Politika

Demokratikleşme paketi Meclis'e geliyor

Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay: Son demokratikleşme paketimiz bu hafta içinde Meclis'e gelebilir

02 Aralık 2013 00:06

Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, yasa gerektirmeyen düzenlemelerin bayramdan önce çözümlendiğini hatırlatarak, yasa gerektirenlerin tamamının bir paket olarak TBMM'ye gönderileceğini söyledi.
CNN TÜRK'te Ankara Günlüğü programında konuşan Atalay, "Demokratikleşme Paketi Meclis gündeminde ne zaman görüşülecek" sorusu üzerine, şunları söyledi:
"Son Demokratikleşme Paketimiz pazartesi veya bu hafta içinde yani yarın Bakanlar Kurulundan sonra, aslında Bakanlar Kurulu imzaları tamamlandı. Ben de geçen Başbakanımızla da biz, bir değerlendirdik, bu hafta içinde Meclis'e intikal edeceğini zannediyorum. Bakanların imzaları tamamlandı. Bu hafta içinde Meclis'e intikal edebilir. Demokratikleşme Paketimizdeki yasa gerektirmeyen, idari tasarruf veya yönetmelik gerektirenler zaten Kurban Bayramı'ndan önce yerine getirilmişti. Onlar nelerdi? Kılık kıyafetle ilgili, Andımız'la ilgili yönetmelikler, vakıflarla ilgili şeyler, Mor Gabriel ile ilgili bir de kurban derileriyle ilgili. Bunlar bayramdan önce çözümlenmişti. Şimdi yasa gerektirenler var. Zaten anayasa gerektiren bir şey yok bizim paketimizde. Yasa gerektirenlerin tamamı bir paket olarak Meclis'e gönderiliyor. Sadece seçim barajı orada yer almıyor. Çünkü orada biz üç alternatif sunduk. Pek fazla tartışılıp olgunlaşmadı. Şimdi onu bu paketin içinde o alternatiflerden birisi olarak göndermiyoruz. Çünkü o ayrı bir iki yasada farklı düzenlemelerle. Onun dışındaki her şey bu paketle Meclise gidiyor."
 

Seçim barajı bu paklette de yok

 
"Seçim barajı aynen kalacak mı" denilmesi üzerine Atalay, "O henüz gitmedi. Bu paketin içinde gitmiyor. Meclis'e gidenler tam bir tasarı artık. Hangi kanunun hangi maddesinde hangi değişiklik olacak. O konu karara bağlanamadığı için, yani üç alternatiften birisi, dolayısıyla o hariç diğerleri gidiyor" karşılığını verdi.
 

"Bizim daha ajandamızda olan hususlar var"

 
Yeni paketlerin olup olmayacağına ilişkin soru üzerine Atalay, bunun bir süreç olduğunu belirtti. 11 yılda neler yapıldığının hazırlanan Sessiz Devrim isimli kitapta yer aldığını hatırlatan Atalay, kitabın İngilizce ve Arapçasının yayımlandığını, Fransızca ve Kürtçesinin de yayımlanacağını bildirdi. Atalay, "Bir de yeni internet sitesi açıyoruz, onun adı da Sessiz Devrim. Bizim iktidarımız dönemindeki demokratikleşme adımlarının yer aldığı bir site olacak orası" bilgisini verdi.
Bu çalışmaların devam edeceğini belirten Atalay, "Bizim daha ajandamızda olan hususlar var. Ajandamızda derken 2023 hedeflerimizde olanlar var, kendi programımızda olanlar var. Oralardaki hususlardan yapılmayanlar yine devam edecektir" diye konuştu.
 

"Çok üzülüyorum"

