterek, bugün seçim olsa tekrar iş başına gelemeyecek bir Cumhurbaşkanı'nın bundan sonra ülkeyi nasıl yöneteceğinin masaya yatırılması gerektiğini söyledi. Babacan; "Bugünkü Erdoğan-Bahçeli-Perinçek ittifakı, tüm demokratik kazanımlarımızı birer birer yok eden bir ekip. O yüzden bu demokrasiyi hasta eden bu üçlü ben onun için ‘otoriter ittifak’ diyorum. Cumhur falan yok. Cumhuru düşündükleri de yok." dedi.
DEVA Partisi lideri Babacan, hükümetin şu anda milletin çoğunluğunu temsil etme özelliğinin olmadığına dikkat çekti. Kritik kararlarda iktidarın diğer siyasi partilerle istişare içinde olması gerektiğini kaydeden Babacan, "Hele sınır ötesi operasyon gibi çok önemli stratejik konularda siyasi partileri bilgilendirmek, bunun gerekçesini meşruiyetini anlatmak zorundasınız" dedi.
DEVA Partisi Genel Başkanı Babacan, partisinin Başakşehir ilçe kongresindeki konuştu. Babacan, özetle şunları söyledi:
"Devletin bütün imkanlarından da kendi çıkarı yönünde kullanıyor"
"Daha ilk mitingimizde önümüze engeller koymaya çalıştılar. Zorluklar zahmetler çıkartmaya çalıştılar. Bu devlet bu ülke hepimizin. Ama devletin imkanlarını iktidar partisinin emrine sunulmuş olması kabul edilebilecek bir durum değildir. Devlet herkese eşit yakınlıkta olmak zorundadır. Devlet bütün vatandaşlarına bütün siyasi partilere asil, eşit bir şekilde imkanlar sunmak zorundadır.
Yerel yönetimler bunu yapmak zorundadır. İktidar partisinden değilsen eylemin yasaklanıyor, sosyal yardım alman engelleniyor, kamuda işe girmen hemen hemen imkânsız. İktidar partisinden değilsen pankart asmana, reklam yapmana müsaade edilmiyor, mitingin engelleniyor. Bu adalet değil. Oysa bir devletin yegane varlık sebebi ‘adalet’tir. İktidar partisi, devletin bütün araçlarını bizleri engellemek için kullanıyor. Devletin bütün imkanlarından da kendi çıkarı yönünde kullanıyor, istifade ediyor. Ama bu millet de olan biten her şeyi izliyor.
"Haritanın DEVA logolarıyla boyandığını hep beraber göreceğiz"
Emin olun bu adaletsizlik çok uzun sürmeyecek. DEVA Partisi’ni engelleme çabalarının hiçbiri sonuç vermeyecek. Adalet isteyenler muhakkak galip gelecek. İnşallah seçim günü geldiğinde, o günün akşamında sonuçlar açıklandığında, tüm Türkiye gerçeği görecek. Seçim akşamı geldiğinde hani televizyonlarda Türkiye haritası yayınlanıyor ya o haritanın maviye, DEVA logolarıyla boyandığını hep beraber göreceğiz.
"Ne yaparlarsa yapsın vazgeçmeyeceğiz"
Bugün Başakşehir’deyiz. Bu ilçede bundan daha büyük bir toplantı salonu varmış. Ve belediye ‘yok’ demiş. ‘Vermeyiz’ demiş. Daha sonra bu salonu bulmuşlar. Onun için bu kadar arkadaşımız şu anda ayakta bekliyor. Ne yaparlarsa yapsın vazgeçmeyeceğiz…Zannediyorlar ki biz DEVA Partisi’ne salon vermezsek onlar kongresini yapmayacak, yapamayacak. Rüyanızda görürsünüz.
"Özgürlükler ve demokrasi sessiz devrimini gerçekleştiren ekibiz"
Bizim derdimiz sadece seçimi kazanmak değil. Asıl işimiz seçimden sonra başlayacak. Biz kriz çözmeyi de ülke yönetmeyi de çok iyi bilen bir ekibiz. Türkiye’nin her alanda, altın çağını yaşadığı günlerde işin içinde, başında olan güçlü bir ekibiz. Biz, Avrupa’da İstanbul Sözleşmesi’nin öncüsü olan Türkiye’nin altın çağlarında işin başında olan bir ekibiz. Biz bu ülkede, Avrupa Birliği sürecinde, hukuk, adalet, insan hakları, özgürlükler ve demokrasi konusunda sessiz devrimi gerçekleştiren ekibiz.
"Cumhuru düşündükleri de yok"
Bugünkü Erdoğan-Bahçeli-Perinçek ittifakı, tüm demokratik kazanımlarımızı birer birer yok eden bir ekip. O yüzden bu demokrasiyi hasta eden bu üçlü ben onun için ‘otoriter ittifak’ diyorum. Cumhur falan yok. Cumhuru düşündükleri de yok. Bu Erdoğan-Bahçeli-Perinçek ittifakı var ya, bunlar iki şeyi çok iyi biliyor. Birincisi kutuplaştırma ki onu az evvel söyledim. İkincisi de bunlar kriz çıkarma ustası. Şapka çıkartmak lazım. Durduk yere kriz çıkartmakta çok marifetliler.
