Politika

Demirtaş'tan Erdoğan'a 'barış' çağrısı

BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, "Kürt sorunu"nun sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik...

05 Şubat 2012 02:00

T24 - BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, "Kürt sorunu"nun sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik boyutları olduğunu belirterek, "Karşımızda 'Ben artık ülkemde barış istiyorum' diyen bir Başbakan görmek istiyoruz" dedi. 

Başbakan'a 'barış' çağrısı

Demirtaş, partisince Taksim Elite World Hotel'de düzenlenen "Kürt Sorunu, Çözüm Olanakları ve Öcalan'ın Rölü" konulu konferansta yaptığı konuşmada, Türkiye'de hala "Kürt sorunu"nun, esasının, özünün tartışılmaya başlamadığını savundu.

Tartışmanın bütün alanlarda ve bütün kesimler tarafından yapılması halinde bu sorunun Türkiye kamuoyu tarafından çok daha iyi anlaşılacağını kaydeden Demirtaş, çok daha iyi anlaşılan bir konunun da rahatlıkla içselleştirileceği için çözümünün kolaylaşacağını kaydetti.

Demirtaş, "Kürt sorununun Öcalan bağlantısını ve Öcalan'ın Kürt sorunu üzerindeki rolünü tartışabilmek netameyi artıran, zorluğu artıran bir meseledir. Ancak bu realite bütün çıplaklığıyla tartışılmaz ve bu gerçeklik kabul görmez ise bizim korkumuz barışçıl çözüm konusunda mesafe katetmek giderek zorlaşacaktır" dedi.

"Kürt sorununun şüphesiz ki sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik boyutları vardır" diyen Demirtaş, BDP olarak bu sorunun açık bir şekilde tartışılmasını istediklerini kaydetti.

Demirtaş, çatışma sürecinin sonlanması için, müzakere başlangıcının çok önemli bir adım olduğunu, bu süreci başlatanların anlamlı bir çalışma yaptıklarını dile getirerek, "Bir realite üzerinden bir tartışma yürütülecekse şunun kabul edilmesi lazım. Öcalan, bugün 30 yıldır aynı zamanda bir silahlı mücadeleyi yürüten PKK hareketi üzerinde en etkili tek isimdir. Türkiye'de barışı konuşacaksak, barış da PKK ile devlet ya da hükümet arasında diyalog ve müzakere ile gerçekleşecekse Öcalan'ın da buradaki rolünün çok net bir şekilde tanımlanması lazım" diye konuştu.

Hükümetin bu kadar uzun bir süreçte riskleri de göze alarak bir müzakere ve diyalog süreci başlatmış olmasına rağmen müzakere süreçlerini tasfiye amacıyla karşısındakini alt etme, zayıf düşürme amacıyla kullandığını savunan Demirtaş, "Ağırlıklı olarak bu şekilde yaklaşmış olması bize göre müzakere süreçlerinin çökmesi veya kesintiye uğramasının en büyük nedenidir" şeklinde konuştu.

Demirtaş, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Öcalan bir realitedir. Örgütü üzerinde, milyonlarla ifade edilen halk üzerinde etkisi olan siyasi bir aktördür. Kürt sorununda bir muhataptır. Hükümet kendisiyle görüşmeler yürütmüştür ama aynı zamanda partimizde, bütün bu çözüm süreçlerinin bir muhatabı, bir aktörüdür. Bu başlıklar, muhataplık meseleleri doğru oturtulursa ben inanıyorum ki küçük adımlarla da başlansa giderek çözümün kalıcı hale geleceği süreçlere girilebilir. Partimiz bir blok olarak bugün parlamentoda yer alıyor ve demokratik anayasal çözümün muhatabı olarak kendini ifade ediyor. Kürt sorununun çözümü konusunda tartışmak, görüşmek muhatap almak isteyen herkesin muhatabıdır."


