Eski CHP Genel Başkanı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal, kendisine yönelik olarak "Türkiye bir referandumdan çıktı. İnsanlar yorgun Deniz Bey. Bütün dünyada tartışılan bir referandumdu ve halkın yarısı 'hayır' dedi. Ne olur daha bugünden bu duyguyu torpilleyecek bir şey yapmayın" diyen Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök'e yanıt verdi.
Baykal, yüzde 51.4 "evet" oyuyla kabul edildiği açıklanan anayasa değişikliği teklifini kastederek "O tasarının meclisten çıktığı 20 Ocak gecesinin sabahında, parti içinde o zaman önerdiğimiz gibi, biraz daha 'telaş' ve 'hırs' gösterebilseydik ve Kurultayı çağırıp yeni bir parti yapılanması ile referanduma girebilseydik o 49 bugün 50’nin çok üzerinde olacaktı" görüşünü dile getirdi.
16 Nisan'da yapılan halk oylamasının ardından CHP'de "olağanüstü kurultay" sesleri yükselmeye başladı.
Tartışmaların fitilini, eski CHP Genel Başkanı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal'ın 2019'da yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin olarak yaptığı açıklama ateşledi. Cumhurbaşkanı adayı olarak partinin genel başkanının gösterilmesi gerektiğini vurgulayan Baykal, CNN Türk canlı yayınında şunları söyledi:
"Yüzde 49'u tutmanın yolu, adayı netleştirmek. Eğer Kılıçdaroğlu 'Aday değilim' derse kurultayı toplamalı ve aday olacak kişi genel başkan olmalı... Abdullah Gül yüzde 49'un adayı olabilir. Gül aday olursa değerlendirilmesi lazım."
CHP'de ne oldu, ne oluyor, ne olabilir?
Baykal'ın açıklamalarını köşesine taşıyan Ertuğrul Özkök, "Deniz Bey bırakın da şu 24 milyonun keyfini çıkaralım" başlıklı yazısında şu ifadelere yer verdi:
Bırakın da şu 24 milyon olmanın keyfini çıkaralım.
Ülkenin tekrar yarısı olabilmenin, burayı bizim de vatanımız hissetmenin verdiği güzel duyguyu içimize çekelim.
Bırakın hiç olmazsa “İçimize çektiğimiz hava değil, gökyüzüdür” duygusunu biraz daha yaşayalım.
Nedir bu telaş, bu hırs...
Referandum öncesinde biz sizi başkanlık sistemine karşı mücadele ediyor diye gördük ve inanın çok da takdir ettik.
Ama şimdi aynı 7 Haziran seçiminden sonra yaptığınız gibi öyle bir şey yapıyorsunuz ki...
Bizde, “Meğer Deniz Bey kendi başkan adaylığının yatırımını yapıyormuş” şüphesini yaratıyorsunuz.
Biliyorsunuz, size karşı hiçbir kötü düşüncem olmadı.
Ne dün, ne de bugün vardı böyle bir hissiyatım.
7 Haziran’dan sonraki çıkışınızda bile tek kelime etmedim.
Ama bilin ki, bu defa hem bende, hem de birçok insanda bu duyguyu yaratıyorsunuz.
"Bari bu defa limon sıkmaktan vazgeçin"
Ertuğrul Özkök'ün "Fransa’nın 36 yıllık gözyaşını silen kadın" başlığıyla yayımlanan (9 Mayıs 2017) yazısının ilgili bölümü şöyle:
Geçen perşembe gününden beri Paris’te Fransa cumhurbaşkanlığı seçimini izliyorum.
Geldiğim gün Deniz Baykal’a seslenen bir yazı yazmıştım
O da bana “Bu defa çelme atmayın Ertuğrul Bey” başlıklı bir mektup yazmış.
Hakkımdaki “zarif” nitelemelere de dokunmadan, kelimesi kelimesine yayınlıyorum:
***
“Siz, Hayır oylarının “huzur”, “sükûnet” ve “keyif” için yeterli olduğunu sanıyorsunuz. Yanılıyorsunuz Ertuğrul Bey. O “telaş”, o “hırs” olmazsa o 49 bir sabun köpüğü gibi kaybolur. Zaten o “telaş” ve “hırs” olmasaydı o 49 da olmazdı.
Hatta o tasarının meclisten çıktığı 20 Ocak gecesinin sabahında, parti içinde o zaman önerdiğimiz gibi, biraz daha “telaş” ve “hırs” gösterebilseydik ve Kurultayı çağırıp yeni bir parti yapılanması ile referanduma girebilseydik o 49 bugün 50’nin çok üzerinde olacaktı.
İktidarın, her şey avucunun içinde olduğu halde, referandum sonrasında bile sergilemeye devam ettiği “telaş” ve “hırs”a bakın da biraz ibret alın!
Türkiye bu noktaya adım adım ve göz göre göre geldi. Türkiye’yi bu noktaya taşıyan saldırganlıkların karşısında onlara en büyük desteği veren, işte bu temelsiz, zamansız ve yapay bir huzur ve sükûnet özlemi olmuştur.
Ertuğrul Bey, siz ancak o hırs ve telaş başarıya ulaşırsa, gerçek bir huzur ve sükûnet içinde keyifli olabilirsiniz.
Bilmelisiniz ki referandumdaki o hırslı çalışma, Cumhurbaşkanı adayı olmak için değil, öyle bir Cumhurbaşkanlığı tehlikesini ortadan kaldırmak için yapıldı.
Referandumdan önce 20 Ocak’ta partinin yeniden yapılandırılması önerisi, öyle bir Cumhurbaşkanlığı tehdidinden Türkiye’yi kurtarabilmek için yapıldı.
Şimdi de kitlesel bir ön seçimle belirlenen ve ana muhalefet partisinin etrafında tüm Türkiye’yi seferber etmeyi amaçlayan hırslı mücadele teklifimizin amacı, birilerinin Cumhurbaşkanlığı’nın sefasını sürmesi değil, öyle bir Cumhurbaşkanlığı tehdidini Türkiye’nin önünden kaldırmaktır.
Nasıl olsa kaybedeceğiz, bari 49’un tadını çıkaralım demeyi reddeden, bütün gücüyle bir çıkış öneren insanların hırsına ve telaşına biraz saygı lütfen.
07 Haziran sonrasında Cumhurbaşkanı’nın en kıdemli siyaset adamı olarak benimle görüşme talebini, Dışişleri konutunda görüşerek kabul etmemi bunca gelişmeden sonra sizin, ağır suçlar kapsamında değerlendirmekte olduğunuzu görmek beni çok şaşırttı.
Açık konuşalım. Bütün mücadelelerimde hep siz karşımda oldunuz. Geldiğimiz yer ortada. Bari bu defa limon sıkmaktan vazgeçin. Çünkü bu mücadele benim mücadelem değil, Türkiye’nin mücadelesi. Belki de Türkiye’nin son şansı.
Sevgili Ertuğrul,
İşte yazı bu. Tek kelimesine dokunmadan aynen yayınlamanı bekliyorum. Aslında senin idari maslahatçılığına tepki gösterenlerin başında Tansu’nun geldiğini de söyleyecektim. Neyse başka sefere. 20 Ocak’ta kurultay çağırıp partinin yeniden yapılandırılarak referanduma girmesi önerisini ilk kez paylaşıyorum.
Sana ve Tansu Hanım’a Olcay’dan ve Benden selamlar sevgiler.
Görüşmek umuduyla.
Deniz Baykal”