Üçü kafa kafaya verdi, başımıza her türlü krizi açtılar, açıyorlar. Adalet krizde. Ekonomi krizde. Dış politika krizde. Eğitim krizde. Tarım krizde. Sağlık krizde. Yahu, hepimizin gözü önünde sağlık sistemi çöküyor. Alınamayan randevuların, konulamayan teşhislerin, yapılamayan ameliyatların, bulunamayan araç, gereçlerin, ilaçların, göç eden hekimlerin, temizlenmeyen hastane tuvaletlerinin ülkesi olduk tekrar. Kriz yaşamadığımız alan kalmadı yahu.
"Kimse bu ülkede bir daha aklına eseni yapamayacak"
Seçimden sonraki ilk 90 ve 360 günde yapacaklarımızı teker teker belirliyoruz. Bunun içinde eylem planları açıklıyoruz. Bunu bizden başka yapan da yok… Biz bu seçimleri kazanacağız. Ama seçimlerden sonra ülkeyi de kazanacağız. Seçimlerden kazandıktan sonra ise ülkemizi asla öfkeye teslim etmeyeceğiz. Türkiye’nin sahipsiz olmadığını da dünya aleme göstereceğiz. Seçimlerden sonra hır gür çıkmayacak. Kaos olmayacak. Uğruna mücadele ettiğimiz ve kazandığımız tüm haklarımızı sonuna kadar koruyacağız. Kimse bu ülkede bir daha aklına eseni yapamayacak.
"Artık mülakatı kaldırmak sadece DEVA Partisi’nin değil, altılı masanın da taahhüdü haline geldi"
Biz, devlet kadrolarındaki tüm ayrımcılıkları da ortadan kaldıracağız inşallah. Kamuda işe alımlarda mülakatı kaldıracağız… Mülakat olmuş, işine gelmeyenleri eleme aracı. Bununla da kalmadık. Mülakatı kaldırmanın gerekliliğini altılı masaya koyduk ve altılı masada da kabul edildi…Artık mülakatı kaldırmak sadece DEVA Partisi’nin değil, altılı masanın da taahhüdü haline geldi. Devletin tüm kademelerini, her kesimden vatandaşımıza açacağız. Gasp edilmiş hakları da iade edeceğiz. Türkiye’de artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
"Kürt meselesini de Alevi meselesini de çözüp, önümüze bakacağız"
Biz, onlarca yıldır devam eden bu nöbetleşe zorbalık devrini, üste çıkanın alttakini ezdiği bu devri de sona erdireceğiz. Ha bu dönemde suça karışanlar var mı, var. Hukuka aykırı davrananlar var mı, var. Ama bunların tamamı bağımsız ve tarafsız yargının önüne gidecekler hesaplarını verecekler. Türkiye’yi asla öfkeye teslim etmeyeceğiz. Çünkü çok iyi biliyoruz ki; kutuplaşmadan, bağırış çağırıştan kimseye hayır gelmez. Türkiye’nin tüm prangalarını sökeceğiz. 21. yüzyılın dünyasına yakışmayan, her seferinde patinaj yaptıran kavgaları da tarihin çöplüğüne atacağız. Kürt meselesini de Alevi meselesini de çözüp inşallah, önümüze bakacağız.
"Siz bu seçimi kazanmayı rüyanızda göreceksiniz"
Bu iktidar, özellikle son dönemde, yaşam tarzı üzerinden ülkede gerginlik çıkarmak için olağanüstü bir çaba göstermeye başladı. Konserleri yasaklıyorlar. Gençlerin, üniversitelilerin bahar şenliklerini, festivallerini engelliyorlar. Sadece kendilerinin propaganda aracı haline gelmiş TRT’nin vergisini yükseltiyorlar. Bazı ürünlerin vergilerini astronomik şekilde artırıyorlar. Vergi değil, adeta ceza. Bütün bunlar öyle hesapsız, kitapsız yapılan işler değil. Çünkü bakıyorlar kendilerine destek hızla azalıyor…Bunu gördükleri için de en iyi bildiklerini yapıyorlar. En iyi bildikleri düşman üretmek. En iyi bildikleri kutuplaştırmak. ‘Yeniden kutuplaştırırsak, ötekini ilan edersek, berikiyle biz belki seçimi alabiliriz’ diye düşünüyorlar. Siz bu seçimi kazanmayı rüyanızda göreceksiniz.
"Bu hükümetin milletin çoğunluğunu, kahir ekseriyetini temsil etme özelliği yoktur"
Bugünkü hükümetin yasal meşruiyeti seçime kadar devam edecektir. Ancak bu hükümet her geçen gün siyasi meşruiyetinin azaldığı bir döneme girmiştir. Bugün seçim olsa artık seçilemeyeceği az çok belli olan bir Cumhurbaşkanı’nın, bugün seçim olsa tekrar iş başına gelemeyecek bir hükümetin bundan sonraki dönemde ülkeyi nasıl yöneteceğinin de çok dikkatli bir şekilde masaya yatırılması lazım.
Yasal meşruiyet ayrıdır, siyasi meşruiyet ayrıdır. Siyasi meşruiyet bu milleti temsil etmek demektir. Bu milletin kahir ekseriyetini temsil eden güç de bir hükümet olabilmektir. Şu anda bu hükümetin milletin çoğunluğunu, kahir ekseriyetini temsil etme özelliği yoktur. Tam da bunun içindir ki özellikle dış güvenlik meselelerinde, bu ülkenin yarınlarıyla ilgili alınacak kararlarda; kritik, stratejik, önemli kararlarda mutlaka diğer siyasi partilerle istişare içinde olmak zorundalar artık."