09 Ağustos 2017 11:10
5 Haziran'da özgürlüğüne kavuşan Deniz Seki, Harbiye Açıkhava konseri öncesinde Gülben Ergen ile gerçekleştirdiği röportajda, “Bu neyin bedeliydi böyle? Yanmadan sönmüyor insan. Hayat iki bilet sadece... Biri gidiş, biri de dönüş.” dedi. Meslek hayatının 20'nci yılında Harbiye'deki ilk konserini verdiğini söyleyen Seki, "Bu bir kavuşma konseriydi" şeklinde konuştu.
Hürriyet'te yer alan Gülben Ergen'in Deniz Seki ile gerçekleştirdiği röportaj aynen şöyle:
Gülben Ergen, bu hafta 5 Haziran’da özgürlüğüne kavuşan Deniz Seki ile Harbiye Açıkhava konseri öncesi bir araya geldi. Seki, konser heyecanını ve gelecek planlarını Ergen’e anlattı.
Hey! Aramızda kalın bir cam yok farkında mısın?
Ve konuşmamızın ortasında, sımsıkı tutup, kulağımıza yapıştırdığımız o, kordonu uzun telefon konuşmanın en can alıcı yerinde kesilmiyor bunun farkında mısın?
Harbiye Açıkhava sahnesindeyiz... O kadar heyecanlı ki. Saçı, makyajı, provası olurken tutamıyor gözünden akan yaşları. Odasına giren, çıkan herkes ona sevgi, moral, umut ve destek veriyor
“Bu neyin bedeli böyle? Yanmadan, yanmadan sönmüyor insan” diye çığlık atarak giriyor sahneye çıplak sesi ile. “Hayat iki bilet sadece... Biri gidiş, biri de dönüş” diye devam ediyor... Ne kuşlar ne ağaçlar, görmeden geçirdiğim kaç sabah var... Binlerce seveninle hasret giderdin ve artık özgürce şarkılarını söyleyebileceğin, süslü elbiselerini giyip bize gülümseyeceğin günlerdesin...
Arkanda yıllardır senin için özenle çalışan bir genç beyin, bir fırtına zeka Özgür Aras... Sahnende, klibinde dünya starlarının gözbebeği, bir markanın en güzel gözü, benim de kıymetlim Nihat Odabaşı...
Şarkılar senden, alkışlar bizden sana Deniz...
Hatırla, bana “gazetedeki röportajlarına bayılıyorum, burada satır satır okuyorum” dediğin günü...Demiştim ki, gözlerimden yaşlar aka aka, “seninle de röportaj yapacağımız güne çok az kaldı...”
Gün senin...
Sahne senin...
Özgürlük senin...
Annen, kardeşlerin, sevdiğin ve şükrettiğin her değerle huzurla yaşa...
Kendini seven, kendini sayan, arınmış yorgun ama yorgunluğunu suya hapsetmiş bir Deniz Seki bu hafta sayfamda sizlerle...
Deniz şu anda ne hissediyorsun? Yüreğini bana anlatsana…
- Bu kadar şarkı yazan bir kadın olarak bütün kelimeleri unutmuş durumdayım. Çok şanslı, heyecanlı ve mutluyum. Özgürüm… Bu sene meslek hayatımda 20. yılım ve Harbiye Açıkhava’da ilk konserim…
Bu 20 yılın kaçını yok sayıyoruz?
- 3... Ama aslında saymıyoruz. Çünkü sevenlerim ve şarkılarım beni yaşattığı için var ama sessiz diyelim. İnanılmaz mutluyum. 5 Ağustos özgürlüğümün 2’nci ayı. 60 gün önce aramızda bir cam vardı. 2 ay sonra bütün camlar kalktı. Şahane bir konser oldu. Bu bir kavuşma konseriydi.
En son halk konserin ne zamandı?
