Politika

Demirtaş: Öcalan testi kırılmadan uyardı

Demirtaş: Önümüzdeki on beş-yirmi gün içerisinde bazı somut gelişmelerin, somut adımların olması gerekiyor

20 Haziran 2013 15:39

BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, çözüm sürecine ilişkin Hükümetin adım atmamasının bir tıkanıklığa neden olabileceğini ifade ederek, “Öcalan testi kırılmadan uyarısını yapmak istiyor. Eğer Erdoğan ortaya çıkan fırsatları doğru değerlendirip adım atmazsa ve toplum üzerindeki baskıları artırmaya devam ederse bu müzakere sürecinin tıkanmasına yol açar ve beraberinde daha çaplı bir kriz getirir” dedi.

Demirtaş, geçtiğimiz hafta Abdullah Öcalan’la yaptıkları görüşmeyi “Özgür Gündem” gazetesine anlattı. Demirtaş, “Türkler de Kürtler de çok iyi biliyor ki Kürt hareketi bugüne kadar ne söz vermişse bunu yerine getirmiştir” derken, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Şimdi ikinci aşama, yani devletin sorumluluklarının zamanı geldi. Sürecin kritik bir aşamaya gelmiş olmasının nedeni de budur. Yoksa Kürt tarafı üzerine düşen ciddiyeti, samimiyeti göstermeye devam ediyor zaten. Sayın Öcalan bu konuda bir tereddüt içerisinde değil, süreci ilerletmek istiyor, devletle görüşmelerini sürdürüyor ama tabii ki artık önümüzdeki on beş-yirmi gün içerisinde bazı somut gelişmelerin, somut adımların olması gerekiyor. Görüşme koşullarından, kendisinin oradaki fiziki koşullarına kadar hükümetin reform paketiyle ilgili yapacağı çalışmaya, BDP-AKP arasında başlayacak siyasi müzakereye kadar bazı ilerlemelerin olması gerekiyor. Bu nedenle gelinen aşamayı, süreci kritik nokta olarak tanımladı Öcalan. Biz de katılıyoruz buna. Daha ikinci aşamanın başındayken Öcalan hatırlatma yapmak, uyarı yapmak istiyor. Yoksa şu anda ciddi bir tıkanıklıktan söz edilemez. Hükümetin adım atmaması bir tıkanıklığa neden olabilir. Ama yine de testi kırılmadan Öcalan uyarısını yapmak istiyor. Bu görüşmede de bu kaygılarını, beklentilerini, uyarılarını en ciddi şekilde ifade etti, zaten yeni verdiği mesajların büyük kısmı devletedir. Çünkü devletin bir yetkilisi görüşmede hazır bulundu. Ve onun üzerinden mesaj birinci elden ulaşıyor. Bu mesajların hepsi, hükümetin meseleye ciddi yaklaşması için verilmiş mesajlardır. Biraz da böyle anlamak lazım.”

 

'Bizim karşımızda hükümet yok, Recep Tayyip Erdoğan var'

 

Muhatap olarak karşılarında hükümetin olmadığını dile getiren Demirtaş, “Şimdi şunu bir defa netleştirelim, bizim karşımızda muhatap olarak bir hükümet yok; Recep Tayyip Erdoğan var. Dolayısıyla bunu bir hükümet tavrı olarak anlamak doğru değil. Çünkü hükümetin içinde adım atılması konusunda samimi olanlar var, cesur olanlar var, karşı olanlar var. Fakat bunların hiçbirinin düşüncesi önemli değil, son kararı veren Recep Tayyip Erdoğan’dır, Başbakan’dır. Başbakan bütün bu kararları verirken asla ülkenin, demokrasinin geleceğini düşünerek vermiyor. Kendisinin, partisinin geleceğini ve kişisel iktidarının akıbetini düşünerek bu kararları veriyor. Yoksa hükümet, bizim görüştüğümüz bazı bakanlar, çevreler aslında bir an önce adım atılması konusunda bir hazırlık yapıyorlar. Fakat Başbakan olur demeden hiçbir bakanın veya Bakanlar Kurulu’nun inisiyatif kullanması söz konusu değil. Tek adam yönetimi var ve herkes Başbakan’ın ağzının içine bakıyor. Şimdi Başbakan da şunu düşünüyor; Kürt sorununda adım atarsam, Kürtlerle ilgili düzenleme yaparsam batıdan oy kaybeder miyim kaybetmez miyim, batıda oy kaybedersem başkanlık seçimi, cumhurbaşkanlığı seçimi, yerel seçim, milletvekili seçimleri bütün bunları ne derece etkiler; bir buna bakıyor. İki: BDP, Öcalan ve PKK muhataplığıyla bu sorunu çözerse Kürtlerin kendisinden kopacağını ve işte Kürt siyasi iradesi etrafında birleşeceğini düşünüyor. Burdan da biraz zayıflayabileceğini hesaba katıyor. Bunların hepsi aslında kendi kişisel istikbal meseleleridir. Ama gelinen noktada Başbakan da hiçbir adım atmadan sürecin yürümeyeceğinin farkında.

Eğer Erdoğan ortaya çıkan fırsatları doğru değerlendirip adım atmazsa ve toplum üzerindeki baskıları artırmaya devam ederse bu müzakere sürecinin tıkanmasına yol açar ve beraberinde daha çaplı bir kriz getirir. Türkiye’nin doğusunda da batısında da daha güçlü bir muhalefetin yükselmesine neden olabilir” ifadelerini kullandı.

 

'Gezi Parkı tam bir demokratik özerklik meselesidir'

 

Demirtaş, Gezi Parkı olaylarını ise “Türkiye Gezi direnişinden önceki Türkiye değil, direniş yeni bir durum yarattı tespitine katılıyorum” diye değerlendirirken, şunları kaydetti:

“Türkiye’de artık hiç kimse topluma istediği şeyi dayatıp toplumun benimsemeyeceği bir politikayı hayata geçiremez. Bu sadece AKP için değil bundan sonraki iktidarlar için de geçerli bir durumdur. AKP artık bir adım atmadan önce on defa düşünerek o adımı atmak zorundadır. Çünkü sokak muhalefeti meclisteki muhalefeti yüze katlayacak kadar güçlü bir şekilde sarsmıştır AKP hükümetini. Türkiye’nin batısı bu gücünü göstererek aslında yeni bir eşiği aşmıştır. Bu çok önemli bir kazanımdır. Şimdi bu muhalefetin Kürt özgürlük hareketi ile birleşme noktalarını bulması gerekiyor.

Aslında Gezi Parkı meselesi tam da bir Demokratik Özerklik meselesidir. Gezi Parkı direnişi esasında bir Demokratik Özerklik isyanıdır. Demokratik Özerklik talebi içeren bir isyandır. Türk sol hareketlerinin de bu çözüm modelini masaya yatırması ve tartışması gerekiyor. Gezi direnişi bunu hepimize sarsıcı bir şekilde öğretmiştir.”