HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, IŞİD saldırısı altındaki Kobanê hakkında, "Yakın zamana kadar hükümetin, Kobani’nin düşmesinin sonuçlarının farkında olduğunu düşünmüyorum" dedi. Demirtaş, "Şimdi hem uluslararası kamuoyunun hem de ulusal kamuoyunun IŞİD konusundaki eleştirileri, hükümeti IŞİD konusundaki tutumunu değiştirmeye zorladı. Başbakan’ın bize söylediği (Biz de Kobani’nin IŞİD’in eline geçmesini istemiyoruz), Öcalan’a da söylenmiş olabilir. Kendisine ne söylediğini tam olarak bilemiyorum" diye konuştu.
Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun önceki gün kabul ettiği HDP Eşgenel Başkanı Selahattin Demirtaş ve heyettekilere, “Biz de Kobani’nin IŞİD’in eline geçmesini istemiyoruz” demesi parti çevrelerinde büyük bir memnuniyet yarattı. HDP Eşgenel Başkanı Demirtaş, dün Hürriyet’e yaptığı açıklamada “Başbakan’ın açıklamasını Türkiye’nin Kobani karşısındaki tutum değişikliği olarak değerlendiriyoruz” dedi. Demirtaş, Davutoğlu’nun bu mesajının İmralı’daki Abdullah Öcalan’a da iletildiğini tahmin ettiğini belirtti. HDP, bu çerçevede hükümeti Kobani’yi IŞİD’e karşı savunan PYD ile diyaloğa girmeye davet etti. Bu arada İmralı’ya giden HDP heyeti, Öcalan’dan “Kobani düşerse süreç sona erer” mesajı getirdi. Başbakan Davutoğlu’nun Kobani’nin IŞİD’in eline geçmesi ihtimaliyle ilgili rahatsızlık ifade etmesi, hükümet-HDP ilişkilerinde yeni bir durum yarattı. HDP çevreleri yakın bir zamana kadar hükümeti Kobani’de IŞİD’i desteklemekle suçlamaktaydı. Demirtaş, dün bu suçlayıcı çizgiden uzaklaşan şu açıklamayı yaptı:
“Yakın zamana kadar hükümetin, Kobani’nin düşmesinin sonuçlarının çok da farkında olduğunu düşünmüyorum. Bir müddet Rojava’ya dönük saldırılara en azından sessiz kalarak PYD’nin ‘burnunun sürtülmesini’ istemiş olabilirler. Ama şimdi hem uluslararası kamuoyunun hem de ulusal kamuoyunun IŞİD konusundaki haklı ve ciddi eleştirileri, kaygıları, hükümetin IŞİD konusundaki tutumunu değiştirmeye zorladı.
'Kobani sürecin parçası'
İkincisi de Kobani, Türkiye’nin kendi içinde yürüttüğü çözüm sürecinin de doğrudan parçası haline geldi. Şimdi Kobani’nin IŞİD tarafından işgal edilmesi ve katliamın yapılması çözüm sürecini bitirebilir. IŞİD’i, Türkiye’ye komşu yapar, orada yaşananlarda, katliamlarda dolaylı olarak Türkiye’nin payı olduğu algısı da oturmuş olur. Uluslararası kamuoyunun gözünde Türkiye’nin yerlerde olan kredisi iyice yitirilmiş olur. Kendi sınırlarında ve belki de sınırların içine taşabilecek derin bir çatışmanın başlama riski doğar. IŞİD, Türkiye’nin içine de çatışmayı taşıyabilir.
'Değişikliğin ilk ifadesi'
İşte bu nedenle Kobani tek başına birçok anlam ifade eder noktaya geldi. Bu nedenle hükümet, Kobani’nin IŞİD’in eline geçmemesi için tutum değiştiriyor. Başbakan Davutoğlu’nun da bize ifade ettiği budur: ‘Biz de Kobani’nin IŞİD’in eline geçmesini istemiyoruz’ dedi. ‘Hem Kobani etrafından hem Irak’ın diğer bölgelerinden IŞİD’in sökülüp atılması gerektiğini düşünüyoruz’ ifadesini de sözlerine ekledi. Bu sözler tutum değişikliğinin ilk ifadesidir. Fakat bunun pratiğe dönüşmesi lazım. Şu saatlerde dahi Kobani’ye lojistik desteğin ulaştırılması önemli. Biz kendilerine atılabilecek olası adımlar hakkında PYD ile mutlaka görüşmeleri gerektiği önerisinde bulunduk. Davutoğlu da kendileri buna kapalı olmadığını aktardı.