'Geldiğimiz noktada çok kritik bir aşamadayız'

Türkiye kamuoyunun, barışın ve çözümün gerçekleşmesi adına bütün bu müzakere süreçlerine en geniş toleransı tanıdığını dile getiren Demirtaş, "Geldiğimiz noktada çok kritik bir aşamadayız. Karşımızda 'Ben artık ülkemde barış istiyorum' diyen bir Başbakan görmek istiyoruz. 'Ben artık kendi ülkemde kalıcı barışı gerçekleştiren Başbakan olmak istiyorum' diyen bir siyasi lider görmek istiyoruz. Böyle bir kararlılık ortaya konulursa mesafe kat etmek çok daha kolay olur. Ancak bugünkü uygulamalara bakıldığında bizim hükümet politikalarına destek vermemizin beklenilmesi BDP'nin kendi ayağının altındaki sehpayı çekmesi demektir" diye konuştu.

Demirtaş, çözüm konusunda irade ortaya koyan bir hükümeti de desteklemeye hazır olduklarını belirterek, "Bizim derdimiz bu ülkede temel sorunların çözümünde rol oynayabilmektir. Bu rolü oynayabilmemiz için de bugünkü koşulların uygun olmadığını görmeniz lazım. Biz bu koşullarda hükümetin baskı politikalarını destekleyen pozisyonda olamayız. Ona karşı ancak direnen pozisyonda olabiliriz. Bunun dışında yapabileceğimiz hiçbir şey yok" dedi.


'İmralı sisteminin ortadan kaldırılması lazım'

"Kürt sorunu"nun çözümü olmayan bir konu olmadığını dile getiren Demirtaş, şunları dile getirdi:

"Kürt sorunu dediğimiz sorun ne kadar Uludere'nin sorunuysa, o kadar Üsküdar'ın, o kadar Kadıköy'ün sorunudur. Diyalog ve barış sürecinde 13 yıldır özel bir adada, özel bir  cezaevinde, cezaevinin içinde de özel bir hücrede tuttuğunuz Kürt sorununun en önemli aktörüne karşı daha ciddi yaklaşmazsanız, daha gerçekçi yaklaşmazsanız sizin bu sorunu çözmede samimiyetiniz, niyetiniz her zaman sorgulanır. Şu aşamadan sonra artık avukatların İmralı'ya gidip gidememesi, kardeşinin gidip gidememesi meselesi çok geri bir tartışmadır. Gitse ne olur, gitmesi ne olur? Bu ön açıcı bir durum değildir. İmralı sisteminin ortadan kaldırılması lazım. Öcalan'ın diyalog ve barış sürecine daha güçlü katkı sunabileceği ortamın hazırlanması lazım. Bunun formülasyonlarını da hep birlikte tartışabiliriz."

Selahattin Demirtaş, hükümetten bu dönemde beklediklerinin savaş politikalarından ve çatışma yaratacak politikalardan vazgeçmesi olduğunu dile getirerek, "Bugün 'Ben diyalog yapmaya hazırım. Kürt sorununu barışçıl yollardan çözmeye hazırım' diyen bir hükümete karşı kimse silah kullanmaz. Ancak 'Ben kararlıyım KCK operasyonları devam edecek. Hangi mağarada bulsak imha edeceğiz' diyen bir hükümet sanıyorum barış arayışı konusunda hiç kimseyi inandıramaz" şeklinde konuştu.

Konferansın "Sorun Çözme Yöntemi-Diyalog ve Müzakere" konulu oturumda konuşan Diyarbakır Barosu Başkanı Mehmet Emin Aktar da "Kürt sorunu"nun uzun süreci olan bir sorun olduğunu söyledi.

Müzakere sürecinde önce silahların susması gerektiğini dile getiren Aktar, hükümetin de bu sürece destek vermesi gerektiğini dile getirdi.

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Mithat Sancar da bir ülkede silahlı çatışma varsa tarafların müzakereye başlamasının sadece iki tarafın masaya oturması demek olmadığını söyledi.

Müzakerenin çok katmanlı bir süreç olduğunu dile getiren Sancar, sürecin ilk önceliğinin silahları susturmak olduğunu kaydetti.

Gün boyu sürecek konferansta, "Öcalan'ın Çözüm Arayışı: Roma ve İmralı Süreçleri", "Çözümün Önündeki Engel: İmralı Sistemi-Tecrit" konuları tartışılacak.