 
Mısır Dışişleri Bakanlığının Türkiye'nin Kahire Büyükelçisinin ülkeden ayrılmasına yönelik kararına ilişkin soru üzerine Atalay, "Biz de neticede çektik ama bütün bunlar Türkiye'nin oradaki haklı bir çıkışı var, o çıkışa tahammülsüzlük tabii. Orada tahammülsüzlüğün esas sebeplerinden birisi uluslararası camia ona destek verdi. Geri planda o hareketin gelişmesine, o darbenin katkı verdiler ve şimdi de destek veriyorlar. Ama bütün bunların içinde Türkiye'nin darbe diye o haksızlığa tavır takınması da onları bu defa bu tür şeylere sevk ediyor" yanıtını verdi.
"Hükümetin özellikle Suriye'de mezhep politikası güttüğü ve bazı kesimleri desteklediği şeklinde eleştiriler var. Bunları nasıl değerlendiriyorsunuz" sorusunu "Atalay, "Asla, bunu kabul etmiyorum" diye yanıtladı.
Suriye'den yurda gelen sığınmacıların sayısının 600 bini geçtiğini ifade eden Atalay, bunu büyük bir rakam olarak nitelendirdi. Bunların kamplarda ve İstanbul dahil pek çok ilde yaşadığını dile getiren Atalay, bu konuda çok büyük hassasiyet gösterdiklerini vurgulayarak "Bizim hiçbir kesimle ilgili bir ayrımımız söz konusu olamaz" ifadesini kullandı.
 

'Suriyelilere vatandaşlık verilmedi'

 
"Suriyeli sığınmacılara vatandaşlık verildiği ve oy kullanmalarının sağlanacağına ilişkin" iddiaların hatırlatılması üzerine Atalay, şöyle devam etti:
"O kadar bu süreçleri bilmeyen ve çok ciddiyetsiz, böyle ucuz siyasi söylem olarak değerlendiriyorum. Çok üzülüyorum. İçişleri Bakanlığı da yapmış biri olarak vatandaşlık işleri öyle kolay işler değildir. Vatandaşlığın nasıl alınacağı kendi yasalarımızda bellidir. Şu andaki Suriyelilerle ilgili vatandaşlık verilme diye bir işlem yok. Kamplarda kalanlara bir belge veriliyor. Kamplarda kalan birisi olarak kendilerinin bir kimliği var. Yoksa vatandaşlık çok ciddi bir iştir ve ciddi bir prosedürü de vardır. Niye böyle şeyler yaparlar onu da anlamıyorum doğrusu. Böyle ucuz bir şey yaparlar?"
Adrese dayalı nüfus kayıt sistemi geliştirdiklerini hatırlatan Atalay, bu konuların şeffaf olduğunu da vurguladı. 
 

'El Kaide'ye silah kaçıran tırı yakalayan da bizim güvenlik güçlerimiz'

 
Adana'da bir tırda ele geçirilen havan mermilerinin jandarmanın kontrolünde El Kaide kamplarına gittiği iddialarına ilişkin Atalay, "Bir yerlerde o tür bir şey yapılmış ama ona el koyan, onu yargıya teslim eden de kendi güvenlik birimlerimiz" dedi. Atalay, şunları kaydetti:
"El Kaide ile ilgili Türkiye'nin tutumu bellidir. El Kaide, Türkiye'de de terör meydana getirmiştir ve çok fazla operasyonumuz vardır. El Kaide unsurları Türkiye'yi geçilmez nokta olarak görürler. Biz hangi kaynaktan gelirse gelsin teröre karşı, kendimiz de çok acı çektiğimiz için, genel politika olarak, teröre karşı çok ilkeli bir politika izleriz. Kendi içimizden bile muhalefet bazen sorumsuzca ve aslını bilmeden bu tür suçlamalar yapıyor, "Türkiye'nin El Kaide'ye destek verdiği' gibi, bunlar o kadar tehlikeli şeyler ki söylemi bile tehlikeli. Türkiye, biraz inceleseler, özellikle güneydoğuda benim dönemim de de çok büyük operasyonlar yapmıştır El Kaide ile ilgili. Neticede terör varsa bir yerde ona karşı uluslararası işbirliği yapılır. O konuda bizim tavrımız çok açıktır."
 

'Büyükşehirlerdeki mülteciler için de kamplar yapılıyor'

