Denge ve Denetleme Ağı, “Seçimlerle İlgili Her Değişiklikte, Temsilde Adalet Öncelenmeli” başlıklı politika belgesini kamuoyu ile paylaştı. Belgede TBMM’de kabul edilerek kanunlaşan ittifak düzenlemesinin olumlu yönler içerse de, korunmaya devam eden yüzde 10 barajı dolayısıyla temsilde adaleti sağlamakta yetersiz kaldığını ifade edildi. Sandık kurullarının teşekkülüne ve seçim güvenliğine dair düzenlemelere bütüncül bakıldığında seçimlerin güvenilirliği üzerinde şüphe oluşması ihtimali barındırdığına dikkat çeken Denge ve Denetleme Ağı, “Demokrasi elbette seçimlerden ibaret değildir; ancak özgür ve adil seçimler olmaksızın bir temsili demokrasiden de bahsedilemez” denildi.
Denge ve Denetleme Ağı, 2016 darbe girişiminin ardından ilan edilen ve devam eden Olağanüstü Hal (OHAL) koşullarının sürmesi durumunda, öngörülen düzenlemeler, seçimlere katılım açısından motivasyon kırıcı dahi olabileceğine dikkat çektiği çalışması, AKP ve MHP’li milletvekilleri tarafından hazırlanarak 21 Şubat 2018’de TBMM Başkanlığına sunulan, 26 maddelik “298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifini içeriyor. Belgede yer alan “Genel Değerlendirme ve Öneriler” şöyle:
• Siyasi partilerin ittifak kurarak seçime girmelerinin kanunla düzenlenmesi olumludur. Fakat yüzde 10 seçim barajının korunuyor olması, demokratik rejimin oluşmasını, farklı kesimlerin temsili ile yürütmenin denetlenmesini zorlaştırmaktadır. Daha az oy oranına sahip partilerin daha fazla oy oranına sahip partilerle birlikte seçime girmesini teşvik eden, hatta yüzde 10 barajını koruyarak buna mecbur bırakan düzenlemenin, kutuplaştırıcı bir siyasi ortamın oluşması yönünde alan açma riski bulunmaktadır.
• Düzenleme, Anayasa’nın 67. maddesinde yer alan temsilde adalet ilkesiyle çelişmektedir. İttifak düzenlemesiyle, yüzde 3 oy alacak bir parti, yüksek oy alacak bir partiyle ittifak yaptığı için temsil edilecekken, yüzde 9,8 ile baraj altı kalan parti bu temsil şansını yakalayamayacaktır.
• Yasama ve yürütme seçimlerinin aynı gün yapılıyor olması, denge denetleme açısından halihazırda sorun teşkil ederken, oy pusulalarının aynı zarfa konacak olması, yasamanın denetleme işlevine gölge düşürücü bir etki yaratabilir.
• 30 Kasım 2017 tarihinde Meclis Genel Kurulu’nda kabul edilen Yüksek Seçim Kurulunun (YSK) Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifinden haklı gerekçelerle çıkarılan, sandık kurulu başkanlarının seçiminde siyasi partilerin devre dışı bırakılması ve kurul başkanlarının merkezi atamayla belirlenmesine dair önerinin, bu kanun ile tekrar gündeme getirilmesi, seçimlerin özgür ve adil koşullarda yapılması ilkesine uymamaktadır.
Kamu görevlilerin belli bir siyasi görüşe daha yakın olabilecekleri ihtimali ve nasıl atanacaklarına dair belirsizliklerin varlığı, vatandaşların bir kısmında, seçimlerin bu aşamada yönlendirilebileceği algısına yol açma riski taşımaktadır.
• Sandık kurulu mührü taşımayan zarf ve oy pusulalarının geçerli sayılacak olması, seçimlere duyulacak güveni güçlendirmeye hizmet etmemektedir. Oy pusulalarında filigran kullanılması olumlu bir adımdır, mühür zorunluluğun kalkması bu olumlu adımı görünmez kılmaktadır. Sayım sırasında ortaya çıkabilecek muhtemel belirsizliklerin önlenmesi için, öngörülen prosedürün YSK tarafından açıklanması uygun olacaktır.