'Öcalan kaygılı'
Başbakan’ın bize söylediği (Biz de Kobani’nin IŞİD’in eline geçmesini istemiyoruz), Öcalan’a da söylenmiş olabilir. Kendisine ne söylediğini tam olarak bilemiyorum tabii. Ancak bunun lafta söylenmesi değil gereğinin yapılması anlamlı. Yoksa Öcalan’ın Kobani konusunda çok öfkeli, kaygılı olduğunu biliyoruz. Kendisine atfen yapılan açıklamayı da bu çerçevede değerlendirmek gerekir.
Şimdi hükümet Kobani’nin düşmesinin kritik siyasal değişimlere yol açacağını görüyor artık. Bu gelişmenin bir domino etkisi yapacağını hesaplıyor.
'Şartlı bir cümle duymadık'
(Davutoğlu’nun “Kendisine söyledim, Kobani’ye yardım etmemizi bekliyorsanız bu tezkereye ‘hayır’ demeyin. Bu tezkere Suriye’de IŞİD’e karşı ve benzeri terör örgütlerine karşı, bütün terör örgütlerine karşı çıkartılan bir tezkere” şeklindeki açıklamasına itirazla) Yaptığımız görüşmede Sayın Başbakan’dan ‘şartlı’ bir cümle duymadık. Tezkere ve Kobani ilişkisine dair kendi görüşlerini belirtti. ‘Kobani’ye destek olabilmemiz için tezkereyi çıkartmamız gerekir’ dedi. Biz de tezkereye ilkesel olarak ‘Hayır’ diyeceğimizi gerekçeleriyle birlikte aktardık. O da anlayışla karşıladığını vurguladı.”
'Kobani düşerse Türkiye’de süreç çöker'
HDP Grup Başkanvekilleri İdris Baluken ile Pervin Buldan ve HDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’den oluşan heyet önceki gün İmralı Adası’nda Abdullah Öcalan ile görüştü. Öcalan’ın kamuoyuna aktarılmasını istediği mesajda, “Burada dar anlamda yürütülen görüşmelerden, müzakere yanı ağır basan bir kararlılık ortaya çıkmış ve bu düzeyde mutabakata varılmıştır. Gelinen noktada yol haritasının eylem planı da ortaya çıkmış bulunmaktadır. Kobane kuşatması sıradan bir kent kuşatması olmanın çok ötesinde, sadece Kürt halkının demokratik kazanımlarını hedeflemekle kalmayıp Türkiye’yi de yeni bir darbe sürecine sokacaktır” ifadelerine yer verdi. Öcalan’ın mesajı özetle şöyle: “Sadece bölge açısından değil, insanlığın geleceği açısından da bıçak sırtı olarak tanımlanabilecek günlerden geçmekteyiz. Artık birincil öneme haiz olan şey bu yol haritası ve eylem planının anlamlı bir ilkeler bütünlüğü ile çerçevelenmesidir. Bu çerçevede, Bakanlar Kurulu kararı haline gelen müzakere iradesinin pratikleşmesinin önünde hiçbir engel kalmamıştır. Resmileşen bu metin doğrultusunda ve metnin içeriğine uygun olarak resmi müzakerelerin zaman kaybetmeksizin başlaması oldukça önemlidir. Ciddiyet ve büyük fedakârlıklarla bu noktaya getirmeyi başardığımız sürecin geleceği ve selameti, atılacak adımların hızı ve ciddiyetiyle doğrudan bağlantılı hale gelmiştir.
Ortadoğu’nun JİTEM’i olarak da ifade edebileceğimiz IŞİD gibi vahşi bir örgütün neler yapabileceğine bütün dünya tanıklık ediyor. Kobani kuşatması sıradan bir kent kuşatması olmanın çok ötesinde, sadece Kürt halkının demokratik kazanımlarını hedeflemekle kalmayıp Türkiye’yi de yeni bir darbe sürecine sokacaktır. Bu katliam girişimi amacına ulaşırsa hem süreci sonlandıracak hem de yeni ve uzun sürecek bir darbenin temellerini atacaktır. Kobani ve Rojava meselesini doğru anlamak isteyen herkes bu gerçekliği iyi kavramalıdır. Türkiye’de sürecin ve demokrasi yolculuğunun çökmesini istemeyen herkesi Kobani’ye gereken ciddiyet ve sorumlulukla sahip çıkmaya çağırıyorum. Devlet içinde de halen çözüm odaklı davrananlarla imha sığlığından medet umanlar arasında bir gel git yaşandığı gözlenmektedir. Çözümden yana olanların sürece ve sorunlara zamanında ve aktif müdahaleler geliştirmesi hayati önemdedir.”