 
Kış gelirken sokaklarda, parklarda kalan Suriyelilere ilişkin yapılacak yardımlara ilişkin soru üzerine Atalay, sığınmacıların bir bölümünün kurulan 21 kampta kaldığını ifade ederek kampların konteyner veya çadırkent olduğunu bildirdi.
Türkiye'nin buralarda uluslararası standartların üzerinde hizmet verdiğini anlatan Atalay, bunun ciddi bir maliyetinin olduğunu, çok fazla uluslararası desteğin de alınmadığını söyledi. Kamplardaki hizmetlere ilişkin de bilgi veren Atalay, şunları belirtti:
"Kamp dışında, bunların bir kısmı pasaportuyla bir kısmı pasaportsuz gelmiş. Türkiye'nin değişik şehirlerinde, güneydeki sınır şehirlerimizde daha fazla ama İstanbul'da da var. Valilerimize bir genelge de gönderdik. Kamplardan AFAD koordinasyonunda sorumluyuz ama diğer il ve ilçelerdekilerle ilgili mülki idarelerin sorumluluğu var. Valilerimiz, kaymakamlarımız bu konudaki çalışmaların koordinasyonundan sorumlu. Onlara genelge gönderdik. Şu anda bizim kamplarımızda 35-40 bin kişilik kapasitemiz var.  Kamp üretmeye de devam ediyoruz. Genelgede de şunu dedik: şehirlere gelenlerin çoğu kendi imkanlarıyla biraz da imkanları iyi olanlar gelip ev kiralıyorlar. Ama eğer varsa yeri olmayan, parklarda kalan, açıklarda bir yerlerde zor şartlarda, kamplarda yerimiz var. İstanbul Valiliği o konuda bir çalışma yaptı. Bir kısmıyla görüştü ama onlar İstanbul'dan ayrılmak istemiyor. İstanbul yeni bir çalışma yapıyor, İstanbul'dakilere kamplara değil de İstanbul'un yakınında bir yerde, bir tesis var orada, Tuzla tarafında orada misafir edecekler. Bunların sayısı yüksek değil. İstanbul'un değişik yerlerinde parklarda görünenlerin sayısı şöyle böyle 700-800 kişidir. Bütün valiliklerimize genelge gönderdik. Kamplarımızda yer var, parklarda insanlar asla kalmasın, kamplarımıza gönderin diye. Bizim hala kamplarımızda sığınmacıları misafir edeceğimiz, yerleştireceğimiz yaklaşık 40 bin kişilik yerimiz var. Parklarda zor durumda kalanları kamplarımıza alabiliriz."
 

'Suriye sorununun çözümü bölgeyi rahatlatacak'

 
"Örgüt, süreç açısından baktığınızda Öcalan'ı dinliyor mu" sorusuna Atalay, "Orada çok farklı yapılar var. Avrupa kesimi var, dağ kesimi var, Türkiye içi kesimi var ama genel manada şu ana kadar o konuda etkili olduğu görüldü, onu söyleyebilirim" karşılığını verdi.
"Barzani'nin Diyarbakır ziyaretine karşı BDP ve bileşenlerinin eleştirilerini nasıl değerlendiriyorsunuz" denilmesi üzerine Atalay, "Onlar çok olumsuz değerlendirdiler, eleştirdiler. Tabii kendi içlerinde aslında çok sorunları var. Yani hem Türkiye'de hem dışardaki Kürtlerin de kendi içlerinde bu bakışlar olarak çok büyük farklılıklar var" değerlendirmesini yaptı. Bunun liderlik sorunuyla ilgili olup olamayacağının sorulması üzerine Atalay, "Olabilir" yanıtını verdi.
"Türkiye'deki süreci BDP, HDP, Kandil, İmralı ekseniyle Barzani ve PYD gelişmeleri olumsuz etkiler mi" sorusuna Atalay, şu yanıtı verdi:
"Hepsi birbirinden etkileniyor ama bizim dileğimiz: içerideki süreci etkilemesin. İçerideki süreçte bazı şeyler olabilir, bazı belki yapılması gerekenlerde gecikmeler olabilir ama nihai olarak bölgede de bir durulma olacaktır, bu hep böyle gitmeyecektir. Türkiye kısmının onlardan etkilenmemesi bizim dileğimizdir. Kendi aralarında başka meseleler olabilir ama bizim kendi sınırlarımız içindekilerle tabii biz daha çok uğraşıyoruz. Ayrıca şu anda İran ve Irak'la da dış politikada daha yakın görüşmeler var. Sadece kuzey Irak ile değil, Sadece Barzani yönetimiyle değil Irak'ın merkezi yönetimiyle de. Onların gelip gitmesi söz konusu herhalde Başbakanımız oraya ziyarette bulunacak. Irak Dışişleri Bakanı gelecek. O tür şeyler de biraz yumuşamalar getirebilir. Ama Suriye sorunun çözümü bölgeyi en fazla rahatlatacak gelişme olacaktır. Hem bu terör sorunu hem bölgesel diğer sorunlar açısından, Rusya'yı İran'ı da içine alan, mezhebi tartışmaları içine alan önemli bir alandır orası. Suriye sorununun biraz hızlı şekilde, umuyoruz bu Cenevre görüşmeleri olacak biraz ona umut bağlanıyor bu defa, orada çözülmesi belki bölgeyi en çok rahatlatacak hususlardan birisi olacak."
 