- 27 Mart 2014’te Edirne’deydi. Hiç unutmadım. O aslında Dünya Kadınlar Günü’nde olacak bir konserdi ama hava muhalefeti nedeniyle o tarihe ertelendi. O gün de tatsız o durum açıklandı. Ama sahneye çıktım. Sonrasında da mecburi olarak mikrofonu bıraktım…
Nihat Odabaşı konserinin sanat yönetmeni. Sahnede senin için bir taht hazırlamış…
- Evet. Ferforje oluşu demiri çağrıştırdı. Her tarafı açık, üzerinde kuşlar vardı. Özgürlüğü çağrıştırdı. Minik minik çiçekleri, kubbesi olan çok güzel bir şeydi. İlk başta görünce demir yığını gibi geldi bana. Nihat’a “Çiçeklendirelim, demirlerin içinde çiçek görmek istiyorum” deyince hemen “Tamam” dedi.
Repertuvarını neye göre belirledin?
- Aslında kronolojik bir repertuvar yapacaktım. Fakat sonra vazgeçtim. O çok 20’nci yıl konsepti gibi olacaktı. O yüzden her albümümden bir şarkı koydum.
Toplam kaç albümün var?
- 8 albümüm var. Hepsinden de söyledim. O kadar güzel şarkı yazmışım ki... Kendime sessizce ve biraz utanarak “Ne güzel şarkılar yazmışım” dedim. Klipsiz olan bazı şarkılarıma ne kadar yazık olmuş. Bir gün “Klipsiz Şarkılar” adı altında bir proje yapacağım. Çok güzel olacağını hissediyorum. Konser repertuvarını belirlerken şarkı seçemedik. Onu da koyalım bunu da koyalım derken 35 şarkı çıktı. Bu da elenmiş hali. Bıraksalar 70 şarkı söylerdim. Polis radyosu gibi.
İki ay geçti ve hayata karıştın artık. Bundan sonrası planladığın neler var?
- Aslında çok şey yapmak istiyorum. Ama birazcık daha durmam gerektiğini düşünüyorum. Kitaba devam edeceğim. Sen de etmelisin. Sana şarkı yazdıracağım. Kendi şarkını kendin yapacaksın.
Aşkından bahsetsek biraz... Aklına ne geliyor Faruk deyince?
- Vefa ve minnet. Faruk ilk aşkım. Çocukluk aşkımdı. İlk elini tuttuğum erkek. Kayıkhanede buluşurduk. Ben o zamanlar 17-18 yaşındaydım. Sonra o beni bıraktı ve başkasıyla evlendi. Ben de ona inat gidip başkasıyla evlendim. Bizim hikayemiz bir film. Faruk, Cengiz Semercioğlu’na verdiği röportajda anlatmış zaten. Biz 25 sene sonra tekrar bir araya geldik. O eşinden boşanmış ve aradan 3 yıl geçtikten sonra beni buldu. Kenan Erçetingöz’ün programına katılmıştım. Faruk da o programı izlemiş.
Kenan Erçetingöz, “Deniz sen aşk kadınısın, çok duygusal ve şefkatlisin neden anne olmadın bugüne kadar” diye bir soru sordu. Ben de ona “Adam gibi adam mı var” diye cevap verdim. O anda Faruk’un vicdanı kabarmış. Zaten unutamamış da. Faruk asistanıma ulaşmış. Asistanım Betül, “Deniz Hanım, Faruk Salman’dan bir mail gelmiş, size yönlendireyim mi” dedi.
Faruk’u kimse bilmiyordu. Betül’ün de bilme ihtimali yoktu. Maili bana yönlendirdi. Mailde uzun uzun döşenmiş. İlk başta randevu vermedim. 6 ay süründürdüm onu. Sonrasında her buluşmamıza yanıma bir arkadaşımı alıp gitti. Yüz vermedim.
Son iki ayın çok yoğun geçti. Bundan sonra da böyle olacak. Faruk Bey ne diyor bu durumlara?
- Bu durumdan birazcık şikayetçi. Alışık olmadığı bir düzen yaşıyoruz şu anda. Ben mümkün olduğu kadar ilgimi alakamı bölmemeye çalışıyorum. İşime ne kadar konsantreysem ona da aynı şekilde davranıyorum. Ama ister istemez, hele ki bu dönemde zaman zaman zor olabiliyor.
