T24- Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "Siyasetçiye tankla topla balans ayarı yapılamaz. Demokrasilerde balans ayarını halk yapar" dedi.
AKP Genel Merkez Gençlik Kolları Başkanlığı 6. İstişare ve Değerlendirme Toplantısında, Türkiye'de demokrasi tarihi ve yaşananlar hakkında gençlere bilgi veren Arınç, siyasette tecrübelere dikkat edilmesi gerektiğini anlattı.
Arınç, toplumu gerecek, bölecek, selam bile vermeyi imkansız hale getirecek sözlerden kaçınılmasını isteyerek, "Bugün, muhalefet partilerinin liderlerinin ağzından dökülen cümleler gibi karşısındakini düşman gibi gören bir anlayış, geçmişte de vardı maalesef. Bunun sonucu bir bakıma 1960 darbesi oldu, daha sonra da 1971 muhtırası oldu" diye konuştu.
Bülent Arınç, şöyle devam etti:
"Siyasetçiler kavga edince, ülkeye hizmet durur hale gelince, ülkede karışıklıkların önü alınamayınca, 'bendendi-sendendi' düşüncesiyle polis birbirinden farklılaşmaya başlayınca, eğitim birbirine düşman hale gelince, birileri 'bunlar zaten ülkeyi yönetemiyorlar yine bize ihtiyaç duyuldu' diyerek bu durumdan vazife çıkarıyorlar. Durumdan vazife çıkaranlar bunu cumhuriyeti korumak ve kollamak gibi bir görevi de altına dayanak yaparak yapıyorlar. Siyasetçinin bütün bunları dikkate alarak birilerinin durumdan vazife çıkarmasına da engel olması lazım.
'En akıllı biziz, en uzağı gören biziz, bu milletin en seçkin insanları biziz' diyerek darbe yapmaya kalkmışlardır ama sonunda başka şeyler olmuştur. Siyasetçilerin hatasını halk düzeltir, bunun ayrıca bir denetleme mekanizması TBMM içerisinde vardır. Gensoru, soru vardır, meclis soruşturması vardır, meclis araştırması vardır. Siyasetçi de bir insandır, bu ülkenin bir insanıdır, taşıdığı, düşündüğü fikirler yanlış olabilir, tuttuğu projeler, süreçler yanlış sonuçlar verebilir ama bundan dolayı siyasetçiye tankla topla balans ayarı yapılamaz. Tankla topla balans ayarı demokrasilerde olmaz. Demokrasilerde balans ayarını sandıkta halk yapar. Anayasa'nın 2. maddesinde 'Türkiye Cumhuriyeti Devleti demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir' deniyorsa, yani dört taneden bir özellik demokratik olma vasıfıysa, majestelerinin birisinin 'ben bunu istemiyorum' demesinin artık bir önemi kalmamıştır."
-GECE YARISI MUHTIRALARI-
Konuşmasını "Bu kadar plan, kafes neyse hepsinin hedefinde AK Parti iktidarı var" diye sürdüren Arınç, "Gece yarısı muhtıralarına" karşı geri adım atmadıklarını, kararlı tavırlarının halk tarafından desteklendiğini vurguladı. Arınç, "Cesaret bize yeni bir iktidar, yeni bir hükümet, yeni bir başbakan, yeni bir TBMM başkanı ve 2007 Nisan ayında seçemediğimiz yeni bir Cumhurbaşkanı getirdi" dedi.
Arınç, "Bazıları, ne yapsak da bu AK Parti iktidarını devirsek, ah ne kadar güzeldi eski günler, bizim borumuz öterdi, biz ne dersek gazeteler onu yazardı, biz ne arzu edersek yargı ona karar verdi, biz ne söylersek anında olurdu, bir muhtıra verirdik, şapkasını alıp kaçarlardı, bir darbe yapmak isterdik hemen ortalık süt liman olurdu. Pabucumuz dama atıldı. Sözümüz dinlenmez oldu, bu geri kafalı adamlar, bu eşlerinin de başı örtülü insanlar Türkiye'yi orta çağın karanlığına götürür diyenler..." ifadesinin alkışlarla kesilmesi üzerine, "Bu alkışların muhatabı biz değiliz, bunları söyleyenler" dedi.
-SUÇ İŞLEME İMTİYAZI-
Eski kuvvet komutanlarının ifade vermesiyle ilgili, bunun Türkiye için önemli olduğunu belirten Arınç, kimsenin suç işleme imtiyazı olmayacağını vurgulayarak şunları söyledi:
"Dünün o kuvvetli komutanları, her zaman fotoğraflarını özellikle bir kısım basında anlı şanlı hayat hikayeleriyle, törenleri, tavırlarıyla, söyledikleri sözlerle tekrar tekrar gazetelerde gözümüzün önüne gelenler, sadece davet edilip ifadeleri alındı. Bunu Türkiye için çok müthiş bir olay olarak görenler var. Bunlar zannediyorlardı ki bir kısım, Türkiye'de herkes herşeyi yapabilir. Özellikle belirli kesimler için ama bunlara hiç bir zaman 'gözünün üzerinde kaşın var' denilmez. Onlara hiç bir zaman soru sorulamaz, onlara hiç bir zaman 'neden böyle bir şey yaptınız' denilemez, 'onlar her zaman doğrudur, onlar her zaman güçlüdür' diyenler var, hala cezaevinde olup belirli suçlarla yargılananlar var, bunları biz ilk defa bu dönemde gördük.
Kimsenin suç işleme imtiyazı yok. Rütbesi, makamı, mevkisi ne olursa olsun birilerine hesap sorulabiliyor Türkiye'de. Bence doğrusu da budur. Hiç birimizin suç işleme imtiyazı yok. Hepimizin adliye, yargı önünde her zaman hesap verebilir noktada olmalıyız, ikincisi hepimiz bulunduğumuz mevkilerde şeffaf olmalıyız, hesap verebilir olmalıyız."
-DANIŞTAY'LA İLGİLİ-
Bülent Arınç, "Bayramdan sonra ne ben kalırım ne Danıştay kalır" şeklindeki sözleri üzerine çok fazla konuşulduğunu ancak bu cümleyi kurarken hiç bir kötü niyetinin bulunmadığını bildirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Şimdi herkes onun peşine düştü acaba 'bu adam ne demek istedi' diye. 'Ne Danıştay kalır, ne Bülent Arınç kalır' hakikaten de okkalı bir cümle, yani bu yenilir yutulur bir şey değil. 'Ne Danıştay kalır' desem zaten topa tutacaklar, 'Bu adam Danıştay'a düşman' diyecekler. Ama son kelimede de kendi ismimi söylemişim farkında da değilim. Şimdi gazeteciler, adım atıyorum yeni bir 'sorumuz olabilir mi', üçüncü adımda yine bir 'sorumuz olabilir mi' deyince, ben çok kızarım böyle şeylere, bazen ağzımdan ölçüsüz şeyler de çıkar, öyle bir şey iletmişiz. Yani hiç bir anlama da gelmiyor. Ama öyle bir korktular ki 'Acaba ne diyecek bu adam'. Demek zaman zaman da korkutmak lazım.
Hiç bir kötü niyetim de yok aslında. Yani Danıştay 'gitsin kalksın' böyle bir şey haşa düşünmem, üstelik Danıştay ile ilgili bir bakanım ben. Kaderin cilvesine bakın ki Danıştay ile ilgili bir başbakan yardımcısı var ki bu lafı ediyor, yani çok sevdiğimden hemen aklıma Danıştay kelimesi gelmiş demek ki."