Ünlü oyuncu Deniz Çakır üç yılda tamamlanan ‘Rabarba: Sesleri Görmek’ isimli fotoğraf projesiyle Antalya Film Festivali’ne katılacak. "Rabarba'nın çıkış noktası Serdar Güzel. Serdar, fotoğrafçı arkadaşım. Bu aslında onun projesi" diyen Çakır, projeye nasıl başladığını anlatırken "Bir ortak arkadaşımız benim o dönem fotoğraf ile uğraştığımı, bütün boş zamanlarımı fotoğraf çekerek geçirdiğimi duymuş. Ve projesinin konusu benim sektörümün alanına girdiği için ilgimi çekebileceğini düşündü sanırım... Öyle de oldu..." ifadelerini kullandı.
53. Antalya Film Festivali kapsamında 17 Ekim'de açılacak sergi, sesleriyle hayatlarımıza misafir olan ve birçok ünlü oyuncuyu seslendiren sanatçının fotoğraflarından oluşuyor. 151 seslendirme sanatçısının fotoğrafının yer aldığı projenin bir de kitabı çıkarılacak.
Deniz Çakır'ın Sabah gazetesinden Olkan Özyurt'a verdiği söyleşi şöyle:
- Deniz Hanım, Rabarba projesi olmasa sizin fotoğraf tutkunuzdanpek haberimizi olmayacaktı. Fotoğraf tutkunuz nasıl başladı?
- Fotoğraf çok özgür bir alan ve kendinizi en güzel ifade etme biçimlerinden biri. Bir duyguyu bir durumu bir 'an'ı kendi gözünden ifade edebiliyorsun ve bu çok kıymetli bir şey. Herkes gibi çok eskiden beri fotoğraf çekerdim. O 'an'ı saklamak hoşuma gidiyordu. Ama Yaprak Dökümü sırasında yönetmenimiz Mesude Erarslan fotoğraflarıma bakıp "Senin kadrajların çok güzel, bunun üzerine gitsene biraz" demişti. Ve galiba sihirli cümleyi o kurdu. Sonra daha profesyonel bir makine alıp, sokaklarda fotoğraf çekmeye başladım. Baktım ki bu çok keyifli bir macera. Kendi kendine, çok özgürsün, başka hiçbir şeye ihtiyacın yok... Bu çok heyecan vericiydi, bana iyi geldi.
- Fotoğraf bir hobi olarak pek çok insanın hayatında yer alıyor. Ama siz hobinin ötesine taşımışsınız. Çünkü bir proje üretmek öyle kolay bir şey değil. Böylesi güçlü bir şekilde fotoğrafla uğraşmanızın sebebi nedir?
- Hayat akıp gidiyor işte, çok hızlı yaşıyoruz. Zamanı kontrol edemiyoruz ve bir bakıyoruz gün bitmiş, hafta bitmiş, aylar geçmiş, yıllar geçmiş. Yaşamın bu kakafonisi içinde 'an'lar geçiveriyor, zaman çok hızlı geçiyor. Ama fotoğraf senin o duygunu arşivliyor. Arşivden o duygunu çıkarıp tekrar o 'an'a gitmek çok güzel değil mi? Çok sihirli bir şey bence bu.
- Rabarba projesi ile sinemamızın görünmez kahramanlarını bizlere hatırlatıyorsunuz. Proje fikri nasıl doğdu?
- Rabarba'nın çıkış noktası Serdar Güzel. Serdar, fotoğrafçı arkadaşım. Bu aslında onun projesi. Kafasında şekillendirdiği bir proje. Bir ortak arkadaşımız benim o dönem fotoğraf ile uğraştığımı, bütün boş zamanlarımı fotoğraf çekerek geçirdiğimi duymuş. Ve projesinin konusu benim sektörümün alanına girdiği için ilgimi çekebileceğini düşündü sanırım... Öyle de oldu...
- Bizde çok önemli bir dublaj kültürü var fakat seslendirme sanatçılarına gerekli vefayı gösterdiğimiz de pek söylenemez. Bu projeyi yaparken bunu hissettiniz mi?
- Seslendirmenin çok önemli bir şey olduğunu ve Türkiye'de dublajın çok iyi yapıldığını düşünüyorum. Şimdinin bazı çok popüler ve çok ünlü insanları ilk ekmek paralarını seslendirmeden kazanmış... Çağırdığımız herkes koşa koşa geldi bu projeye için. İstediği kadar popüler olsun. Çünkü seslendirme, onların hayatında çok kıymetli bir yerde duruyor. Hakikaten çok emek gerektiren ve bence maddi olarak hakkı verilmeyen bir sektör. Dediğiniz gibi büyük emekçiler ve onlar için çok fazla şey yapılmamış. Ne mutlu bize ki bu projeyle onlar için bir şey yapmış olduk. Bu bana çok güzel geliyor ve "İyi ki karşılaşmışız Serdar ile, iyi ki yollarımız kesişmiş" diyorum.
- Bir anlamda bizi muhteşem seslerin gerçek sahiplerini keşfe çağırıyorsunuz. Bu keşif sürecinde sizi şaşırtan, duygulandıran, sevindiren neler yaşadınız?
