Yaşam

Nazmiye Demirel: Kemerini bağla; Süleyman Demirel: Ben sana bağlandım

Yavuz Donat: Evin önünden geçen fakir fukaranın 'Annesiydi.' Onların halini hatırını, çoluk çocuklarını sorardı. Evde pişen aşı 'Onlara da yollardı.' Zarif bir hanımefendiydi

29 Mayıs 2013 13:00

Yavuz Donat

Sabah  (29 Mayıs 2013)
 

Nazmiye Hanım

Aylardan şubattı... Ayın 14'üydü... Uçağın "Ön kısmında" üç kişiydik:
Cumhurbaşkanı Demirel... Hanımefendi... Ve ben. Uçak "İnişe geçerken" Nazmiye Hanım "Kemerini bağladı", sonra eşini uyardı:
- Demirel... Kemerini bağla.
Cumhurbaşkanı gülen bir yüz ifadesiyle, eşinin gözlerine bakarak dedi ki:
- Ben sana bağlandım Nazmiye.
Evet, o gün "Sevgililer günüydü."Demirel "Sevgili eşini" kaybetti... Başı sağ olsun.

Hanımefendi

Zarifti... Sevecendi... İçtendi... Güniz Sokak-31'de görev yapan korumaların... Sokaktaki ayakkabı boyacısının... Evin önünden geçen fakir fukaranın "Annesiydi." Onların halini hatırını, çoluk çocuklarını sorardı. Evde pişen aşı "Onlara da yollardı." Aslında, anlatılacak daha o kadar çok şey var ki... Zarif bir hanımefendiydi... Mekânı cennet olsun.

Uçakta panik

Güney Amerika'dan dönüyorduk. Türbülans... Sonra uçakta "Çığlık... Kızılca kıyamet... İmdat... Allah... Düşüyoruz... Kelime-i Şahadet... Herkes yerlerde." Cumhurbaşkanı Demirel o sırada uçağın içinde dolaşıyor, geziye katılanlara teşekkür ediyordu. Baktık... Demirel de "Uçağın koridorunda... Boylu boyunca uzanmış yatıyor... Yerde." Derken türbülans sona erdi... Demirel kaldırıldı, "Uçağın önündeki yerine" götürüldü. Uçakta panik sürüyordu... Ağlayanlar... Dua okuyanlar... Elini yüzünü kolonya ile ovanlar. Bu sırada Cumhurbaşkanlığı Koruma Müdürü Şükrü Çukurlu yanıma geldi:
- Beyefendi sizi istiyor.
Gittik... Demirel "Nasılsın,bir şeyin yok ya" dedi. Gazeteciyiz ya... Biz de ona sorduk:
- O anda ne hissettiniz?
Demirel "Böyle durumlarda iki şeye dikkat edeceksin" diye söze başladı:
Başına... Aman bir yere çarpmasın başın... Hemen elimi başıma götürdüm.
Bel çok önemli... Hasar görürse felç olursun... Hemen yere uzandım.
Ve Nazmiye'yi düşündüm... Beni korumaya çalışanlara dedim ki: Beni bırakın, hemen Hanımefendiye bakın. Demirel bunları söyleyip, eşinin elini tuttu... Ve sordu:
-Nasılsın?.. Eyi misin?
Nazmiye Hanım bize dönerek yanıt verdi:
- Yavuz, görüyorsun değil mi bu Demirel yüzünden başımıza neler geldi?.. Ben iyiyim... Demirel sen nasılsın?... Yavuz, sen de iyi misin?
Stres bir anda yerini "Kahkahaya" bırakıverdi.

Güniz Sokak-31

Sene 1993... Demirel Cumhurbaşkanı seçilince... Çankaya Köşkü'ne taşınmaları gerekince... Nazmiye Demirel sordu:
- Demirel... Çankaya'da oturmaya mecbur muyuz?.. Sen git, Çankaya'da görevini yap... Akşamları eve gelirsin... Biz Güniz Sokak'ta oturmaya devam edelim. Demirel "Olmaz" dedi. "Devletten... Gelenekten... Güvenlikten" bahsetti ama... Nazmiye Hanım'ı biraz zor ikna etti. "Evim evim tatlı evim" meselesi... Nazmiye Hanım "Güniz Sokak- 31'i" çok severdi.

12 Eylül sabahı

Sabaha doğru eve Nahit Menteşe geldi. Elinde "Bay Süleyman Demirel" diye başlayan bir mektupla. Mektupta "İhtilal olduğu... Demirel'in Hamzakoy'a gönderileceği" yazılıydı. Demirel mektubu okurken Nahit Bey'e sordu:
- Bu mektubu sana kim verdi?
- Orgeneral Haydar Saltık... Ayrıca... İsterseniz eşinizin de sizinle gidebileceğini söyledi. Demirel, eşine döndü:
- Ben giderim... Senin gelmene gerek yok.
Nazmiye Hanım diklendi:
- Hayır!.. Madem sakınca yokmuş, ben de gideceğim... Ne diye yalnız gideceksin?
Sonra... Evden çıkarken... Demirel, Nazmiye Hanım'a döndü: Su testisi suyolunda kırılır. Çırpındım... Ülke kalkınsın diye... Refah olsun diye. Ben buraya zorla mı geldim, millet getirdi. Haydi... Gidelim Nazmiye.

Diren Demirel

Demirel'e sormuştum:
- 12 Eylül'de... Gece yarısı... Tanklar yürürken... Hanımefendi size "Demirel teslim olma" dedi mi?
"Yetti gayri bu ihtilaller... Diren Demirel" dedi mi? Demirel ne "Evet" demişti, ne de "Hayır." Şu yanıtı vermişti:
- Kime karşı direneceğim?.. Türk Silahlı Kuvvetleri'ne karşı mı?.. Nasıl direneceğim?.. Benim silahlı kuvvetim mi var?