Bu durum biraz tuhaf geliyor ona. Düşünsene bir prova yapıyorsun içine sinmiyor birkaç kez daha tekrarlıyorsun. Acaba bu kadın işkolik mi diye düşünebilir. Ama alışacak elbette. Mesleğime saygısından son derece eminim. Beni 3 sene bekledi. Onun penceresinden baktığımda ona da hak veriyorum. Bu dengeyi bir şekilde kuracağız.
"Bodrum'da yakalanmadan denize girdim"
İstediğin bir evde mi oturuyorsun?
- İstediğim ve sevdiğim bir yer. Cezaevi öncesinde taşınmıştım. Doyamamıştım. Sarıyer’de ormana bakan sessiz bir ev. Orada da kalabilirim. Çıka da bilirim. Hiçbir yer bize ait değil.
İyi bir tatil yapabildin mi?
- Yaptım ama işle tatil karışıktı. Özgür ben çıktıktan sonra beni hiç boş bırakmamaya çalıştı. İyi de yaptı. Kayıtlar göndermiştim ve ben daha çıkmadan altyapılar yapılmıştı. İzinler alınarak tabii. Sonra çıktım ve stüdyoya gittim. Tamamen kafamı dinlediğim bir tatil yapmadım. Ama Bodrum’da yakalanmadan denize girdim.
Özel günler senin için anlamını yitirdi mi yoksa daha mı anlamlandı?
- Çok daha anlamlandı. Hiç unutmam çok vefalı bir arkadaşım var, adı Gülben. Beni yılbaşından yoksun bırakmamak için 31 Aralık’ta ziyaretime gelmişti. Benim için çok kıymetliydi gelmen. O mutluluğumu anlatamam sana.
Benim için de öyle. Konserine özel olarak davet ettiğin kimler vardı?
- Çamlıca Kız Lisesi’nden arkadaşlarım geldi. Kader arkadaşlarımdan gelenler oldu. Bazıları açık cezaevine 3 ayda bir gidip geliyor. Bir arkadaşım konserim için cezaevi iznini denk getirdi. Ailem, aşkım, aşkımın akrabaları, sen ve diğer sanatçı arkadaşlarım, Gülşah Saraçoğlu.
Daha çok isim var ama inan heyecandan unuttum. Sahne kıyafetlerimi Gülşah hazırladı. Şunu da söylemek istiyorum. Gerçekten şahane bir ekiple çalışıyorum ve kendimi güvende hissediyorum.
Bu arada düğün ne zaman?
- Onu Faruk Bey’e sorarsın.
Emel ne hissediyorsun Deniz’in ablası ve dostu olarak…
- Deniz’i çok uzun yıllardır hatta bu işe başlamadan önce tanıdım. Yeryüzünde karşılaşabileceğiniz son derecede şeffaf ve en iyi insanlardan biridir. Kötülük barınamaz onun üzerinde. Çok özel ve hassastır. Hayatında da hep öyle olmuştur. Kimseye zarar vermez. Yeryüzünde yaşayan hiçbir canlıya zararı yoktur. Dostluğuna sonsuz güvenebileceğiniz bir kadındır.
Özgür, kaç senedir Deniz’le birlikte çalışıyorsunuz?
- İz albümünün yapım aşamasında birlikte çalışmaya başladık. Sonrasında firari olduğu ve cezaevi sürecinde de devam ettik. Birlikte bir sahne yapabilmiştik. Ama ben o zaman menajeri değildim. Sadece PR işlerini yapıyordum. Sonrasında cezaevi sürecinde işbirliğimizi PR dışında menajerliğe de taşıdık.
Deniz cezaevinden çıktıktan sonra nasıl bir plan yaptın? Sence her şey nasıl gidiyor?
- Baktığımız zaman her şey kontrollü ve güzel gidiyor. Geri dönüşler de aynı şekilde güzel. Bu süreçte bir şeye dikkat ettim. Kimseyi kimseden ayırmamaya ve herkese eşit davranmaya. Çünkü cezaevi sürecinde herkes bize eşit ve kalpten davrandı. Bunu hem basın hem de dostluk ilişkileri açısından söylüyorum. İlk çıkış zamanı gelen bütün röportaj tekliflerinde kimseye özel davranmayacağımızı söyledik. Bir prodüksiyon şirketi ve Armağan Çağlayan ile anlaşarak YouTube üzerinden röportaj yaptık ve basına onu servis ettik. Böylelikle herkesin duymak istediği ve merak ettikleri bütün soruların cevabını vermiş olduk. YouTube’da izlenme rekorları kırdı.
