T24 - Basketbol Federasyonu Başkanı Turgay Demirel: “Ponpon kızlar çıkmadı diye ceza aldığımız haberi doğru değil. FIBA ile asıl krizi sürekli 12 Dev Adam marşı çalınması ve destekleme anonsları yüzünden yaşadık”
Şampiyona bitti ve “Oh” dediniz mi?
Hayır, tabii ki diyemedik. Çünkü şampiyona bitti ama sonrasında yapılması gereken pek çok iş bizi bekliyordu. Herhalde dünya şampiyonasıyla ilgili dosyanın kapatılabilmesi birkaç hafta daha sürecek.
Sizin için gerilim mi daha baskındı zevk mi?
Keyif aldığım anlar da oldu, gergin geçen anlar da... Ama benim için bu süreç bir keyif alma sürecinden ziyade, çok önceden planladığımız, kurguladığımız bir rüyanın gerçekleşmesiydi. Eksiklikleri görülmeden kapatmamız, hep alarm vaziyetinde yaşamamız söz konusuydu. Sadece bir şampiyona organize etmedik, o şampiyona içinde FIBA Genel Kurulu da yapıldı. Bugüne kadar yapılanların en yüksek katılımlısı oldu, herkes İstanbul’a gelmek istedi.
“Kızları seyircinin konsantrasyonu dağılmasın diye çıkarmadık”
Perde arkasında çıkan en büyük kriz neydi?
Çözmemiz gereken pek çok kriz vardı. Sürekli bilet krizi oldu, açılışta protokol tribününde yerleşim krizi oldu, açılıştan bir hafta önce Sinan Erdem Salonu’nun trafosu yandı. Bir hafta boyunca jeneratörlerle çalışıldı, trafo açılıştan 10 saat önce devreye girdi.
Bu streslerin sizdeki etkisi ne?
Son bir ayda dokuz kilo verdim.
Perde önünde yaşanan krizlerden söz edelim. İlki ponpon kızların Rusya maçında sahaya çıkmaması...
Esasında o tam bir kriz değildi. Turnuvada başarı için mutlaka Ankara’dan grup birincisi olarak İstanbul’a gelmemiz gerekiyordu. En önemli rakiplerimiz de Rusya ve Yunanistan’dı. Normal organizasyon programında zaten her molada kızlar çıkmıyor, farklı farklı eğlenceler yapılıyor. Bir maçta dört kere de çıktıkları oluyor, iki kere de. Fildişi Sahilleri maçında sadece iki kere çıkardık. Rusya ve Yunanistan maçlarında ise hiç çıkarmadık.
Neden?
Seyircinin maça olan konsantrasyonunun bozulmaması için. Ankara’da mümkün olduğu kadar kendi lehimize olacak şekilde bunu kullandık. FIBA da ev sahibi olmamız nedeniyle bize tolerans gösterdi.
Ama daha sonra ceza geldi.
Ceza gelmedi. Ceza yanlış bir bilgi. Basında böyle bir haber yer aldı, biz federasyon olarak yalanladık. Zaten dansçı kızlar her maçta sahaya çıkacak diye yazılı bir kural yok. FIBA’nın öngördüğü, bizim de kabul ettiğimiz eğlence programının bir parçası bu.
Başbakan maça geldiği için sahaya çıkarılmadıkları yorumları yapıldı.
Medya bunu bu şekilde yorumladı. Bunu açık açık, şimdi size anlattığım gibi anlatamadık o dönemde, çünkü her söylediğimiz şey FIBA’ya da iletiliyor. Kendi lehimize böyle bir uygulama yaptık diyemedik açıkçası.
Madem bu lehimize bir uygulama, neden Sırbistan ve ABD maçlarında ponpon kızlar sahadaydı?
Burada artık bütün dünyaya hitap eden bir şampiyona var. FIBA’yla eğlence programında mutabık kaldıktan sonra müdahale etmedik. FIBA’yla aramızda en büyük kriz, Sırbistan maçından sonra çıktı. Çünkü o maçta saha içinde sürekli 12 Dev Adam marşı çaldı, anonsçu da sürekli Milli Takımı destekleme anonsları yaptı. FIBA bütün mikrofonları topladı, sadece portatif mikrofonu bulamadılar. Onunla bir çocuk tribünün altında saklanarak o anonsları yapmış. Ben de sonradan duydum.
“Açılış töreni 4 milyon TL”
O sırada duysanız durdurur muydunuz?