• Seçmen talebiyle kolluk güçlerinin sandık bölgesine çağrılabilmesi, sandık kuruluna karşı oluşabilecek güvensizlikle birleştiğinde, seçim güvenliğine ilişkin kimi risklerin ortaya çıkmasına yol açabilecektir. Çünkü güvensizlik kargaşaya, kargaşa kolluğun daha sık aranmasına yol açacaktır. Bu, seçimin kolluk kuvvetleri gölgesinde yapılmasına kadar varabilecek fiili bir riske işarettir.
• Engelli vatandaşların katılımı artırmaya dönük seyyar sandık düzenlemesi yerindedir, ancak iyi kurgulanmamıştır. YSK, bu sandıkların güvenliğinin nasıl sağlanacağı ve sandık kurulunun nasıl oluşturulacağına dair kamuoyunu aydınlatmalıdır.
• Sandık güvenliğine dönük düzenlemeler, bütüncül olarak bakıldığında, gerekçeler ile oluşabilecek risklerin dengesi açısından orantısızdır. Bu düzenlemeler, vatandaşların bir kısmı için sistemin, belli bir sonucu almaya dönük olarak kurgulandığı fikrinin oluşmasına hizmet edecek bir zemin oluşturabilir. Dahası 2016 darbe girişiminin ardından ilan edilen ve halen devam eden Olağanüstü Hal (OHAL) koşullarının sürmesi durumunda, öngörülen düzenlemeler, seçimlere katılım açısından motivasyon kırıcı dahi olabilir.
Vatandaşların tümünün, sonuçlar kimin lehine olursa olsun, demokrasiye inançlarını sorgulatacak düzenlemelerden kaçınılmalı, temsilde adaletin öncelenmesi ilkesinden vazgeçilmemelidir.
Denge ve Denetleme ağının raporun yazım sürecine ilişkin “Seçimlerle İlgili Her Değişiklikte, Temsilde Adalet Öncelenmeli” başlıklı politika belgesinde verdiği bilgiler şöyle:
Ne oldu?
AK Parti ve MHP’li milletvekillerinin hazırlayıp 21 Şubat’ta TBMM Başkanlığına sunduğu, 26 maddelik “298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”, Anayasa Komisyonunda ve Alt Komisyonunda kısa sürede görüşülmesinin ardından, küçük bir değişiklik dışında aynen kabul edildi. 12 Mart gecesi TBMM Genel Kurulunda görüşülerek kanunlaşan düzenleme, 16 Mart tarihinde Cumhurbaşkanı tarafından da onaylanarak yürürlüğe girdi.
Neden böyle bir belge?
Kanun, olumlu yönler içerse de, korunmaya devam eden yüzde 10 barajı dolayısıyla temsilde adaleti sağlamakta yetersiz kalıyor. Sandık kurullarının teşekkülüne ve seçim güvenliğine dair düzenlemeler ise, bütüncül bakıldığında seçimlerin güvenilirliği üzerinde şüphe oluşması ihtimalini barındırıyor. Sağlıklı bir demokrasi ve işleyen bir denge denetleme sistemi her şeyden önce varlığını, vatandaşların kendi rızasıyla devrettiği yönetim yetkisine, yani özgür ve adil seçimlere borçludur. Bu çerçevede, Ağımızın kanun değişikliği özelinde söz söyleme sorumluluğu doğdu.
Nasıl yazıldı?
Yasama Reform Grubu, politika belgesinin hazırlık sürecinde, farklı görüşleri temsil eden uzmanların kılavuzluğuna başvurdu. Metin denge denetleme perspektifi üzerinden, azami ölçüde tarafsız ve objektif bir dille, DDA Sekretaryası tarafından kaleme alındı. Yazım süreci, tüm üretim süreçlerimizde olduğu üzere, güvenilir bilgi kaynağı olma hedefi göz önünde tutularak işletildi.