Barış sürecini tıkayan bir şey yok

 
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, çözüm sürecinin ana ekseninde bir kayma olmadığını, hükümet kanadından bakıldığında tam bir kararlık ve samimiyetin olduğunu belirterek "Taraf nitelemesiyle de baktığımızda genel manada da diyaloglar sürüyor, kesinti yok. İtirazlar, beklentiler, farklı bakışlar olabilir ama diyalog kanallarının açık olması sürecin canlılığı ve geleceği açısından en önemli unsurdur" dedi. 
Çözüm sürecine ilişkin soruları yanıtlayan Atalay, süreci canlı tutmak için konuşmak gerektiğini belirtti.
Hükümetin durduğu yerden bakıldığında çözüm sürecinin genel anlamda sorunsuz yürüdüğünü ifade eden Atalay, "Ana eksende bir kayma yok. Hükümet kanadından baktığınızda tam bir kararlık ve samimiyet var. Ve esasen hükümetin bu tutumuna da artık herkesin güveni var, toplumun da güveni var. Herkes bu konuda bizim kararlılığımızı biliyor. Taraf nitelemesiyle de baktığımızda genel manada da diyaloglar sürüyor, kesinti yok. İtirazlar, beklentiler, farklı bakışlar olabilir ama diyalog kanallarının açık olması sürecin canlılığı ve geleceği açısından en önemli unsurdur. Hem İmralı ile istihbarat teşkilatımızın görüşmeleri, bir ayağı orada. Siyaset kesimiyle yürüyen bir ayağı var. Orada da bizim siyaset kesimiyle görüşmelerimiz var" diye konuştu.
 

'Güneydoğu'da sürece destek yüzde 85'

 
Sürecin mümkün olabildiğince şeffaf yürütüldüğünü, toplumun bilgisinde konuların tartışıldığını ifade eden Atalay, toplumun desteğinin alınması açısından da bu yaklaşımı önemsediklerini vurguladı. Atalay, sürecin başlamasından bu yana yaklaşık 1 yıl geçtiğini belirterek, şunları söyledi:
"Çözüm sürecine destek hiç azalmadı. Her geçen sürede de olumlu bakış, destek arttı. Şu anda da özellikle Diyarbakır'daki önemli buluşmadan sonra, Diyarbakır programımızdan sonra biraz daha yükseldi, özellikle Güneydoğuda. Destek, Güneydoğu'da daima yüzde 80'inin üzerinde oldu. Şu anda yüzde 85'ler diyebiliriz. Sürece destek, olumlu bakışın ötesinde bu bir büyük bir beklenti, bir umut. Güneydoğudaki bu yüksek oranı desteğin ötesinde bir umut olarak görüyorum." 
Başta bölge halkı olmak üzere vatandaşların çözüm sürecinden sonra geçen bir yılı gördüğünü, olumlu gelişmelerin farkına vardığını dile getiren Atalay, bu bir yılın Türkiye'nin rahatladığı, şehit cenazelerinin gelmediği bir dönem olduğuna dikkati çekti. Birlikte yaşama iradesinin güçlendiğine işaret eden Atalay, devletin de rahatladığı bir sürecin yaşandığını, tabuların yıkıldığını bildirdi.
Atalay, siyaset kurumunun başta BDP'nin sürece daha fazla katkısını beklediklerini de dile getirdi. 
 