Bana FIBA bu taleple gelse durdururdum tabii. FIBA zaten bizden bu konuda savunma istedi. Final maçında da dikkat ettik, sürekli 12 Dev Adam çalınmadı ya da lehimize anons yapılmadı. En büyük krizlerden biri buydu.
Bir tartışma da açılış töreniyle ilgiliydi. Fazıl Say önce ona teklif götürdüğünüzü söyledi. Nasıl gelişti açılış programı?
Açılış için biz beş-altı firmadan projeler topladık. Bunların içinde Fazıl Say’ın teklifi de vardı. Sonuçta biz hiçbir programı tek başına yeterli bulmadık; firmaları ve programları bir araya getirdik.
Bütçesi neydi açılış töreninin?
Yaklaşık 4 milyon TL.
Tüm şampiyonanın bütçesi neydi?
Salonların inşasıyla birlikte yaklaşık 150 milyon TL.
Gelir belli mi?
Henüz değil. Önümüzdeki haftalarda ortaya çıkacaktır.
“Final maçını yarı final gecesi kaybettik”
Muhakkak umuyordunuz ama Türkiye’nin final oynayacağına ihtimal veriyor muydunuz?
Bütün hedefimiz final oynayıp şampiyon olmaktı esasında. Beklentiyi çok yükseltmemek için pek net bir şekilde söylemedik. 2001’de çok zorlu maçlar oynayarak finale geldik ve en iyi maçımızı finalde oynadık. Bu yıl ise çok iyi basketbol oynayarak yarı finale kadar geldik, yarı finali çok zor geçtik. Biz maalesef final maçını yarı final gecesi kaybettik.
Nasıl?
Maç çok geç bitti. Son anda bir sayıyla kazanılması nedeniyle bütün ülkede şenlik oldu. Takımın kaldığı otele de konvoylarla gidildi, lobide 500 kişi takımı 45 dakika meşgul etti. Yemek yemeleri, odaya çıkıp yatmaları sabah 4’ü buldu. O adrenalinle de uyuyamadılar zaten. Ertesi akşam da hemen maç vardı. Verimli bir istirahat olamadı. Ben inanıyorum ki Sırbistan maçını 7-8 sayıyla geçebilseydik şampiyonduk.
“Tanjevic’in kendisi devam etmek istedi”
Tanjevic’in devam etmesi, sağlığıyla ilgili riskli bir karardı. Durumunu izleyerek kararı kendisine bıraktım. Büyük bir sorumluluk... Allah korusun, böyle enerji vereceği bir göreve soyunup hastalığı daha da ilerleseydi bu beni hayat boyu üzecek, vicdanımı rahatsız edecek bir olay olurdu. Kendisi devam etmek istedi.
“Bence oyunculara verilen prim az bile”
Basketbol Milli Takımı’na verilecek toplam 28 milyon TL primle ilgili bir avukat iptal davası açtı. Ne düşünüyorsunuz bu konuda?
Açıkçası bence bu konu biraz yanlış bir yöne doğru gidiyor. Hem bu işi başaranları motive etmek hem de gelecekte buna benzer başarıların yaratılmasını sağlamak için bu yöntem zaten kullanılıyor. Bunun ölçüsü konusunda da karar verecek kişiler var. Bu davanın da doğru bir şekilde açıldığını zannetmiyorum. Bu kaynak bize o davada belirtildiği gibi örtülü ödenekten sağlanmıyor. Sonuçta bu meblağ, Basketbol Federasyonu’nun sağlamış olduğu reklam, tanıtım ve yıllık anlaşmalar gibi kaynaklardan geliyor.
Vaat edilen miktarı abartılı bulmuyor musunuz?
Yarattığınız değere, sağladığınız başarıya göre belirleme yapılıyor. Dünya Basketbol Şampiyonası 182 TV kanalından yayınlandı. Basketbol Milli Takımı da Türk spor tarihinde elde edilmiş en büyük başarıyı elde etti. Yarattığı tanıtımın değeri milyar doların üzerinde. Böyle düşünürseniz ben de oyunculara verilen primin çok az olduğunu iddia edebilirim. Belki Türk Tanıtım Fonu’nun bize bunun on katını vermesi lazım.
Oyunculara verilen primi biliyoruz. Sizin başarınız nasıl ödüllendiriliyor?
Para ödülünün dağıtılması tamamen Milli Takım kadrosuyla sınırlıdır. 12 kişi sahaya çıkıyor ama kadromuz 27 kişiden oluşuyor. Herkes katkısı oranında prim alacak.
