Gündem
Deutsche Welle

Der Tagesspiegel: Darbe girişimi beyin göçünü tetikledi

Türkiye’de 15 Temmuz darbe girişiminin yıl dönümü, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin örtünmeye ilişkin kararı, Musul’un Irak’ın kontrolüne geçmesi bugünkü Alman basınından seçtiğimiz konuları oluşturuyor.

12 Temmuz 2017 01:56

Berlin’de yayımlanan Der Tagesspiegel adlı gazete 15 Temmuz darbe girişiminin yıldönümü çerçevesinde Markus Bernath imzalı bir haber-yorum yayınlamış internet sayfasında. “Vasıflı Türk elemanların kaçışı” başlıklı yazıda Türkiye’nin bir yıldan bu yana beyin göçü yaşadığı, çok sayıda aydın ve yönetici konumundaki kişinin ülkeyi terk ettiği belirtiliyor. Yorumdan bazı satırları aktarıyoruz:

"15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminin ertesinde akademisyenlerin, genç menajerlerin, yani Türkiye toplumunun liberal görüşlü kesiminin ülkeyi terk etmesi darbe girişiminin en önemli sonuçlarından biri. Elde güvenilir istatistiki bilgiler olmamasına rağmen darbeye katıldıkları ve terörü destekleri nedeniyle üniversite ve kliniklerden kitlesel iş çıkarmaların olduğu, bu durumun ise büyük bir boşluk yarattığı aşikar. Nitekim Haziran ayında yayınlanan bir araştırmaya göre Türk bilim insanlarının yayınladıkları bilimsel araştırmalar bu yıl içinde yüzde 28 oranında gerilemiş durumda. Bahçeşehir Üniversitesi’nde Avrupa Politikaları Enstitüsü’nü kuran ve şu anda görevden alınmış olan Cengiz Aktar darbe girişiminden bu yana Türkiye’nin geldiği duruma ilişkin olarak ‘faşizm arzulanıyor, ülke şu anda bu durumda yaşıyor’ diyerek sert bir yargıda bulunuyor.”

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Belçika’da kamusal alanda peçenin yasaklanmasının insan hakları ihlali olmadığına hükmetti. Mahkemenin kararında, bu yasağın demokratik bir toplum için gerekli olduğu belirtildi. Berlin’de yayımlanan Die Welt gazetesinin yorumunda şu görüşleri okuyoruz:

"Belçika’da yıllardan beri örtünme yasağı var. Fransa da Belçika’yı takip etti. Hollanda ve kısmen İsviçre’de de burka yasağı mevcut. Avusturya ise kısa bir süre önce örtünme ile ilgili yasalarında değişikliğe gitti. Peki Almanya? Almanya Adalet Bakanı Maas dinî özgürlükler açısından bakıldığında bu noktada sorunlar olduğunu söylüyor. Oysa ki tam da bu gerekçe Avrupa’nın en yüksek yargı organı tarafından geri çevrildi. Başbakan Merkel de Almanya’da burkanın yasaklanması taleplerine net bir biçimde karşı çıktı. Aslında Kuran-ı Kerim de kadınların tamamen örtünmesini emretmiyor; bunu sürekli söyleyenler üst düzey İslam bilimcileri. Özetle söylersek, köhne ve modern olmayan bu baskı uygulamasını o kültürden gelenler için normalmiş gibi algılayarak o uygulamayı haklı çıkarma yanlışına düşmek gerekmiyor.”

Musul’un Irak hükümetine bağlı askeri güçler tarafından IŞİD’den geri alınmasına ilişkin yorumunda Kölner Stadt-Anzeiger gazetesi, IŞİD milislerinin gelecekte de tehlike arz edecekleri görüşünü savunuyor:

"Herhalde İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana Musul’un içinde verilen savaşta olduğu kadar büyük bir tahribat yaşanmamıştır. Ancak kentin düşmesi ile birlikte bir zamanlar 100’den fazla ulustan devşirdiği 35 binden fazla milise komuta eden IŞİD terör örgütünün sonu gelmiş demek değil. IŞİD karşıtı koalisyonun ABD’li komutanının vurguladığı gibi, şimdi en önemli şey Irak’ta ikinci bir IŞİD versiyonunun ortaya çıkmasının engellenmesidir. Ama bunun olabilmesi için Irak yönetiminin ülkedeki Sünnilere, Bağdat hükümetinin onları da temsil ettiği hissini vermek zorunda. Ama durum öyle görünmüyor. Ayrıca sağ kalan IŞİD milislerinin dünyanın dört bir yanına dağılmalarından ve Avrupa’ya da ayak basmalarından endişe ediliyor.”

Almanya’da 13 yaşındaki radikal dinci olduğu belirtilen bir çocuk geçen yıl 12 yaşındayken Ludwigshafen'daki bir Noel pazarına çivili bomba yerleştirmiş, ancak bombanın patlamadığı bildirilmişti. Cezai ehliyeti bulunmayan çocuğun terapi görmesi uygun bulunmuştu. Ancak daha sonra Selefi çevreden bir psikoloğun bu çocuğa terapi verdiği ortaya çıktı. Rhein-Zeitung gazetesinin konuya ilişkin yorumunda devletin bu konudaki sorumluluğu vurgulanıyor:

"Toplumun bu kadar dışında kalmış olan genç bir insanın bakımının ve radikalleşmesinin engellenmesinin üstesinden bir gençlik yardım kuruluşunun gelebileceği kuşku götürür. Elbette bu tür kuruluşlar iyi ve değerli faaliyetlerde bulunuyorlar. Ancak bunların birçoğu para ve personel konusunda sıkıntı içinde. Bu nedenle devletin en azından terörizm şüphesi gibi aşırı durumlarda görevleri kendisinin üstlenmesi, bu görevleri gençlik yardım kuruluşları gibi yapılanmalara bırakmaması arzu edilir.”

© Deutsche Welle Türkçe

ÇA,BÖ

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştirDeutsche Welle