Geçen gün Deniz’e Instagram’da paylaşması için bir fotoğraf yolladım. Ben bilmiyorum ki Özgür bakıyor Instagram’a dedi… Senin kontrol edip hayal ettiğin Deniz Seki ile onun ‘hayır bu ben değilim’ dediği çarpışmalarınız olmuyor mu?
- Hayır. Çünkü benim onun için yürekten bir şey yaptığımı ve uğraş verdiğimi çok iyi biliyor. Çok teslim olmuş durumda. Ben de tek başıma bir şey yapmıyorum. Size, Nihat’a, iletişim danışmanlarına ve üstatlara soruyorum. Hiçbir zaman tek başıma kalbimin sesinin dinleyerek değil, kalbinin sesini onay alarak uyguluyorum.
Yurtdışında Deniz’le benzer şeyler yaşamış sanatçıların uzun süreli strateji planları olur. Sizin de var mı? Ve konuda profesyonel anlamda kimlerle işbirliği yaptınız?
- İki yıllık bir süreci planladık. İlk günden başlayarak aslında ben bugünleri hayal ettim. Şükürler olsun ki bu hayal gerçekleşti. Buna ortak olan çok sayıda insan vardı konserde. En önemlilerinden biri organizasyonu gerçekleştiren Event34. Deniz Seki çıktıktan sonra böyle bir kalabalıkla buluşmasını istiyordum. Bunun dışında çocuklar ve anneler yararına bir dernek kuracağız. Türkiye’deki çok önemli iletişim uzmanlarıyla görüştüm. Her şeyi adım adım danıştım. Deniz Seki’nin olmadığı dönemde onun dışarıdaki sesi oldum. Bilmek istedikleri her şeyi zamanında, yerinde doğru bir şekilde bilgilendirdim. O yine devam ediyor. Konserleri devam edecek. Yeni şarkıları olacak. Sizin de dediğiniz gibi bugünden itibaren artık Deniz Seki’nin şarkıları konuşacak.
“Senin Adın Bir Marka” isimli kitabın çıktı. Deniz Seki markasının yönetiminde ne büyük vaat aşk mı, güzellik mi ya da bilmediğimiz bir şey mi?
- Sahicilik ve dürüstlük.
Araştırma yaptırdınız mı?
- Ufak bir araştırma yaptırdık. Bir süre sonra daha da büyük araştırma yaptıracağız.
Deniz’in çok yapmak istediği ve senin engel olduğun bir şey var mı?
- Yok. Zaten 3 yıl boyunca ne yapmak istediyse ona göre bir plan program belirledim. Onun hayal ettiği şeyi ben hayata geçirdim. Bir an önce şarkı hazırlamak istediğinde ben o henüz cezaevindeyken Ozan Çolakoğlu ve İskender Paydaş’la çalışmaya başladım. Zaten çıktığının ertesi gün stüdyoya girdi. Her şey hazırdı. Saçının rengi ne olacak, ne giyecek, hepsini önceden sorarak ve planlayarak belirledik.
Diyelim ki Deniz 3 ay sonra seninle çalışmak istemediğini söyledi. Üzülür müsün?
- Üzülmem. Herkes gelip geçicidir. Ben sadece sevgiyle, gönülden bir şey yapıyorum insanlara. Parasal olarak bakarsam başarılı olamam. Ben hiçbir işimi para düşünerek yapmadım. Parayı düşündüğüm her işte de battım zaten. Ben ne zaman kalpten bir şey yaptıysam her zaman fazlasıyla döndü.
Deniz dışında hangi isimlerle çalışıyorsun?
- Menajerlik olarak İrem Derici, Berkay, Seda Sayan, Yonca Evcimik. PR olarak, Demet Akalın, Emre Aydın var. 25 yıldır bu işi yapıyorum. Aile olmayı başarabildiğiniz zaman gerçekten para gibi şeylerin hiçbir önemi kalmıyor.
Kaç kişilik bir ekibin var?
- 9 kişiyiz.
© Tüm hakları saklıdır.