“Yuhalama krizi beklenmedik anda geldi, yönetemedik”
Yuhalama krizini nasıl yönettiniz?
Açıkçası yönetemedik. Hiç beklemediğimiz bir anda oldu. Aklımıza bile gelmemişti. Hem şoke olduk hem de üzüldük. Organizasyona başından beri destek olan, devletin en üst kademesindeki kişiler... İsimleri ne olursa olsun Türkiye’nin Cumhurbaşkanı ve Başbakanı... Böyle bir törende en ufak bir ses bile olmamalıydı. Tepki göstermek için doğru yer orası değildi. Çok üzüldük, üzüntülerimizi de hem Cumhurbaşkanımıza hem de Başbakanımıza ilettik.
Durumu yabancı konuklara nasıl açıkladınız?
Bazıları ABD takımının ya da Litvanya’nın yuhalandığını düşündüler.
Açıklama yapmadınız mı?
Finaller sonrasında böyle konuşmalar yapmaya fırsat olmadı.
Yuhalayan izleyicilerin kamera kayıtlarından tespit edilip koltuk numaralarından kimliklerinin bulunmaya çalışıldığına dair haber çıktı. Bizim yaptığımız ya da bize yansıyan bir şey yok. Yapılıyorsa bile Başbakanlık üzerinden yapılıyordur.
“Basketbolu erken yaşta, biraz buruk bıraktım”
18 yıldır TBF’nin başındasınız. İki şampiyona düzenlemeyi başardınız ama bu herkesin size sempati beslemesine yetmedi.
Doğru. Pek sempati topladım gibi gözükmüyor. Eleştirileri ayırıyorum. Art niyetli olanlar beni ilgilendirmiyor. 18 sene bir yerde kalmak ve sürdürmek de zor; ama insanlar belli görevleri yapma sorumluluğunu sürdürüyorlar. Bunlardan biri de maalesef benim. Hep ileriye hedefler koyarak o sorumluluğu tamamlamak zorunda kaldım.
Yoruldunuz mu? Neden maalesef?
Basketbol Federasyonu başkanı olmak zaten istediğim bir şey değildi.
Nasıl geldiniz bu göreve?
1988’de Galatasaray’da oynarken ama biraz burularak, erken yaşta bıraktım. Dört sene basketbol maçlarına bile gitmedim.
Neydi burulmanıza sebep?
Takım kaptanıydım, Amerikalı bir antrenör nedeniyle kulüp bırakmamın daha doğru olacağını ima etti. Ben de bıraktım. 1992’de federasyon başkanı istifa ettiğinde bana ısrar ettiler, ben de “Seçerlerse yaparım” dedim ve seçildim.
Bundan sonrası için yol haritanız ne?
Belirlemedim henüz. Şimdi hedefimizde 2012 Olimpiyatları var, ondan sonra da federasyonda seçimler var.
Federasyondaki yoğun mesainizin bir karşılığı yok mu?
Hayır. Hiçbir şey. Tamamen fahri bir görev bu. Çok zamanımı alıyor ama profesyonel bir iş yapmıyorum.
Buradaki yoğunluğunuz işinize zarar vermiyor mu?
Etkiliyor. Burada büyük bir sorumluluk var ve eleştiriye çok açık. Önceliği federasyonun aldığı durumlar çok oluyor. İşimle ilgili çok önemli bir toplantıdayken bile ortada bırakıp burasıyla ilgileniyorum.
Profesyonel alanınız nedir?
2000’li yılların ortasından beri enerji sektörü ve gayrimenkulde çalışmalarım var.
Aileniz “Yeter artık” demiyor mu size?
Çok dediler. Onların da zamanından çalıyorum çünkü. Belli kesimlerin sürekli eleştiriyor olmaları onların da psikolojisini etkiledi. Epey yıprandıkları dönemler oldu. Artık pek üzerinde durmuyorlar.
Basketbol tutkunuzun kaynağı ne?
Dayım eski basketbolcu, Ali Uras. Galatasaray’ın eski başkanlarından... Biz aynı apartmanda otururduk, basketbol tutkum da o apartmanın bahçesindeki potayla başladı.
Çocuklarınızın basketbolla arası iyi mi?
Çok iyi. Kızım altyapıda oynadı. Bu şampiyonanın finalleri için ABD’den okulu bırakıp iki günlüğüne geldi. Oğlum Beşiktaş altyapısında oynuyor.
(Miraç Zeynep Özkartal - Milliyet - 19 Eylül 2010)