Demokrasi İçin Birlik, tam kapanma tedbirlerine ilişkin olarak, "İktidarın pandemi yönetimini eline yüzüne bulaştırmasının faturası, başta güvencesiz çalışan emekçiler olmak üzere halkın tümüne çıkıyor. Lebaleb kongrelerle ve çarkları ne pahasına olursa olsun döndürme telaşıyla çığırından çıkarılan salgın artık tamamen kontrol dışı. Hayata geçirilen sözde tam kapanma ise saç baş yoldurtacak acayipliklerle birlikte yaşanıyor." değerlendirmesini yaptı.
"Tam kapanma çalışanların ezici çoğunluğu için geçerli değil"
Yazılı açıklamada, "DİSK-AR’ın raporuna göre tam kapanma çalışanların ezici çoğunluğu için geçerli değil. İstihdamın %61’i kapanmadan muaf sektörlerde çalışıyor. Kapanma kapsamındaki sektörlerde çalışanlar tüm çalışanların sadece %17’si. Kapanma böyle olunca İstanbul’da tam kapanma günlerinde toplu ulaşım hatlarına ek sefer konulmasına şaşırmamak gerekiyor! 17 günlük kapanmayı memleketlerinde geçirmek isteyenlerin yarattığı büyük hareketliliğin virüsün yayılımı açısında ortaya çıkaracağı sonuçları göreceğiz. Aşılama konusunda tam anlamıyla ne yaptığını bilmeyen bir görüntü sergileyen iktidarın, Sarayı ayrı bakanı ayrı konuşuyor. Aşı tedariki konusunda çamura saplanma artık gizlenemez boyutlarda. 15 gün önce 2 ay içinde 40 yaş üstünün aşılanmasının tamamlanacağını açıklayanlar şimdi 2 ay aşı tedarikinde zorluk yaşanacağını itiraf ediyor." ifadesi kullanıldı.
Açıklamada şunlar kaydedildi:
"İktidarın pandemi yönetiminde sergilediği acizliğin virüsün çok daha ölümcül ve yıkıcı sonuçlar yarattığı ortada.
Kapanma politikası gelir güvencesi sağlanmadığı için, kayıtışı ve güvencesiz çalışan emekçiler ve küçük esnaf için açlıkla imtihana dönüşmüş durumda. “Ekmek yoksa pasta yesinler” ruh halindeki Saray ahalisi halkın gerçeklerinden tamamen kopmuş durumda. Tek adam rejimi gelir güvencesi değil borçlandırma ısrarını sürdürüyor. Yandaş müteahhitlerin aksatılmayan döviz cinsinden ödemeleri halkın çektiği yoksunluğu rahatlıkla giderebilecekken, gözlerimizin içine baka baka yalan söylemeye devam ediyorlar.
"Pandemi bahanesiyle yaşam tarzına müdahale"
İktidarın; pandeminin arkasına sığınarak, kendisinden destek görmediği kesimlerin yaşam tarzına ve temel özgürlüklerine dönük geliştirdiği saldırılar ise eşik atlamış durumda.
Dağıtabileceği maddi kaynaklar daralan, üzerine oturduğu patronaj ağları giderek çökmekte olan rejim, günlük söylemiyle düşmanlaştırdığı kesimlerin değer ve kültürlerini aşağılıyor, yok etmeye çalışıyor.
İktidar, her geçen gün daha da artan bir şevkle laikliği ortadan kaldırmaya, ısrarla dinci gerici bir rejimi inşa etmeye çalışıyor. İçki satışının ideolojik nedenlerle anlamsız yasaklanması da bu sonuçsuz kalmaya mahkûm ısrarın bir sonucu.
Bu ülke, bu halk bu deli gömleğine sığdırılamaz!
"Demokrasi Konferansı çalışmaları sürüyor"
Bir taşla birkaç kuş vurmayı kâr sayan iktidarın 1 Mayıs’ı yasaklama çabaları da sonuç vermedi. Sokaklarda işkenceli göz altıları gizlemek için yayınlanan genelge ise halkın yaratıcılığı ile çöpe atıldı. Sokaklar “Yaşasın 1 Mayıs” sloganlarıyla inlerken görüntüler anında milyonlarca insana ulaştı. İktidarın tükenişini görünmez kılmak için attığı her adım toplumun daha geniş kesimlerini yabancılaştırıyor, toplumsal desteğinin eriyişini hızlandırıyor. Bir taraftan hummalı bir biçimde devam eden, ülkenin her yanından yeni katılımlarla güçlenen Demokrasi Konferansı, ekmek, özgürlük, adalet buluşması çalışmaları umudu büyütürken, demokrasiyi kazanabilmek için toplumsal itirazların akacağı meşru bir mecra yaratmanın önemi her geçen gün daha çok ortaya çıkıyor. Bu da ancak demokrasi güçlerinin birliğiyle mümkün."