- Bir kere çok kıymetli insanlar tanıdım. Anlatacak o kadar çok hikayeleri vardı ki. Bu hikayeleri dinledim. O stüdyonun içerisinde başka bir dünya var. Evet diziler, filmler çevriliyor ama iş orada bitmiyor. Yani işin perde arkasında bambaşka kahramanlar var ve o insanlarla tanışmak bana "Hadi bunun belgeselini yapalım" duygusunu getirdi, "Keşke bir ses kayıt cihazı ile gelseymişiz" dedim. Onların da sorunları, sıkıntıları var. Belki sıkıntılarına çare olmak için başka platformlarda başka şeyler yaparız.
"Fotoğraf yoruma açıktır"
- Fotoğraf sizin hayata karşı farklı bir bakış açısı geliştirmenize yardımcı oldu mu?
- Kesinlikle! Bir fotoğrafa oturup saatlerce bakabilirim. Fotoğraf insanın hikaye kurma kabiliyetini güçlendiriyor. Bu başlı başına bir çalışma. Bir fotoğraf üzerine bir sürü hikaye kurabilirsiniz. Dediğiniz gibi fotoğraf derinlikli ve çok yönlü bakmayı sağlıyor. Bir fotoğraf sadece tek bir şeyi anlatmaz. Yoruma açıktır.
- Bir Türkiye fotoğrafı çekmenizi istesek acaba kadrajınızın içinde neler koyardınız?
- O fotoğrafta sadece çocukları kullanırdım. Çünkü şu anda en fazla ihtiyacımız olan şey, dürüstlük, umut ve o çocuksu temiz taraf. Çocukların o masum ve temiz enerjisine bu ülkenin çok ihtiyacıolduğunu düşünüyorum.
"Favorim Türkan Şoray ve şener Şen"
- Sevdiğiniz ve işlerini, projelerini takip ettiğiniz fotoğrafçılar kimler acaba?
- Helmut Newton, Henri Cartier Bresson, Lee Jeffries ilk aklıma gelenler.
- Rabarba Antalya Film Festivali'nde görücüye çıkacak. Malum Antalya Türk sinemasının da en önemli festivallerinden biri. Her oyuncu için önemlidir. Elinizde olsa siz hangi oyuncuları, nasıl çekmek isterdiniz?
- Söz konusu eğer Türk sinemasıysa tabii ki Selvi Boylum Al Yazmalım'da Türkan Şoray'ın fotoğraflarını çekmeyi çok isterdim ya da Muhsin Bey'de Şener Şen'in.
- Kenan Işık'la da çalışmızsınız. Onunla nasıl geçti çekimler?
- Kenan Bey'i aradığımızda, projeyi anlattığımızda çok sevindi ve hemen stüdyoya geldi. Onun da hayatında önemli bir yer tutuyor seslendirme. Çok disiplinliydi Kenan Bey ve tabii her zamanki gibi zarifti. Seslendirme stüdyolarında onun da birçok anısı var. Bir kısmını anlattı. İyi bir enerji tutturduk ve iyi çalıştık. Güzel bir gün olarak kaldı hafızamda. Düşündükçe beni mutlu eden bir gün. Keşke başta türlü olsaydı bazı şeyler. Özledik onu!
"Seslendirme çok meşakekali bir iş"
- Hafızam yanıltmıyorsa siz de birkaç filmde seslendirme yaptınız. Sizin için nasıl bir deneyimdi?
- Konservatuvar yıllarında okurken bir taraftan da radyo reklamı seslendirdim. Şimdi de televizyonda reklam dublajına devam ediyorum. Vakit buldukça ve denk geldikçe animasyon dublajı yapıyorum. Ama film seslendirmek gerçekten meşakkatli ve çok zaman isteyen bambaşka bir kulvar. Şimdiye kadar sadece Iron Man serisinde Gwyneth Paltrow'u seslendirdim. Onu da deneme amaçlı yaptım ve yapınca ne kadar zor bir şey olduğunu gördüm.
"Meryem'in kırılganlığını çekerdim"
- Özellikle oynadığınız dizilerdeki kadın karakterler fenomen oldu. O karakterlerin portre fotoğrafını çekecek olsaydınız hangi özelliklerini öne çıkardınız?
- Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz'daki Meryem'in görünmeyen yüzünün fotoğraflarını çekmek isterdim. O güçlü duruşunun arkasındaki kırılganlığının, yetersizliklerinin, olamayışlarının, güçlü görünmeye çalışırken aslında yaşadığı naifliğin fotoğrafını çekmek isterdim.
- Bu projede yer alan kimi sanatçıları yakın zamanda kaybettik. Mesela Tomris İncer...
- Çektiğimiz bütün isimler çok özel ve kıymetliler, çoğu aynı zamanda oyuncu olduğu için meslektaşım. Ama bazıları var ki içlerinde, gerçekten çok hayranlık duyduğum isimlerdi onlar. Onlarla çalışırken çok heyecanlandım. Tomris İncer onlardan biriydi. Rahmet ve özlemle anıyorum Tomris Hanım'ı. İyi ki böyle bir anımız olmuş, iyi ki tanımışım onu. Çok şanslı hissediyorum kendimi onunla geçirdiğim anlardan dolayı.