'Şu anda süreci tıkayan bir şey yok'

 
Atalay, sürecin nasıl ilerleyeceği, nitelikli müzakereye geçmekten kastın ne olduğu ve gazetecilerin ya da sivil toplum örgütü temsilcilerinin İmralı'la gidip gitmeyeceği sorularını da yanıtladı.
Sürecin stratejisinin hükümet tarafından iyi çalışıldığını, cesaretli adımlar atan ve riskleri göğüsleyenin de hükümet olduğunu vurgulayan Atalay, dolayısıyla sürecin yönetiminin hükümetin kontrolünde olduğunu aktardı. Atalay, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bunlar matematiksel şeyler değil. Bu uzun bir yol ve pek çok boyutu var. 'Gazeteciler görüşecek mi? Başkası gidecek mi?' Bunlarla ilgili şu anda verilmiş bir karar yok ama sürecin geleceği açısından, verimi ve başarısı açısından ihtiyaç duyuluyorsa bu değerlendirmelerin hepsi yapılabilir. İleride sürece katkısı olacak başka adımlar da gerekiyorsa niye olmasın ama şu anda verilmiş bir karar yok. Bu konular masaya gelip de değerlendirilmiş konular değil. Dışarıdan duyulanların bazıları da doğrusu biraz abartılı, biraz yorumlu. Neticede şu da olabilir: doğru duyumlar olsa bile beklentiler olabilir, teklifler olabilir. Bunlar normaldir ama neticede bütün bunlar değerlendirilecek, karar verilecek hususlardır. Önemli olan süreci tıkayan bir noktanın olmaması. Şu anda süreci tıkayan bir şey yok."   
 

'Beklentiyi yükseltmenin hiçbir sakıncası yok'

 
Hükümetin çözüm sürecindeki yaklaşımının, her zaman ülkenin birlik ve bütünlüğünden yana olduğunu kaydeden Atalay, birlik ve bütünlüğe halel getirecek bir adım atılmasının asla söz konusu olmadığını vurguladı. Çözüm sürecine yönelik beklentilerin yüksek olmasını sakıncalı bulmadığını ifade eden Atalay, beklentilerin yükselmesini ve katkıyı memnuniyetle kabul ettiklerini anlattı.
Atalay, şöyle konuştu:
 "Bu sürecin hedefi şu: Terörü, şiddeti bitirmek, silahlar bırakılsın, teslim edilsin, ondan sonra da örgüt mensupları için devletin yapması gereken, eve dönüş, rehabilitasyon vesaire, onlar yapılsın. Demokratik siyaset içinde Türkiye'de herkes kendi beklentisini, talebini dile getirsin. Siyaset içinde çözülecek sorunlar çözülsün. Bunun hedefi odur.
Başbakanımız aslında Diyarbakır konuşmasında çözüm sürecinin çok önemli parametrelerini de verdi. 'Hayallerim' dediği şeyler aslında çözüm sürecinin hedefleridir. Başbakanımızın 'hayallerim' dediği şeyler aslında çözüm sürecinin hedefleridir. Oraya gitmektir. Bunda beklentiyi yükseltmenin hiçbir sakıncası yok. Buna verilecek her katkı verilsin. Beklenti yükselirse talep de artar, toplumsal baskı da artar." 
 

'Nihai hedef, silah bırakanların geleceğidir'

 
Bir başka soruyu yanıtlarken de sorun alanlarının nihai çözümünde daima varılan bir ortak nokta olması gerektiğine işaret eden Atalay, "Silahların bırakılması ve teslimi yani şiddetin ve terörün bitmesi bir taraftır, ondan sonra da bu insanların geleceği ile ilgili adımların atılması diğer taraftır. Nihai hedef budur. Bunun için ülkeden ülkeye farklılıklar olabilir. İsimlendirmelerde farklı isimler koyabilirsiniz ama genel olarak ifade ediyorum. Başbakanımızın bir cümle ile 'dağlardaki insanların indiği, cezaevlerinin boşaldığı'... Bu işte terör bitsin şiddet bitsin, neticede o insanların da hayatın içine katılması sağlansın, kimileri diyor, 'siyasete katılsın'. Bunlar sürecin sonu ile ilgili gelinecek noktalardır. dünyadaki çözüm süreçlerinin sonunda da gelinen noktalardır. Nihai hedef budur" değerlendirmesini yaptı.
Türkiye'nin terör sorununun, birçok ülke ile irtibatlı bir sorun olduğunu, bölge ülkelerinden bağımsız ele alınamayacağını belirten Atalay, oralardaki gelişme ve değişmelerin sorunun üzerinde etkili olduğunu bildirdi.